HAZIRLAYAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT
Merhabalar değerli umudun kadınları dostları. Yaz aylarının ortasında bizler yine rehavete kapılmadan çalışmaya devam ediyoruz. Açıkçası ülkemizdeki hak ihlalleri nefes almamıza da izin verecek gibi görünmüyor, ancak umudumuzu arttıran bir haber de var bu sayımızda. Cezaevi koşullarında bile kadınların yaşamına dokunma çabası gösteren hemcinsimizi görünce yeniden çoğaltıyoruz mücadele gücümüzü. Haydi öyleyse başlıklara göz atalım:
Erdoğan’ın memurlara sözde ‘müjdesi’: ‘Kadınlar çalışma hayatından koparılıyor’
Tutuklu İBB yöneticisi Pınar Türker'den doğum gününde Aylin Nazlıaka'ya mektup
KADINLARDAN CANİCE KATLEDİLEN AYŞE TOKYAZ İÇİN İKİ EYLEM
Zeytinleri için nöbet tutan köylülerden açlık grevi kararı:
Danimarka kadınlara 'zorunlu' askerliği genişletti: Kışlalar, kadınlara hazırlanıyor
Erdoğan’ın memurlara sözde ‘müjdesi’: ‘Kadınlar çalışma hayatından koparılıyor’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘memurlara müjde’ olarak ifade ettiği yarı zamanlı çalışma uygulamasının yönetmeliği Resmî Gazetede yayımlandı. Yönetmelik, memurların çocukları ilk okula başlayana kadar yarı zamanlı olarak çalışabilmesi uygulamasını öngörüyor. Düzenleme ile memurlar, doğum ve babalık izninin bitimi ile talepte bulundukları takdirde haftada 3 gün ve günde 8 saatten fazla olmamak şartıyla yarı zamanlı çalışabilecek. Evlat edinenlere de aynı haklar tanındı.
Memurlar, bu süre zarfında maaşlarının ve ödemelerinin yarısını alabilecekler. Yüksek kademelerde veya yurt dışında görev yapanlar bu haktan yararlanamayacak. Kişinin yükselmesi durumundaysa yarı zamanlı çalışması durdurulacak.
Konuyla ilgili Cumhuriyet'e konuşan 29 Ekim Kadınları Derneği Başkanı Avukat Şenal Sarıhan, yönetmeliğe tepki gösterdi. "Yönetmelik bu haliyle kadınlara, ‘çocuk sahibi olmak istiyorsanız görevde yükselme hakkından vazgeçin’ diyor” diyen Sarıhan, “Bu, devletin, özünde kendisine ait olan çocuklara kreş ve yurt olanaklarını tüm yurttaşlara eşit bir biçimde sağlama görevlerini anne ve babaya, özünde ise sadece anneye aktarmasıdır” ifadelerini kullandı. Yönetmeliğin mevcut yapısı ile toplumsal cinsiyet rollerini değiştirmediğini ifade eden Sarıhan, “Yeni düzenleme, özünde kadın ve erkeğe ortak tanınmış ve bakım emeğinde bir eşitlik sağlanmış gibi görünse de pratikte kadını iş yaşamından ve eşit emeklilik haklarından yoksun edecek” diye konuştu. Yapılan düzenlemede dikkat çeken bir diğer nokta ise memurların yarı zamanlı çalışma talep etmesi durumunda mali/sosyal hakları ve derecece/kademe yükselmelerinin de yarı zamanlı şekilde hesaplanması oldu. Bunun ‘mezarda emeklilik’ anlamına geldiğini belirten Sarıhan, “Yönetmelik mevcut ekonomik koşullarda kadın için de erkek içinde bu düzenlemeden yararlanma olasılığını ortadan kaldırıyor” ifadelerini kullandı.
Tutuklu İBB yöneticisi Pınar Türker'den doğum gününde Aylin Nazlıaka'ya mektup
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yürütülen operasyon kapsamında tutuklanarak Düzce Ceza ve İnfaz Kurumu’na gönderilen Medya A.Ş Genel Müdürü F. Pınar Türker, doğum gününde CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka’ya anlamlı bir mektup gönderdi. Mektupta yazılanlar şöyle:
“13 Temmuz benim doğum günüm!
Şafak operasyonuyla gözaltına alınıp tutuklanmamızın üzerinden neredeyse dört ay geçti. Bu sürede pek çok özel günü sevdiklerimden, ailemden ve en önemlisi can parelerim iki kızımdan ayrı geçirdim. Doğum günümde de ayrı olacağız. Sağlık olsun, elbet gerçekler ortaya çıkacak ve hep söylediğim gibi alnım ak, başım dik özgürlüğüme kavuşacağım.
