sulesepin06@gmail.com
Bir masada oturmuş, ciddiyetle önündeki kağıtları inceliyor. Kısa, koyu kahverengi, küt saçları, vişne çürüğü uzun kollu, çizgili bir kazağı var.
Dış mekânda bir kafe ya da restoran önünde oturanNazalin Selvi. Üzerinde kırmızı renkte, siyah puantiyeli ve fırfırlı bir bluz var. Kulağında yıldız şeklinde sallantılı bir küpe takıyor. Saçları toplanmış ve yüzünde hafif bir tebessüm var. Arka planda kafenin dış kısmı, sandalyeler, masalar ve saksı bitkileri görülüyor.
SÖYLEŞİYİ YAPAN: Şule SEPİN İÇLİ

Şule: Sevgili izleyicilerimiz, rol modellerimiz köşemizin bu ayki konuğu çok genç bir arkadaşımız. Nazelin Selvi. Onu sosyal medyadan mutlaka duymuşsunuzdur. Biz de dergimize konuk ederek bu başarısını paylaşmak istedik. Gerçekten rol model bir genç kızımız, diyelim. Hoş geldin Nazelin.
nazalin: Hoş bulduk.
Şule: Öncelikle bize kendini kısaca tanıtabilir misin?
Nazalin: Ben Nazelin Selvi. Mersin'in Silifke ilçesinde doğdum. %90 görme engelliyim. Lise sonunda sınava girdim ve Türkiye genelinde ilk olarak sözelde ilk on bine girmeyi başardım. Bunun dışında şimdi üniversiteyi bekliyorum.
Şule: Körler okuluna gittin mi? Görme durumun nasıl? Onları da biraz anlatırsan...
Nazalin: Sadece ışık görebilecek kadar görmem var benim. İlk ve ortaokulu Adana'da Oğuz Kağan Köksal Görme engelliler Okulu'nda okumuştum. Daha sonra Silifke'ye gelip eğitimi devam ettirdim.
Şule: Dershaneye gittin mi?
Nazalin: Son yıl gitmiştim dershaneye. Deneme çözüm için.
Şule: Okulda derslerin de oldukça iyi olmalı.
Nazalin: Öyleydi, evet.
Şule: Not ortalamasını paylaşabilir misin?
Nazalin: 4 Yılın ortalaması alınıyor zaten. O şekilde hesaplanıyor. 96,5'la mezun oldum ben
Şule: Peki hedefin ne? Nereyi kazanmak istiyorsun?
Nazalin: Başta psikoloji istiyordum aslında. Tüm Türkiye bu şekilde psikoloji istediğimi biliyor. Ama benim derecem eşit ağırlıkta değil de sözelde olduğu için eşit ağırlık derecem beni psikolojiye götürmeye yetmedi. Onun için şimdi başka bölümler tercih ettim.
Şule: Bu başarıyı elde etmende sence neyin çok katkısı var?
Nazalin: Uzun Zamandan beri belli bir hayatım var ve kimse farklı bir alternatif sunmuyor. Mecburen oturup ders çalışmak zorundayım. Belki hayat şartları, belki de elimdeki imkanları kullanma isteği diye değerlendiriyorum ben.
Şule: Genellikle büyük şehirlerde pek çok dershanelere giden, özel ders alan kişiler bile bu başarıyı yakalayamayabiliyor Bir de tabii engel durumu bazı şeyleri bizim ülkemizde çok da zorlaştırıyor. Erişim sorunları var, bilgiye erişim konusunda. Ekonomik konular da çok önemli. O yüzden binlerce öğrencinin yarışmak için test çözdüğü bir ortamda senin böyle bir başarıyı elde etmen gerçekten çok takdir edilecek bir durum.
Nazalin: Teşekkür ediyorum. Dediğiniz gibi gerçekten kaynak bulmak, seslendirilmiş kaynak bulmak özellikle çok zor bir durum. Yani benden öncekiler de bunu yaşadı, benden sonrakiler de yaşayacaklar, yaşıyorlar hala. İnşallah daha iyi olur her şey.
Şule: Kardeşlerinde görme engelli olan var mı?
