YAZAN: Şule SEPİN İÇLİ
Sıcak havaların hepimizi kasıp kavurduğu şu günlerde, dinlenmeye çok gereksinimimiz var. Her zaman tatile gidemeyeceğimize göre, kendimizi oyalayacak, ruhumuzu dinlendirecek uğraşlar bulmaya çalışıyoruz. Daha önce sezon dizileri olurdu. Yaz dizileri olur muydu, en azından ben hatırlamıyorum. Bu yıl ruhuma iyi gelen yaz dizileri oldu. Yine dostum Selvet Bayraktar Tokat’ın önerisiyle bazı dizileri izliyorum. Bunlardan biri de ‘Dönence’ adlı dizi. Yaz dizilerinde denizin sesi, görüntüsü, tatil ortamı, adeta denizin kokusunu, ağaçların bol olduğu güzel bir manzarada kahve içmenin keyfini yaşatıyor insana.
Sadece bunlarla kalmıyor, insanı düşündürüyor, dönüştürüyor ve dergimiz aracılığıyla beyin fırtınası yapabileceğimiz bir tartışma ortamına davet ediyor bizleri. Yıllardır engellilerin medyada yeterince temsil edilmediklerinden yakınır, yapılabileceklerin listesini sıralar dururduk yetkililerle karşılaştığımızda. Şimdi anlıyorum ki az da olsa sesimizi duyanlar olmuş ve bu çok güzel bir duygu. Hiç istemesek de yaşam pratiğinden gelen ve içinde ayrımcılık barındıran kesimlerden biri de engelliler. Kitaplardan öğrenmek hiç kuşkusuz çok değerli ancak ayrımcılık içeren yargıların kırılması için kalıcı izler bırakacak yollar bulmamız şart. İki saat süren bir filmde yaşananlar bizde geçici izler bırakıyor. Oysa uzun süren haftalık dizilerde bu konular ele alındığında, işitsel ve görsel uyarılar devreye giriyor. Hele hele izleyicileri çok olan diziler daha çok tartışılıyor ve zihinsel açıdan da bir öğrenme süreci gerçekleşiyor. İşte bilgilerin kalıcı hale gelmesi böyle bir süreçten geçiyor. Aksi halde duyuyoruz ve hemen unutuyoruz.
Sadece engelliliği konu alan filmler ve diziler bazı insanlara sıkıcı gelebilir. Pek çok yaşam olayının içinden gelen ses hem daha çok duyulabiliyor hem de çoğu insanı meraklandırabiliyor. ‘Benim Dünyam, Sadece Sen’ gibi filmler yalnızca engelli bireylerin yaşamlarını ele alıyordu mesela. Şimdi adını anımsamıyorum ama bir dizide bir genç, işitme engelli bir kadına âşık olmuştu. Aile de bunu duyunca ayrımcı davranışlar içine girmemiş ve olayı doğal karşılamıştı. Daha sonra ‘Mucize Doktor’ dizisi bayağı bir gündem oldu. Hatta eğitim gruplarında çok tartışıldı. Engelli bireyin ya hiçbir şey yapamayacağı ya da her şeyin üstesinden gelebileceği gibi iki zararlı uç nokta var. İşte bu dizi de otistik bir doktorun her şeyi ama her şeyi yapabildiğini gösteriyordu. Bunu izleyen çoğu kişi, yine genellemeler yaptı ve çoğu insanın kafasında farklılıkları göz ardı etme sonucunu doğurdu. Yine de olumsuz örneklere göre kısmen de olsa bir farkındalık arttırmaydı bu.
İzlediğim ‘Dönence’ dizisi gerçekten bambaşka. Önce dizi hakkında genel bilgiler verelim. Olaylar İzmir’in Foça ilçesinde geçiyor. Ege sahillerinin eşsiz güzelliğini ekrana taşıyan dizi, bizleri Foça’nın tarihi ve doğal güzellikleriyle buluşturuyor. Dizi, Foça’nın yelken kulübü, limanı, kalesi, sokakları ve plajları gibi mekânlarında çekiliyor.
Dizinin konusu şöyle: Üniversiteye gitme planları yapan Gece, bir yandan da tüm yaz boyunca sevgilisi Emir ile müzik yapma hayalleri kuruyor. Ancak tüm hayalleri zorunlu olarak bir süreliğine askıya alınıyor. Çünkü özel bir çocuk olan kız kardeşi Gülce için İstanbul’un kalabalığı ve gürültüsü giderek daha da başa çıkılması zor bir hal almaya başlıyor. Sevgilisini ve tüm hayallerini İstanbul’da bırakmak istemeyen Gece, bir anda kendisini ailesiyle birlikte Foça’da buluyor.