Bu dört ayda iki cezaevindeki farklı koğuşlarda 100’den fazla hükümlü/tutuklu kadınla tanıştım. Zaman zaman dertleştik; paylaşmak, anlatmak isteyenlerin hikayelerini dinledim, dinliyorum… Neredeyse tüm hikayelerin ortak paydası çocuk yaşta eğitimlerini bırakıp erkenden evlendirilmiş olmaları. Sonra geçim derdi, çocuk yaşta annelik, hayat mücadelesi, aile içi şiddet derken suça itilmiş, bulaşmışlar.
Nitekim Dünya Ekonomik Forumu 2025 Cinsiyet Uçurumu Raporu bu durumu doğrular niteliktedir. Raporun ana eksenlerinden bir tanesi eğitime erişim ile ilgilidir. Maalesef ülkemiz Avrupa ülkeleri arasında cinsiyet eşitliği konusunda en son sırada yer alıyor.
Aile yılı olarak ilan edilen bu yılda, kadınlarımızın aile kurmadan önce, kendi ayakları üzerinde durabilmeleri, bilinçli, sağlıklı nesiller yetiştirebilmeleri ve işgücüne katılarak ülkemizin refah seviyesinin yükselmesi için kız çocukların eğitime erişmelerinin önceliklendirildiği politikaların ivedilikle hayata geçirilmesini temenni ediyorum.
Bu nedenle, doğum günümde beni seven herkesten hediye yerine kız çocuklarının eğitimini destekleyen vakıf ve derneklere bağış yapmalarını rica ediyorum.
Özgür günlerde buluşmak üzere.
Doğum günüm kutlu olsun!”
Pınar TÜRKERİN mektubuna ilişkin yazılı açıklama yapan Nazlıaka, şu ifadeleri kullandı:
“Pınar’ın mektubu yüreğimize dokundu. Onun kaleminden çıkan her cümle, cezaevlerindeki kadınların yaşadığı yapısal adaletsizliklerin, eşitsizliğin ve ihmalin belgesi gibi… Bu mektup sadece bir kadının değil, binlerce kadının sessiz çığlığıdır.
Bugün doğum gününü cezaevinde geçiren bir anne, özgürlüğü kadar kız çocuklarının eğitimi için de çağrıda bulunuyorsa, bu çağrıya kulak vermek hepimizin insanlık borcudur.”
Nazlıaka ayrıca, CHP olarak kız çocuklarının eğitime erişimi için mücadele etmeye, kadına yönelik eşitsizliklerle her alanda hesaplaşmaya devam edeceklerini belirtti.
KADINLARDAN CANİCE KATLEDİLEN AYŞE TOKYAZ İÇİN İKİ EYLEM
İstanbul Eyüp sultanda geçtiğimiz günlerde üniversite öğrencisi Ayşe Tokyaz (22)’ın valizin içerisinde cansız bedeni bulundu
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Kadıköy'de bir protesto eylemi düzenledi. Tokyaz cinayetine tepki gösteren ve kadın cinayetlerinin sona ermesini isteyen kadınlar Ayvalıtaş Parkı’nda bir araya gelerek Süreyya Operası’na yürüdü. Polis eşliğinde gerçekleştirilen yürüyüşte kadınlar; “Asla yalnız yürümeyeceksin”, “Kadınlar ölürken polis neredeydi”, “Hak, hukuk, adalet”, “Ayşe’nin hesabı sorulacak”, “Kadın cinayetlerini durduracağız”, “Kadınlar yaşasın, 6284 uygulansın” sloganları attı. İlk basın açıklamasını, Genç Feministler adına Esra Dicle okudu. “Öldürülen kadınlar yalnızca birer sayı değil her biri bir hayatı temsil ediyor” ifadeleriyle sözlerine başlayan Dicle, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ayşe de henüz 22 yaşında eğitim için Hatay’dan İstanbul’a gelmiş bir kadındı. Daha önce de Ece Gülün şüpheli ölümünde sorgulanan ama delil yetersizliğinden dolayı serbest bırakılan eski polis amiri Cemil Koç tarafından İstanbul’da tehdit edildi, alıkonuldu, şiddet gördü ve vahşice öldürüldü.
Biz biliyoruz ki bu yaşananlar kadın düşmanı politikaların bir sonucudur. Kadına yönelik şiddet ülkenin her yerine sinmiş durumda. Devlet kadınları korumamakla kalmayıp cezasızlık politikalarıyla şiddetin yayılmasında rol alıyor. ‘Eğer şikayetler dikkate alınsaydı Ayşe şu an hayatta olabilirdi.” Daha sonra söz alan Cumartesi Annesi Hanife Yıldız, “Ayşe hemşirelik okuyordu, son senesiydi. Seneye belki bir hastanede çalışacaktı ve sağlığımız için uğraşacaktı… Bu bir vahşettir. Bu katilliktir. Bu zalimliktir. Buna göz yumanlar da katille birlikte aynı suçu işlemiş olur” dedi. Ayşe Tokyaz’ın üniversiteden sınıf arkadaşları da eylemde yer aldı.
