e_mine_ortakaya@hotmail.com
Beyaz örtülü bir kanepede oturmuş, uzun siyah saçları omuzlarının arkasında, koyu lacivert kazağı var.
Eski zamanlardan kalma bir grup kadın. Beş kadın, koyu renkli ve uzun elbiseler giymiş. Hepsi başlarını örtmüş ve ciddi bir ifadeyle kameraya bakıyorlar. Ortam, eski bir fotoğraf stüdyosunu andırıyor ve arka planda belirsiz bir dekor bulunuyor. Kadınlardan biri elinde çiçek tutuyor.
HAZIRLAYAN: Emine ORTAKAYA

2- 1911'İN BEYAZ KONFERANSLARI
"İlk arabanın getirdiği beyaz kadın kalbime uçucu bir heyecan verdi ve sonuncu sada-yı vürud, son iskemlenin de dolmasıyla birlikte ikiyüzelli kişilik beyaz bir içtimaın (topluluğun) teksif ettiği (yoğunlaşmış) izdiham ile şaşırdım...” Hatibe (Fatma Nesibe Hanım) yine öyle saf ve dindar, başının ve kollarının bütün vüs'atiyle huzzarı selamlayarak yüksek kürsüye çıktı. Sonra sanki duvarların arkasından gelen mütereddid, okşayıcı bir sesle:
'Bugün 300 kişiyiz değil mi hanımlar?' diye başladı, “Demek hiç aldanmıyorum ve bu cesaretle iddia ediyorum ki içtimamıza vakıf olsalar, üçyüzbin hatta milyon kadın bize hiç olmazsa kalben iştirak edecekler. A bunu küçük görmeyiniz hanımlar. Bir kere, 300 kadın, milyon dudak demektir ve lisan, bilirsiniz ki kadınlardır. O halde vereceğim şu birkaç konferansla ben üçbin refikama (kadın eşlikçime) telkin-i hakaike muvafık (gerçeği telkin etmede başarılı) olursam, siz niye olmayasınız, bu kuvvet sizden niçin beklenilmesin? Her şahsa üçbin kişinin isabeti pek açık, pek aşağı bir hesapla gösterir ki her birimizin üçbiniyle dokuz milyon kalbin, hele kadın teşebbüsünün müzahiri, istinadı (kadın girişiminin yardımcısı, güvencesi) olacağız, değil mi ve bu az bir kuvvet mi? İşte Arşimed'e rağmen kâinatı mihverinden (evreni ekseninden) koparacak yeni bir manivela (kaldıraç) kuvveti daha."
1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra, toplumun her kesiminde bir canlanma oldu. Azınlıklar, değişik siyasi gruplar, kadınlar hak hukuk mücadelesiyle harekete geçti. Tabii bu gelişme bir günde ortaya çıkmadı, özellikle Osmanlı kadınları yıllardır, dünyadaki kadın hareketiyle uyum içinde yayınlar, toplantılar yapıyordu. Tanzimat sonrası dönemde kadınların örgütlü hale gelmesini sağlayan dernekler kurulmuştu. Bu örgütlenmeye dernek düzeyinde olmasa da, katkı sağlayan konferanslar da düzenlenmişti. Kadınlar haklarını istemek ve kendilerini ifade etmek için bir araya geldiler. Bu konferansların içinde oldukça dikkate değer olan Beyaz Konferanslardı. II. Meşrutiyetten sonra başlayan ve on kez toplandığı düşünülen konferanslar, katılanların beyaz başörtüsü takmaları ve salon duvarlarının beyaz olması nedeniyle bu adla anılmaktaydı. 1911 yılında kadın dergisinde yayınlanan metinler göz önünde bulundurulduğunda, Fatma Nesibe Hanımın konuşmacı olduğu konferanslar, 1911 yılında İstanbul'da bir konakta kadınlar için düzenlendi. Bu konferansların üst düzey bir bürokrat ya da paşanın kızı olduğu tahmin edilen, kimliği tespit edilemeyen p.b mahlasını kullanan bir kadının evinde yapıldığı ve bir çeşit bilinç yükseltme ve feminist manifesto sayıldığı bilinmektedir ve RB imzasıyla "Kadın" dergisinde yayınlanmıştır. 