“Otizm bir salgın mıdır? Otizm bir hastalık mıdır? Otizm bir farklılık mıdır?” Bugün bu sorular üzerinde duracağız. Çünkü bu yazı serisindeki “Otizm Salgını” başlığı, “Otizm bulaşıcı değildir; bu nedenle salgın olarak adlandırılamaz.” gerekçesiyle çok eleştiri almaktadır.
Elbette otizm, bulaşıcı bir hastalık değildir. Zaten yazının içeriğinden salgın kelimesinin otizmin hızlı artışına dikkat çekmek için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ben, otizmli bireylerin sayısındaki bu hızlı artışı anlatmak için otizmi salgına benzettim ve “Otizm Salgını” başlığını kullandım.
Soru şu: Her yıl otizm tanısı alan çocuk sayısı hızla artıyormu? Evet.
Mevcut otizmli bireylere, yeni tanı alan yüzlerce çocuk her yıl ekleniyor mu? Evet.
Otizmdeki bu hızlı artış, uzun vadede toplumun geleceği için risk oluşturuyor mu? Evet.
Bu nedenlerden dolayı, bu yazılarda salgın kelimesine odaklanmak yerine otizmin ülkenin beka sorunu olduğununfarkına varmak gerekir.
Gelelim “Otizm bir hastalık mıdır; otizm bir farklılıkmıdır?” sorusunun cevabına. Bana göre bu sorunun cevabını iki ölçü belirliyor:
1. Otizmli bireyin seviyesi
2. Devletlerin otizm politikası ve toplumların gelişmişlik düzeyleri
Otizm, çok geniş bir yelpazedir. Bu yelpazenin bir ucundaki bireyler beden temizliği, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamazlar. Diğer ucundaki bireyler ise ilgi alanlarında kapsayıcı bir eğitimle bilim ve sanat alanında büyük katkı sağlayabilirler.
Bu nedenle “Otizm hastalıktır ya da farklılıktır” gibi bir genelleme bana göre doğru olmaz. Doğru olan otizmli bireyin seviyesine göre değerlendirme yapmaktır.
Bağımsız yaşamakta ve sosyal yaşama uyum sağlamaktazorlanan otizmli bireylerin durumunu, hastalık olarak algılamak gerekir. Çünkü hastalık, kişinin yaşamını az ya da çok kısıtlar ve yaşam kalitesini düşürür. Bu nedenle kişi tıbbi destek ve bakıma ihtiyaç duyar. Tıpkı bağımsız yaşamakta zorlanan otizmli bireyler gibi...
Yarı bağımsız yaşayan otizmli bireyler de vardır. Bu bireyler beslenme, temizlik gibi ihtiyaçlarını kısmen veya tamamen kendileri görebilirler. Sallanma, el çırpma, değişik sesler çıkarma gibi otistik davranışlar göstermelerine rağmendoğru yönlendirildiklerinde topluma kısmen de olsa uyum sağlayabilirler. Korumalı iş yerlerinde çalışabilirler.
Burada önemli olan toplumun onları kabul etmesi ve onlara yer açacak olgunluğa erişmesidir. Çünkü toplumun onları oldukları gibi kabul etmesi, kriz anlarında doğru tepki vermesi gerekir. Eğer toplum bu olgunluğa eriştiyse, bu bireyler için de “otizm bir farklılık” olarak ele alınabilir. Böylece onların bu farklılıkları, üretime katılmalarında ve toplumla bütünleşmelerinde bir engel teşkil etmez.
Medyada haber konusu olan, dizi ve filmlerde zekâlarıylagöz kamaştıran otizm yelpazesini şanslı kısmında yer alan otizmli bireyler de vardır. İşte onlara örnek: Asperger sendromlu Günsu Ergüven, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümünden mezun oldu. Sadece özel çocuklara eğitim veren bir müzik okulunda da uzun yıllar eğitim gören Ergüven, şimdi o okulun öğretmeni oldu. “Okuyamazsın!” denilen Ergüven asla yılmadığını vurgularken, “Üniversite yıllarım çok güzel geçti. Şu anda da öğrencilerimle aram çok iyi.” şeklinde konuştu.
Elbette, Günsu Ergüven gibi otizmli bireylere, otizm tanısı aldıkları için hasta diyemeyiz. Onların durumunu anlatmak için gönül rahatlığıyla “otizm dünyamızı güzelleştiren, saflık, masumluk gibi değerleri bize hatırlatan bir farklılıktır”diyebiliriz. Çünkü otizmli bireyler yalan söylemek, aldatmak,ikiyüzlülük, hırsızlık, yolsuzluk gibi insanın karanlık yönlerinibilmezler.
Günümüzde, gelişmiş ülkelerde otizmin bir farklılık olarak ele alınması yaygınlaştı. Çünkü otizmi hastalık olarak ele almak, özel eğitim kurumlarını ve bakım evlerini açmayı gerektirir. Bu da hızla artan otizmli birey sayısı nedeniyle ülkeye ileride karşılamakta zorlanacağı maddi bir yük getirir.
Gelişmiş ülkelerde, bu yükü azaltmak ve otizmli bireyintoplumla bütünleşmesini sağlamak için “Otizm bir farklılıktır”algısı yaygınlaştırılıyor. Otizm bir farklılıktır, toplum olarak otizmli bireylerin farklılığını ve onlarla birlikte yaşamayıkabul ediyoruz.” algısı toplumda kabul gördüğü için devletler eğitim ve bakım hizmetlerinde kapsayıcı uygulamaları hayata geçiriyorlar. Mesela bakımevi açmak, personel barındırmakgibi pahalı uygulamaları mümkün olduğunca azaltıyorlar.Yerine bir sosyal hizmet görevlisinin denetiminde dört, beş otizmlinin birlikte yaşadığı evler açıyorlar. Bu evlerde otizmli bireyler oturduğu binadaki, mahalledeki insanlarla iç içe yaşıyorlar. Korumalı işlerde çalışıyorlar yani hayata karışıyorlar...
Bağımsız yaşayamayan otizmli bireyler için de gerekli eğitim ve bakım desteği verilerek onların da mümkün olduğunca bağımsız yaşaması ve sosyal yaşama katılması hedefleniyor
Türkiye’ye gelince Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, Engelli ve Yaşlı İstatistik bülteninde otizmin adı yok. Bu bültende zihinsel engelli birey sayısı 385.313, ruhsal duygusal engelli birey sayısı 170.927 olarak belirtiliyor. Bu verilerdeki,otizmli birey sayısının oranı bilinmiyor. Ayrıca otizmli bireylerde dil ve konuşma sorunu yoğundur. Bu istatistiğe göre, Türkiye’de dil ve konuşma engeli olan 33.696 birey var.Otizm nedeniyle dil ve konuşma sorunu yaşayan bireyler bu grupta yer alıyor mu belli değil.
Bu bilinmezliklere rağmen otizmli bireylere hizmet verdiğimizi söylemek ne kadar doğru olur?
Bu soruyu da gelecek yazımızda birlikte cevaplamak umuduyla hoşça kalın.
14 Şubat 2024
KAYNAKÇA
Türkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Engelli ve Yaşlı İstatistik bülteni, Nisan, 2023
Hürriyet. Com tr 14 Temmuz 2023
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.