Kadın Cinayetlerine Karşı Feministler üyeleri de Beşiktaş meydanında Ayşe TOKYAZ için eylem yaptı. Kadınlar, Ayşe ve erkek şiddetine maruz kalmış bütün kadınlar için adalet istedi. Yürümek isteyen gruba polisler açılan pankart nedeniyle izin vermedi. Feministler, basın açıklamasını okuduktan sonra dağıldı. Basın açıklamasını feministler adına Rojda Aksoy okudu. Aksoy, “Biz Kadın Cinayetlerine Karşı Feministler olarak, Ayşe’nin yaşamına mal olan bu düzenin nasıl işlediğini biliyoruz. Failin içeriden tanıdığı bu düzen tarafından korunacağını bilerek hareket ettiğini de biliyoruz. Kardeşi Esra’nın bu cinayete engel olmak için verdiği mücadeleyi, ısrarını, isyanını tanıyoruz” ifadeleri kullanıldı. Kadınları öldürme gücünü erkeklerin patriyarkadan aldığına dikkat çeken Aksoy, “Önce kadınları boyunduruğu altına almaya, mülkü haline getirmeye çalışıyor, tehdit ediyor; emeğine, bedenine, hayatına çöküyor. Bu sırada erkek şiddetini hasıraltı eden, ‘kol kırılır yen içinde kalır’ diyen aile; kendi yaşamlarımıza dair karar verme, eşit bir yaşam sürme hakkımıza göz diken, ‘erkek döver de sever de’ diyen toplum; katilin duygularıyla ve cinayet saikleriyle empati kuran, katile kol kanat geren kolluk ve yargı; faillerin tarafını tutan, bir kravat takılmaya görsün şimşek hızıyla iyi hal indirimi veren erkek adalet ve İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkan devlet erkekleri koruyor” dedi. Polis tarafından dikkate alınmayan şikâyet ve keyfi yorumlanan 6284 hükümlerinin kadınların katledilmesiyle sonuçlandığını belirten Aksoy, “Bu şikayetleri aldığında işlem başlatmayanlar, şiddet failini cezalandırmak yerine kadınları azarlayanlar, kadına yönelik şiddeti yaşamın her bir alanında, evlerde, işyerlerinde, sokaklarda sıradanlaştıranlar, kadınlar erkekler tarafından öldürüldükten sonra katili gözaltına alıp ‘gereğini yaptık’ diyor. Ayşe’nin ölümüne giden yolun taşlarının sistematik erkek şiddetini görmezden gelen, patriyarkanın erkeklere sunduğu sonsuz egemenliği kabul eden düzende döşendiğini biliyoruz” şeklinde konuştu. Aksoy, “Ayşe’nin kardeşi Esra Tokyaz cinayetten önce defalarca Cemil Koç'tan şikayetçi oldu. Şikâyet üzerine işlem başlatması, koruyucu-önleyici tedbir uygulaması gereken polis; Esra’nın ihbarının üstünü örtmeye çalıştı. Bunlarla kalmayıp Esra'nın ifadesinin tamamını katille paylaştı. Ayşe'nin de öldürülmesine zemin oluşturan düzeni korudu” dedi.
Zeytinleri için nöbet tutan köylülerden açlık grevi kararı:
Türkiye'nin farklı bölgelerinden Ankara'ya gelen yurttaşlar, zeytinliklerin madencilik faaliyetine açılmasını öngören kanun teklifine karşı başlattıkları nöbetlerine iki haftadır Cemal Süreyya Parkı'nda devam ediyor. Köylüler, "seslerinin duyulmaması" üzerine açlık grevi kararı aldı.