Nazalin: Yok, ben iki kardeşim zaten. Bir ben, bir de küçük kardeşim var, iki yaş küçük. O normal görebiliyor.
Şule: Bir de tabii senin akrabalarında da görme engelli olanlar var. Onların da Körler Okulu geçmişi var. Biz onları da tanıyoruz. Bu başarıyı elde etmende acaba Körler Okulu'nda okumanın bir katkısı olabilir mi?
Nazalin: Ben kabartma yazıyı görme engelliler okulunda öğrendiğim için belki not tutma veya ezber yapma konusunda bir çaba göstermiş olduğum için ister istemez onun etkisi olmuştur.
Şule: Dershanede nasıl destek alabildin? Yani arkadaşların uyumlu muydu? Öğretmenler gereği kadar ilgileniyorlar mıydı?
Nazalin: Ben daha öncesinde özel dershanelerle görüşmüştüm. “Benim denemeye ihtiyacım var, birebir matematik çalışmaya ihtiyacım var”. Onlar da belli bir fiyat aralığı verdiler ki sorunumuz fiyat aralığını almak da değildi, yardımcı olmasını talep etmekti. Ama tam olarak “Evet biz yardımcı oluruz” demediler. Biz de bizim burada ücretsiz dershane imkânımız vardı. O imkânı kullanıp gittik dershaneye. Orada da deneme okuyorlardı bana çoğunlukla. Her hafta olan denemeyi iki tane öğretmen vardı o okuyordu. Bir de birebir matematik çalıştırıyorlardı bana. Not tutacağım zaman, okuyacağı zaman orada yardımcı oluyorlardı.
Şule: Dershanede bu sonuçtan çok memnun olmalı.
Nazalin: Öyle evet.
Şule: Bu basına nasıl yansıdı?
Nazalin: Basına, siz bu haberleri görmeden bir gün öncesi yansıdı. Benim okul müdürüm böyle bir şeyle geldi bana. Bir şey çekelim basına yansısın, seni tanısınlar gibi bir şeyler. Bu şekilde gelip röportaj yaptılar. Daha sonra da zaten elinize ulaştı haberler.
Şule: Şimdi biz tabi bunu gururla söylüyoruz, olumlu tepkiler veriyoruz. Ama bunun yanında bir de basında özellikle de Facebook'ta sanıyorum değişik yorumlar geldi. O konu nasıl oldu? Yani o konudaki tepkilerin Ne oldu?
Nazalin: Ben çok fazla sosyal medya kullanıcısı değildim. Sınav zamanı hiç kullanmıyordum. Sonrasında tekrar da sosyal medya açayım gibi bir isteğim olmadı. Bir haber yayınlanıyorsa, sen Türkiye basınına düşüyorsan, olumlu şeyler olacağı kadar olumsuz şeylerin de olacağının bilincinde olmalıydık. Ki öyle yaptım zaten. Benim kulağıma gelen haberler sadece. Gelip oturup da birebir yorumları bana olan eleştirileri veya artık nasıl bir olumsuz şey var tam olarak ben bilmediğim için arkadaşlarım atıyorlardı, söylüyorlardı. Çok da umurumda değil açıkçası.
Şule: Zaten görme engelliler ya da engelliler için durumlar ya çok abartılıyor ya yerin altına itiliyoruz. Çok abartılı karşılayan oldu mu? Arkadaşların nasıl karşıladı bu durumu?
Nazalin: Arkadaşlarım zaten benim gözümün önünde. Benim verdiğim, gösterdiğim çabayı onlar görüyorlar. Belki benden daha fazla çaba gösteren de olmuştur. Ama insanların biraz fazlaca büyütme durumu olabiliyor. İlk on bine girmek bir görme engelli için çok hayal üstü bir şeymiş ve sen onu başarmışsın sadece gibi oluyor. Bilmiyorlardı. 2026 YKS'de de böyle bir başarı yakalayacak olan bir sürü görme engelli var.
