kuvvetcansn@gmail.com
Diyarbakır'da yer alan eski bir Zerzevan Konağı'nın koyu gri taş duvarlarıyla kaplı avlusunda, bir zeytin ağacının altında kucağında tekir bir kedi ile muzip şekilde kameraya gülümsüyor. Saçları dağınık ve kediyi omuzlarına aldığı kalın şalla bebek gibi sarmış. Kedi bu durumdan biraz mutsuz görünüyor.
Fonda sarı kurumuş yaprakları olan bir ortamda karşılıklı olarak kollarını birbirine uzatmış iki el.
YAZAN: Cansın KUVVET

Merhaba, Engelli Çocuk Hakları Ağı’nda çalışıyorum. Kendimi öncelikli olarak bir insan hakları aktivisti olarak tanımlıyorum. Ancak özelde engelli ve çocuk hakları konusuna karşı ayrı ilgim var. Özellikle engelli hakları konusunda her gün engellilerin ve ailelerinin yaşadığı yeni bir sorun çıkıyor karşıma. İster istemez sürekli bir gözlem halindeyim. Bu hak alanlarında, çeşitli sivil örgütler ve aktivistlerle birlikte çözüm üretmeye çalışıyorum.
6 Şubat sabaha karşı sonuçları çok ağır olan bir deprem yaşadık. Deprem ülkesi olduğumuz için alınacak önlemler tartışılırken, engellilerle ilgili yapılması gerekenler konuşuluyor ancak mimari yapı, deprem olan illerin sayısının çok olması gibi pek çok faktör, bu önlemleri konunun dışında bırakıyor. Biraz bu konuda gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Depremin ilk günlerinde büyük bir kaos söz konusuydu. Bize sosyal medya ve telefonlarımız aracılığıyla ulaşan kişiler, engelli çocukların göçük altında olduğunu bildirdiler. İlk günlerde arama kurtarma ve acil ihtiyaçlara ilişkin destek yeterince bulunamadı. Arama kurtarma konusunda bilgisi olmadığı halde yakınlarını çıkarmaya çalışan pek çok kimse oldu. Biz, bize iletilen göçük haberlerini net adresleri ile birlikte AFAD’a ilettik.
Depremin üçüncü gününden itibaren barınma, yeme içme, giyinme ve ilaç talepleri daha belirgin olarak ortaya çıktı. Engelli çocukların aileleri deprem anında hızla dışarı çıktıkları için çocuklarının ilaçlarını, özel mamalarını ve tıbbi cihazlarını evde bırakmışlardı ancak bu ihtiyaçların hızla karşılanması gerekliydi yoksa bunun engelli çocuklar için ölümcül sonuçları olabilirdi. Ayrıca ağır kış koşulları nedeniyle evleri zarar gören ailelere bir an önce barınma ve karınlarını doyurabilmeleri için gıda imkânı sağlanmalıydı.
Alanda çalışan STÖ’ler (sivil toplum örgütleri) ve ilgili kamu kurumları bir yandan arama kurtarma çalışmalarına devam ederken diğer yandan da depremde evleri zarar gören kişiler için çadırkentler oluşturmaya, giyim ve gıda malzemesi temin etmeye başladı. 11 ilde neredeyse 14 milyon kişiyi etkileyen bir afetten sonra herkese yetecek olanak sağlamak çok güçtü.
Engelli çocukların depremden sonra yaşadıklarını gelen vakalar doğrultusunda gözlemlediğimizde şunlara ulaştık:
Çadırlar çok yetersiz. Depremden sonra evleri kullanılamaz hale gelen yurttaşlar bir çadırda yaklaşık on kişi kalıyor. Otistik çocuklara kalabalık ortamlar hiç iyi gelmiyor. Çocukların çıkardıkları seslerden veya davranışlarından çevredeki insanlar rahatsız oluyor ve onları kendi çadırlarında istemeyebiliyor veya çocuklar kendileri çadıra girmek bile istemeyebiliyor. Otistik çocuk ve aileleri için ayrı çadır gerekiyor. Ülkemizin onayladığı ve yürürlükte olan Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi bize, bir engellinin bireysel ihtiyacının karşılanması gerektiğini söylüyor.
Görme engellilerin çevrede yıkım olmasından dolayı beyaz bastona özel olarak ihtiyaç duymadıklarını gözlemledik ancak konuştuğumuz görme engelliler görenlere kıyasla evlerinden hiçbir şey alamadıklarını söylediler. Bunun nedeni de molozların arasında veya hasar alan binada gören kişilerin hızlıca yönlerini bulabilmesi ve lazım olan eşyalarını hızlıca alıp oradan uzaklaşabilmesi. Görme engelliler için bu mümkün olamıyor.
