selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
Kırmızı bir bere ve kırmızı bir bluz, siyah kısa bir etek giyen Neslican Tay’ın sağ bacağı protez. Sağ kolunu dirsekten bükerek kaslarını gösteriyor ve gülümsüyor. Uzun kahverengi saçları var ve arka plan sade bir duvar. Neslican oldukça mutlu ve kendinden emin görünüyor.

YAZAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT



Bazı insanlar vardır daha yaşarken ölümsüzleşirler. Neslican tay bunun en güzel örneğiydi bence. Demir kadın Neslican filmini izleyince bu yazıyı yazmaya karar verdim. Kansere kafa tutan bir genç kadınla tanışmıştım ve onun yaşamı, mücadelesi, umudu bu dergide de yer almalıydı. Kimdi bu amazon Neslican.



14 Mart 1998 yılında bursa da Rizeli bir anne ve Manisalı Çerkez bir babanın kızı olarak açtı gözlerini. Enerjik, deli dolu harika bir çocukluktu onun hayatının ilk yılları. Düz duvara tırmanan, ağaçların üstünden meyve toplayan asi bir Karadeniz kızı. Bir gün hayat hikâyesini anlatırken de söyleyeceği gibi, Komşu çocukların ezeli rakibiydi. Sabah beş buçukta ceviz ağacına tırmanıp inemeyince orada 2 saat beklemek zorunda kalan çılgın bir kız çocuğu. Daha sonraki yıllarda Basketbol oynayan, atletizmle ilgilenen hiperaktif bir genç kız. En büyük şansı ailesi tabii ki. Her zaman ve her anında yanında olan sevgi dolu insanlar. Yaramazlıklarına kızıp öfkelenmeden gülüp geçen anlayışlı ebeveynlerle paylaşıyordu yaşamı. Çocukluğu ve eğitim hayatı annesinin memleketi Rize de geçer. 2016’da Fen Lisesi’nden mezun olur. Hiperaktivitesi, tüm yaramaz ruhu bir yana, çalışkan bir öğrencidir Neslican. Henüz 19’unda hayat hikâyesini anlatmak için Ayşe Arman’a verdiği röportajda, Arman’ın “Fen lisesine girebilmek zor…” cümlesini karşılarken, üniversite hayallerini de şöyle anlatıyordu: “Valla bitirebilmek, girmekten daha zor! Ama çok sevdim okulumu, aldığımız eğitimi. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlığa girmek istiyordum. Sıralamam kötü değildi; ama ben tercih yapmamayı seçtim…”



Bu cümlenin devamında Neslican, hayat hikâyesini anlatılmaya değer kılan kanserden bahsediyordu: “O sırada hastalığım nüksetti. Ama tekrar gireceğim sınavlara ve İTÜ’ye girebilmek istiyorum. Çok da sıkı çalıştım aslında. Biraz da stres oldum. “Stres tetiklemiş olabilir!” diyorlar. Çünkü duygusal olarak zayıf olduğunuz zamanlarda kanser besleniyormuş...”



Neslican, kanser olduğunu öğrenir ve zorlu bir mücadelenin içine girer. Üstelik bu savaşın içinde hayatından vazgeçmediği gibi eğitiminden de vazgeçmez. Bacağında bir ağrı hissetmeye başlar. Spor yaptığı için kas ağrısı olduğu söylenir. Öyle ya kimin aklına gelirdi kanser? Teşhis konduğunda tümör bacaktaki kemiği sarmış ve damarı tıkamıştır artık, kısacası geçte kalınmıştır. 3 aylık günde 8 saatlik kemoterapiler görür. Avuç-avuç. Eline dökülen saçlar, enfeksiyonlar, su nedeniyle bile yaşanan mide bulantıları azmini kıramaz. Neslican



hayatı seviyordur. “Neden ben?” diye kendini hırpalamak yerine “Eğer ben seçilmişsem bu hastalık için onu yene bilecek güçte olduğum içindir” diyerek yoluna devam eder. Kanseri içselleştirmez. Yaşamını sekteye uğratmasına asla izin vermez. Kanser beynini esir alamaz. Şu sözler bu durumu güzel anlatır. “Tümör büyüse de küçülse de asla beni ele geçiremeyecek ve zayıf düşüremeyecek” saçlarını tamamen kazıtır. Maskesini takar. Makyajını yapar. Kan testleri kötü gelmeye devam eder ama Neslican dans ederek doktorların odasına giriyordur hala gülümseyerek. Hatta bir gün doktor ablasına böyle olmak için ilaç kullanıp kullanmadığını bile sorar. Üç aylık ilk kemoterapiden sonra tümör biraz küçülür. Kemoterapi süreci tekrar devam eder. Bacaktaki ağrılar şiddetini arttırmaya başlar. Gece uykudan uyandıran ve asla dalmaya izin vermeyen korkunç ağrılar. İki ay süren ikinci kemoterapi sonrasında bacaktaki kitle fazlasıyla büyür. Çok agresif ve aktif bir tümördür. Kitlenin alınması bir zorunluluktur artık. Alınmazsa başka bir organa sıçrama ihtimali olabilir çünkü. İlk ameliyat 20 Temmuz 2017 de yapılır. Operasyona bile makyajını yaparak gider. Ameliyat kısa sürer. Neden bu kadar az sürdüğünü düşünerek kaygılanır. Gerçeği öğrenince üzerindeki örtüyü atar ve artık bir bacağı yoktur. İlk önce çok büyük bir hayal kırıklığı yaşar. O anki duygularını şöyle anlatır. “İş kadını olmayı hedefliyordum, artık hedefime ulaşırsam topuklu ayakkabı giyemeyecek miydim? Çocuklarım olunca peşlerinde nasıl koşacaktım?”



