YAZAN: Menekşe KOÇAK
Sakat, özürlü, engelli, özel gereksinimli birey; bu kavramlardan hangisini kullanıyorsunuz Siz, bu sorunun cevabını düşünürken engellilikle ilgili kavramların bazılarını hatırlayalım:
Âmâ, kör, görme engelli, şaşı.
Sağır, işitme engelli.
Ahraz, dilsiz, lal, konuşma engelli.
Topal, çolak, felçli.
Zihinsel engelli, deli, otizmli
Bir toplumun engelli bireye bakış açısını deyimleri ve atasözleri gösterir.
Mesela “Körle yatan şaşı kalkar.” atasözünde kötü insanlarla birlikte olanların zamanla ona benzeyeceği anlatılır yani kötülük kör olma ile eşleştirilir.
Yine yarım yamalak giden bir durum “Kör topal gitmek” deyimiyle ifade edilir.
Engellilere olumsuz bakış açısını yansıtan pek çok atasözü ve deyim vardır dilimizde.
Bu işte bir sakatlık var.
Bitli baklanın şaşı alıcısı olur.
Sağır duymaz yakıştırır; kör görmez karıştırır.
Kel ölür sırma saçlı olur; kör ölür badem gözlü olur.
Deliye her gün düğün bayram.
Peki, bu sadece Türkçede görülen bir durum mu? Elbette ki hayır... Çünkü eskiden insanın doğada var olması da güçlü olmasına bağlıydı. Bu nedenle her dilde güçlü olmayan, desteğe ihtiyaç duyanlar olumsuz kavramlarla ifade edildi. Hatta engelli bireyi saklamak, yaşam hakkını elinden almak yaygındı. Öyle ki engelli bireyleri tanrılara kurban dahi vermeye değer görmüyorlardı. Ancak bugün bilgi teknolojiyi doğurdu; teknoloji ise güce olan ihtiyacı azalttı... Artık insan olmak için fiziksel güce eskisi kadar gerek kalmadı.
Bu nedenle toplumda engellilerle ilgili geçmişten gelen bu olumsuz bakış açısının değişmesi gerekir. Ama insan eziliyor, kendini isteklerine ulaşmakta yetersiz hissediyorsa güçlü olmak için güçsüz arar. Elinde kralı olacağı orman kalmamıştır. Zayıflığını gizlemek için hoyratlaşır. Bu nedenle engellileri ve dezavantajlı grupları yardım edilmesi gereken, acınacak, zavallı kişiler olarak görerek kendini güçlü hisseder.
Maalesef toplumdaki engellilerle ilgili hoyrat ve empatiden yoksun bu ruh hali nedeniyle, engelli bireyleri ifade eden kavramların hakaret olarak kullanılması da yaygındır. Engellilerin ve yakınlarının üzüleceği hiç düşünülmez. “Sakat mısın yahu !... Kör müsün iyi bak! Sağır mısın niye cevap vermiyorsun!... Geri zekâlı bu adam, söylediği söze bak!”
Engellilerle ilgili bu olumsuzluk algısı öyle güçlüdür ki kavramlar değişir ama bu olumsuzluk algısı devam eder. Mesela sakat kavramı özürlü olarak değiştiğinde “Özürlü müsün oğlum? Bunda anlaşılmayacak ne var!” sözleri dökülür halkımızın ağzından özürlü terimi yerini engelliye bıraktığında olumsuzluk algısı hiç değişmeden taşınır. “Engelli misin? Git başımdan!” Ya da “Bu engelli, boşuna uğraşma, bundan bir şey olmaz...” biçimine döner.
Oysa sakat yani özürlü kavramından engelli kavramına geçiş, dünyada engelli birey algısındaki köklü değişimi ifade eder
Bizde dil devriminde Arapça olan sakat teriminin yerine Türkçe özürlü sözcüğü türetilir. Öz kökünden türetilen özürlü kavramında “Ben özürlüyüm, bağımsız yaşayamam, diğer insanlarla eşit haklar talep edemem.” bakış açısı vardır. Değişim bu bakış açısından başlar...
