YAZAN: Menekşe KOÇAK
2012 -2013 Eğitim Öğretim Yılında otizmli oğlum Koray özel eğitim sınıfı öğrencisi olarak ilkokula başladı. Sınıf arkadaşı Celal'di. Celal sayıları çok seviyor, zihninden dört işlemi yapmaya bayılıyordu. Ancak küçücük sınıfta masa başında oturmaya zorlandığı için bunalıyor; bunaldıkça da takıntıları ve problem davranışları ile çevresindekileri bunaltıyordu... Her gün anneye “Celal bağırdı, Celal vurdu, Celal sınıftan kaçtı gibi şikâyetler geliyordu...”
Annesi bir gün ağladı...” Senin imkânın var, Koray sıkıldığında eve gidiyorsunuz. Ben servisi beklemek zorundayım. Celal benim hatam yüzünden burada.” dedi. Çok ama çok acı bir hikâyeydi onunki...
Celal anaokuluna, okul müdürünün önerisiyle iki yıl gitmişti. Celal, temel ihtiyaçlarını bir iki kelime anlatıyor, mecbur kalmadıkça konuşmuyordu. Müthiş bir matematik zekâsı vardı. Çok hareketliydi. Durumun farkında olan okul müdürü, Celal’le özellikle ilgilenmiş ve anneye Celal’in ilkokulu, okulunda arkadaşlarıyla bitirmesini önermişti. Ama anneyi ikna etmeyi başaramamıştı. Çünkü anne, bir özel eğitim kurumuyla görüşmüş ve özel eğitim alması halinde Celal’in bir yıl içinde konuşacağı vaadini almıştı. Anne bu vaade inanmıştı; zamanında benim de inandığım gibi...
Celal özel eğitim sınıfına gitmeye, haftada 8 saat özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinden destek eğitim almaya başlamış. Maalesef anne pek çok otizmli çocuk annesi gibi büyük bir hayal kırıklığı yaşamış.
Ülkemizde özel eğitim uygulamaları çoğunlukla ödül ceza sistemine göre yapılandırılır. Çocuk komutu yerine getirirse ödül, getiremezse ceza alır. Öğretmen, çocuğa sürekli komut verir; getir, kaldır, yaz, boya, kes, sil, tak, çıkart, otur, kalk. Çocuktan bu komutları yerine getirmesi istenirken çocuğun duygusal dünyası genellikle yok sayılır. Hareketleri de kısıtlanır.
Celal, ana sınıfının şarkılı oyunlu ortamından ve akranlarından ayrılarak özel eğitim ortamına gelince daha da içine kapanır, takıntıları artar. Otizmli binlerce çocuğumuzda olduğu gibi...
Maalesef özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde, ailelere otizmli çocukların çok gelişeceği konusunda bol bol umut verilir... Çünkü her çocuk para demektir yani müşteridir. Bu nedenle özellikle küçük yaşlardaki çocuklar için çok değerli olan zamanları, bu vaatlerle boşu boşuna heba edilir. Çünkü mevcut özel eğitim kurumlarındaki eğitim çocuğun gelişimini desteklemekten çok uzaktır.
Hakikat şu ki paranız varsa ve ilkokul mezunu iseniz, adli kaydınız temiz olmak kaydıyla iki üç daireyi birleştirerek özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi açabilirsiniz. Yapmanız gereken psikoloji, özel eğitim, fizyoterapi gibi alanlardan mezun sorumlu bir müdürü ve birkaç personeli işe almaktır.
Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nde binanın alt yapısıyla ilgili net ölçütler vardır. Ancak merkezin eğitim kalitesiyle ilgili herhangi bir kontrol sistemi yoktur.
Engelli çocuğu olan aile Rehberlik Araştırma Merkezine gider. Çocukla yarım veya bir saat ailesinin rehberliğinde görüşme yapılır ve eğitsel değerlendirme raporu hazırlanır. Bu raporda öğrenciyle verilmesi istenen hedefler ve kazanımlar yazılır. Aileye bu rapor verilerek istediği özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinden hizmet alması önerilir.
Özellikle otizm boyutunda ailenin hiçbir bilgisi yoktur... Yeni tanı almıştır, doğru eğitim veren kurum nasıl olur bilmez. Bu nedenle de çocuğuyla ilgili en güzel vaadi veren kuruma inanır ve başlar. Aylar geçer, çocuğunda gelişme yoktur, yeni bir kurum arayışına girer ama ne aradığını bilemez.
Burada sorulması gereken sorular şunlardır:
“Ailenin, engel türlerine göre değişen özel eğitim yöntemlerini bilmesi mümkün mü?
Özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarının ailenin eğitim yöntemi konusunda yetersizliğini kullanmasına engel var mı?”
Elbette ki bu soruların cevabı “Hayır” olur. Bu nedenle hemen MEB özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin eğitim kalitesini artırmak için ölçütler geliştirmeli ve kurumları denetlemelidir. Mesela aşağıdaki soruların cevabını içeren bir sistemle kurumlar değerlendirilebilir:
“Özel eğitim ve rehabilitasyon kurumuna yılda kaç öğrenci kayıt yaptırıyor? Gerekçesi nedir?
Kaç öğrenci kurumdan ayrılıyor? Gerekçesi nedir?
Kurumdan uzun yıllar eğitim alan öğrencilerin seviyesi nedir?
Kurumun eğitim kadrosunun değişim sıklığı nedir? Gerekçesi nedir?”
Özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarının yetersizliği sonucu aileler sık sık kurum değiştirir. Bakanlık, kurum değişikliğinin nedenlerini araştırmak yerine yılda iki kere kurum değiştirme kuralını getirir. Yani sorunu yok sayar.
Kurumların verdikleri eğitimin kalitesini gösteren bir derecelendirme sistemi yoktur. Bu da iyi reklam yapan kurumun çok öğrenci toplaması anlamına gelir. Ayrıca giderleri azaltmak için eğitimcilere düşük ücret verilmesi sık sık öğretmen değişikliğine neden olur. Bu denetimsizlik sonucunda eğitim vermeden vermiş gibi devletten para alan kurumlarla ilgili haberler basına yansır.
Bu konu Yusuf Tekin’in de gündemindedir. Özel Eğitim Konfederasyonunun düzenlediği toplantıda, özel eğitim kurumları arasında çürük elmalar olduğunu, bunun için biyometrik kimlik doğrulama sistemini önemsediğini belirtir. Yani Bakanlık için öğrencinin ders saatinde kurumda olması esastır. Eğitimin içeriği ile ilgili bir çalışma yoktur.
Oysa devlet, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine çok büyük paralar aktarmaktadır Bunu Yusuf Tekin şu şekilde ifade eder: "An itibarıyla bu konfederasyon kapsamında 3 bin 284 özel kurumumuz var. Bunların her birisi saygın bir işlevi yerine getiriyor. 700 bine yakın öğrencimiz var, buralarda eğitim öğretim süreçlerini devam ettiren. 60 bine yakın personelimiz var. Toplam kamusal genel bütçedeki karşılığı yıllık 30 milyar lira civarında. Bir de destek ödemesi söz konusu. Burası hem ulvi bir alan hem de Millî Eğitim Bakanlığının kendi üzerindeki sorumluluğu paylaşabileceği, kendileriyle çok saygın ilişki kurması gereken alan."
Evet özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, 700 bin öğrenci, 60 bin eğitimci ve 30 milyarı aşkın paranın dolaştığı devasa bir alan. Ama devlet 700 bin öğrencinin aldığı eğitiminin niteliğinden habersiz... Bu akla ziyan bir durum değil mi?
Celal’in annesi, “Celal ile özel olarak ilgilenirler yani özel ders alır, 30 kişilik sınıfta kaybolmaz.” diye düşündüğü için okul müdürünü dinlemedi ve özel eğitimi tercih etti. Yani özel kelimesinin büyüsüne kapıldı ve çok pişman oldu.
Sayın bakan da özel kelimesinin büyüsüne kapılıyor ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modelini hayata geçirdiklerini ve bu müfredatın 18 milyon öğrencinin tamamını özel kabul ettiğini belirtiyor.
Elbette 18 milyon öğrencinin hepsi çok değerlidir. Buna şüphe yok. Ancak Bakan 18 milyonu özel kabul ettiğinde her biri için bireyselleştirilmiş eğitim planı hazırlamak gerektiğini unutuyor galiba.
Celal bugün kaybedilmiş yani evde ailesiyle kaderine terk edilmiştir. Türkiye'de oğlum da dahil olmak üzere kaderine terk edilen on binlerce genç vardır. Yusuf Tekin özel eğitimdeki başarısızlığı başarı gibi aktarıyor. Ne diyelim vay haline 18 milyon öğrencinin...
Gelecek yazımızda özel eğitimin içeriği ile ilgili dertleşmek üzere hoşça kalın.