Tarifsiz bir acı yaşar. Ona odaklanmadan üzerine gitmek zorunda olduğunu bir süre sonra kabullenir. Hayatta kalmak için bacağını feda eden Neslican hayatın hakkını vermeye söz verir kendine. Şortunu giyer bastonlarını alır ve alışveriş merkezine gitmek için yola çıkar. Ailedekilerin şaşkınlığı tarifsizdir. O günü şöyle anlatır. “O kıyafeti ve o kalabalık mekânı özellikle seçmiştim. O gün bacağımı gizlersem, o gün kaçarsam hep gizleyecektim ve hep kaçacaktım. Korkularımın üstüne gitmeliydim.” O günden sonra yaşamını hiç durdurmaz. Protez ayağını taktıktan sonra gezmeye, dans etmeye devam eder. Ailesiyle pikniklere gider. Arkadaşlarıyla eğlencelere katılır. Ötekileştirilmeye izin vermez. Kendini kabullenir. Üniversiteye hazırlanmaya devam eder. Neslican, Bahçeşehir Üniversitesi, Psikoloji Bölümü’nü kazanır ve eğitimini de başlatır. Şimdi mimarlık hayalinden uzakta bir yerdedir; ama hayatı ile ilgili keşfettiği öyle şeyler vardır ki günlük sosyal medya bloğunda yazmaya başlar. Yabancı dil öğrenir. Binlerce takipçisi vardır kitap yazmayı hedeflediğinden günlük tutar. Ölümünden sonra ablası Nazlıcan Tay’ın editörlüğünde kitabı yaşım 19 yayınlanır.



25 Aralık 2017 de her şey güzel giderken kanser bu kez akciğerine nükseder. Yeni yıla hastane odasında girer. Sağ akciğerin bir kısmındadır tümör. Şanslı olduğunu düşünür. Bir organını kaybetmeyecektir. “Kitle daha kolay çıkarılacak.” diye motive eder kendini. Karalar bağlamaz. Tekrar ameliyat olur. Ciğerin içindeki tümör çıkartılır. Yine umudunu kaybetmez



Neslican. Yaşamına sağlıklıymış gibi devam eder. Yaşayacağı günleri coşkulu yaşayacaktır, çünkü kimsenin ne zaman öleceği belli değildir. Sonra ne yazık ki üçüncü kez yine kansere yakalanır. Yeniden iyileşir. Engelliliğin kendisine engel olmasına izin vermeyen Neslican çeşitli etkinliklere katılarak konuşmalar yapar. Tanınırlığı yüksek olunca kanserle savaşan birçok insana örnek yaşamıyla cesaret verir.



Son olarak 15 Eylül 2019 yılında hastaneye kaldırılır. Kanser iki akciğerini de kuşatmıştır. Yoğun bakıma alınır. 20 Eylül 2019 da yaşamını yitirir. Cenazesi annesinin memleketi Rize’de aile mezarlığında toprağa verilir. Ölümünden sonra onun yaşamını ve mücadelesini anlatan Demir Kadın Neslican filmi çekilir. Ölmeden bir hafta önce çektiği videoda ki sitemiyse düşündürücü gerçekten. “Kanserin sayesinde popüler oldun” yorumlarını yapan insanlara seslenir. “Emin olun ki hiç kimse benim yaşadıklarımı deneyimleyerek popüler olmayı istemez.”



Lahmacuna bayılan, Ekrem İmamoğlu seçimi kazanınca protez bacağıyla 1 saat dans eden, ablasıyla arabayla tur atarken yüksek sesle Manuş Baba dinleyen o coşkulu, heyecanlı çılgın kız bedenen aramızda değildir artık. Onun mücadele azmi, örnek yaşamı, hastayken bile pes etmeyen dirençli kişiliği, engellerle mücadele ederken umudunu azaltan, kanserle savaşmakta zorlanan insanlara daima örnek olacak. Yaşamının sonlarında bile tek amacı yorulan yüreklere yaşama sevinci aşılamak, kalplere içtenlikle dokunup mücadeleye sevk etmek, vazgeçme eşiğine gelmiş insanlara kıvılcım olmaktı. Kim bilir onun bloglarındaki yaşam kesitlerini takip ederek kaç kişi kilolarıyla barıştı, engelliyle yüzleşti. Kim bilir kaç insan o savaşıyorsa bende başarabilirim diye düşündü. İyi ki geçtin bu yaşamdan dur durak bilmeyen Neslican.



Seni unutmayacağız karanlığa teslim olmak yerine yıldızını keşfeden kadın. Güzel anılarınla, savaşçı amazon kadını ruhunla yer edindin yüreklerimizde. Işıklar içinde uyu. Yıldızlar yoldaşın olsun.



22 Ekim 2024

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.