YAZAN: Şule SEPİN İÇLİ
Yazar, şair, bilim insanı, sanatçı; pek çok mesleklerde ve rollerde kadınlar varolmayı sürdürüyor. Bugüne dek kolay gelinmeyen bir süreç bu. Yaptıklarını tanıtmak ve insanlara anlatabilmek için kendi adını değil de bir erkeğin adını kullanmak zorunda kalan pek çok kadın biliyoruz. Örneğin; Nihal Zeynep Yeğinobalı, önemli bir çevirmen ve ‘Genç Kızlar’ romanının yazarı. Bu kadar üretken olan kadınlara ne oluyor da yalnızca annelikleri, evde yaptıkları işler ön plana çıkarılıyor yaratıcılıkları görmezden geliniyor? Kadınların birey olmaları kabul edilmiyor ve yaptıkları genelde arka planda ele alınıyor. Bilim dünyasında pek çok başarıya imza atmış erkekleri bir çırpıda sayarken, kadınlara sıra gelince düşünüp duruyoruz.
Medya, toplum, erkekleri baba, eş rolleriyle değil, daha çok yaptıklarıyla ön plana çıkarıyor. Bu adları o kadar çok duyuyoruz ki öğrenmek daha da kolaylaşıyor. Peki, kadınlar için nasıl durumlar söz konusu? Biz kadınlar, Milletvekili eşleri, asker eşleri, başkanların eşleri olarak protokolde yerlerimizi alırız. Şimdiye kadar erkeklerin böyle bir eş topluluğu oluşturduklarını hiç duymadım. Özellikle tanınırlığı yüksek bir erkeğin eşi, kardeşiyse bir kadın, x kişisinin eşi, kardeşi şeklinde tanıtılıyor, daha sonra uğraşıları sıralanıyor. O zaman da akılda ün yapmış erkeğin adı kalıyor.
Haydi, gelin bir iki örnek üzerinden konuşalım da ne demek istediğimi tartışalım kafamızda. Meral Çelen, öykü yazarı bir kadın. Geçenlerde hayatını kaybetti. Biz Meral Çelen’i çok duyduk mu? Medyada görünür oldu mu? Ölüm haberinde bile ‘Yazar Meral Çelen’ yerine, ‘Aziz Nesin’in eski eşi Meral Çelen’ dendi. Aziz Nesin’in adını duymayan yoktur diye düşünüyorum. Medyada, Meral Çelen dolaylı yollardan anlatılır. Aziz Nesin tanıtılırken, yeri gelirse söz edilir Meral Çelen’den. Eski eşi ya, konusu açılmaz bile çoğu zaman. Bir kadının birey olması, görünür roller üstlenmesi yok sayılıyor, eş ve anne olması ön plana çıkarılıyor. Hani her başarılı erkeğin arkasında bir kadın var hikayesi var ya sözde, tam da öyle.
Peki, ‘Gül Erdost’ adı bize önce neyi çağrıştırıyor? İlhan Erdost’un eşi. Gül Erdost, çok saygı duyduğum ve derin sevgi beslediğim ablam aynı zamanda. Geçenlerde 29 Ekim Kadınları Derneği tarafından kendisine İnsan Hakları Ödülü verildi. Duyuruda da şöyle yazdı: ‘İlhan Erdost’un eşi Gül Erdost’a ödül vereceğiz.’ Gül abla 18 yaşında dernek kurmuş, kendisini insan haklarına, hak ihlalleri mücadelesine adamış bir kadın. Ailesinden gelen bir duyarlılıkla üretiyor da üretiyor. İlhan Erdost’un eşi olmaktan gurur duyuyor, o ayrı. Bunu da söyleyelim ama onun eş rolünden önce birey olmasını göz ardı etmeyelim. Yeri geldiğinde, İlhan Erdost’un anmasında, eş rolünü ön plana çıkaralım ama ödül almasında değil. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Bir kadına ödül veren, kadın derneği. Başka kurumların da böyle etkinlikler yapması lazım.
Ödül alması nedeniyle kendisini kutlamak için aradığımda sohbet ettik ve böyle bir yazı yazacağımdan söz ettim. Kısacık konuşmamızda bana neler anlattı neler! İlhan Erdost’un öldürülme yıl dönümlerinde medya programlar yapıyor ve eşler, çocuklar programlara çıkıyor. Gül ablanın kızı Alaz program sırasında gülümsemiş diye sosyal medya yıkılmış. Vay efendim nasıl gülermiş, böyle üzücü bir günde. İnsanların duygularını, yaşadıklarını anlamadan yok saymak, katlanılacak bir durum değil, resmen cahillik. Ünlü kişilerin eşi, çocuğu olmanın yükü çok ağır. Es kaza bir eleştiri yapsalar ya da herhangi bir davranışından yakınsalar, topun ağzında olacaklar.
İlk eşim dernek başkanı olmuştu. Bana adımla seslenen dostlarım, ‘Başkan eşi’ demeye başladı. Çok rahatsız oldum. Bu rahatsızlığımı çevremden önce eşime anlatamamıştım. Onun eşi olmaktan rahatsız mıymışım? Eş ya da anne olmaktan rahatsız değilim ama varlığımın göz ardı edilip birinin eşi ya da annesi olarak ilk başta tanıtılmaktan rahatsızım. Bunu anlayın artık diye haykırasım var.
Sizin de aklınıza pek çok örnek gelebilir. En azından bu yanlış ifadeleri duyduğumuzda, tepkimizi gösterelim ki bir kapı açılsın kadınlara. Yetenekleri, yarattıkları, ürettikleriyle görünmeyen ya da özellikle bir erkeğin adından sonra anılan kadınlara selam olsun.
