fdemir48@yahoo.com
Açık sarı saçlarını toplamış, kâküllerini yana taramış, açık yeşil çerçeveli gözlüğü var. İçten gülümsüyor.
Dikenli telin üzerinde duran küçük bir kuş. Rengi kahverengi ve beyaz tonlarında. Arka planda bulanık bir şekilde metal bir yapı veya çit var. Gökyüzü açık ve aydınlık. Kuş, dikenli telin üstünde dengede duruyor.

Şair Halim Yazıcı’nın Avluda Kuş Sesleri adlı şiir kitabını okurken, tanıdığım, sevdiğim şairlerin tutukevinde yazdıkları ya da oradaki sevdikleri için yazılmış şiirleri geldi aklıma. Birçok şairimiz, yazarımız bir dönem tutukluluğu yaşamışlar. Çünkü gerçek sanatçılar, düşünen, sorgulayan ve düşündüklerini sözlü ya da yazılı paylaşan, bunu yaşamdaki duruşlarıyla yansıtan aydınlardır. Bu nedenle de hep muhalif çizgide yer almışlardır. Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Enver Gökçe, Ataol Behramoğlu, Behçet Aysan ilk anda anımsadığım isimler. Halim Yazıcı da tutukevinde yazmış “Avluda Kuş Seslerini” Ama hiçbiri de karamsar bir bakış açısıyla yazılmış şiirler değil, tam tersi her şiirinde umudu, aydınlığı, sevgiyi yüreğinde büyütmüş ve dizelere dökmüş şairimiz.



Berrak ve özlem yüklü şiirler yer alıyor kitapta. Doğayla ilgili çok şey var şiirlerde: kuşlar, balıklar, çiçekler, toprak vs.



“Gül bahçesi gözlerini/ bir yağmur damlasının /gizlenmiş içine/rüya izlerini ölümün” (Avluda Kuş Sesleri, sa. 21)



“Ağaçların rengi/ mor gözlerindi” (Sa. 24)



“Dünyanın en güzel şarkısı/ yanağında gamze/ lir çalıyor deniz kabukları / kirpiklerinin ucunda (sa.68) 



Çoğunlukla doğa sevgisinin, özgürlük tutkusunun ve özlemin sevgilide harmanlanışı şiirlere yayılmış. Özgürlük özlemiyle sevgiliye duyulan özlem birlikte yürüyor kimi şiirde, çoğu şiirde sevgiliye duyulan özlem öne geçiyor.



“Bir incir sevgilim/ne zaman girer/içeri



Özgürlüğümün / çoğalttığı gün/ özgürlüğünü dünyanın



Bunu böylece bilsin /tazecik şiir/ kokan ellerin.” (Sa. 56)



“Her nefes alışımda /sen giriyorsun içime” (sa. 70)



“En en çok beni / yeniden doğuranı/ seni özlüyorum” (sa.22)



“Dedim ki onlara/ su olsam aksam yağmurlara/ götürür müsünüz beni/ sevgilimin koynuna” (sa. 66)



Sevgiliyle yaşam buluyor yeryüzü, deniz, bulutlar ve özgürlük. Sevgiliyi içeride var olan her şeyde duyumsuyor; ranzada, duvarda, betonda, avluda…



“Günaydın aşkım/bu sabah avluya /harika bir güneş/ kalbime senin/mor izlerin hkim” (sa. 37)



“Ağaçların rengi mor gözlerindi” (sa. 24)



Şair, tutukevini gerçekliğiyle değil onda bıraktığı izlenimleriyle ve duygularıyla biçimleyerek sembolist biryaklaşımla vermiştir. Çünkü şair gözlerini kendi iç dünyasına çevirmiş ve duygularını yansıtırken imgeye, metaforlara(mecaz) ve sembollere dayalı bir anlatımı benimsemiştir. Dış dünya yani tutukevi şairin inanmadığı, reddettiği bir dünyadır. Şair, iç dünyasında sevgilisi-aşkı, tutkunu olduğu doğayla baş başa kalmak istemektedir. Özlem duyduğu en önemli iki şey özgürlük ve sevgili, yine çok sevdiği doğayla birlikte kurduğu imgelem, yani düş gücüyle, inanmadığı dünyaya dayanabilecektir. İçinde bulunduğu karanlık, kötücül ortamdan aydınlık, coşkulu dünyaya kavuşma inancını yansıtan dizeler işte bu duygular ve imgelerden doğmuştur, şu dizelerde olduğu gibi:



