O pencerede ne olaylar yaşanmış, ne hayatlar geçip gitmişti.
Yıl içinde annemi birkaç kez ziyarete geldiğimde onunla film izlerken de bu olaylara birlikte tanık olmuştuk. Annemle film izlemek bana doyulmaz bir keyif verirdi. İzleme sırasında kâh üzülür kâh eğlenirdik. Öyle ki zaman zaman olayların gidişini beğenmez, senaryoyu yeniden yazmaya kalkardık. İşin en eğlenceli yanı da buydu. Filme aykırı fikirler ileri sürdükçe ikimiz de buna kahkahayla gülerdik. Annemin o gülüşü hala kulaklarımda yankılanır.
Bir gün anneme televizyonu neden hiç kapatmadığını sorduğumda bana, “O benim hayatla aramda olan pencerem!” demişti. Annemin evi bir bodrum kattı ve yola bakan küçücük bir penceresi vardı. Bu yüzden o ev hep karanlıktı.
Eskiden yani bizim çocukluğumuzda annemin evi bu denli karanlık değildi. O günlerde evin karşısında biz çocukların sürekli oynadığı bir boş arsa vardı. Zamanla o arsaya koca bir bina oturtmuşlardı. İşte o bina gün geldi bir gölge gibi bizim evimizin güneşini kapattı. Oysa o güne dek evimizde ikinci bir pencere vardı sanırsınız. Akşamüzerine doğru pencereden vuran güneş karşı duvara yansıyınca pencerenin önünden geçenlerin gölgeleri de bu yansımanın içinde olurdu. Öyle ki ben asıl pencereye bakmaz, geçenlerin gölgelerini buradan izlerdim. Bir gün dayım bacağını kırıp da bir süreliğine bizim eve yerleştiğinde, iyileşme sürecinde koltuk değneği kullanıyordu. İşte o zamanlarda dayım eve dönerken koltuk değneğinin gölgesini asıl pencereden değil de o yansımanın içinden görürdüm. Görürdüm, diyorum çünkü küçük yaşlarda görme durumum yollarda kendimi idare edecek kadar iyi sayılırdı. Ayrıca bu güneş yansımaları nelere kadir değildi ki?Az görmekte olan ağabeyimle bana keyifli bir oyun zemini dehazırlardı. Küçük, yuvarlak bir aynanın yansımasının peşinden koşar, onu yakalamaya çalışırdık. Hatta zaman zaman aynayı birbirimizin gözüne tutarak göz kamaştırma oyunu bile oynardık. Bu oyunlarımıza bazan öbür kardeşlerimizin de katıldığı olurdu. Bir de lamba yakma oyunu oynardık. Aynayı yerdeki halının tam ortasına koyduğumuzda aynanın tavana vuran yansıması bir lamba görünümü alırdı.
Yıllar sonra o koca bina bizim apartmanın karşısına dikilince bir de belediye yolları onarırken kaldırımları yükseltince annemin penceresi iyice ufaldı ve güneşi görmez oldu. Zaman zaman annem pencereye çıkacak olsa sesi hep aşağılardan gelir, eğer ben pencerenin dışında yukarıdaysam bundan büyük üzüntü duyardım.
İşte bu pencerenin küçülüşünden sonra annem sabahın erken saatlerinde televizyonu açar, izlemese bile bir pencereymişçesine onun ışığından yararlanırdı. Ölünceye dek de o sihirli penceresini hiç kapatmadı.
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.