Sen büyümeye çalışan küçücük bir kız çocuğuydun. Şimdi tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran bir cinayetin başrolü oldun. Sana hiç yakışmıyor bu rol. Sana büyüdüğünde yapacağın keşifler, icatlar, meslekler, güzel günler, mutluluklar, başarılar yakışırdı.
Kayıp haberin verildikten sonra aramalar başladı. Ne zaman öldürüldüğünü bilemiyorum. Çünkü kayıp olduğun hemen bildirildi mi bilmiyorum. Yayın yasağını çabucak koydular. Aramalar başladıktan 15 gün sonra çevrede kameralar olduğu ancak akıllarına gelip incelemeye başladılar. Görüntülerde fark edilen dere kenarındaki park edilmiş araç sürücüsü alınıp sorgulandı ve itirafçı ortaya çıktı. 19. günde cenazenin bulunduğu dere, daha önce de aranmıştı ve bulunamamıştın. Orada terliğin bulunmuştu ancak annen senin terliğin olmadığını söyleyerek soruşturmayı yanlış yönlendirmişti. Bunun üzerine herkes bir anne olarak soruşturmaya katkıda bulunmayışını çok eleştirdi. Eleştirenler hiç o bölgede yaşamamış olduğu ve kültürü tanımadığı için sadece annen değil bütün köyün suskunluğunun nedenlerini anlayamıyordu. Kadınların ve köylülerin bu tür yerlerde insandan bile sayılmadığını, hiçbir söz hakkı olmadığını,köylünün iktidar sahipleri ne derse onu yapmak zorunda hissettiğini, soruşturmada acıyla gördük. Bu ülkede çocuk olmak, kadın olmak, hayvan olmak, ağaç olmak çok zor.
Narin’im, bir Kızılderili atasözü var. Büyüyüp okuma fırsatı verilseydi eminim sen de okuduğun kitaplarda rastlayacaktın. “Bir çocuğu bir köy yetiştirir.” Kızılderililer çocuğun iyi yetişmesi amacıyla söylüyorlar. Senin köyünde,bir köy bir çocuğun cinayetine tanıklık etti ve sesini bile çıkaramadı. Başka bilgiler de öğrenecektin: Türkiye’nin Çocuk Hakları Sözleşmesine ve çocukların cinsel istismara karşı korunması için yazılmış Lanzarote Sözleşmesine taraf olduğunu ve İstanbul Sözleşmesinde olduğu gibi bu sözleşmelerden çıkmak istediğini.
Ne uğruna böyle oldu, sen neden öldürüldün, neden cesedine ulaşılması bu kadar zaman aldı, deliller kayboldu, sana kim kıydı hiç bilemeyeceğim. Sen bulunduktan sonra yapılan otopsinin sonuçlarına, yakın akrabalarından gözaltına alınıp sorgulanan onlarca insanın ifadelerine ve mahkemenin verdiği hükme hiçbir şekilde inanamayacağım. Çünkü biliyorum ki, senin yaşadığın yerde din, tarikat, aşiret, ağa, muhtar, cehalet, kuran kursu, siyasi ilişkiler, suskunluk, ikiyüzlülük, isimsiz çocuk mezarları, silah depoları, çelişkili ifadeler, gerçeğin üstünü örtmeye devam edecek. Aynen senden önce şüpheli biçimde ölen ablan ve intihar ettiği söylenen kuzenlerinin ölümlerini bilemeyeceğim gibi.
Cenaze töreninde tabutunun üstüne gelinlik örttüler. Sen daha sekiz yaşındaydın. Gelinlikle ne işin olabilirdi ki? Gelinlik giymeyi çok istediğin için öyle yaptıklarını söylediler. Senin gelinlik giymek dışında hayallerin de vardı eminim. O gün okullar açılmıştı. Keşke tabutuna okul formanı koysalardı. Senin tabutun da cinayetin gibi var olan birçok durumu gözler önüne serdi. Yaşadığın yerde bir kadının kaderinin kefen ile gelinlik arasına sıkışmış olduğunu acı ile gördük.
Mezarının başında bir kadının “Havin'ime de böyle kıydılar” diye ağladığını gördük. O kadının ifadesini aldılar mı bilmiyorum. Sanırım anneannenmiş. Anladık ki daha önce de cinayet işlenmiş.
Narin’im, senin gibi kaybolan ya da cinayet kurbanı olançocukların simgesi oldun. 2008-2016 yılları arasında 104.531 çocuk kaybı raporlanmış. Bu tarihten sonra resmi veri paylaşılmamış. Acaba devlet veri paylaşmadığında bu olayların olmayacağını mı sanıyor. Keşke öyle olsa Narin’im. Ama görünmez kılmak sorunu çözmüyor ki. Türkiye’de her gün ortalama 32, yılda 10.000 çocuğun kaybolduğudüşünülüyor. Ne yazık ki bu çocukların istismar edildiğini, organ mafyasının eline düştüğünü ya da katledildiğini düşünmek zorunda kalıyoruz. Senin cinayetinle bu konu daha çok gündem oldu, her yerde konuşuluyor. O çocuklar da senin fotoğraflarındaki gibi masum gülüşlü, masum bakışlı çocuklardı. Umarım onlar için de ciddi soruşturmalar açılır ve iyi haberlerini alırız.
Tam 19 gün senden gelecek iyi haberi umutla bekledik. Kötü haberle yandık. Türkiye ayağa kalktı. Çocukların, kadınların şiddetten korunması için gösteriler yaptık. Ortaya atılan magazin haberleriyle ilgilenmek yerine gerçeklerden söz ettik. Bunun son kötü haber olmasını diledik. Ne yazık ki biz senin soruşturmanı izlerken yine kayıp çocukların, istismara uğramış çocuk ve kadınların, öldürülmüş çocuk ve kadınların haberlerini aldık. Bu cezasızlık ortamında bu haberleri almaya devam edeceğimiz de görünüyor ne yazık ki.
Üstünü örtmek gerçekleri yok etmiyor. Devletin, toplumun tamamında cahillikle, çağdışı düşüncelerle mücadele etmesi gerekiyor. Bizim sivil toplum örgütleri olarak da kamuoyu oluşturup mücadele içinde bulunmamız gerekiyor. Mücadele alanlarımızdan biri de çocuk ve kadına yönelik şiddeti artıracak olan ataerkil düzeni koyulaştırmaya yarayacak milli eğitim müfredatının gözden kaçmasını engellemek olmalı. Ben hazırım Narin’im. Senin adaletin için ve korunmasız herkes için mücadele etmeye.
Ah Narin’im, ah kuzum! Seni koruyamadık. Umarım gerçek bir yargılama yapılır da suçlular cezasını bulur, sen de huzur bulursun. Seni unutmayacağız.
12 Eylül 2024
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.