1911 yılında ‘İstanbul'da bulunan bir konakta Beyaz Konferanslar’ başlığı altında düzenlenen konferanslara 300'den fazla kişi katıldı. Oldukça radikal söylemleri olan Fatma Nesibe Hanım'ın verdiği konferanslar büyük ilgi görüyordu. Kadın dergisinde yayınlanan "Beyaz Konferans" başlıklı yazının bazı bölümleri Fatma Nesibe Hanım'ın fikirlerine örnektir; “Ah şu za’if kollarımda kuvvet olsaydı, hilkat bana da bir demir pençe, sert bir kalp verseydi, yapacağım ilk iş, birçok erkeğin kafasını paralamak olacaktı. Fakat manen bunu kabul edemeyiz hanımlar. (…) Bugün kadın nedir? Erkeklerin kadınlara karşı meşhur-ı alem olan (herkesin bildiği) nezaketlerine rağmen sorarım; bir alet-i zevk, bir çocuk makinesi, tatlı bir etten başka bir şey mi?” “Her asrı tedkik ediniz; erkekler hep fena... Yazıda bunlar gibi çarpıcı birçok ifade bulunmaktadır. Fatma Nesibe Hanım, o dönemin mücadele eden kadınlarının ruh halini, erkek egemen düzene tepkilerini çok sert bir dille ortaya koyuyor: Şimdiki esaretimizin- şu mazlum, kanlı esaretin tahammüllerini ‘evailde (ilk zamanlarda) o meşum (korkunç) zamanlarda aramalıdır. Ah, evet diyorlar ki, kadınlar hangi haktan bahsediyorlar? Hakları varsa hilkatten (yaratan) istesinler! Ondan şikayet etsinler… Onları manen, maddeten za’if ve kabiliyetsiz yaratan biz değiliz a!…’
Fatma Nesibe Hanım kendi öfkesini ise şöyle dile getiriyor:
“Maksat pek açık, pek aşikâr: Bizi mazlum, küflü, sefil bırakmak istiyorlar. Tenevvür (aydınlanma) onların işine gelmez (...) Çünkü şu gece açılsın onların bütün (...) cinayetlerini göreceğiz. Şimdiye kadar topraklara gömülen kadınlık dirilecek; onlarla beraber birçok da hukuk dirilecek; artık ne muştalayacakları (yumruklayacakları) sine, ne kıracakları kafa kalacak (...) artık tekmelemek için kalkan ayaklar kırılacak”.
Fatma Nesibe Hanım, kırlık alandaki kadınların durumunu şöyle özetliyor: “Kadın orada ölen öküzlerin haleti, topallayan kadınların muavini (yardımcısı), zaruretin, sefaletin timsalidir.”
Aradan yüz yıl geçti. Erkekler hâlen kendilerini kadınlardan üstün görmeye devam ediyor. Ev içinde başvurdukları şiddetin cezasız kalmasını istiyorlar.
Kadınların karşı karşıya kaldıkları sorunlar, nedenleri, çareleri bu konferansların konusunu oluşturuyordu. Konferans metinlerinin Kadın dergisinde yayınlanması, dönem kadınının görüşlerini anlamak açısından önemli bir fırsattır ve bu tür seminer veya konferans dizileri tarihimizde kadınların örgütlenmesini basın-yayın kadar destekleyen ve cesaretlendiren bir durumdur.
Selam olsun o dönem kadınlarına.
KAYNAKÇA:
https://serbestiyet.com
2000 KADIN HAREKETİNİN YÜZYILI (KADIN ESERLERİ KÜTÜPHANESİ)
22 Aralık 2024

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.