TBMM Dikmen Kapısı önünde yapılan açıklamada konuşan Esra Işık şunları söyledi:
"14 gündür Cemal Süreyya Parkı'nda gece gündüz, sıcak soğuk demeden nöbetteyiz. Gidecek bir toprağımız, bir yurdumuz kalmayacak diye buradayız. Her şeyimizi feda ettik. Evde gebe ineğimizi, ailelerimizi, topraklarımızı bıraktık ama bizi ne gördünüz ne duydunuz. Şimdi Türkiye'nin dört bir yanından köylüler ve yurttaşlar olarak buradayız. Canımız yanıyor. Yıllardır sesleniyoruz, 'Hayatlarımızı madenlere peşkeş çekmeyin, talan etmeyin' ama duymuyorsunuz. Bugün Mecliste görüşeceğiniz maden yasası, bizim ölüm fermanımızdır. İzin vermeyeceğiz. Hayatlarımızı göz göre göre elimizden almanıza izin vermeyeceğiz. Herkes bilsin, bu yasa geçerse biz yok oluruz, üretim yok olur, toprak yok olur, yaşam yok olur. 80-90 yaşındaki ninelerimiz, dedelerimiz saatlerce yol yürüyerek geldiler. Defalarca Ankara yollarını aştık, Meclisin önünde sözümüzü söyledik ama yine duymadınız. Biz görünmez değiliz. Biz de insanız. Buradan tekrarlıyoruz. Son sözümüzü söyledik. Bu yasa geri çekilene kadar açlık grevindeyiz. Bizi göz göre göre öldürecekseniz kendiniz bilirsiniz. 'Biz bu topraklar için ölürüz de dönmeyiz' demiştik. 'Ölmek var, dönmek yok' demiştik. Dönmüyoruz. Dönmüyoruz, dönmüyoruz.” Köylü Ayişe Günay ise "Atatürk'ün Meclisinde, halkın Meclisinde siz bizim adımıza karar veremezsiniz" diyerek, şöyle konuştu:
"Biz bir yola girdik. Bu yasayı Meclisten asla geçirmeyeceğiz. Atatürk'ün Meclisi'nden, milletin efendisi olan köylünün Meclisinden bu yasayı asla ve asla geçirtmiyoruz, izin vermiyoruz. Bir adım geriye adım atmıyoruz. Bu saatten sonra, bu andan itibaren bu böyle biline. Yasayı geri çekin. Yasayı geri çekmezseniz bu saatten sonra biz yemiyoruz, içmiyoruz. Siz bizim adımıza toprağımıza el koyamazsınız. Öyle bir hakkınız yok. Yaşam hakkımızı elimizden alamazsınız."
Nejla Işık ise, " Ankara'nın sokaklarında 'Topraklarımız için, zeytinlik için, evlatlarımızın geleceği için, açlık grevine gireriz, ölürüz de bu yoldan dönmeyiz' dedik bir ay önce. Bir aydır haykırıyoruz. Ama o kulaklar bizi ne duydu ne de gördü. Bu saatten sonra, bunlar elimizden gittikten sonra biz zaten acımızdan öleceğiz. Üretecek toprağımız da gidecek. Zeytinimiz de gidecek elimizden. Siz bize diyorsunuz ki, 'Siz yaşamayın. Siz yerin dibine girin. Siz ölün çiftçiler.' Biz de diyoruz ki, 'Açlık grevine giriyoruz'".
Ne yazık ki bütün mücadeleye rağmen muhterisler duymadı köylünün çığlığını. Zeytin alanlarını maden talanına açacak olan yasayı muhalefetin geçirmemek için gösterdiği bütün çabaya rağmen mecliste kanunlaştırdılar.
Danimarka kadınlara 'zorunlu' askerliği genişletti: Kışlalar, kadınlara hazırlanıyor
Danimarka Parlamentosu’nun Haziran 2023’te kabul ettiği yasa uyarınca, ülkede 1 Temmuz 2025’ten sonra 18 yaşına giren tüm kadınlar, zorunlu askerlik değerlendirme sürecine katılmak zorunda olacak.
Bu uygulama, hâlihazırda erkekler için geçerli olan düzenlemeyle eşitlenmiş oldu.
Böylece, Danimarka, Avrupa’da kadınları da resmi olarak zorunlu askerî hizmete dahil eden sayılı ülkelerden biri hâline geliyor.
Şu ana kadar kadınlar sadece gönüllü olarak orduya katılabiliyordu. 2023 verilerine göre, Danimarka ordusuna katılan askerlerin yaklaşık %24’ünü kadınlar oluşturdu. Yeni yasa bu oranın daha da artmasını hedefliyor.
Kraliyet Muhafız Birliği’nde görev yapan kadın asker Katrine, Reuters’a verdiği demeçte şunları söyledi:
“Dünyada yaşananlar göz önüne alındığında daha fazla askere ihtiyaç var. Kadınların da erkeklerle eşit şekilde bu göreve katılması gerektiğini düşünüyorum.”
KADINLARA UYGUN KOŞULLAR İÇİN HAZIRLIK YAPILIYOR
Danimarka Silahlı Kuvvetleri, kadınların zorunlu askerlik hizmetine dâhil edilmesine yönelik hazırlıklara başladı.
Kışlalarda düzenlemeler yapılırken, kadın askerler için daha uygun teçhizat ve kıyafetlerin geliştirilmesi de planlanıyor.
Katrine, mevcut ekipmanların çoğunun erkek bedenine göre tasarlandığını belirterek, “Sırt çantaları ve üniformalar genellikle büyük, bu konuda iyileştirme gerekiyor” dedi.
GELECEK SAYIMIZDA YENİDEN BULUŞA BİLMEK DİLEĞİYLE UMUTLA KALIN.
