selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
5 siyahi genç ve orta yaşlı kadın, önlerinde duran orta yaşlı ve kısa saçlı kadına sarılıyorlar. Kadınların elleri aynı zamanda birbirlerine de dokunuyor.

Merhabalar değerli takipçilerimiz, kadının güncesi bu sayımızda yine dopdolu. Önce başlıklar:



Gelecek Bugün Başlar Derneği, kız çocuklarının eğitimine katkı için etkinlik düzenliyor.



Kadın avukatlar: İktidar, Türk Medeni Kanununu değiştirmek için nabız yokluyor.



Atakum'da ücretsiz ped uygulaması.



Anayasa Mahkemesi kararı: Artık anne de soy bağının reddi’ davası açabilir.



İzlanda'da kadınlar 48 yıl sonra ücret eşitsizliğine karşı greve gitti.



Gelecek Bugün Başlar Derneği, kız çocuklarının eğitimine katkı için etkinlik düzenliyor



Cumhuriyet’in 100. yılı vesilesiyle hazırlanan sorumluluk projelerine bir yenisi daha eklendi. Bireylerin gerçek potansiyellerine ulaşarak yaşamla bağlarını güçlendirmelerini sağlayan ELB (Enriching Life Bonds) koçluk modelini yaygınlaştırmak amacıyla kurulan Gelecek Bugün Başlar Derneği, eğitimde fırsat eşitliğini desteklemek için harekete geçti. Dernek, koçluğun herkesin yaşamına katkıda bulunması hedefiyle 20-21 Aralık’ta Gelecek Bugün Başlar başlıklı bir etkinlik düzenleyeceğini duyurdu. Tüm geliri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Koruncuk Vakfı’na bağışlanacak etkinlikle birlikte yüzlerce kız çocuğunun eğitimine destek olunacak.



Kadın avukatlar: İktidar, Türk Medeni Kanununu değiştirmek için nabız yokluyor



İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezi üyeleri, "Boşanmayı değil Kadınlara Yönelik Şiddeti Önle" başlıklı basın açıklaması yaptı. İzmir Baro binası önünde toplanan avukatlar adına basın açıklamasını İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Avukat Gözde Önal okudu. Önal, son dönemde siyasi iktidarın ve paydaşlarının laik ve eşitlikçi anlayışa dayanan 4271 Sayılı Türk Medeni Kanununun değiştirilmesine yönelik nabız yoklama girişimleri olduğunu öne sürerek 26-27 Ekim tarihlerinde toplanmış olan 'Aile Şurası' nedeniyle bu basın açıklamasını gerçekleştirdiklerini söyledi.