Hayatı bir anda alt üst olan Gece, kardeşinin yazıldığı yelken kulübünde eğitmenlik yapan Özgür ile tanışıyor. Özgür, anne ve babasını bir yangında kaybettikten sonra Asperger Sendromlu erkek kardeşi Rüzgar’a hayatını adamış bir genç. Gece, Özgür’le tanıştıkça hayata daha olgun bir yerden bakmayı, Özgür de Gece’den hayatı ertelememesi gerektiğini öğreniyor. Ancak bu süreçte Gece’nin sevgilisi Emir’in Foça’ya gelişiyle ikilinin arasında aşılması zor duvarlar oluşuyor.
Dizinin oyuncu kadrosunda yer alan bazı isimler şöyle:
Emre Kınay, Cem, Gülce ile Gece’nin babası. Didem İnselel Verda, Gece ve Gülce’nin annesi. Sümeyye Aydoğan, Gece, Gülce’nin ablası. Ülkü Hilal Çiftçi, Gülce Atakan Hoşgören, Emir ama ona ‘Miro’ diyorlar, Gece’nin sevgilisi. Doğan Karakaş, Rüzgar. Caner Topçu, Özgür, Rüzgar’ın abisi.
Dizi, Kanal D’de yayımlanıyor. Aynı zamanda sesli betimlemeli olarak dizinin yayımlandığı günden üç gün sonra ‘Engelsiz Kanal D’ sitesinden izlenebiliyor. Dizi tamamen özgün bir senaryoya sahip değil. İsrail yapımı Exceptional adlı diziden uyarlanmış. Exceptional dizisi senaryosu ile Fransa’da 2022 MIPCOM Cannes Diversify TV Ödülü’ne layık görülmüş.
Toplumun engellilere bakış açısı, kardeşler arası kıskançlık, ailelerin engelli çocuklarının gereksinimlerini abartarak engelsiz çocuklarının duygusal gereksinimlerini görmezden gelmeleri, komşuluk ilişkileri, dayanışma, empati, aile ilişkileri, kısaca pek çok konu bir arada işleniyor. Yani sadece engellilerin yaşantılarından ibaret değil.
İki engelli çocuk var ama özellikleri birbirinden farklı. ‘Otistikler dokunulmaktan hiç hoşlanmazlar’ yargısının her otizmlide işlemediğini öğreniyoruz mesela. Bir arada büyüyen kardeşlerin aynı özelliklere sahip olmasını bekleriz. Özellikle birinin olumsuz özellikleri daha fazlaysa, başlarız karşılaştırmaya. ‘Neden sen kardeşin gibi çalışkan değilsin?’ler… bu liste uzar gider yaşamımızda. Aynı şekilde engelliler için de bu karşılaştırmaları yaparız. Dizide Gülce dokunulmaktan ve sarılmaktan hiç hoşlanmıyor. Rüzgar da tam tersine sarılmayı çok seviyor ve sevgisini dokunarak gösteriyor. Dokunmaya izim vermek istemeyen birinin tehlike anında bile kendisine destek olmak isteyenlerin dokunmalarını taciz gibi algılama konusu o kadar çarpıcı anlatılmış ki “İşte empati duygusu ancak böyle somut bir örnekle anlatılabilir” demekten kendini alamıyorsun.
Gece’nin duyguları, ne istediği, neye gereksinim duyduğu göz ardı ediliyor ve sürekli kardeşine yeterince destek olamamasıyla suçlanıyor. Oysa Gece bir genç ve öğrenmeye çalışıyor. Gerçek yaşamda da kendisini kardeşine adayan, duygusal gereksinimleri yok sayılan ve dahası kıskanç olmakla suçlanan pek çok kişinin yaşam deneyimlerine tanık olmuşuzdur.
Anne ve babasını yangında kaybederken, Rüzgar’ın yanında yakınlarından kimse yoktu. Abisi görevdeydi. Ailenin yokluğuyla baş etme konusu da çok güzel anlatılmıştı. Önce abi kardeşini teselli etmek için “Tamam geçecek, sakin ol” diyordu ve Rüzgar’ın krizleri artarak devam ediyordu. Sonra abisi, ailesinin yokluğundan dolayı hissettiklerini paylaştı ve Rüzgar yavaş yavaş sakinleşmeye başladı.