13 Ocak 2025
KAYNAKÇA
1. MEB ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
https:/ookgm.meb.gov.tr 20 .11.2024
2. MEB ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİ
2012 -2013 Eğitim Öğretim Yılında otizmli oğlum Koray özel eğitim sınıfı öğrencisi olarak ilkokula başladı. Sınıf arkadaşı Celal'di. Celal sayıları çok seviyor, zihninden dört işlemi yapmaya bayılıyordu. Ancak küçücük sınıfta masa başında oturmaya zorlandığı için bunalıyor; bunaldıkça da takıntıları ve problem davranışları ile çevresindekileri bunaltıyordu... Her gün anneye “Celal bağırdı, Celal vurdu, Celal sınıftan kaçtı gibi şikâyetler geliyordu...”
Annesi bir gün ağladı...” Senin imkânın var, Koray sıkıldığında eve gidiyorsunuz. Ben servisi beklemek zorundayım. Celal benim hatam yüzünden burada.” dedi. Çok ama çok acı bir hikâyeydi onunki...
Celal anaokuluna, okul müdürünün önerisiyle iki yıl gitmişti. Celal, temel ihtiyaçlarını bir iki kelime anlatıyor, mecbur kalmadıkça konuşmuyordu. Müthiş bir matematik zekâsı vardı. Çok hareketliydi. Durumun farkında olan okul müdürü, Celal’le özellikle ilgilenmiş ve anneye Celal’in ilkokulu, okulunda arkadaşlarıyla bitirmesini önermişti. Ama anneyi ikna etmeyi başaramamıştı. Çünkü anne, bir özel eğitim kurumuyla görüşmüş ve özel eğitim alması halinde Celal’in bir yıl içinde konuşacağı vaadini almıştı. Anne bu vaade inanmıştı; zamanında benim de inandığım gibi...
Celal özel eğitim sınıfına gitmeye, haftada 8 saat özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinden destek eğitim almaya başlamış. Maalesef anne pek çok otizmli çocuk annesi gibi büyük bir hayal kırıklığı yaşamış.
Ülkemizde özel eğitim uygulamaları çoğunlukla ödül ceza sistemine göre yapılandırılır. Çocuk komutu yerine getirirse ödül, getiremezse ceza alır. Öğretmen, çocuğa sürekli komut verir; getir, kaldır, yaz, boya, kes, sil, tak, çıkart, otur, kalk. Çocuktan bu komutları yerine getirmesi istenirken çocuğun duygusal dünyası genellikle yok sayılır. Hareketleri de kısıtlanır.
Celal, ana sınıfının şarkılı oyunlu ortamından ve akranlarından ayrılarak özel eğitim ortamına gelince daha da içine kapanır, takıntıları artar. Otizmli binlerce çocuğumuzda olduğu gibi...
Maalesef özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde, ailelere otizmli çocukların çok gelişeceği konusunda bol bol umut verilir... Çünkü her çocuk para demektir yani müşteridir. Bu nedenle özellikle küçük yaşlardaki çocuklar için çok değerli olan zamanları, bu vaatlerle boşu boşuna heba edilir. Çünkü mevcut özel eğitim kurumlarındaki eğitim çocuğun gelişimini desteklemekten çok uzaktır.
Hakikat şu ki paranız varsa ve ilkokul mezunu iseniz, adli kaydınız temiz olmak kaydıyla iki üç daireyi birleştirerek özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi açabilirsiniz. Yapmanız gereken psikoloji, özel eğitim, fizyoterapi gibi alanlardan mezun sorumlu bir müdürü ve birkaç personeli işe almaktır.
Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği’nde binanın alt yapısıyla ilgili net ölçütler vardır. Ancak merkezin eğitim kalitesiyle ilgili herhangi bir kontrol sistemi yoktur.
Engelli çocuğu olan aile Rehberlik Araştırma Merkezine gider. Çocukla yarım veya bir saat ailesinin rehberliğinde görüşme yapılır ve eğitsel değerlendirme raporu hazırlanır. Bu raporda öğrenciyle verilmesi istenen hedefler ve kazanımlar yazılır. Aileye bu rapor verilerek istediği özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinden hizmet alması önerilir.
Özellikle otizm boyutunda ailenin hiçbir bilgisi yoktur... Yeni tanı almıştır, doğru eğitim veren kurum nasıl olur bilmez. Bu nedenle de çocuğuyla ilgili en güzel vaadi veren kuruma inanır ve başlar. Aylar geçer, çocuğunda gelişme yoktur, yeni bir kurum arayışına girer ama ne aradığını bilemez.
Burada sorulması gereken sorular şunlardır:
“Ailenin, engel türlerine göre değişen özel eğitim yöntemlerini bilmesi mümkün mü?
Özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarının ailenin eğitim yöntemi konusunda yetersizliğini kullanmasına engel var mı?”
Elbette ki bu soruların cevabı “Hayır” olur. Bu nedenle hemen MEB özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin eğitim kalitesini artırmak için ölçütler geliştirmeli ve kurumları denetlemelidir. Mesela aşağıdaki soruların cevabını içeren bir sistemle kurumlar değerlendirilebilir:
“Özel eğitim ve rehabilitasyon kurumuna yılda kaç öğrenci kayıt yaptırıyor? Gerekçesi nedir?
Kaç öğrenci kurumdan ayrılıyor? Gerekçesi nedir?
Kurumdan uzun yıllar eğitim alan öğrencilerin seviyesi nedir?
Kurumun eğitim kadrosunun değişim sıklığı nedir? Gerekçesi nedir?”
Özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarının yetersizliği sonucu aileler sık sık kurum değiştirir. Bakanlık, kurum değişikliğinin nedenlerini araştırmak yerine yılda iki kere kurum değiştirme kuralını getirir. Yani sorunu yok sayar.
Kurumların verdikleri eğitimin kalitesini gösteren bir derecelendirme sistemi yoktur. Bu da iyi reklam yapan kurumun çok öğrenci toplaması anlamına gelir. Ayrıca giderleri azaltmak için eğitimcilere düşük ücret verilmesi sık sık öğretmen değişikliğine neden olur. Bu denetimsizlik sonucunda eğitim vermeden vermiş gibi devletten para alan kurumlarla ilgili haberler basına yansır.
Bu konu Yusuf Tekin’in de gündemindedir. Özel Eğitim Konfederasyonunun düzenlediği toplantıda, özel eğitim kurumları arasında çürük elmalar olduğunu, bunun için biyometrik kimlik doğrulama sistemini önemsediğini belirtir. Yani Bakanlık için öğrencinin ders saatinde kurumda olması esastır. Eğitimin içeriği ile ilgili bir çalışma yoktur.
Oysa devlet, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine çok büyük paralar aktarmaktadır Bunu Yusuf Tekin şu şekilde ifade eder: "An itibarıyla bu konfederasyon kapsamında 3 bin 284 özel kurumumuz var. Bunların her birisi saygın bir işlevi yerine getiriyor. 700 bine yakın öğrencimiz var, buralarda eğitim öğretim süreçlerini devam ettiren. 60 bine yakın personelimiz var. Toplam kamusal genel bütçedeki karşılığı yıllık 30 milyar lira civarında. Bir de destek ödemesi söz konusu. Burası hem ulvi bir alan hem de Millî Eğitim Bakanlığının kendi üzerindeki sorumluluğu paylaşabileceği, kendileriyle çok saygın ilişki kurması gereken alan."
Evet özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, 700 bin öğrenci, 60 bin eğitimci ve 30 milyarı aşkın paranın dolaştığı devasa bir alan. Ama devlet 700 bin öğrencinin aldığı eğitiminin niteliğinden habersiz... Bu akla ziyan bir durum değil mi?
Celal’in annesi, “Celal ile özel olarak ilgilenirler yani özel ders alır, 30 kişilik sınıfta kaybolmaz.” diye düşündüğü için okul müdürünü dinlemedi ve özel eğitimi tercih etti. Yani özel kelimesinin büyüsüne kapıldı ve çok pişman oldu.
Sayın bakan da özel kelimesinin büyüsüne kapılıyor ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modelini hayata geçirdiklerini ve bu müfredatın 18 milyon öğrencinin tamamını özel kabul ettiğini belirtiyor.
Elbette 18 milyon öğrencinin hepsi çok değerlidir. Buna şüphe yok. Ancak Bakan 18 milyonu özel kabul ettiğinde her biri için bireyselleştirilmiş eğitim planı hazırlamak gerektiğini unutuyor galiba.
Celal bugün kaybedilmiş yani evde ailesiyle kaderine terk edilmiştir. Türkiye'de oğlum da dahil olmak üzere kaderine terk edilen on binlerce genç vardır. Yusuf Tekin özel eğitimdeki başarısızlığı başarı gibi aktarıyor. Ne diyelim vay haline 18 milyon öğrencinin...
Gelecek yazımızda özel eğitimin içeriği ile ilgili dertleşmek üzere hoşça kalın.
13 Ocak 2025
KAYNAKÇA
1. MEB ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
https:/ookgm.meb.gov.tr 20 .11.2024
2. MEB ÖZEL EĞİTİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİ
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.