19.07.2025
Merhabalar değerli umudun kadınları dostları. Yaz aylarının ortasında bizler yine rehavete kapılmadan çalışmaya devam ediyoruz. Açıkçası ülkemizdeki hak ihlalleri nefes almamıza da izin verecek gibi görünmüyor, ancak umudumuzu arttıran bir haber de var bu sayımızda. Cezaevi koşullarında bile kadınların yaşamına dokunma çabası gösteren hemcinsimizi görünce yeniden çoğaltıyoruz mücadele gücümüzü. Haydi öyleyse başlıklara göz atalım:
Erdoğan’ın memurlara sözde ‘müjdesi’: ‘Kadınlar çalışma hayatından koparılıyor’
Tutuklu İBB yöneticisi Pınar Türker'den doğum gününde Aylin Nazlıaka'ya mektup
KADINLARDAN CANİCE KATLEDİLEN AYŞE TOKYAZ İÇİN İKİ EYLEM
Zeytinleri için nöbet tutan köylülerden açlık grevi kararı:
Danimarka kadınlara 'zorunlu' askerliği genişletti: Kışlalar, kadınlara hazırlanıyor
Erdoğan’ın memurlara sözde ‘müjdesi’: ‘Kadınlar çalışma hayatından koparılıyor’
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘memurlara müjde’ olarak ifade ettiği yarı zamanlı çalışma uygulamasının yönetmeliği Resmî Gazetede yayımlandı. Yönetmelik, memurların çocukları ilk okula başlayana kadar yarı zamanlı olarak çalışabilmesi uygulamasını öngörüyor. Düzenleme ile memurlar, doğum ve babalık izninin bitimi ile talepte bulundukları takdirde haftada 3 gün ve günde 8 saatten fazla olmamak şartıyla yarı zamanlı çalışabilecek. Evlat edinenlere de aynı haklar tanındı.
Memurlar, bu süre zarfında maaşlarının ve ödemelerinin yarısını alabilecekler. Yüksek kademelerde veya yurt dışında görev yapanlar bu haktan yararlanamayacak. Kişinin yükselmesi durumundaysa yarı zamanlı çalışması durdurulacak.
Konuyla ilgili Cumhuriyet'e konuşan 29 Ekim Kadınları Derneği Başkanı Avukat Şenal Sarıhan, yönetmeliğe tepki gösterdi. "Yönetmelik bu haliyle kadınlara, ‘çocuk sahibi olmak istiyorsanız görevde yükselme hakkından vazgeçin’ diyor” diyen Sarıhan, “Bu, devletin, özünde kendisine ait olan çocuklara kreş ve yurt olanaklarını tüm yurttaşlara eşit bir biçimde sağlama görevlerini anne ve babaya, özünde ise sadece anneye aktarmasıdır” ifadelerini kullandı. Yönetmeliğin mevcut yapısı ile toplumsal cinsiyet rollerini değiştirmediğini ifade eden Sarıhan, “Yeni düzenleme, özünde kadın ve erkeğe ortak tanınmış ve bakım emeğinde bir eşitlik sağlanmış gibi görünse de pratikte kadını iş yaşamından ve eşit emeklilik haklarından yoksun edecek” diye konuştu. Yapılan düzenlemede dikkat çeken bir diğer nokta ise memurların yarı zamanlı çalışma talep etmesi durumunda mali/sosyal hakları ve derecece/kademe yükselmelerinin de yarı zamanlı şekilde hesaplanması oldu. Bunun ‘mezarda emeklilik’ anlamına geldiğini belirten Sarıhan, “Yönetmelik mevcut ekonomik koşullarda kadın için de erkek içinde bu düzenlemeden yararlanma olasılığını ortadan kaldırıyor” ifadelerini kullandı.
Tutuklu İBB yöneticisi Pınar Türker'den doğum gününde Aylin Nazlıaka'ya mektup
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yürütülen operasyon kapsamında tutuklanarak Düzce Ceza ve İnfaz Kurumu’na gönderilen Medya A.Ş Genel Müdürü F. Pınar Türker, doğum gününde CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka’ya anlamlı bir mektup gönderdi. Mektupta yazılanlar şöyle:
“13 Temmuz benim doğum günüm!
Şafak operasyonuyla gözaltına alınıp tutuklanmamızın üzerinden neredeyse dört ay geçti. Bu sürede pek çok özel günü sevdiklerimden, ailemden ve en önemlisi can parelerim iki kızımdan ayrı geçirdim. Doğum günümde de ayrı olacağız. Sağlık olsun, elbet gerçekler ortaya çıkacak ve hep söylediğim gibi alnım ak, başım dik özgürlüğüme kavuşacağım.