Dikkatimi çeken başka bir konu da ‘ah, vah, tüh!’ gibi çaresizlik, acıma içeren sözlerin hiç çağrıştırılmaması. Her şey o kadar doğal anlatılmış ki neredeyse insanların engelliliği benimsediklerine ve bunu bir farklılık şeklinde algıladıklarına inanıyorsun. Olumsuz örneklerden çok olumlu örnekler var. Olumsuz olaylar akılcı çözümlerle örneklendirilmiş. Böylece empati kurma örneklerine somut olarak tanık oluyorsun. Duygu dolu, çok hoş bir dizi. İzlerken çok rahatlıyor ve hafifliyorsun.
Bu dizinin ödül almasına hiç şaşırmadım, tam tersine çok sevindim. İsterdik ki ülkemizde böylesi özgün bir dizi olsun ve biz de ödül verebilelim. Sürekli yakınmak, eleştirmek tek başına işe yaramıyor. Ne yazık ki toplumumuzun olumsuz değer yargıları konusunda kafa yorarak biraz daha evrilmemiz gerekiyor. Çevremdekilere bu diziyi izlemelerini ısrarla tavsiye ediyorum ve izleyenler çok beğeniyor. İzleyenler artsın, artsın ki üzerinde tartışalım, değerlendirme yapalım. Görme engelliyim ve haklarımız için uzun yıllardır örgütlü mücadelenin içindeyim. Bu dizi, yetersiz olduğum konuların farkına varmamı sağladı. Yeni bilgiler, deneyimler öğrendim ve gelişerek dönüştüğümü düşünüyorum.
Fark ettim ki bu diziyi daha çok engelli arkadaşlara izlemelerini önermişiz. Engelli olmayanların izlemelerini ve yorumlarını duymayı çok istiyorum ve nasıl yorumlar geleceğini çok merak ediyorum. Bize umut veren, çözümü mümkün olan konuları irdelemeye ne kadar çok ihtiyacımız varmış meğer.
İnsanları korkutmayacak, işleri zorlaştırmayacak deneyimlerin paylaşıldığı dizilerin çoğalması dileğiyle.
15 Ağustos 2023
Sıcak havaların hepimizi kasıp kavurduğu şu günlerde, dinlenmeye çok gereksinimimiz var. Her zaman tatile gidemeyeceğimize göre, kendimizi oyalayacak, ruhumuzu dinlendirecek uğraşlar bulmaya çalışıyoruz. Daha önce sezon dizileri olurdu. Yaz dizileri olur muydu, en azından ben hatırlamıyorum. Bu yıl ruhuma iyi gelen yaz dizileri oldu. Yine dostum Selvet Bayraktar Tokat’ın önerisiyle bazı dizileri izliyorum. Bunlardan biri de ‘Dönence’ adlı dizi. Yaz dizilerinde denizin sesi, görüntüsü, tatil ortamı, adeta denizin kokusunu, ağaçların bol olduğu güzel bir manzarada kahve içmenin keyfini yaşatıyor insana.
Sadece bunlarla kalmıyor, insanı düşündürüyor, dönüştürüyor ve dergimiz aracılığıyla beyin fırtınası yapabileceğimiz bir tartışma ortamına davet ediyor bizleri. Yıllardır engellilerin medyada yeterince temsil edilmediklerinden yakınır, yapılabileceklerin listesini sıralar dururduk yetkililerle karşılaştığımızda. Şimdi anlıyorum ki az da olsa sesimizi duyanlar olmuş ve bu çok güzel bir duygu. Hiç istemesek de yaşam pratiğinden gelen ve içinde ayrımcılık barındıran kesimlerden biri de engelliler. Kitaplardan öğrenmek hiç kuşkusuz çok değerli ancak ayrımcılık içeren yargıların kırılması için kalıcı izler bırakacak yollar bulmamız şart. İki saat süren bir filmde yaşananlar bizde geçici izler bırakıyor. Oysa uzun süren haftalık dizilerde bu konular ele alındığında, işitsel ve görsel uyarılar devreye giriyor. Hele hele izleyicileri çok olan diziler daha çok tartışılıyor ve zihinsel açıdan da bir öğrenme süreci gerçekleşiyor. İşte bilgilerin kalıcı hale gelmesi böyle bir süreçten geçiyor. Aksi halde duyuyoruz ve hemen unutuyoruz.
