bakkaya35@hotmail.com
Kahverengi dalgalı saçları, kâkülleriyle, koyu renk çerçeveli gözlüğü ve etnik kolyesi ile içten gülümsüyor.
Güneşli ve geniş çimenlik bir alanda birkaç yeşil yapraklı ağaç var. Çimenlerin ortasında tahta masanın iki yanında sabit birbirine karşı duran iki uzun oturak duruyor. Çimenlerin üzerine ağaçlar ile masa ve oturakların gölgesi düşmüş.

Hepimiz çok şaşkındık. Bunun böyle olacağı aklımızdan bile geçmezdi.



Pazar günleri ailemiz için çok önemlidir. Çünkü birlikte vakit geçirebildiğimiz tek gün. Bazen sahilde yürür, bazen de ormana gidip piknik yaparız.



Biz üç kardeşiz. Ben ortancayım ya da sonuncu. Yani kimine göre ortanca, kimine göre sonuncu. Kafanız mı karıştı? Haklısınız. Çünkü biz ikiziz. Biraz yaramaz olduğumuz söylenir ama inanın bu dedikoduları ablam çıkarıyor. Kıskanıyor bizi. Annemle babam da hep onun tarafını tutuyorlar. Buna çok bozuluyoruz. Bu konuda söylenecek çok şey var ya neyse… Ben asıl pikniği anlatmak istiyorum size, yani dünü.



Pazar günü hava güneşli olacakmış. Annem, “Yazdan kalma bir gün, bunu değerlendirmeliyiz,” dedi. Pikniğe gideceğimiz için çok mutluyuz. Bizimkiler hazırlık yapmaya başladı bile. Dolmalar, sarmalar börekler… Ooh, saymakla bitmez. Yarını iple çekiyoruz. 



Bu aralar Huriser Yenge bizde. Yılın üç ayını bizimle geçirir. Ona Cici Yenge deriz. Çok güzel bir kadındır, biraz topluca… Annem onun için “Etine dolgun”, babaannem “Şişko,” diyor. Evet, şişman denebilir ama bence kiloları ona çok yakışıyor. Teni kar gibi beyaz. Gözleri yosun yeşili. Sabah ilk işi kremlenip terasa çıkmak. Güneşlenmek hoşuna gidiyormuş. Çok süslü bir kadın olduğu için Cici diye seslendiklerini sanıyordum ama öyle değilmiş. Amcam ilk karısından ayrılmış. Huriser yengem ikinci eşiymiş.



Cici Yenge yani Huriser yenge çok güzel masallar anlatıyor. Annemle de iyi anlaşıyorlar. Babaannem için aynı şeyi söyleyemem. Sanki annemle olan ilişkisini biraz kıskanıyor.



Adada son günlerimiz. Cici Yengem tutturdu “Pikniğe faytonla gidelim,” diye. Biz faytona binmek istemiyoruz. Çünkü hayvan dostlarımız bizim yüzümüzden eziyet çekiyorlar. Bunu anneme anlatmaya çalıştık ama başaramadık! Faytonla gitmezsek Cici Yenge’ye ayıp olurmuş! Ona ayıp oluyor ama hayvan dostlarımızı düşünen yok! 



Hayretler içindeyim! Annemin daha duyarlı olduğunu düşünmekle yanılmışım. Bu soruna kardeşlerimle birlikte bir çözüm bulmalıyız. Evet, evet gece odamızda 1Y2M (Yeşim Manolya Menekşe) bir toplantı yapmalıyız. 



Yeşim ablam bu toplantılara bayılıyor çünkü onu hep başkan seçiyoruz. Konu hayvan dostlarımız, hele de atlar olunca hepimiz aynı taraftayız. 



Planımıza göre yarın pikniğe faytonla gidilmeyecek. Bu konuda kararlıyız. Bunun için ne gerekiyorsa yapacak, babamı ikna edeceğiz. 



Sabah bir koşuşturmacanın içine uyandık. Daha doğrusu uyandırıldık. Annem mutfakta son hazırlıkları yapıyor.



Görsel kaldırıldı.Babam piknik sepetini ve yiyecekleri aşağıya taşıyor. Cici Yenge ayna karşısında makyajını tamamlıyor. Biz yarı uykulu, yarı uyanık sürüne sürüne banyoya gidiyoruz. Giderken geceliklerden sıyrılıp eşofmanlarımızı giymek zorundayız. Yüzünü yıka, dişini fırçala… Off ya of! Önce Manolya yaklaştı lavaboya. İşaret parmağını musluğun altında birkaç saniye tutup gözlerine değdirdi. Ablam arkamdan “Hadi Menekşe oyalanma,” diye beni sıkıştırıyor. “Yahu Manolya işini bitirdi de ben mi oyalanıyorum,” diyeceğim. Iıııh, şimdi sırası değil. Kızdırmamalıyım, sinirlensem de ses çıkarmayacağım. Ne de olsa başkan o. 1Y2M eyleme hazır!



Babam aşağıdan sesleniyor; 



“Fayton geldi. Hadi acele edin. Bekletmeyelim Halil Efendi’yi.”



Annem, “İki ayağımı bir pabuca sokma,” diye tersleniyor. Cici Yenge yeleğini sırtına alıp son bir kez aynaya bakıyor. Kapıdan çıkmaya kararlı. Eyvah bizden önce aşağıya inmemeli! Üçkardeş merdivenlerden üçer beşer atlayarak iniyoruz. Faytona yemek sepetini yerleştirmekte olan babamı ikna etmeye çalışıyoruz. “Artık faytona binmeyelim, yazık oluyor atlara. Pikniğe arabamızla gidelim” diye. Yengem kırk yılda bir geliyormuş. Faytonla pikniğe gitmek babamların çocukluğundan kalma bir alışkanlıkmış. Biz bunu neden anlamıyormuşuz! Hadi artık ısrarı bırakalım da yardım edelimmiş. Hatta kim acele ederse o Halil Amca’nın yanına oturarak at sürmesine yardım edecekmiş.



İki yıl öncesine kadar hayvan haklarından haberimiz yoktu. Onların acı çekerek doğalarına aykırı kullanıldıklarını bilmiyorduk. 



Faytona binmek, at sürmekte arabacıya yardım ettiğimizi sanmak bizim için bir oyundu. Babam bizi nasıl ikna edeceğini biliyordu. Zaafımıza yenik düştük. Biz Halil Amca’nın yanını kapma telaşındayken olan oldu. Her şey ağır çekim bir film gibiydi. 



 



Görsel kaldırıldı. 



Görsel kaldırıldı.Cici Yenge bütün haşmetiyle faytona yaklaştı. Binmek için babamdan yardım istedi. Babam faytondan inip yengeme yardım edecekti ki Cici Yenge bir hamle yaptı. 



O anda üçümüzün gördüğü tek manzara sarmaların, dolmaların, keklerin, poğaçaların önce havada bir tur atıp sonra Cici Yengemin gerdanına yerleşmeleriydi.



Hepimiz çok şaşkındık. Babam faytoncuya bir miktar para verip gönderdi. Yaşasın! Pikniğe arabamızla gidecektik. Böyle olacağı aklımızdan bile geçmezdi. Planımızı uygulamaya gerek kalmadan muradımıza ermiştik.



Kendimi tutamayıp bağırdım: Olleey!

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.