selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
Beyaz bir tabak üzerinde dört adet baklava dilimi yer alıyor. Baklavalar, ince kat kat açılmış hamurdan yapılmış ve üzerleri altın rengi bir parlaklıkla kızarmış. Her bir baklava diliminin etrafında ve tabakta bol miktarda yeşil toz fıstık serpilmiş. Tabak, ahşap bir servis tahtası üzerinde sunulmuş. Arka planda bulanık bir şekilde başka baklava dilimleri ve fıstıklar görünüyor.

HAZIRLAYAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT



Merhabalar değerli takipçilerimiz. Birbirinden farklı bilimsel araştırmalar ve sonuçlarını derledik sizlere. Önce başlıklar:



Bilim açıklık getirdi: Fazla tatlı yemek depresyona yol açıyor



Her 10 kadından biri cinsel ilişki sırasında acı çekiyor



Cleveland Clinic araştırması: 'Covid-19 kalp krizi ve felç riskini üç yıl süreyle iki katına çıkarabilir'



Bilim açıklık getirdi: Fazla tatlı yemek depresyona yol açıyor



Tüm dünyada Özellikle işlenmiş şeker, diyabet ve kalp hastalıklarına yakalanma riskini artırmak gibi sağlık sorunlarına yol açtığı için tavsiye edilmiyor.



Birleşik Krallık'ta yapılan yeni bir araştırmadaysa hamur işlerinden gazlı içeceklere, şekerli gıdalara düşkün olanların ruh sağlığının da tehlikeye girdiği ortaya kondu. Journal of Translational Medicine adlı hakemli dergide yayınlanan çalışmada, ülke genelindeki yurttaşların sağlık verilerini içeren Birleşik Krallık Biyobankası'ndan 180 bin kişinin beslenme alışkanlıkları incelendi.



Independent Türkçe'de yer alan bilgilere göre yapay zekadan yararlanan araştırmacılar, katılımcıları üç gruba ayırdı: hayvansal ve şekerli gıdaları az tüketip meyve ve sebze ağırlıklı beslenenler; bitkisel, hayvansal ve şekerli de dahil her şeyden yiyenler ve sağlıklı besinleri genellikle es geçip çoğunlukla şekerli gıdalar tüketenler.



Katılımcıların kan örneklerini inceleyen araştırmacılar, belirledikleri 2923 protein ve 168 metabolitin nasıl bir değişkenlik gösterdiğini analiz etti. Proteinler enfeksiyonlarla savaşmaktan, kasları gevşetmeye kadar her türlü işi yaparken, metabolitler de vücuttaki sindirim gibi süreçler sırasında üretilen küçük molekülleri ifade ediyor.



Bilim insanları bu maddelere dair verilere bakarak kişinin biyolojik değerleri hakkında kapsamlı bir resim elde edebiliyor. Araştırmacılar tatlıya düşkün grubun, depresyona yakalanma riskinin yüzde 31 daha yüksek olduğunu tespit etti.



Ayrıca bu kişilerin diyabet ve kalp hastalığı riski de yüksek çıkarken, sağlıklı grupta bu tehlike çok daha düşüktü. Her şeyden yiyen katılımcıların sağlık riskleri de ortalama seviyedeydi. Bulgular özellikle işlenmiş şeker içeren gıdaların ruh sağlığı üzerinde de ciddi sorunlara yol açabileceğine dikkat çekiyor. Surrey Üniversitesi'nden Prof. Nophar Geifman, liderliğini üstlendiği çalışmanın bulguları hakkında "İşlenmiş şeker birçok kişinin



beslenmesinde önemli bir faktör ve bu sonuçlar, toplum olarak bir şeyi yemeden önce düşünmemiz gerektiğinin bir diğer kanıtını sunuyor" diyerek ekliyor:



Kimse başkalarına ne yapması gerektiğini söylemek istemez, bizim işimiz sadece halkı bilgilendirmek.



Her 10 kadından biri cinsel ilişki sırasında acı çekiyor



İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre her 10 kadından biri cinsel ilişki sırasında acı veya ağrı hissediyor.



Doğum bilimi ve jinekoloji dergisi BJOG tarafından yayımlanan araştırma "disparöni" yani acı veren cinsel ilişki sorununun her yaştan kadını etkilediğine işaret ediyor.



Aynı araştırma, pek çok kişinin bu konuyu utanç verici ve konuşulması zor bir konu olarak gördüğünü de ortaya koyuyor.



Oysa uzmanlara göre bu sağlık sorunu çözümsüz değil.



Araştırmaya, yaşları 16 ile 74 arasında değişen ve aktif cinsel hayatı olan yaklaşık yedi bin kadın katıldı.



Acı veren cinsel ilişki çoğunlukla vajina kuruluğu, ilişki sırasında gergin olma ve zevk alamamayla ilişkilendirildi.



Bazı kadınlar acı nedeniyle cinsel ilişkiden çok korktuklarını da dile getirdi.



Menopoz çağındaki kadınlar için vajinal kuruluk acı verirken cinsel ilişki yoluyla yayılan enfeksiyonlar da cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olabiliyor.



Araştırmaya göre acılı cinsel ilişki sorunundan en çok etkilenenler 50'li ve 60'lı yaşlarının sonundaki kadınlar.



Bu kadınları 16-24 yaş grubu izliyor.



Araştırmayı yürütenlerden Dr. Kirstin Mitchell, cinsellik deneyiminin nasıl yaşandığının da önemli olduğunu söylüyor.



"Daha genç yaştaki kadınlar, cinsel ilişkiye yeni başlıyor olabilirler ve kendileri uyarılmasalar da partnerlerinin istediklerini deneyimliyor olabilirler. Ya da cinsel ilişkide yeni oldukları için ve partnerleriyle yüzde 100 rahat olmadıkları için gergin hissediyor olabilirler."