Şule: Yine de bir miktar o abartıyı bazen doğal karşılıyorum. Çünkü Türkiye'de engellilerin erişim problemleri çok fazla. Koşullarımız da çok iyi değil. O yüzden de daha olağanüstü bir çaba göstermek durumunda kalıyoruz. Bazen biz bunu hafife alıyoruz ama bu çok kıymetli. Yani gören insanların pek çok imkanları varken onlar bu imkanları kullanamıyor. Ama biz zorunlu hissediyoruz kendimizi.
Nazalin: Ailelerin, öğretmenlerin desteği olduğu sürece bir engelliyi, engelsizle ayırabilecek çok fazla bir şey yok. İşin içinde olduğumuz için bize tuhaf geliyor. Abarttıklarını düşünüyoruz.
Şule: Yaptıklarımız ve yapamadıklarımız çok sorgulanıyor. Neyi abartıp neyi doğru düzgün değerlendireceklerini bilmiyorlar. Bu anlamda da bir denge sorunu var. Erişim fırsatları tanındığında, başarabilir insan. Ama o fırsatlar tanındığı halde bunu çok abartılı karşılayan var. Çok yüksek beklentileri olanlar da oluyor. Bunları eğitim hayatımızda çok görüyoruz, sen de yaşamışsındır.
Nazalin: Sınav çalışırken, hedefimin psikoloji olduğunu söyleyince, “Sen yaparsın, bu net” kafasındalar. O da çok fazla sorumluluk yüklüyor. Ya da tam tersi, senin on bine girdiğini görüyorlar. Sözelde isen, sen zaten tutturursun gibi bir mantık yürütüyorlar. İnsanların dengesini ayarlayamıyoruz.
Şule: Burada önemli olan senin bakış açın. Ailen bu durumu nasıl karşılıyor? Mutlaka çevreden farklı tepkiler alıyorlardır.
Nazalin: Birinci sınıftan on ikinci sınıfa kadar her şeyi ailemle yapan bir öğrenciydim. Adana’ya, dershaneye götürüp getirme annemle babamın çabasıyla oldu. Aldıkları olumsuz tepkilerin çok azı bana yansımıştır. Sadece, “Biz kızımızın arkasındayız.” diyorlardı.
Şule: Olumlu tepkileri de sormak istemiştim. Onlar da abartılı tepkiler aldılar mı?
Nazalin: Genelde tepkiler normaldi. Tebrik ediyorlardı. Soruları annem okuduğu için “Sen de öğrenmişsindir, üniversite sınavına girsen kazanırsın.” gibi tepkiler alıyordu. Aşırı abartı yoktu.
Şule: Ailenin destek olmasında baba tarafında görme engellilerin olmasının bir etkisi olabilir mi? Yoksa kendi yapılarından mı kaynaklanıyor? Ailesinde çok görme engelli olanların bazıları gereken anlayışı göstermeyebiliyorlar.
Nazalin: Hepsinin etkisinin olduğunu düşünüyorum. Çalıştığımı da görüyorlardı.
Şule: Tercihlerini yaptın mı? İl dışı olsa gidecek misin?
Nazalin: Evet yaptım. Çoğu Ankara’da, özel eğitim öğretmenliği, Türkçe öğretmenliği, radyo televizyonculuk şeklinde bir liste oldu.
Şule: Bağımsız hareketin ne durumda? İİ dışına gittiğinde ailen seninle gelecek mi? Yoksa orada seni farklı bir yaşam mı bekleyecek?
Nazalin: Bağımsız hareketim idare eder. Annem en fazla birkaç hafta gelebilir. Çünkü Mersin’de devam eden bir hayat var. Dört yılını benimle geçiremez. Alışana kadar benimle olur, sonra da kendi başımın çaresine bakabilirim.
Şule: Belki o ortam bağımsız hareketinin güçlendirilmesine katkı sağlayacak.
Nazalin: Öyle olmasını bekliyoruz. O kadar emek verip yarı yoldan dönmek kötü olur. Korkuyorsam, zorlanıyorsam, bunların üzerine gideceğim. Bunları bir şekilde orada aşmam gerekiyor.
Şule: Bilgisayar kullanmada nasılsın?
