YAZAN: Emine ORTAKAYA
6 Şubat’ı hatırlıyoruz ancak hatırlamadan hatırlamaya fark var; hatırlama, bir olayın zihnimizde çırılçıplak, olduğu gibi canlanması değildir. İnsanlar hatırlarken arada yaşanan olayların etkisini de zihinlerinde öyle ya da böyle canlandırırlar. İzninizle ben de öyle yapacağım. 6 Şubat 2023’ü 6 Şubat 2025’le birlikte hatırlayıp hatırlatacağım. Elbette ölen 55 bin insanı hatırlıyorum ve eminim, bunu hiç birimiz unutmadık; kulaklarımızda, ‘Sesimi duyan var mı?’ nidalarıyla birlikte. Gerçek kayıpların bu sayının çok çok üstünde olduğu yönündeki tartışmaları da hatırlıyorum. ‘İsias Oteli’ hatırlıyorum; hani şu Kıbrıslı gencecik sporculara ve onlarla birlikte gelen ekibe sanırım yetmişin üstünde bir sayıydı, mezar olan oteli…
Kaç yıldızlı olduğunu bilmiyorum ancak büyük olasılıkla Adıyaman’ın en lüks otellerinden biriydi ve mutlaka çok iddialıydı tıpkı 78 insana mezar olan Kartalkaya Grand Otel gibi…
Sonra, aklım birdenbire Kahramanmaraş’a kayıyor, oradaki bir apartmana… Adını anımsamıyorum. Google’a “Altındaki pastanenin kolonu kesildiği için yıkılan apartman…” diye yazarsanız, büyük olasılıkla adını da bulursunuz. Olay bu kadar çarpıcı, bu kadar açık anlayacağınız ve bu olayın iki faili hakkında yakalama kararı var ancak büyük olasılıkla devletimiz muhalif görüşlü siyasileri, aydınları, gazetecileri ve sanatçıları kovalamakla meşgul olduğundan, bu iki kişiye bir türlü ulaşamamış. Muhteremler de aradaki zamanı çok iyi değerlendirmiş; Adana’daki bir festivalde stant açıp dondurma satmışlar. Kahramanmaraş’taki şirketlerinin toplantısına katılıp yönetim kuruluna seçilmişler.
Sonra, Kahramanmaraş’tan biraz güneye inip 6 Şubat 2025 sabaha karşı Antakya’da olup bitenleri hatırlıyorum, hani şu 6 Şubat depreminin bedelini en ağır ödeyen Antakya’yı; -Sanırım öyle olduğu içindir, ardında kötü niyet aramayalım. Hatay valiliği Antakyalılar için, evet kesinlikle onları zahmetten ve yorgunluktan kurtarmak için bir devlet töreni hazırladı ancak Antakya halkı bu ‘Âlicenaplığın’ kıymetini bilemedi. Tutturdu; ‘ille de biz kendi ölülerimizi kendi bildiğimiz ve içimizden geldiği gibi anacağız.,’ dedi. Bu tam bir nankörlüktü; duruma göre sevmesini, yerine göre de dövmesini bilen devlet babamız gereğini elbette ki yaptı. Yazın kavurucu sıcağında yılanlarla-çıyanlarla, kışın da yağmur-çamurla 30-40 metrekarelik konteyner evlerde yaşarken sevgisini göremedikleri devlet babanın sert yüzünü gördüler. Belki de hayatlarında ilk kez hem de 6 Şubat saat 04:17’de biber gazı ve copla tanıştılar.
Benim ilk anda anımsadıklarım bunlar sevgili okurlar. Daha parlak ve daha duygusal çarpıcı anıları olan varsa paylaşabilir. Ben şu an bunları yazarak tabloyu yeterince açıklayabildiğimi düşünüyorum. Bu yönetim başımızda oldukça biz sizlerle daha çok dertleşeceğe benziyoruz.