Cinsel ilişki sırasında acı duyduklarını söyleyen kadınların dörtte biri semptomları ya sık sık ya da her cinsel birleşmede yaşadıklarını söylüyor.



Bu kadınların üçte biri de cinsel yaşamlarından memnuniyet duymadıklarını belirtiyorlar.



Ağrı duymadıkları halde cinsel yaşamlarından memnun olmayan kadınların oranı ise yüzde on.



Altmış iki yaşındaki Karen (takma ismi), Londra'da yaşıyor ve sorunlarının 40'lı yaşlarda başladığını söylüyor:



"Cinsel arzumun önemli ölçüde dibe vurduğunu hissettim, uyarılma normalden çok daha uzun zaman almaya başladı ve anlayışlı bir eşim olmasına karşın, onu adım atmaktan endişe eder hale getirdim."



Karen kayganlaştırıcı kullanmayı denedi, ancak bu sorunlarını çözmeye yetmedi.



"Endişeleniyorsun, strese giriyorsun ve bu durumu daha da kötü yapıyor. Kısır döngü haline geliyor."



Karen vajinismus denen, cinsel birleşme sırasında vajina çevresindeki pelvis kaslarının istem dışı kalması anlamına gelen sorunla da karşılaştı.



"Sadece yatakta olmuyordu. Smear testi yaptırmam gerektiğinde de oluyordu," diyor.



Karen sonunda doktoruyla konuşmaya karar verdi.



Doktoru, kuruluk için östrojen kremleri ve ovül denemesini, istem dışı kas sıkışmasını önlemek için de vajinal dilatör (kanal genişletici alet) kullanmasını önerdi. Doktorun söylediklerini denedikten sonra kısmen rahatladığını söylüyor.



Cleveland Clinic araştırması: 'Covid-19 kalp krizi ve felç riskini üç yıl süreyle iki katına çıkarabilir'



Covid-19 ve kalp sağlığı arasında nasıl bir ilişki var?



Pandemiden bu yana sık sık gündeme geldi, çok tartışıldı.



Etrafında çokça bilgi kirliliği oluştu.



ABD'nin Ohio eyaletinde yer alan Cleveland Clinic Lerner Araştırma Enstitüsü yöneticisi Dr. Stanley Hazen, Covid'in kalp ve damar sağlığına etkilerine dair en güncel araştırmanın detaylarını BBC Türkçe'ye anlattı. Cleveland Clinic ve University of Southern California'nın İngiltere'de yaşayan yaklaşık 250 bin kişinin sağlık verisine dayanarak yaptığı bilimsel araştırma, Covid-19'un kalp sağlığına etkileri konusunda önemli bulgular ortaya çıkarttı.



Araştırma, Covid-19 enfeksiyonu geçirenlerin, teşhisten sonraki üç yıla kadar kalp krizi, felç geçirme olasılığının iki kat daha fazla olduğunu ortaya koydu. Ağır geçirilmiş Covid-19'u 'hastaneye kaldırılmak' olarak tanımlayan Dr. Hazen, "Hastalığı ağır geçirenlerin kalp krizi riskinin, daha önce kalp hastalığı geçmişi olanlara eşdeğer olduğunu" tespit ettiklerini açıkladı.



Dr. Hazen, Covid hastalığının "Hastanın bedenini adeta yeniden yapılandırdığını" söylüyor. Bunun da zaman içinde kan pıhtılaşması sonrası kalp krizi veya inme geçirme riskini arttırdığını açıklıyor.



Araştırmanın sonuçlarından biri bu riskin üç yıl boyunca azalmaması.



Dr. Hazen, dünya çapında bir milyardan fazla kişinin COVİD geçirdiği göz önüne alınırsa, bu araştırmanın bulgularına dayanarak, COVİD nedeniyle dünyada kalp ve damar hastalıkların artabileceğine dikkat çekti. Hastaneye yatacak kadar hastalığı ağır geçiren COVİD vakalarında, kalp hastalığı riskinin kan grubuna bağlı olarak 4 ila 7 kat kadar arttığı tespit edildi. O rh kan grubu, risk açısından diğerlerinden ayrışıyor.



Covid-19 enfeksiyonuyla beraber ortaya çıkan kalp hastalığı riskinin, kan grubuna bağlı olarak değiştiği de tespit edilenler arasında.



0 rh kan grubuna sahip olanlarda risk dört kat artarken, A, B ve AB RH kan grubuna sahip kişilerde risk yedi katına kadar çıktı. Dr. Hazen, daha önce kalp hastalığına dair bir geçmişi olmayan kişilerin, Covid geçirdiklerinde, kalp-damar hastalarının riskine eşdeğer bir seviyeye ulaşmaları anlamına geldiğini tespit ettiğini vurguluyor.



Dünyanın en prestijli kalp sağlığı hastanelerinden biri olan ABD'deki Cleveland Clinic'te önleyici kardiyoloji alanında hasta gören bir hekim olarak görev yapan Dr. Hazen, araştırmanın sonuçlarına dayanarak Covid geçiren hastalarda önleyici kalp sağlığı tedbirlerini artırdığını söylüyor.



"Bu denli yüksek bir risk seviyesi, normalde, önleyici kalp-damar tedbirlerine başvurulmasını gerektiren bir etken olmuştur. Bu veriye dayanarak, kişinin Covid geçirmiş olmasını, kalp-damar hastalık riskini azaltmaya yönelik önleyici yaklaşımlar tasarlarken dikkate almamız gerektiğine inanıyorum.” dedi.



Gelecek sayımızda ilginizi çekecek yepyeni bilimsel araştırmalarla buluşmak üzere umutla kalın.



21.10.2024

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.