YAZAN: Sultan ÇAMUR KARATAŞ
Avrupa kupası 2023’ün şampiyonu, ‘Türk Milli Kadın Voleybol Takımı’.
Ben takıma ‘Filenin Sultanları’ demiyorum. Laik Cumhuriyetin aydınlık yüzlü kadın sporcuları diyorum. Çünkü 100 yıl önce Cumhuriyetle birlikte sultanlık tarihin karanlık sayfalarına bir daha geri çıkmamak üzere gömüldü. Tekrar bu sözcüğü kullanmanın uygun olmadığını düşünüyorum.
Bu takım, öncelikle Atatürk Cumhuriyetinde laiklik ve kadın-erkek eşitliği ilkesinin hayata geçirilmesi sayesinde kurulabildi. Bu kupa, kadın sporcuların azmi, aklı, disiplinli çalışması ve kendine ve birlikteliğe inancının bir arada olması ile alındı.
Takımın mücadelesi sadece bir spor başarısı olarak algılanamaz. Mücadele, Cumhuriyetin aydınlığa yönelik yüzü ile gericiliğin karanlığa dönük yüzü arasında yaşanıyor.
Bu sporcular Türkiye’de tüm kadınların yaşadığı ayrımcılığı bir biçimiyle yaşamıştır. Ancak bu güçlü kadınlar, geliştirdikleri dirençle insanlara, kadınlara, en çok da kendini sıkışmış hisseden, baskı altındaki binlerce kız çocuğuna umut ışığı oldular. Onların hikâyeleri sadece Türkiye’ye değil, tüm dünya kadınlarına ilham olacak.
Kadın sporcular, Türkiye’de gericiliğin yükselişte olduğu, İstanbul Sözleşmesinden Meclise getirilmeden çıkıldığı, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun, Türk Medeni Kanununun ve Ceza Kanununun, kadın haklarını geri çekecek şekilde sürekli tartışıldığı, karma eğitimden kız okullarına geçmeye yönelik çabaların verildiği, ÇEDES gibi projelerle ve müfredat değişiklikleri ile din eğitiminin ağırlığının artırıldığı, her türlü ayrımcılığın ve baskının yoğunlaştığı, kadın olarak yaşamanın kendisinin mücadele olduğu bir dönemde, olanaksızı gerçekleştirdikleri bir mücadele verdiler.
Bu mücadele, insan haklarını, kadın haklarını, çocuk haklarını, LGBTİ+ haklarını savunanlarla, kendi düşünceleri ve yaşama biçimleri dışında hiç kimseye yaşama hakkı tanımayan gericiler arasında yaşanıyor.
Bu gerici grup, kadınların özgürlüğüne, özgüvenine, sporla, sanatla, bilimle ilgilenmesine, meslek eğitimine, kamusal yaşamda yer almasına, yanında erkek olmadan sokağa çıkmasına, karma eğitime, tahammül edemez. Kadını köle ve mal olarak görür ve kontrolünden çıkan her kadına öldürmek de dâhil olmak üzere baskı yapar.
Voleybol takımındaki kadınların özgür kadınlar olmaları onları çıldırtır. Sporun gerektirdiği kıyafeti giymelerini, oynadıkları oyunu, akılları almaz.
Şampiyona öncesi saldırıları, cinsel yönelime karşı ayrımcılık, nefret ve hedef gösterme biçiminde sosyal medya linçi olarak sürdürdüler. Şampiyonluk sonrası da aynı biçimde devam ettiler.
Maç bittiğinde TRT yayınında spiker takımın bütün sporcularıyla röportaj yaptığı halde en başarılı iki sporcu Ebrar Karakurt ve Melissa Vargas ile ki; Vargas’ın ‘en değerli oyuncu’ ödülünü almış olmasına rağmen, röportaj yapmadı.
Cinsel yönelim farklılığı sanki bir suçmuş gibi sosyal medya linçine devam ediyorlar.
Bu karanlık grup her türlü farklılığa, laik ve çağdaş yaşama, her sevince, eğlenceye, gelişmeye, insana yakışan her şeye karşı. Kendilerinden farklı olan her şeyi yok etme çabası içindeler. Kadınları ve çocukları malları sayıp, beyin yıkama, taciz, tecavüz, eziyet, çocuk yaşta zorla evlendirme, öldürme suçlarını suç olmaktan çıkarıp, sadece kendi isteklerini gerçekleştirecek bir yaşam sürme peşindeler. Türkiye’de mücadele biçimi olarak voleybolu seçmiş kadınlar, attıkları smaçlarla bu hedefi eziyorlar. Bu karanlık hedeflerin gerçekleşmesine izin vermiyorlar. Bir gün, ayrımcılık ve nefret suçu söyleminden, halkı kin ve düşmanlığa itme suçlarından yargılanacaklar.
Cumhuriyetin kadın sporcuları bu başarıyla, kız çocuklarına rol model olmuştur. Rol model olmakla da yetinmiyorlar. Ebrar Karakurt, dezavantajlı bölgelerde yaşayan kız çocuklarının hayatına sporla dokunmak amacıyla, kendi adını taşıyan voleybol akademisi kurdu ve onlara ‘İsterseniz her şeyi yapabilirsiniz’ mesajı veriyor. O kız çocukları voleybol oynayacak, eğitim alacak ve mücadele edecekler.
Kadınlar bu gün olduğu gibi yarın da başaracaklar. Pırıl pırıl parlayacaklar. Hiçbir karanlık görüş bu mücadelenin parıltısını gölgeleyemeyecek.
Muhteşem kadınlar. Hepinizle gurur duyuyorum, mücadelenizi gönülden destekliyorum.