İzmir Barosu’nun 20 Eylül’de, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 81 ilde düzenlediği 'Aile Çalıştayının, İzmir ilinde yapılanının davetlisi olarak çalışmaya katıldığını, ‘Aile, Eşitlik ve Adalet’ ile ‘Aile, Kalkınma ve Refah’ konularının görüşüldüğü masalarda katılımcı olarak yer aldığını belirten Gözde Önal, “Bakanlıkça yapılan bu çalışmada, toplumu dizayn ederken ‘aile’ kavramından yola çıkıldığı gerçeği ile bir kez daha yüzleşilmiştir. Ancak bizler biliyoruz ki esas tartışılması gereken yaşamış oldukları şiddete rağmen evliliği devam ettirmek zorunda bırakılan kadınların varlığıdır. Oysaki insan hakları, evrensel hukuk kuralları, taraf olunan uluslararası sözleşmeler, kadın erkek eşitliğine dayalı Türk Medeni Kanunu gözetildiğinde, günümüz yüzyılında güçlü bir toplum dizaynının eşit ve özgür bireylerle mümkün olduğu düşünülmektedir. Bu düşünce ve ihtiyaç ile İzmir Barosu kamuoyuna açık bir çalışma yapmış; meslektaşlarımızın ve kadın örgütleri temsilcilerinin yürüttüğü çalışmada 'Nafaka ve Velayet; Toplumsal Cinsiyet Kalıp Yargılarının Boşanma Oranlarına Etkisi; Cinsiyetlendirilmiş Emek; Aile, Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet ve Cinsiyet Eşitsizliği' konuları görüşülmüştür" diye konuştu. İzmir Barosu tarafından yapılan çalışmanın Bakanlığa gönderileceğini kaydeden Önal, "İlk olarak 'Nafaka ve Velayet' konusu tartışılmıştır. Her ne kadar toplumda nafakanın sadece kadınlar lehine hükmedildiği ve süresiz olduğu algısı bulunsa da nafaka kurumu cinsiyetsiz ve devamı şarta bağlı bir kurumdur. Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşen taraf yapısal şiddet ve eşitsizlik nedeniyle genellikle kadınlardır. Yine de hükmedilen nafaka miktarı boşanma nedeniyle yoksulluğa düşen kadınların hayatlarını yeniden kurabilmelerini sağlamaktan oldukça uzak ve erkeklere mağduriyet yaratmayacak kadar cüzidir. Velayet çocuğun üstün yararı dikkate alınarak belirlenmelidir. Ancak velayet hem hak hem de yükümlülük olarak düzenlenmesine rağmen uygulamada kadınlara yönelik bir şiddet unsuru olarak kullanılmaktadır. İkinci olarak 'Toplumsal Cinsiyet Kalıp Yargılarının Boşanma Oranlarına Etkisi' tartışılmıştır. Şiddet içeren evliliklerde bile toplumsal cinsiyet kalıp yargıları nedeniyle kadınlar boşanma kararı alamamaktadır. Bu kalıp yargılardan bir kısmı kadınların boşanma kararı alamamasına neden olurken diğer bir kısmı boşanma sırasında kusurlu taraf olarak görülmelerine neden olmaktadır. Bunlardan bir kısmı: ‘Nafaka isteyen kadının açgözlü olduğu, çocukların velayetini almak istemeyen kadınların kötü anne olduğu, boşanmış kadınların görünmez olmak zorunda olduğu’ yönündeki toplumsal cinsiyet kalıp yargılarıdır. Üçüncü olarak 'Cinsiyetlendirilmiş Emek' konusu tartışılmıştır. Bu başlık altında öncelikle ev içi emeğin görünmezliği tartışılmış, kamusal alanda çalışmayan/çalışmasına izin verilmeyen kadınların yaşamış olduğu ekonomik şiddet neticesinde boşanma kararı almakta zorlandıkları tespit edilmiştir. Bunun yanında kadınlar kamusal hayattaki çalışma içerisinde de cinsiyet temelli mobinge maruz kalmakta, daha fazla çalışsalar da aynı işi yapan erkeklerden daha az ücret almaktadırlar. Eşit işe eşit ücret sağlanmalı, bu anlamda taraf olunan uluslararası sözleşmelere uyulmalıdır” ifadelerini kullandı. “Dördüncü ve son olarak ise Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet ve Cinsiyet Eşitsizliği’ tartışılmıştır” diyen avukat Önal, “Bu başlık altında din ve geleneksel toplum normlarının toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştirdiği, erkekten çalışmasının,kadından ev işi yapmasının beklendiği değerlendirilmiştir. Siyasi iktidarın eşitliğin fıtrata aykırı olduğu yönündeki açıklamaları ile kadınları doğum yapmaya teşvik eden politikaları neticesinde kadınları aileye hapsedilmekte, kamusal alanda medeni varlıklar olarak bulunmalarının önüne geçilmekte ve bunun sonucunda da kadınlar şiddet döngüsünden çıkamayarak evliliklerini devam ettirmek zorunda bırakılmaktadır. Genel olarak ifade etmek gerekirse, son dönemde siyasi iktidarca yapılan değişiklik önerileri laik ve eşitlikçi anlayışa dayanan 4271 Sayılı Türk Medeni Kanununun değiştirilmesine yönelik nabız yoklama girişimidir. Mevcut yasaların uygulanmasını sağlamak gerekirken bu değişikliklerin gündeme gelmesi toplumsal ihtiyaçlarla uyumlu değildir. Yasaların kadınlar aleyhine değiştirilmesine karşı durduğumuzu ve yasaların uygulanması için mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha bildiririz" şeklinde konuştu.



Atakum'da ücretsiz ped uygulaması



Samsun’da bulunan Atakum Belediyesi, genç kızları ücretsiz hijyenik pede ulaşmak ve bilgi almak için Özgecan Kadın Danışma Merkezi’ne davet etti.



Atakum Belediyesi’nden konu ile ilgili olarak yapılan açıklama şöyle: “Regl ürünleri lüks değildir, temel ihtiyaçtır. Ekonomik nedenlerden dolayı hijyenik pede ulaşamayan genç kızlarımıza destek oluyoruz.”



Anayasa Mahkemesi kararı: Artık anne de soy bağının reddi’ davası açabilir



Resmî Gazetede yayımlanan karara göre, Ankara 18. Aile Mahkemesi, yargılamasına baktığı bir davada 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 286. maddesinin birinci fıkrasında yer alan ‘soybağının reddi davasını açma hakkının koca ile çocuğa tanınmasına karşılık anneye tanınmamasının’ Anayasa'ya aykırı olduğunu öne sürerek iptal davası açtı.



Dava dilekçesinde, bu durumun hukuk devleti ve eşitlik ilkeleriyle bağdaşmadığı, anne tarafından soybağının reddi talebiyle yargı mercilerine başvurulamamasının hak arama özgürlüğünün ihlali olduğu belirtildi.