Sadece engelliliği konu alan filmler ve diziler bazı insanlara sıkıcı gelebilir. Pek çok yaşam olayının içinden gelen ses hem daha çok duyulabiliyor hem de çoğu insanı meraklandırabiliyor. ‘Benim Dünyam, Sadece Sen’ gibi filmler yalnızca engelli bireylerin yaşamlarını ele alıyordu mesela. Şimdi adını anımsamıyorum ama bir dizide bir genç, işitme engelli bir kadına âşık olmuştu. Aile de bunu duyunca ayrımcı davranışlar içine girmemiş ve olayı doğal karşılamıştı. Daha sonra ‘Mucize Doktor’ dizisi bayağı bir gündem oldu. Hatta eğitim gruplarında çok tartışıldı. Engelli bireyin ya hiçbir şey yapamayacağı ya da her şeyin üstesinden gelebileceği gibi iki zararlı uç nokta var. İşte bu dizi de otistik bir doktorun her şeyi ama her şeyi yapabildiğini gösteriyordu. Bunu izleyen çoğu kişi, yine genellemeler yaptı ve çoğu insanın kafasında farklılıkları göz ardı etme sonucunu doğurdu. Yine de olumsuz örneklere göre kısmen de olsa bir farkındalık arttırmaydı bu.
İzlediğim ‘Dönence’ dizisi gerçekten bambaşka. Önce dizi hakkında genel bilgiler verelim. Olaylar İzmir’in Foça ilçesinde geçiyor. Ege sahillerinin eşsiz güzelliğini ekrana taşıyan dizi, bizleri Foça’nın tarihi ve doğal güzellikleriyle buluşturuyor. Dizi, Foça’nın yelken kulübü, limanı, kalesi, sokakları ve plajları gibi mekânlarında çekiliyor.
Dizinin konusu şöyle: Üniversiteye gitme planları yapan Gece, bir yandan da tüm yaz boyunca sevgilisi Emir ile müzik yapma hayalleri kuruyor. Ancak tüm hayalleri zorunlu olarak bir süreliğine askıya alınıyor. Çünkü özel bir çocuk olan kız kardeşi Gülce için İstanbul’un kalabalığı ve gürültüsü giderek daha da başa çıkılması zor bir hal almaya başlıyor. Sevgilisini ve tüm hayallerini İstanbul’da bırakmak istemeyen Gece, bir anda kendisini ailesiyle birlikte Foça’da buluyor.
Hayatı bir anda alt üst olan Gece, kardeşinin yazıldığı yelken kulübünde eğitmenlik yapan Özgür ile tanışıyor. Özgür, anne ve babasını bir yangında kaybettikten sonra Asperger Sendromlu erkek kardeşi Rüzgar’a hayatını adamış bir genç. Gece, Özgür’le tanıştıkça hayata daha olgun bir yerden bakmayı, Özgür de Gece’den hayatı ertelememesi gerektiğini öğreniyor. Ancak bu süreçte Gece’nin sevgilisi Emir’in Foça’ya gelişiyle ikilinin arasında aşılması zor duvarlar oluşuyor.
Dizinin oyuncu kadrosunda yer alan bazı isimler şöyle:
Emre Kınay, Cem, Gülce ile Gece’nin babası. Didem İnselel Verda, Gece ve Gülce’nin annesi. Sümeyye Aydoğan, Gece, Gülce’nin ablası. Ülkü Hilal Çiftçi, Gülce Atakan Hoşgören, Emir ama ona ‘Miro’ diyorlar, Gece’nin sevgilisi. Doğan Karakaş, Rüzgar. Caner Topçu, Özgür, Rüzgar’ın abisi.
Dizi, Kanal D’de yayımlanıyor. Aynı zamanda sesli betimlemeli olarak dizinin yayımlandığı günden üç gün sonra ‘Engelsiz Kanal D’ sitesinden izlenebiliyor. Dizi tamamen özgün bir senaryoya sahip değil. İsrail yapımı Exceptional adlı diziden uyarlanmış. Exceptional dizisi senaryosu ile Fransa’da 2022 MIPCOM Cannes Diversify TV Ödülü’ne layık görülmüş.
Toplumun engellilere bakış açısı, kardeşler arası kıskançlık, ailelerin engelli çocuklarının gereksinimlerini abartarak engelsiz çocuklarının duygusal gereksinimlerini görmezden gelmeleri, komşuluk ilişkileri, dayanışma, empati, aile ilişkileri, kısaca pek çok konu bir arada işleniyor. Yani sadece engellilerin yaşantılarından ibaret değil.