Bedensel engellilerin kullandıkları tekerlekli sandalye gibi araçlar da enkaz altında kaldı. Bu araçları piyasadan temin etmeye çalışıyoruz ve fiyatları inanılmaz düzeyde pahalı.
Engelli çocuklar için tuvalete gitmek bir diğer önemli sorun. Çadırkentlerde tuvaletler hijyenik olmadığı için çocuklar enfeksiyona daha açık hale geliyorlar. Ayrıca bazı anneler çadırları eşyayla dolu olduğundan, çocuklarını dışarıda soğukta leğenlerde yıkadıklarını söylediler. Bu çocuğun hem hasta olmasına hem de istismara açık hale gelmesine yol açabilecek bir durum.
Özellikle zihinsel engelli çocukların alt ıslatmaları depremden sonra çok arttı. Beze ve giysiye çok fazla ihtiyaç oluyor. Çocukların kirli giysileri su ve deterjan olmadığı için hemen yıkanamadığından aileler bazen bir gün içinde 3-4 defa temiz kıyafete ihtiyaç duyduklarını anlattılar. Bundan dolayı yardım tırlarına çok sık gitmek zorunda kalan anneler bir süre sonra gitmeye utandıklarından da bahsettiler. Ayrıca annelerin engelli çocuklarını tek başına bırakamadıkları için yardım araçlarına gitmeleri de yine bir diğer önemli sorun.
Engelliler için çadır kent erişilebilir olmadığı için orada yaşamak çok zor. Erişilebilir tuvalet, mahremiyet ve güvenlik önemli konular. Anneler çocuklarına sıkıca sarılarak uyuduklarını, istismara uğramalarından çok korktuklarını paylaştılar. Çadırkentlerde ilgili kamu kurumları engelli çocukların pek çok ihtiyacını karşılıyor ancak yine de engelli çocukların tüm ihtiyaçlarının karşılandığını söyleyebilmek çok zor.
Bir diğer ilginç konu ise bize başvuran otistik çocukların aileleri çocuklarının ilaçlarının evde kaldığını söylediler. İlaçların ne olduğunu sorduğumuzda ise çoğunlukla sakinleştirici tarzda ilaç isimleri verdiler.
Engelli çocuk sahibi babaların, çocuklarının kullandığı ilaçlar, çocuklarının boyları ve kiloları gibi pek çok temel konuda yeterince bilgi sahibi olmadıklarını gözlemledik. Bizi sürekli annelere yönlendirdiler. Bu bizim için çok şaşırtıcıydı.
Evlerini kaybeden ve yoksullaşan bazı ailelerin, bakım verdikleri ağır otizmli veya bedensel-zihinsel engelli yakınlarını kurum bakımına vermek için başvurduklarına tanık olduk. Aynı durumun yaşlı ana-babasına bakamayacak durumda olan aileler için de geçerli olabileceği aşikar.
Deprem sonrası uçak ve otobüsler aracılığıyla şehirlerarası tahliyesi yapılamayacak olan engelliler de var. Özellikle yatalak durumdaki engellilerin şehirlerarası tahliyesi için Sağlık Bakanlığına ambulans ile nakil için vaka bildiriminde bulunduk.
Enkaz altından çıkarılan veya deprem sırasında yakınlarını kaybeden bazı konuşma/zihinsel/bedensel engelli kişiler de var. Bu tarz durumlarda onları aileleri ile hızlıca kavuşturabilecek bir çözüm üretilmesi gerektiğini fark ettik. Sevgi izi bunu gerçekleştirmek için sağlıklı bir yol değil çünkü engelli kişinin vücut bütünlüğünü ihlal ediyor bu yöntem.
Bu deprem hepimizden çok şey götürdü. Sevdiklerimizi, ailemizi, anılarımızı, dostlarımızı, mutluluğumuzu… Şu an sarılamayacak yaralarımız var ancak zaman geçtikçe acılarla başa çıkmayı öğreneceğiz bir şekilde. Bu depremle birlikte engeli artan ve yeni engelli olan kişiler için daha yoğun bir savunuculuk çalışması yapmamız gerekli. Tüm sivil toplumun kendini buna göre hazırlaması ve çalışmalarına yeni bir yön vermesi gerekecek. Artık hayatımız 6 Şubattan öncesi ve sonrası olarak tamamen değişti. Sivil alan da aynı şekilde…
21 Şubat 2023

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.