Bu dört ayda iki cezaevindeki farklı koğuşlarda 100’den fazla hükümlü/tutuklu kadınla tanıştım. Zaman zaman dertleştik; paylaşmak, anlatmak isteyenlerin hikayelerini dinledim, dinliyorum… Neredeyse tüm hikayelerin ortak paydası çocuk yaşta eğitimlerini bırakıp erkenden evlendirilmiş olmaları. Sonra geçim derdi, çocuk yaşta annelik, hayat mücadelesi, aile içi şiddet derken suça itilmiş, bulaşmışlar.
Nitekim Dünya Ekonomik Forumu 2025 Cinsiyet Uçurumu Raporu bu durumu doğrular niteliktedir. Raporun ana eksenlerinden bir tanesi eğitime erişim ile ilgilidir. Maalesef ülkemiz Avrupa ülkeleri arasında cinsiyet eşitliği konusunda en son sırada yer alıyor.
Aile yılı olarak ilan edilen bu yılda, kadınlarımızın aile kurmadan önce, kendi ayakları üzerinde durabilmeleri, bilinçli, sağlıklı nesiller yetiştirebilmeleri ve işgücüne katılarak ülkemizin refah seviyesinin yükselmesi için kız çocukların eğitime erişmelerinin önceliklendirildiği politikaların ivedilikle hayata geçirilmesini temenni ediyorum.
Bu nedenle, doğum günümde beni seven herkesten hediye yerine kız çocuklarının eğitimini destekleyen vakıf ve derneklere bağış yapmalarını rica ediyorum.
Özgür günlerde buluşmak üzere.
Doğum günüm kutlu olsun!”
Pınar TÜRKERİN mektubuna ilişkin yazılı açıklama yapan Nazlıaka, şu ifadeleri kullandı:
“Pınar’ın mektubu yüreğimize dokundu. Onun kaleminden çıkan her cümle, cezaevlerindeki kadınların yaşadığı yapısal adaletsizliklerin, eşitsizliğin ve ihmalin belgesi gibi… Bu mektup sadece bir kadının değil, binlerce kadının sessiz çığlığıdır.
Bugün doğum gününü cezaevinde geçiren bir anne, özgürlüğü kadar kız çocuklarının eğitimi için de çağrıda bulunuyorsa, bu çağrıya kulak vermek hepimizin insanlık borcudur.”
Nazlıaka ayrıca, CHP olarak kız çocuklarının eğitime erişimi için mücadele etmeye, kadına yönelik eşitsizliklerle her alanda hesaplaşmaya devam edeceklerini belirtti.
KADINLARDAN CANİCE KATLEDİLEN AYŞE TOKYAZ İÇİN İKİ EYLEM
İstanbul Eyüp sultanda geçtiğimiz günlerde üniversite öğrencisi Ayşe Tokyaz (22)’ın valizin içerisinde cansız bedeni bulundu
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Kadıköy'de bir protesto eylemi düzenledi. Tokyaz cinayetine tepki gösteren ve kadın cinayetlerinin sona ermesini isteyen kadınlar Ayvalıtaş Parkı’nda bir araya gelerek Süreyya Operası’na yürüdü. Polis eşliğinde gerçekleştirilen yürüyüşte kadınlar; “Asla yalnız yürümeyeceksin”, “Kadınlar ölürken polis neredeydi”, “Hak, hukuk, adalet”, “Ayşe’nin hesabı sorulacak”, “Kadın cinayetlerini durduracağız”, “Kadınlar yaşasın, 6284 uygulansın” sloganları attı. İlk basın açıklamasını, Genç Feministler adına Esra Dicle okudu. “Öldürülen kadınlar yalnızca birer sayı değil her biri bir hayatı temsil ediyor” ifadeleriyle sözlerine başlayan Dicle, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ayşe de henüz 22 yaşında eğitim için Hatay’dan İstanbul’a gelmiş bir kadındı. Daha önce de Ece Gülün şüpheli ölümünde sorgulanan ama delil yetersizliğinden dolayı serbest bırakılan eski polis amiri Cemil Koç tarafından İstanbul’da tehdit edildi, alıkonuldu, şiddet gördü ve vahşice öldürüldü.
Biz biliyoruz ki bu yaşananlar kadın düşmanı politikaların bir sonucudur. Kadına yönelik şiddet ülkenin her yerine sinmiş durumda. Devlet kadınları korumamakla kalmayıp cezasızlık politikalarıyla şiddetin yayılmasında rol alıyor. ‘Eğer şikayetler dikkate alınsaydı Ayşe şu an hayatta olabilirdi.” Daha sonra söz alan Cumartesi Annesi Hanife Yıldız, “Ayşe hemşirelik okuyordu, son senesiydi. Seneye belki bir hastanede çalışacaktı ve sağlığımız için uğraşacaktı… Bu bir vahşettir. Bu katilliktir. Bu zalimliktir. Buna göz yumanlar da katille birlikte aynı suçu işlemiş olur” dedi. Ayşe Tokyaz’ın üniversiteden sınıf arkadaşları da eylemde yer aldı.
