sulesepin06@gmail.com
Bir masada oturmuş, ciddiyetle önündeki kağıtları inceliyor. Kısa, koyu kahverengi, küt saçları, vişne çürüğü uzun kollu, çizgili bir kazağı var.
Kanepede yan yana oturan iki kadından kameraya yakın olan genç kadın uzun, koyu kahve saçları ve buğday teniyle hafifçe tebessüm ediyor, arkada Şule Sepin İçli koyu renk omuz hizasındaki saçları, beyaz kazağıyla gülümsüyor.
SÖYLEŞİYİ YAPAN: Şule SEPİN İÇLİ

Şule: Sevgili Umudun Kadınları dinleyenlerimiz, Arı Kovanı köşemizde, Avukat Ceren Fırat arkadaşımızla birlikte olacağız. Ceren’in sadece avukatlık yönünden başka yönleri de var, onlarla ilgili de konuşacağız. Hoş geldin Ceren, önce kısa öz geçmişinle seni tanımaya başlayalım.
Ceren: Hoş buldum. Öncelikle davet etmeniz beni çok mutlu hissettirdi, çok teşekkür ederim. Derginin bu bölümü, ilgimi çeken kadın hikâyeleriyle doluydu. Avukatlık yapıyorum. Avukatlıkla ilgili olmayan bir kurumda çalışıyorum. Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi’nde aktif olarak çalışıyorum, divan üyesiyim. Seninle tanışmamıza vesile olan Kadının İnsan Hakları Eğitim Programında KİHEP eğitmeniyim.
Şule: İstersen Ankara Barosu Gelincik Merkezi çalışmalarınla başlayalım.
Ceren: Avukatlık yapmaya başladıktan kısa bir süre sonra Ankara Barosunun kadınlara yönelik adli yardım veren bir projesi var. Gelincik Projesinde bir süre gönüllü avukatlık yaptım. Belki bilmeyen dinleyicilerimiz olabilir. Onlar için Gelincik Merkezi’nin çalışmalarını kısaca özetleyebilirim. Gelincik Merkezi; şiddet mağduru kadınlara hem 6284 Sayılı Yasa kapsamındaki tedbir kararları konusunda hem de boşanma konusunda, bunun benzeri yan davalarda ücretsiz olarak danışmanlık sağlıyor. Adli yardım kapsamında sunulan bir hizmet ancak Gelincik Merkezi’nde çalışan gönüllü avukatlar ayrıca bir eğitime tabi tutuluyorlar. Ayrı bir duyarlılıkla bu meselelere çözüm getirmeye çalışıyorlar. Esas olarak bir kadın dayanışması örneğini görüyoruz. Çünkü kadın bakış açısından feminist bir avukatlık hizmeti sunuyorlar.
Şule: Oradaki deneyimlerinden biraz söz edebilir misin? Ne kadar süreyle orada çalıştın?
Ceren: Yaklaşık bir-bir buçuk yıl gönüllü olarak çalıştım. Dosyaların içeriği hakkında bilgi vermem avukatlık kanununa aykırı. Kadınların toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıkla, şiddetle hayatın her alanında ne kadar karşı karşıya gelebildiklerini gördüm. Bu şiddet döngüsünden bir şekilde çıkabilmek için hukuki mekanizmaların ne kadar önemli olduğunu deneyimledim. Kadınların medeni haklarının, ekonomik haklarının aktif olarak kullanılmaya başlanmasıyla o toplumsal cinsiyet normlarıyla nasıl savaşılabildiğini gözlemledim.
Şule: Kadınların çoğu bu bilgileri öğrendikten sonra gerçekten mücadele edebiliyorlar mı yoksa bazıları değişip dönüşmekte zorlanabiliyorlar mı?
Ceren: Her deneyim kendine özel birtakım noktalar barındırabiliyor. Her kadının her şeyi bildikten sonra savaşması ya da savaşmaması da kendi çerçevesinde değerlendirilmesi gereken bir durum. Bununla birlikte haklarını, hangi mekanizmalara başvuracağını bilmek, kadınları güçlendiren bir mesele. Baroya başvurup böyle bir hizmet sağlanabileceğini bilmeleri ya da bir nafakanın ne şekilde verileceğini bilmeleri, çocuklarının velayeti konusunda destek almaları, elbette kendi hayatlarındaki kararlarında kendilerini daha güçlü hissettirebiliyor, bunu gözlemledim. Bunun dışında bunları tercih etmeyen kadınlar da olabilir.
Şule: Bu, ülkemizin bir gerçeği. Bazıları daha kolay dönüşürken, bazıları daha da çok zorlanabiliyor. Böyle bir hizmet iyi ki var.