Nazalin: Ortaokulda bilgisayar eğitimini aldım. Lisede unuttum. Bu yılki doğum günümde ailem bilgisayar hediye etti. Yavaş yavaş on parmak yazmaya, belge açıp kapatmaya, üniversitede işime yarayacak kadar öğrenmeye başladım.
Şule: Bunların dışında müzik yeteneğin var mı? Ailende müzikle uğraşanların çok olduğunu biliyorum. Genetik geçişler olabilir.
Nazalin: Profesyonel olmasa da şarkı söylüyorum. İnsanlar beğeniyorlar ve yetenekli olduğumu düşünüyorlar.
Şule: Hangi müziğe yeteneğin var?
Nazalin: Hangi türü beğeniyorsam onu söylerim.
Şule: Günlük tutar mısın, yazar mısın?
Nazalin: Uğraşsam olur. Ben yapamam, acaba olur mu ki gibi düşüncelerim oluyor başta. Yapınca sonuca şaşıranlardanım.
Şule: Arkadaşlık ilişkilerin nasıl, sosyal yönün güçlü müdür?
Nazalin: İnsanlara çabuk uyum sağlayabiliyorum. Onların yapısının da katkısı var. Ortamlarda soğuk durmaktansa mutlaka bir ortak yön bulmaya çalışırım. Birleştirecek bir şeyler olur düşüncesindeyim. Lisede yakın arkadaşlarım vardı. Adana’dan arkadaşlarım ve öğretmenlerimle görüşüyorum. Hepsiyle aram çok iyidir.
Şule: Bu, senin üniversite yaşamında da kolaylaştırıcı bir etki olacaktır. Adın çok değişik geldi. Nazalin ne demekmiş?
Nazalin: İsmimi babam koymuş. Başka bir yerden duymuş. Sorduğumda, cennette açan bir çiçek anlamına geldiğini söylüyor. İnternete yazdığımda Nazelin çıkıyor. O da cilveli, nazlı demek.
Şule: Bundan sonraki hayallerin neler?
Nazalin: Bütün hayallerim ister istemez değişti. Psikolog olmak istiyordum. Eğer özel eğitim gelirse, özel eğitim ve PDR arasında çift ana dal yapmak istiyorum.
Şule: Belki daha sonra psikoloji okumak isteyebilirsin.
Nazalin: Yüksek lisans yaparsam PDR’den psikolojiye geçebileceğimi söylediler. İçimde doymamış bir okuma arzusu olursa yapabilirim.
Şule: Bizimle paylaşmak istediğin başka bir mesajın varsa onu da alalım.
Nazalin: Daha önce katıldığım programlardaki konuşmamda da aynısını söylüyorum. Bunu izleyen hem engelli hem de aile olabilir. Ailelerin desteği çok önemli. “Çocuğumun arkasındayım. İsterse yapabilir.” diyerek destek verdiğinizde çocuğunuz kendini yetersiz hissetmeyecektir. Engelli olarak ister istemez kaynak bulma, okuyucu bulma, erişilebilirlik sorunlarımız olabiliyor. Sonuç olarak ben de sizden biriyim. Benim gibi başka derece yapan görme engelliler var. Siz niçin yapamayasınız?
Şule: Bunu, bir şeyler yaptıktan sonra şaşırdığın için önce kendine söylemelisin. Çok güler yüzlü, umut dolu, bakış açısı çok sağlıklı bir genç arkadaşımızla birlikteydik. Ailelerin desteği sadece başarıda değil, başka yapabilecek konularda, duygularımızda yanımızda olmaları, bunu hissettirmeleri, ortak bir şeyler yapabilmek bizim için çok kıymetli. Sadece engelliler için değil, herkes için böyle. Sevgi tek başına yetmiyor. Saygı güven gibi faktörlerin de olması gerektiği gibi bir durum. Dergimiz adına, katıldığın için çok teşekkür ederim.
Sevgili izleyicilerimiz, bugün de ‘Rol Modellerimiz’ köşemizde Nazalin Selvi’yi sizlerle tanıştırmak istedik. Umarız onun örnek dolu başarısı sizlere de bir şekilde örnek olur. Umutla kalın.
23 Ağustos 2025

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.