Kadın Cinayetlerine Karşı Feministler üyeleri de Beşiktaş meydanında Ayşe TOKYAZ için eylem yaptı. Kadınlar, Ayşe ve erkek şiddetine maruz kalmış bütün kadınlar için adalet istedi. Yürümek isteyen gruba polisler açılan pankart nedeniyle izin vermedi. Feministler, basın açıklamasını okuduktan sonra dağıldı. Basın açıklamasını feministler adına Rojda Aksoy okudu. Aksoy, “Biz Kadın Cinayetlerine Karşı Feministler olarak, Ayşe’nin yaşamına mal olan bu düzenin nasıl işlediğini biliyoruz. Failin içeriden tanıdığı bu düzen tarafından korunacağını bilerek hareket ettiğini de biliyoruz. Kardeşi Esra’nın bu cinayete engel olmak için verdiği mücadeleyi, ısrarını, isyanını tanıyoruz” ifadeleri kullanıldı. Kadınları öldürme gücünü erkeklerin patriyarkadan aldığına dikkat çeken Aksoy, “Önce kadınları boyunduruğu altına almaya, mülkü haline getirmeye çalışıyor, tehdit ediyor; emeğine, bedenine, hayatına çöküyor. Bu sırada erkek şiddetini hasıraltı eden, ‘kol kırılır yen içinde kalır’ diyen aile; kendi yaşamlarımıza dair karar verme, eşit bir yaşam sürme hakkımıza göz diken, ‘erkek döver de sever de’ diyen toplum; katilin duygularıyla ve cinayet saikleriyle empati kuran, katile kol kanat geren kolluk ve yargı; faillerin tarafını tutan, bir kravat takılmaya görsün şimşek hızıyla iyi hal indirimi veren erkek adalet ve İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkan devlet erkekleri koruyor” dedi. Polis tarafından dikkate alınmayan şikâyet ve keyfi yorumlanan 6284 hükümlerinin kadınların katledilmesiyle sonuçlandığını belirten Aksoy, “Bu şikayetleri aldığında işlem başlatmayanlar, şiddet failini cezalandırmak yerine kadınları azarlayanlar, kadına yönelik şiddeti yaşamın her bir alanında, evlerde, işyerlerinde, sokaklarda sıradanlaştıranlar, kadınlar erkekler tarafından öldürüldükten sonra katili gözaltına alıp ‘gereğini yaptık’ diyor. Ayşe’nin ölümüne giden yolun taşlarının sistematik erkek şiddetini görmezden gelen, patriyarkanın erkeklere sunduğu sonsuz egemenliği kabul eden düzende döşendiğini biliyoruz” şeklinde konuştu. Aksoy, “Ayşe’nin kardeşi Esra Tokyaz cinayetten önce defalarca Cemil Koç'tan şikayetçi oldu. Şikâyet üzerine işlem başlatması, koruyucu-önleyici tedbir uygulaması gereken polis; Esra’nın ihbarının üstünü örtmeye çalıştı. Bunlarla kalmayıp Esra'nın ifadesinin tamamını katille paylaştı. Ayşe'nin de öldürülmesine zemin oluşturan düzeni korudu” dedi.
Zeytinleri için nöbet tutan köylülerden açlık grevi kararı:
Türkiye'nin farklı bölgelerinden Ankara'ya gelen yurttaşlar, zeytinliklerin madencilik faaliyetine açılmasını öngören kanun teklifine karşı başlattıkları nöbetlerine iki haftadır Cemal Süreyya Parkı'nda devam ediyor. Köylüler, "seslerinin duyulmaması" üzerine açlık grevi kararı aldı.