Ceren: Bir kadının çok kolay bir biçimde hayatını dönüştürmeye karar vermesi, hayatını dönüştüreceği anlamına gelmiyor. Çünkü hem toplumsal baskılayıcı unsurlar var hem mahalle, çekirdek aile, ekonomik zorluklar, eğitim, ayrımcılık var ki hepsiyle birlikte ne kadar çok dönüşmek istese de dönüşemeyenler var. Çabasının ne kadar kıymetli olduğunu hepimiz gözlemleyemesek de o dört duvar arasında kendini dönüştürmüş bir sürü kadın olduğunu düşünüyorum.
Şule: KİHEP ile tanışman nasıl oldu?
Ceren: ‘Sen de Anlat’ adında kamusal alanda tacize karşı bir platform oluşturulmuştu. O platformun eğitimine katılmıştım. O eğitime Aysun Tongör Katmer arkadaşımız katılmıştı.
O da bir KİHEP eğitmeni, onunla tanışmıştım. Kadın bakış açısını o kadar içselleştirmesi, kullandığı dilin herhangi bir çaba göstermeden çok dikkatli olması, Aysun’u başka yerlerde yeniden dinleme isteği uyandırdı bende. KİHEP eğiticisi olduğunu öğrenince, üniversite öğrencilerinden oluşan bir grup kurduk. O zaman ben, Kadın Çalışmaları Bölümünde yüksek lisans öğrencisiydim ve eğitime başladık. Bu meseleleri, zaten avukat olduğum için ekonomik hakları, medeni hakları bilmemin dışında o kadın hakları perspektifiyle tüm haklarımızı gözden geçirmeyi, feminist düşünme, kapsayıcı bakma, deneyimler üzerinden ilerleyen bir eğitim programında dönüşme meselesini deneyimledim. Gerçekten çok mutlu oldum. KİHEP ile İlk tanışmam, katılımcı olarak katıldığım bir grupla oldu. Bu yaz da eğitici eğitimine başvurmuştum. 13. Eğitici eğitimine katıldım. Artık ben de KİHEP Eğitmeniyim. İlk grubumu dün sona erdirdim.
Şule: Grubunu nerede açtın?
Ceren: Grubumu bağımsız bir yerde açtım. Daha sonra Çankaya Belediyesi ve Ankara Barosu’nun mekânlarını kullandım. Baronun mekânı daha yakındı ve katılımcıların çoğu avukatlardan oluşuyordu. Hepimizin aşina olduğu bir mekânda olmak çok güzel oldu.
Şule: KİHEP, çok keyifli bir eğitimdir. Umarım pek çok grubun olur. Bu sayımızı deprem konusuna ayırdık. Depremle ilgili ne tür çalışmalar yaptın? Özellikle kadınlarla, çocuklarla ilgili deneyimlerin varsa, onlardan söz edelim.
Ceren: Gerçekten deprem son zamanlarda hepimizin hayatını alt üst eden bir olay haline geldi. Her ne kadar oralı olmasam da hatta hiç oralarda bulunmasam da adeta oralı oldum. O depremi bizzat yaşamasak da hissetmesek de o depremin hepimizi salladığını düşünüyorum. Deprem sonrası hem çalıştığım iş itibarıyla hem içinde bulunduğum baro hem de KİHEP ağı içindeki iletişimle şöyle bir durum oldu: Çok fazla taleplerle karşılaştık. Dayanışmanın yaşattığını gözlemledim. Örneğin, KİHEP grubumdan arkadaşım eğitici Sibel Hatay’da, Aslı Adana’da ama herkes birbiriyle o kadar koordine halindeydi ki görmediğimiz insanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştık. Kadınların ulaşımlarının sağlanması konusunda destek olduk. Deprem alanına gitmeden çalıştım arkadaşlarımızın ihtiyaçlarıyla ilgili iletişim halinde olarak. Depremzede olan arkadaşım Pınar mültecilerle çalışıyordu. İki kedisinden birini kurtarabildi, diğeri kaldı. Birkaç gün Ankara’da kaldıktan sonra gidip diğer kedisini de kurtardı. Hayvanları kurtarmayla ilgili çalıştı. İletişimle talepleri karşılamaya çalıştım. Esasen kadınlar, bir kurum, bir başlık, bir sıfatın anlamlı olmadığı bir dayanışma gösterdiler. Afet dönemindeki kadınlarla ilgili de gözlemlerimi paylaşmak isterim. Örneğin, depremzedelere verilen on bin TL bankaya yatacak para. Çoğu kadın bankadan para çekmeyi bilmiyor ya da bankada hesapları yok. TC. ile de çekebilecekleri bir para duyurusunda bulunuldu. Bankaların çoğu yıkıldığı için nereden, ne şekilde çekileceğini bilemiyor. Eğitimi düşük, telefonu olmadığı ya da telefonu göçük altında kaldığı için iletişim sorunu yaşayan kadınlarla iletişim kurma güçlükleri yaşandı. Hijyenik pedden tutun da iç çamaşırı isterken bile zorlandıklarına dair deneyimlerimiz oldu. Toplumsal cinsiyetin afet döneminde bile kadınlar için ne kadar zorlayıcı normlar geliştirdiğini gösterdi.