21 Aralık 2024
Yazar, şair, bilim insanı, sanatçı; pek çok mesleklerde ve rollerde kadınlar varolmayı sürdürüyor. Bugüne dek kolay gelinmeyen bir süreç bu. Yaptıklarını tanıtmak ve insanlara anlatabilmek için kendi adını değil de bir erkeğin adını kullanmak zorunda kalan pek çok kadın biliyoruz. Örneğin; Nihal Zeynep Yeğinobalı, önemli bir çevirmen ve ‘Genç Kızlar’ romanının yazarı. Bu kadar üretken olan kadınlara ne oluyor da yalnızca annelikleri, evde yaptıkları işler ön plana çıkarılıyor yaratıcılıkları görmezden geliniyor? Kadınların birey olmaları kabul edilmiyor ve yaptıkları genelde arka planda ele alınıyor. Bilim dünyasında pek çok başarıya imza atmış erkekleri bir çırpıda sayarken, kadınlara sıra gelince düşünüp duruyoruz.
Medya, toplum, erkekleri baba, eş rolleriyle değil, daha çok yaptıklarıyla ön plana çıkarıyor. Bu adları o kadar çok duyuyoruz ki öğrenmek daha da kolaylaşıyor. Peki, kadınlar için nasıl durumlar söz konusu? Biz kadınlar, Milletvekili eşleri, asker eşleri, başkanların eşleri olarak protokolde yerlerimizi alırız. Şimdiye kadar erkeklerin böyle bir eş topluluğu oluşturduklarını hiç duymadım. Özellikle tanınırlığı yüksek bir erkeğin eşi, kardeşiyse bir kadın, x kişisinin eşi, kardeşi şeklinde tanıtılıyor, daha sonra uğraşıları sıralanıyor. O zaman da akılda ün yapmış erkeğin adı kalıyor.
Haydi, gelin bir iki örnek üzerinden konuşalım da ne demek istediğimi tartışalım kafamızda. Meral Çelen, öykü yazarı bir kadın. Geçenlerde hayatını kaybetti. Biz Meral Çelen’i çok duyduk mu? Medyada görünür oldu mu? Ölüm haberinde bile ‘Yazar Meral Çelen’ yerine, ‘Aziz Nesin’in eski eşi Meral Çelen’ dendi. Aziz Nesin’in adını duymayan yoktur diye düşünüyorum. Medyada, Meral Çelen dolaylı yollardan anlatılır. Aziz Nesin tanıtılırken, yeri gelirse söz edilir Meral Çelen’den. Eski eşi ya, konusu açılmaz bile çoğu zaman. Bir kadının birey olması, görünür roller üstlenmesi yok sayılıyor, eş ve anne olması ön plana çıkarılıyor. Hani her başarılı erkeğin arkasında bir kadın var hikayesi var ya sözde, tam da öyle.
Peki, ‘Gül Erdost’ adı bize önce neyi çağrıştırıyor? İlhan Erdost’un eşi. Gül Erdost, çok saygı duyduğum ve derin sevgi beslediğim ablam aynı zamanda. Geçenlerde 29 Ekim Kadınları Derneği tarafından kendisine İnsan Hakları Ödülü verildi. Duyuruda da şöyle yazdı: ‘İlhan Erdost’un eşi Gül Erdost’a ödül vereceğiz.’ Gül abla 18 yaşında dernek kurmuş, kendisini insan haklarına, hak ihlalleri mücadelesine adamış bir kadın. Ailesinden gelen bir duyarlılıkla üretiyor da üretiyor. İlhan Erdost’un eşi olmaktan gurur duyuyor, o ayrı. Bunu da söyleyelim ama onun eş rolünden önce birey olmasını göz ardı etmeyelim. Yeri geldiğinde, İlhan Erdost’un anmasında, eş rolünü ön plana çıkaralım ama ödül almasında değil. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Bir kadına ödül veren, kadın derneği. Başka kurumların da böyle etkinlikler yapması lazım.
Ödül alması nedeniyle kendisini kutlamak için aradığımda sohbet ettik ve böyle bir yazı yazacağımdan söz ettim. Kısacık konuşmamızda bana neler anlattı neler! İlhan Erdost’un öldürülme yıl dönümlerinde medya programlar yapıyor ve eşler, çocuklar programlara çıkıyor. Gül ablanın kızı Alaz program sırasında gülümsemiş diye sosyal medya yıkılmış. Vay efendim nasıl gülermiş, böyle üzücü bir günde. İnsanların duygularını, yaşadıklarını anlamadan yok saymak, katlanılacak bir durum değil, resmen cahillik. Ünlü kişilerin eşi, çocuğu olmanın yükü çok ağır. Es kaza bir eleştiri yapsalar ya da herhangi bir davranışından yakınsalar, topun ağzında olacaklar.
İlk eşim dernek başkanı olmuştu. Bana adımla seslenen dostlarım, ‘Başkan eşi’ demeye başladı. Çok rahatsız oldum. Bu rahatsızlığımı çevremden önce eşime anlatamamıştım. Onun eşi olmaktan rahatsız mıymışım? Eş ya da anne olmaktan rahatsız değilim ama varlığımın göz ardı edilip birinin eşi ya da annesi olarak ilk başta tanıtılmaktan rahatsızım. Bunu anlayın artık diye haykırasım var.
Sizin de aklınıza pek çok örnek gelebilir. En azından bu yanlış ifadeleri duyduğumuzda, tepkimizi gösterelim ki bir kapı açılsın kadınlara. Yetenekleri, yarattıkları, ürettikleriyle görünmeyen ya da özellikle bir erkeğin adından sonra anılan kadınlara selam olsun.
21 Aralık 2024
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.