Sağlıkla kalın ve unutmayın ki deprem öldürmez, ihmal öldürür…
26 Şubat 2025
6 Şubat’ı hatırlıyoruz ancak hatırlamadan hatırlamaya fark var; hatırlama, bir olayın zihnimizde çırılçıplak, olduğu gibi canlanması değildir. İnsanlar hatırlarken arada yaşanan olayların etkisini de zihinlerinde öyle ya da böyle canlandırırlar. İzninizle ben de öyle yapacağım. 6 Şubat 2023’ü 6 Şubat 2025’le birlikte hatırlayıp hatırlatacağım. Elbette ölen 55 bin insanı hatırlıyorum ve eminim, bunu hiç birimiz unutmadık; kulaklarımızda, ‘Sesimi duyan var mı?’ nidalarıyla birlikte. Gerçek kayıpların bu sayının çok çok üstünde olduğu yönündeki tartışmaları da hatırlıyorum. ‘İsias Oteli’ hatırlıyorum; hani şu Kıbrıslı gencecik sporculara ve onlarla birlikte gelen ekibe sanırım yetmişin üstünde bir sayıydı, mezar olan oteli…
Kaç yıldızlı olduğunu bilmiyorum ancak büyük olasılıkla Adıyaman’ın en lüks otellerinden biriydi ve mutlaka çok iddialıydı tıpkı 78 insana mezar olan Kartalkaya Grand Otel gibi…
Sonra, aklım birdenbire Kahramanmaraş’a kayıyor, oradaki bir apartmana… Adını anımsamıyorum. Google’a “Altındaki pastanenin kolonu kesildiği için yıkılan apartman…” diye yazarsanız, büyük olasılıkla adını da bulursunuz. Olay bu kadar çarpıcı, bu kadar açık anlayacağınız ve bu olayın iki faili hakkında yakalama kararı var ancak büyük olasılıkla devletimiz muhalif görüşlü siyasileri, aydınları, gazetecileri ve sanatçıları kovalamakla meşgul olduğundan, bu iki kişiye bir türlü ulaşamamış. Muhteremler de aradaki zamanı çok iyi değerlendirmiş; Adana’daki bir festivalde stant açıp dondurma satmışlar. Kahramanmaraş’taki şirketlerinin toplantısına katılıp yönetim kuruluna seçilmişler.
Sonra, Kahramanmaraş’tan biraz güneye inip 6 Şubat 2025 sabaha karşı Antakya’da olup bitenleri hatırlıyorum, hani şu 6 Şubat depreminin bedelini en ağır ödeyen Antakya’yı; -Sanırım öyle olduğu içindir, ardında kötü niyet aramayalım. Hatay valiliği Antakyalılar için, evet kesinlikle onları zahmetten ve yorgunluktan kurtarmak için bir devlet töreni hazırladı ancak Antakya halkı bu ‘Âlicenaplığın’ kıymetini bilemedi. Tutturdu; ‘ille de biz kendi ölülerimizi kendi bildiğimiz ve içimizden geldiği gibi anacağız.,’ dedi. Bu tam bir nankörlüktü; duruma göre sevmesini, yerine göre de dövmesini bilen devlet babamız gereğini elbette ki yaptı. Yazın kavurucu sıcağında yılanlarla-çıyanlarla, kışın da yağmur-çamurla 30-40 metrekarelik konteyner evlerde yaşarken sevgisini göremedikleri devlet babanın sert yüzünü gördüler. Belki de hayatlarında ilk kez hem de 6 Şubat saat 04:17’de biber gazı ve copla tanıştılar.
Benim ilk anda anımsadıklarım bunlar sevgili okurlar. Daha parlak ve daha duygusal çarpıcı anıları olan varsa paylaşabilir. Ben şu an bunları yazarak tabloyu yeterince açıklayabildiğimi düşünüyorum. Bu yönetim başımızda oldukça biz sizlerle daha çok dertleşeceğe benziyoruz.
Sağlıkla kalın ve unutmayın ki deprem öldürmez, ihmal öldürür…
26 Şubat 2025
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.