Şule: Sözünü ettiğin durumlara ek olarak hasarlı olduğu halde evlere hasarsız raporu verildiğini biliyoruz. Kira kontratı genelde erkeklerin üzerinde olduğundan, para yönetimi erkeklerde. Harcama konusunda kadınlar çok ciddi sorun yaşayabiliyorlar. Kadınların çoğu evlerinin durumdan haberdar olmayabilirler. Bu konuda bir gözlemin oldu mu?
Ceren: Bu tür deneyimleri gözlemleyen olmuştur. Benim karşılaştığım kadınların çoğunun telefonu yoktu. Mobil para çekme ortamında bile bir karışıklık yaşanıyordu. Paranın harcanması bile ikincil planda kaldı. Çadırlardaki kadınların güvenlik konusunda endişeleri vardı.
Şule: İlk depremin sabaha karşı olması sonrası ikinci depremde kadınların çoğu eşyalarını alabilmek için çocuklarıyla birlikte evde olduklarından daha çok kadınların ve çocukların öldüğü söyleniyor. Bu konuda neler söylemek istersin?
Ceren: Bu konuda doğrudan bir gözlemim yok ancak kimse ikinci bir depremin olabileceğini öngöremedi. İnsanlar hasarlı ya da ağır hasarlı evlere yeniden girdiler. Hava çok çok soğuktu. Ne yapacağını bilemeyen bir kriz yönetimi mevcuttu. İkinci ve artçı depremler büyük bir risk oldu.
Şule: Deprem ya da başka konularla ilgili iletmek istediğin mesajlar varsa, onları da alalım.
Ceren: Elbette kaybettiğimiz bütün canlar için büyük bir üzüntü içerisindeyim. Bununla birlikte dayanışma devam ediyor ve dayanışma yaşatıyor. Her ne kadar birbirimizi yakından tanımasak da göz göze gelmesek de ellerimiz tutuşmasa da bir şekilde oradaki insanlarla herhangi bir yerdeki insanlar aynı duyguyu yaşadılar. Bu süreçte şiddet mağduru kadınlar olabilir, orada koruma tedbirleri olan kadınlar olabilir, en yakın baroyla, Ankara Barosu, Türkiye Barolar Birliği’yle iletişim kurabilirler. Barolar Birliği’nin depremzedelere ilişkin sürdürdüğü hukuki destek anlamında projeler var, bunlara başvurabilirler. Hukuki anlamda muhakkak yalnız olmadıklarını bilmelerini isterim. Dün KİHEP Grubumun son günüydü. Katılımcılarla birlikte, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin afetzedeleri ağırladıkları Araplar Yaşam Merkezi’ne gittik. Orada depremzede kadınların ve çocukların ihtiyaçlarının ne kadar güzel karşılandığını gördük. Çalışan insanlar çok duyarlıydı. Elimizden geldiğince oraya katkıda bulunabileceğimizi düşünüyorum. Çocuklarla oyun oynamaktan tutalım da boyama kitapları götürmek bile olabilir.
Şule: Genellikle ne tür ihtiyaçlarının olduğu görülüyor?
Ceren: Çocukların eğlenmesi için çömlek yapımı etkinliği bardı. Çok ilgimi çekti ve uzun süre onları izledim. Çocuklar çok mutluydu. Çömlek yapımında kullanılabilecek çamurları bile götürmek, orası için bir etkinlik alanı sunar. Çocuklar için güzel bir zaman geçirme fırsatı sağlanmış olur. Bu bile bir ihtiyaç.
Şule: Destek olmak isteyen herkes için karınca kararınca yapılabilecekler var. Katıldığın için dergimiz adına çok teşekkür ediyorum.
Ceren: Tüm Umudun Kadınları dinleyici ve okuyucularını buradan selamlıyorum. Görüşmek üzere, teşekkürler.
26 Şubat 2023

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.