“Her seferinde/ rüzgârıma dokundu/ kanatları aşkın/ bir adım önümdeydi/ aklı kısa/ hayali mızrak ölümlerin/bir masalın vurulduğu yerden/ yeniden doğdu hayallerim/ve daha büyük / ve daha güzel/ ne var diye düşündü/ aze’min gözlerinden düşlerim.” (Sa. 71-72)



Şiirlerdeki yoğun müzik ve ritim sözcüklerle sağlanmış.



“Klavyede/ demir parmaklıklar/ basgitarda/ voltada fareler/ vokalde/çığlık çığlığa serçeler”



“Elini ver/ elime/ erguvanların /gölgesinde/ demirler eriyor/ nefesin nefesimde…”



Şiirlerde söz oyunları derinlik katmış dizelere, anlamı zenginleştirmiş, duyguları somutlaştırmış. Bu söz oyunları(mecaz, benzetme, kişileştirme, eğretileme) çiçekleri, kuşları, martıları, denizi, mavisi, moru, zeytini, erguvanıyla capcanlı bir dünyanın özlemini zenginleştirmiş ve somutlaştırmış.



“Kutup yıldızı saçlarınla/ uyut beni bir şiirin koynunda”(Sa. 63) (benzetme)



“Fırdöndüler kıvılcım perileri/gözlerin yeşil/ uçurtma şarkıları” (sa. 35) (benzetme)



“Bana kucaklayıp gönderdiğin/ ince belli bulutlarından belli” (Sa. 26) (kişileştirme)



Duygular, doğa renklerle buluşmuş, böylelikle görme duyusu dizelere daha bir canlılık katmış. Mavi, mor, erguvan rengi, gri, yeşil, sardalyanın rengi, sarı, kırmızı.



“Bir sarı/ kır çiçeği/ gülümsüyor/ bana betonların arasından” (Sa. 73)



“Oysa dünya/ kırmızı bir gitarın/ dönüyor topuklarında/nasıl dönerse aşkın ülkeme” (sa. 67)



“Ağaçların rengi neydi/ aklımda mor gözlerin” (sa. 24)



Tutukluluk koşullarında duyduğu güneşe özlemi de dizelerinde dile getirmiş. “Her sabah alnımda elim/köşe bucak güneş avlıyorum.”



Yine şiirlerin kimilerinde annelik figürüne, imgesine de yer verilmiş, emzirme sözcüğüyle annenin yaratıcılığı ve sevgisiyle, şefkatiyle iyileştirici, bütünleyici gücü dizelerdeki imgelere sinmiş.



“Hücrelerimde nefesini/ usulca emzirdim/…büyüttüm özgürlüğünü/ memesinde dünyanın.” (Sa. 11)



“Damarlarımdan sen akıyorsun/ nehirlerini emzirdin ömrümün” (sa. 30)



Sözün kısası, “Avluda Kuş Sesleri”ndeki her şiiri, her dizeyi zevkle ve beğeniyle okudum. Okurken doğayı yanı başımda duyumsadım. Duygular, kimi duyular nahif ve estetik duyarlılıkla yansıtılmış. Titizlikle seçilmiş sözcüklerle, temiz bir Türkçeyle yazılmış şiirler. Kiminde yeni söyleyiş olanaklarından yararlanılmış, kiminde ise klasik söyleme yaklaşılmış. Her iki biçem de seçtiği izlek ve duygulara uyum sağlamış.



Tutukevinden yazılmış olmasına karşın karamsar şiirler yerine umudu besleyen, sevgiliye duyulan özlemi, özgürlük vedoğa sevgisini; aydınlık günlerde insanca yaşamaya, iyiye, güzele olan inancını inadına yücelten dizelerin şairini yürekten kutluyorum. “Avluda Kuş Sesleri” zulme karşı sevgiyi, güzelliği, direnci; karanlığın karamsarlığına karşı aydınlığı,yaşam coşkusunu yücelten bir kitap, yolu açık olsun.



26.04.2020, İZMİR



3



 

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.