04 Eylül 2023
Avrupa kupası 2023’ün şampiyonu, ‘Türk Milli Kadın Voleybol Takımı’.
Ben takıma ‘Filenin Sultanları’ demiyorum. Laik Cumhuriyetin aydınlık yüzlü kadın sporcuları diyorum. Çünkü 100 yıl önce Cumhuriyetle birlikte sultanlık tarihin karanlık sayfalarına bir daha geri çıkmamak üzere gömüldü. Tekrar bu sözcüğü kullanmanın uygun olmadığını düşünüyorum.
Bu takım, öncelikle Atatürk Cumhuriyetinde laiklik ve kadın-erkek eşitliği ilkesinin hayata geçirilmesi sayesinde kurulabildi. Bu kupa, kadın sporcuların azmi, aklı, disiplinli çalışması ve kendine ve birlikteliğe inancının bir arada olması ile alındı.
Takımın mücadelesi sadece bir spor başarısı olarak algılanamaz. Mücadele, Cumhuriyetin aydınlığa yönelik yüzü ile gericiliğin karanlığa dönük yüzü arasında yaşanıyor.
Bu sporcular Türkiye’de tüm kadınların yaşadığı ayrımcılığı bir biçimiyle yaşamıştır. Ancak bu güçlü kadınlar, geliştirdikleri dirençle insanlara, kadınlara, en çok da kendini sıkışmış hisseden, baskı altındaki binlerce kız çocuğuna umut ışığı oldular. Onların hikâyeleri sadece Türkiye’ye değil, tüm dünya kadınlarına ilham olacak.
Kadın sporcular, Türkiye’de gericiliğin yükselişte olduğu, İstanbul Sözleşmesinden Meclise getirilmeden çıkıldığı, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun, Türk Medeni Kanununun ve Ceza Kanununun, kadın haklarını geri çekecek şekilde sürekli tartışıldığı, karma eğitimden kız okullarına geçmeye yönelik çabaların verildiği, ÇEDES gibi projelerle ve müfredat değişiklikleri ile din eğitiminin ağırlığının artırıldığı, her türlü ayrımcılığın ve baskının yoğunlaştığı, kadın olarak yaşamanın kendisinin mücadele olduğu bir dönemde, olanaksızı gerçekleştirdikleri bir mücadele verdiler.
Bu mücadele, insan haklarını, kadın haklarını, çocuk haklarını, LGBTİ+ haklarını savunanlarla, kendi düşünceleri ve yaşama biçimleri dışında hiç kimseye yaşama hakkı tanımayan gericiler arasında yaşanıyor.
Bu gerici grup, kadınların özgürlüğüne, özgüvenine, sporla, sanatla, bilimle ilgilenmesine, meslek eğitimine, kamusal yaşamda yer almasına, yanında erkek olmadan sokağa çıkmasına, karma eğitime, tahammül edemez. Kadını köle ve mal olarak görür ve kontrolünden çıkan her kadına öldürmek de dâhil olmak üzere baskı yapar.
Voleybol takımındaki kadınların özgür kadınlar olmaları onları çıldırtır. Sporun gerektirdiği kıyafeti giymelerini, oynadıkları oyunu, akılları almaz.
Şampiyona öncesi saldırıları, cinsel yönelime karşı ayrımcılık, nefret ve hedef gösterme biçiminde sosyal medya linçi olarak sürdürdüler. Şampiyonluk sonrası da aynı biçimde devam ettiler.
Maç bittiğinde TRT yayınında spiker takımın bütün sporcularıyla röportaj yaptığı halde en başarılı iki sporcu Ebrar Karakurt ve Melissa Vargas ile ki; Vargas’ın ‘en değerli oyuncu’ ödülünü almış olmasına rağmen, röportaj yapmadı.
Cinsel yönelim farklılığı sanki bir suçmuş gibi sosyal medya linçine devam ediyorlar.
Bu karanlık grup her türlü farklılığa, laik ve çağdaş yaşama, her sevince, eğlenceye, gelişmeye, insana yakışan her şeye karşı. Kendilerinden farklı olan her şeyi yok etme çabası içindeler. Kadınları ve çocukları malları sayıp, beyin yıkama, taciz, tecavüz, eziyet, çocuk yaşta zorla evlendirme, öldürme suçlarını suç olmaktan çıkarıp, sadece kendi isteklerini gerçekleştirecek bir yaşam sürme peşindeler. Türkiye’de mücadele biçimi olarak voleybolu seçmiş kadınlar, attıkları smaçlarla bu hedefi eziyorlar. Bu karanlık hedeflerin gerçekleşmesine izin vermiyorlar. Bir gün, ayrımcılık ve nefret suçu söyleminden, halkı kin ve düşmanlığa itme suçlarından yargılanacaklar.
Cumhuriyetin kadın sporcuları bu başarıyla, kız çocuklarına rol model olmuştur. Rol model olmakla da yetinmiyorlar. Ebrar Karakurt, dezavantajlı bölgelerde yaşayan kız çocuklarının hayatına sporla dokunmak amacıyla, kendi adını taşıyan voleybol akademisi kurdu ve onlara ‘İsterseniz her şeyi yapabilirsiniz’ mesajı veriyor. O kız çocukları voleybol oynayacak, eğitim alacak ve mücadele edecekler.
Kadınlar bu gün olduğu gibi yarın da başaracaklar. Pırıl pırıl parlayacaklar. Hiçbir karanlık görüş bu mücadelenin parıltısını gölgeleyemeyecek.
Muhteşem kadınlar. Hepinizle gurur duyuyorum, mücadelenizi gönülden destekliyorum.
04 Eylül 2023
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.