Bir alışveriş merkezinin zemin katında kurulan bir parkur. Yerde renkli koniler ve engeller yer alıyor. Bir adamın gözleri bez bir bantla kapalı ve bir kadın kolundan tutup ona rehberlik ediyor; kadın kırmızı-beyaz çizgili bir yelek giymiş. Arkada başka insanlar da benzer şekilde parkurda ilerliyor ve bazıları yine elinde baston tutuyor. Çevrede alışveriş yapan insanlar, dükkanlar ve oturanlar var. Mekân aydınlık ve ferah görünüyor.
YAZAN : Merve DEMİRDÖVEN

Herkese merhabalar
Bu yazıda oldukça tartışmalı bir konuyu ele almaya çalışacağım. Bildiğimiz gibi 10-16 Mayıs Engelliler Haftası veya 3 Aralık Dünya Engelliler Günü gibi özel tarihlerde engelli olmayan bireyler birkaç saatliğine gözlerini kapatıp dolaşır, tekerlekli sandalyeyle gezinir veya kulaklarını tıkarlar. Deneyimsel öğrenmeye yönelik bu tür etkinliklere literatürde “engellilik simülasyonu” veya “Engelliliği simüle etmek” denir. Ana amaç, engelli bireylerin yaşadıkları zorlukları fark etmek ve onlarla empati kurmaktır. Ülkemizde bu tür etkinliklerin etkililiğini ölçmek için yapılmış bilimsel araştırmalar yok denecek kadar azdır. Ancak, yurt dışında bu amaçla gerçekleştirilmiş çok sayıda bilimsel araştırma mevcuttur. Sizler için bu araştırmaların bir kısmını inceledim ve ana sonuçlarını bir araya getirmeye çalıştım.
Bu tür etkinliklerin olumlu sonuçlar ortaya koyduğuna işaret eden hiçbir bilimsel araştırma yoktur diyemem ama araştırmaların büyük bir çoğunluğu, katılımcıların bu tür etkinliklerden sonra korku ve kaygı gibi duygular deneyimlediklerini ve engelli bireylere yönelik acıma duygularının arttığını göstermiştir. Ayrıca, engelli bireylere yönelik empatik ilgilerinin artmasına karşın, engelli bireylerle etkileşim kurma veya ortak aktiviteler yapma gibi konularda etkinliklerden öncesine nazaran daha istekli hale gelmedikleri, hatta engelli bireylerle temas kurma konusunda daha fazla tedirginlik hissettikleri de tespit edilmiştir. Bu sonucun ortaya çıkmasında etkili olan faktörlerden biri, bu tür etkinliklerdeki temel varsayımın, engelli bireylerin yaşadıkları zorlukların vücutlarındaki bir organın eksikliği veya işlev bozukluğundan kaynaklandığı olmasıdır. Bu tür etkinliklerde engelliliğin bireysel ve çevresel faktörlerin bir araya gelmesi neticesinde oluşan sosyal bir yapı olduğu pek öne çıkarılmaz. Diğer bir faktör ise katılımcıların uygun başa çıkma yöntemlerini öğrenmeden bir anda kör, ortopedik engelli veya işitme engelli olmalarıdır. Bu nedenle, örneğin görmeyen birinin çevrede dolaşırken görsel olmayan ipuçlarına karşı geliştirdiği hassasiyete sahip değildirler. Yine, tekerlekli sandalyeyi uzun süre kullanan birinin önkol kasları gelişmiştir. Ancak ilk defa tekerlekli sandalyeye oturan kişi için böyle bir gelişim söz konusu değildir.
Bu tür etkinlikler, engelli aktivistler veya sosyal modelin savunucuları tarafından yoğun bir şekilde eleştirilmektedir. Çünkü bu tarz etkinlikler, engelliliğin bireysel bir kusur olduğu algısının pekişmesine yol açar. Bunun yerine, engelli bireylerle daha sık temas etmeyi sağlayacak etkinliklerin tercih edilmesi gerektiği vurgulanır. Engellilik simülasyonu ile ilgili yapılan bir çalışmada, katılımcılar tekerlekli sandalyeye oturarak bir süre zaman geçirmişlerdir. Etkinliğin ardından engellilere yönelik tutumlarını ve duygularını anlamak amacıyla katılımcılara bir dizi anket uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar, engelli bireylerle ayda bir temas eden kişilerin olumsuz duygular deneyimleme olasılıklarının daha düşük olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca araştırmacılar, illa da engelliliğin simüle edilmesi şeklinde bir etkinlik tercih edilecekse öncesinde katılımcılara engellilik hakkında bilgi verilmesini ve engelli bireylerin çevrede deneyimledikleri zorlukların üstesinden gelmek için ne gibi başa çıkma yöntemleri kullandıklarının anlatılması gerektiğini dile getirmişlerdir. Bununla beraber, etkinliklerden sonra bir değerlendirme oturumunun yapılmasının faydalı olacağını da belirtmişlerdir. Değerlendirme sürecinde veya etkinlik öncesinde gerçekleştirilecek bilgilendirme toplantılarında engellilerin de bulunması durumunda daha anlamlı çıktılara ulaşılabileceğini ifade etmişlerdir. Eğer uygulamalar bu şekilde planlanırsa istenen sonuçlara ulaşılmasının daha mümkün olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Araştırmalarda elde edilen bir diğer sonuç ise simülasyon uygulamalarınım süresiyle elde edilen sonuçlar arasında bir ilişki olduğudur. Bu tür etkinliklerin ortalama iki saat sürdüğü tespit edilmiştir. Ancak 30 dakikadan fazla süren etkinliklerin hedeflenen faydaları sağlamak bir yana, engelli bireylere yönelik olumsuz tutumları arttırdığı anlaşılmıştır. Bu da zaman ve emek kaybı olarak değerlendirilmiştir. Bu sürenin sınıf içi eğitimlerle veya engelli bireylerin katılacağı bilgilendirme toplantılarıyla değerlendirilmesinin daha verimli sonuçlar ortaya çıkaracağı savunulmuştur.
Evet, incelediğim araştırmaların bulgularını özetlemeye çalıştım. Umarım ülkemizde de bu konuyla ilgili bilimsel araştırmalar yürütülür.
Kendinize iyi bakın. Hoşça kalın.
23 Ağustos 2025

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.