İki engelli çocuk var ama özellikleri birbirinden farklı. ‘Otistikler dokunulmaktan hiç hoşlanmazlar’ yargısının her otizmlide işlemediğini öğreniyoruz mesela. Bir arada büyüyen kardeşlerin aynı özelliklere sahip olmasını bekleriz. Özellikle birinin olumsuz özellikleri daha fazlaysa, başlarız karşılaştırmaya. ‘Neden sen kardeşin gibi çalışkan değilsin?’ler… bu liste uzar gider yaşamımızda. Aynı şekilde engelliler için de bu karşılaştırmaları yaparız. Dizide Gülce dokunulmaktan ve sarılmaktan hiç hoşlanmıyor. Rüzgar da tam tersine sarılmayı çok seviyor ve sevgisini dokunarak gösteriyor. Dokunmaya izim vermek istemeyen birinin tehlike anında bile kendisine destek olmak isteyenlerin dokunmalarını taciz gibi algılama konusu o kadar çarpıcı anlatılmış ki “İşte empati duygusu ancak böyle somut bir örnekle anlatılabilir” demekten kendini alamıyorsun.
Gece’nin duyguları, ne istediği, neye gereksinim duyduğu göz ardı ediliyor ve sürekli kardeşine yeterince destek olamamasıyla suçlanıyor. Oysa Gece bir genç ve öğrenmeye çalışıyor. Gerçek yaşamda da kendisini kardeşine adayan, duygusal gereksinimleri yok sayılan ve dahası kıskanç olmakla suçlanan pek çok kişinin yaşam deneyimlerine tanık olmuşuzdur.
Anne ve babasını yangında kaybederken, Rüzgar’ın yanında yakınlarından kimse yoktu. Abisi görevdeydi. Ailenin yokluğuyla baş etme konusu da çok güzel anlatılmıştı. Önce abi kardeşini teselli etmek için “Tamam geçecek, sakin ol” diyordu ve Rüzgar’ın krizleri artarak devam ediyordu. Sonra abisi, ailesinin yokluğundan dolayı hissettiklerini paylaştı ve Rüzgar yavaş yavaş sakinleşmeye başladı.
Dikkatimi çeken başka bir konu da ‘ah, vah, tüh!’ gibi çaresizlik, acıma içeren sözlerin hiç çağrıştırılmaması. Her şey o kadar doğal anlatılmış ki neredeyse insanların engelliliği benimsediklerine ve bunu bir farklılık şeklinde algıladıklarına inanıyorsun. Olumsuz örneklerden çok olumlu örnekler var. Olumsuz olaylar akılcı çözümlerle örneklendirilmiş. Böylece empati kurma örneklerine somut olarak tanık oluyorsun. Duygu dolu, çok hoş bir dizi. İzlerken çok rahatlıyor ve hafifliyorsun.
Bu dizinin ödül almasına hiç şaşırmadım, tam tersine çok sevindim. İsterdik ki ülkemizde böylesi özgün bir dizi olsun ve biz de ödül verebilelim. Sürekli yakınmak, eleştirmek tek başına işe yaramıyor. Ne yazık ki toplumumuzun olumsuz değer yargıları konusunda kafa yorarak biraz daha evrilmemiz gerekiyor. Çevremdekilere bu diziyi izlemelerini ısrarla tavsiye ediyorum ve izleyenler çok beğeniyor. İzleyenler artsın, artsın ki üzerinde tartışalım, değerlendirme yapalım. Görme engelliyim ve haklarımız için uzun yıllardır örgütlü mücadelenin içindeyim. Bu dizi, yetersiz olduğum konuların farkına varmamı sağladı. Yeni bilgiler, deneyimler öğrendim ve gelişerek dönüştüğümü düşünüyorum.
Fark ettim ki bu diziyi daha çok engelli arkadaşlara izlemelerini önermişiz. Engelli olmayanların izlemelerini ve yorumlarını duymayı çok istiyorum ve nasıl yorumlar geleceğini çok merak ediyorum. Bize umut veren, çözümü mümkün olan konuları irdelemeye ne kadar çok ihtiyacımız varmış meğer.
İnsanları korkutmayacak, işleri zorlaştırmayacak deneyimlerin paylaşıldığı dizilerin çoğalması dileğiyle.
15 Ağustos 2023
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.