İstemi görüşen Yüksek Mahkeme, anılan Kanundaki hükmün iptaline ve iptal kararının 9 ay sonra yürürlüğe girmesine karar verdi. AYM'nin iptal kararında, çocuk ile baba arasındaki soybağı ilişkisinin ortadan kaldırılması amacıyla soybağının reddi davasını açabilecek kişilerin sınırlı olarak belirlendiği, davayı açabilecek kişiler arasında annenin yer almadığı ifade edildi.



Kanunda belirtilen çerçevede annenin doğurduğu çocuğunun kocadan olmadığını ileri sürerek yargı mercilerine başvurma imkânının bulunmadığı aktarılan kararda, ergin olmayan çocuğa atanacak kayyımın dahi atama kararının kendisine tebliğinden itibaren bir yıl içinde soybağının reddi davası açabilmesine imkân tanındığı belirtildi.



Anne tarafından yargı mercilerine başvurulmasına imkân tanımayan kanundaki hükmün, özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkı bağlamında etkili başvuru hakkının ihlali olduğuna işaret edilen kararda, hükmün Anayasa'ya aykırı olduğu bildirildi.



İzlanda'da kadınlar 48 yıl sonra ücret eşitsizliğine karşı greve gitti



İzlanda'da, 48 yıllık aradan sonra, aralarında başbakanın da bulunduğu binlerce kadın ve kendini ikili cinsiyet anlayışının dışında tanımlayan kişi (non-binary) greve çıktı.



Başbakan Katrin Jakobsdottir'in yanı sıra balıkçılık sektöründe çalışanlar, öğretmenler ve hemşirelerin katıldığı grevde birçok meslek grubu temsil ediliyor.



Grevin ülkede devam eden cinsiyete dayalı ücret eşitsizliğine ve şiddete dikkat çekmesi ve toplumu durma noktasına getirmesi hedefleniyor.



İzlandalı kadınlar en son 1975'te, "kvennafri" (kadınlar günü) adlı hareket kapsamında işi bırakma eylemi gerçekleştirmişti.



Ülkede ve dünyada büyük bir değişime yol açan Kvennafri hareketi sırasında kadınların yüzde 90'ı greve katılmış ve ardından dünyanın ilk kadın cumhurbaşkanı seçilmişti. İzlandalı kadınlar grevin yanı sıra tüm gün boyunca yemek yapmayı ve çocuklara bakmayı da reddetmişti.



Bu hareketin ülkede kadınlara bakış açısını tamamen değiştirdiği ve İzlanda'nın eşitlik mücadelesinde ön saflara yerleşmesine yardımcı olduğu belirtiliyor. Ancak yapılan grevi düzenleyenler, kadınların emeğine değer verilmesi yönündeki temel talebin 48 yıldır karşılanmadığını belirtiyor.



Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda küresel bir lider olarak görülmesine ve 2023 Dünya Ekonomik Forumu'nun küresel cinsiyet eşitsizliği sıralamasında üst üste 14. kez zirvede yer almasına rağmen, İzlandalı kadınlar bazı mesleklerde hâlâ erkeklerden daha az kazanıyor.



Dünya Ekonomik Forumu'na göre kadın ve erkeklerin ortalama kazancı arasındaki fark yüzde 21 oranında.



Öte yandan İzlanda Üniversitesi'nde 2018 yılında travmanın kadın sağlığı üzerindeki etkisi üzerine yapılan bir araştırmada kadınların dörtte birinin tecavüze uğradığı veya cinsel şiddete maruz kaldığını bildirdiği tespit edildi.



Grevi düzenleyenler ayrıca temizlik gibi geleneksel olarak kadınlarla ilişkilendirilen mesleklerin değerinin bilinmediğini ve düşük ücretlendirilmeye devam edildiğini söylüyor.



1975'teki ilk grevden bu yana başka kadın hareketleri düzenlendi. Ancak ilk defa tüm gün süren bir eylem yapıldı.



Bugün "Siz buna eşitlik mi diyorsunuz?" sloganıyla gerçekleştirilen hareket, 40 farklı kuruluş tarafından düzenlendi.



Ülke genelinde kadınlara ve kendini ikili cinsiyet anlayışının dışında tanımlayan kişilere, "topluma katkılarının önemini göstermek için" ev işleri de dâhil olmak üzere herhangi bir ücretli veya ücretsiz iş yapmamaları çağrısında bulunuldu.



Reykjavik şehir merkezinde konuyla ilgili bir etkinlik düzenlendi. 25 bin kişinin katıldığı eylem renkli geçti.



Ülkenin farklı bölgelerinde düzenlenen diğer etkinlikler de oldukça kalabalık geçti. 



İzlanda merkezli haber kuruluşu mbl.is'e konuşan ve greve katılımını açıklayan Başbakan Jakobsdóttir, başbakanlık ofisi çalışmalarının durdurulmasını beklediğini söyledi.



Gelecek sayımızda buluşmak üzere umutla kalın.



14 Kasım 2023

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.