Dünyada 1970 yılına kadar “Eksiklik özümden benden kaynaklanıyor, sorumluluk bana ait.” algısı yaygındı.1970’lerde Amerika’da başlayan ‘Bağımsız Yaşam Hareketi’ ile bu algı değişmeye başladı. Çünkü engelli bireylerin ve yakınlarının başlattığı bu hareket, engellilik algısını benden bize dönüştürmeyi başardı. Artık “Ben özürlüyüm, bağımsız yaşayamam!” algısı yerini “Toplum bizlere engeller koyuyor. Toplum tarafından desteklenmediğimiz, engellendiğimiz için bağımsız yaşayamıyoruz.” düşüncesine bıraktı.
Dünyada bu anlayışın yaygınlaşması halkların ve hükûmetlerin engellilere yönelik sorumluluk almaya başlamasına neden oldu. Birleşmiş Milletler 1981 yılını engeliler yılı olarak ilan etti.
Türkiye de Birleşmiş Milletler ‘in engelli bireylerle ilgili düzenlemelerini kabul etti ve bildiğimiz gibi 7 Temmuz 2005’te 5378 sayılı Özürlüler Yasasını yürürlüğe soktu. 2013’te de Engelliler Hakkında Kanunu yayınlayarak özürlü kavramından engelli kavramına kısmen geçiş yaptı. Kısmen diyorum halen özürlü ve engelli terimi resmî kurumlarda ve toplumda birlikte kullanılıyor.
Bugün uygar ülkelerde “Sen özürlüsün, bağımsız yaşayamazsın.” anlayışı yerini “Biz toplum olarak engellediğimiz için sen bağımsız yaşayamıyorsun.” düşüncesine bıraktı. Hükûmetler de bu değişimi yasal düzenlemelerle sisteme ekledi. Sonuç olarak Bağımsız Yaşam Hareketinin öncülüğünde pek çok ülkede engelliler, bizlerin imrenerek baktığımız kaliteli yaşama kavuştu.
Türkiye’de ise devlet engelli haklarıyla ilgili yasaları çıkardı ama uygulamadaki sorunları aşamadı. Çünkü özürlü yerine engelli denildiğinde sihirli bir değnek topluma dokunarak engellileri hayatın içine almadı. Engellilerin toplumdan ayrıştırılması hızla devam etti.
Oysa Bağımsız Yaşam Hareketi engelliyi toplumun bir parçası yaptığı için başarıya ulaşmıştı.
Toplumdan, tanımadığı ve birlikte vakit geçirmediği engelli bireyin haklarına saygı duymasını beklemek, deveye hendek atlatmaktan zordur. Çünkü insanlar, göremeyen gözlerin altında rengârenk duyguların olduğunu, duyamayan kulakların yaşadığı duygu senfonisi, konuşamayanların suskunluğunun altındaki duygu derinliğini bilemez...
Birlikte yaşarsa engellilerin de canının acıdığını fark eder. Otuz yaşındayken üç yaşında bir çocuğun ruhunu taşımanın zorluğunun farkına varırken; otuz yaşında üç yaşındaki çocuk kadar masum kalmanın güzelliğini görür.
“Siz de engelli adayısınız.” gibi klişe laflar söyleyip “Buyurun özel eğitim okuluna gidin, engelli lokallerinde oyalanın, mümkünse evden çıkmayın” dersek hem toplum hem de engelli birey hep özürlü kalır.
Unutmayalım, engelli bireyle bütünleşen toplumda empati gelişir. Neden mi? Duyguların fiziksel veya zihinsel engel tanımadığını yaşayarak öğrenir. Her bedende acının acı olduğunun farkına varır. Acıları mutluluğa çevirme çabasına girer. Yeter ki insan olmanın gereğini yapıp empati kurma becerisini geliştiren sistemi kuralım.
Sıla bebeğe, Narin’e, Ayşenur ve İkbal’e uzanan ellerin sahipleri onlarla empati kursaydı bugün ağlar mıydık?
Gelecek yazımızda ülkemizde engellilere yönelik hizmetlerde ne yapılıyor, ne yapılması gerekir sorularını birlikte cevaplamak dileğiyle... Hoşça kalın....
Kaynakça
Koyun, Ali Haydar; Maldiahaber Atasözlerimizde ve Deyimlerimizde Engelliler, 16 Kasım 2023
Çaha, Havva; Engellilerin Toplumsal Hayata Katılmalarına Yönelik Politikalar
10 Ekim 2024
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.