TBMM Dikmen Kapısı önünde yapılan açıklamada konuşan Esra Işık şunları söyledi:
"14 gündür Cemal Süreyya Parkı'nda gece gündüz, sıcak soğuk demeden nöbetteyiz. Gidecek bir toprağımız, bir yurdumuz kalmayacak diye buradayız. Her şeyimizi feda ettik. Evde gebe ineğimizi, ailelerimizi, topraklarımızı bıraktık ama bizi ne gördünüz ne duydunuz. Şimdi Türkiye'nin dört bir yanından köylüler ve yurttaşlar olarak buradayız. Canımız yanıyor. Yıllardır sesleniyoruz, 'Hayatlarımızı madenlere peşkeş çekmeyin, talan etmeyin' ama duymuyorsunuz. Bugün Mecliste görüşeceğiniz maden yasası, bizim ölüm fermanımızdır. İzin vermeyeceğiz. Hayatlarımızı göz göre göre elimizden almanıza izin vermeyeceğiz. Herkes bilsin, bu yasa geçerse biz yok oluruz, üretim yok olur, toprak yok olur, yaşam yok olur. 80-90 yaşındaki ninelerimiz, dedelerimiz saatlerce yol yürüyerek geldiler. Defalarca Ankara yollarını aştık, Meclisin önünde sözümüzü söyledik ama yine duymadınız. Biz görünmez değiliz. Biz de insanız. Buradan tekrarlıyoruz. Son sözümüzü söyledik. Bu yasa geri çekilene kadar açlık grevindeyiz. Bizi göz göre göre öldürecekseniz kendiniz bilirsiniz. 'Biz bu topraklar için ölürüz de dönmeyiz' demiştik. 'Ölmek var, dönmek yok' demiştik. Dönmüyoruz. Dönmüyoruz, dönmüyoruz.” Köylü Ayişe Günay ise "Atatürk'ün Meclisinde, halkın Meclisinde siz bizim adımıza karar veremezsiniz" diyerek, şöyle konuştu:
"Biz bir yola girdik. Bu yasayı Meclisten asla geçirmeyeceğiz. Atatürk'ün Meclisi'nden, milletin efendisi olan köylünün Meclisinden bu yasayı asla ve asla geçirtmiyoruz, izin vermiyoruz. Bir adım geriye adım atmıyoruz. Bu saatten sonra, bu andan itibaren bu böyle biline. Yasayı geri çekin. Yasayı geri çekmezseniz bu saatten sonra biz yemiyoruz, içmiyoruz. Siz bizim adımıza toprağımıza el koyamazsınız. Öyle bir hakkınız yok. Yaşam hakkımızı elimizden alamazsınız."
Nejla Işık ise, " Ankara'nın sokaklarında 'Topraklarımız için, zeytinlik için, evlatlarımızın geleceği için, açlık grevine gireriz, ölürüz de bu yoldan dönmeyiz' dedik bir ay önce. Bir aydır haykırıyoruz. Ama o kulaklar bizi ne duydu ne de gördü. Bu saatten sonra, bunlar elimizden gittikten sonra biz zaten acımızdan öleceğiz. Üretecek toprağımız da gidecek. Zeytinimiz de gidecek elimizden. Siz bize diyorsunuz ki, 'Siz yaşamayın. Siz yerin dibine girin. Siz ölün çiftçiler.' Biz de diyoruz ki, 'Açlık grevine giriyoruz'".
Ne yazık ki bütün mücadeleye rağmen muhterisler duymadı köylünün çığlığını. Zeytin alanlarını maden talanına açacak olan yasayı muhalefetin geçirmemek için gösterdiği bütün çabaya rağmen mecliste kanunlaştırdılar.
Danimarka kadınlara 'zorunlu' askerliği genişletti: Kışlalar, kadınlara hazırlanıyor
Danimarka Parlamentosu’nun Haziran 2023’te kabul ettiği yasa uyarınca, ülkede 1 Temmuz 2025’ten sonra 18 yaşına giren tüm kadınlar, zorunlu askerlik değerlendirme sürecine katılmak zorunda olacak.
Bu uygulama, hâlihazırda erkekler için geçerli olan düzenlemeyle eşitlenmiş oldu.
Böylece, Danimarka, Avrupa’da kadınları da resmi olarak zorunlu askerî hizmete dahil eden sayılı ülkelerden biri hâline geliyor.
Şu ana kadar kadınlar sadece gönüllü olarak orduya katılabiliyordu. 2023 verilerine göre, Danimarka ordusuna katılan askerlerin yaklaşık %24’ünü kadınlar oluşturdu. Yeni yasa bu oranın daha da artmasını hedefliyor.
Kraliyet Muhafız Birliği’nde görev yapan kadın asker Katrine, Reuters’a verdiği demeçte şunları söyledi:
“Dünyada yaşananlar göz önüne alındığında daha fazla askere ihtiyaç var. Kadınların da erkeklerle eşit şekilde bu göreve katılması gerektiğini düşünüyorum.”
KADINLARA UYGUN KOŞULLAR İÇİN HAZIRLIK YAPILIYOR
Danimarka Silahlı Kuvvetleri, kadınların zorunlu askerlik hizmetine dâhil edilmesine yönelik hazırlıklara başladı.
Kışlalarda düzenlemeler yapılırken, kadın askerler için daha uygun teçhizat ve kıyafetlerin geliştirilmesi de planlanıyor.
Katrine, mevcut ekipmanların çoğunun erkek bedenine göre tasarlandığını belirterek, “Sırt çantaları ve üniformalar genellikle büyük, bu konuda iyileştirme gerekiyor” dedi.
GELECEK SAYIMIZDA YENİDEN BULUŞA BİLMEK DİLEĞİYLE UMUTLA KALIN.
19.07.2025
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.