selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
Yazan: Selvet Bayraktar Tokat

Hindistan yapımı “Hıçkırık” filmini sesli betimlemeli izledim. Ötekileştirmeye karşı verilen mücadelenin çok önemli bir örneğiydi. Beni fazlasıyla düşündürdü ve etkiledi. 2 üniversite bitirmiş gerekli donanımlara sahip bir öğretmen neden işe alınmaz sizce?

‘ça,ça!’ veya ‘va,va!’ sesleri yüzünden olabilir mi? Tabi ki hayır. Farklılığa duyulmayan saygı, yapılan ötekileştirmenin örneği bu.

Belki bu toplumsal ayrımcılığa ve önyargılara maruz kalmayanlara göre bu ayrıştırma çok önemli olmaya bilir. Ya bu dışlanmalarla yaşamın her alanında zaman zaman karşı karşıya gelmek zorunda kalan insanlar ne hissediyordur?

Filmde başkarakter yani Naina, Tourette sendromu olan ve öğretmenliğe hayatını adamış kutup yıldızımız.

Bu kez de Naina’nın gözünden bakıyoruz farklılıklara ve buna verilen toplamsal reflekslere.

Naima beş yıldır öğretmenlik yapma başvurularına sürekli ret cevabı alır. Öğrenciliği de oldukça zor geçmiştir zaten. Mezun olana kadar tam 12 okul değiştirmiş. Tourette sendromu ve bu sendromun neden olduğu tikler, hıçkırıklar sürekli kendisinin dışlanma sebebi olmuş. Bu süreçte babası pes etmiş ve onları terk etmiş. Kızının durumunu kabullenememiş ve ondan utanmış.

Okulu bitirdikten sonra çok iş teklifi almış, çok daha yüksek maaşlar önerildiği halde kabul etmemiş. Çünkü Naina’nın tek bir hayali varmış. O da öğretmen olmak. Uzun arayışlardan sonra tam 18. iş görüşmesinde deneme amaçlı işe kabul edilmiş. Naina’nın öğrencilik sürecinin büyük bir bölümünü tek bir okulda geçirmesine destek olan ve onun bu kutsal mesleği seçmesine ilham veren de eski bir öğretmenidir aslında.

O artık okuduğu eski okulunda yani St. Notnes High School da yönünü kaybetmiş 14 genç için pusula olmaya gidiyordu. Bu sefer işe alınmayı başarmıştı.

7 ayda 8 öğretmen değiştiren 9F sınıfında toplam 14 öğrenci vardı. Bu 14 öğrencinin her birinde de TOURETTE sendromunun farklı şekilleri vardı. Acaba bu sendrom zaman zaman hepimizde var mıydı? Çoğunluğun dışında kaldığımız anları düşününce böyle bir sorgulama yaptım. Bu öğrencilerin de hayatlarında gerek öğretmenlerin muamelelerinden gerek ailelerinin olumsuz durumlarından dolayı karşılarına hep engeller çıktı ya da bu durumları kullanarak onlar kafalarında hep bir bahane oluşturdular, Yaşamın zorluklarını göğüslerken…

Sınıfta yer alan 14 öğrenci sanki problem çıkarmak için yaşıyordu. Okulda sigara içiyorlar, alkol alıyorlar, öğretmen bize ne kadar dayanır diye iddialara giriyorlardı. Onu yıldırıp okuldan göndermek için yoğun bir çaba içindeydiler.

Bu okul aslında özel bir okuldu. Okulun arsası belediyeye ait olduğundan ve belediye bu araziyi kullanımına almak istediğinden dolayı bir anlaşma yaptı okul yöneticileri belediyeyle. Belediyenin okulundaki 14 öğrenciyi o okula alacaklardı ve arsa özel okula verilecekti. 9F sınıfı o nedenle bu okuldaydı. Önce özel okuldaki öğrencilere uyum sağlamak için çok çaba sarf etmişlerdi. Ne okulun müdürü, ne öğretmenleri, ne öğrencileri onları kabullendi. Sürekli önyargılı davrandılar ve onları dışladılar. Bunun üzerine 9F sınıfının bütün öğrencileri isyan etti. Hepsi yoldan çıktı. Bir sene içinde yedi öğretmen gelip gitmişti. Naina bu sınıfın 8. öğretmeniydi. Çocuklar Naina’yı da kabullenmediler. Öğretmenlerinin Tourette sendromuyla dalga geçiyorlar, onu dikkate almıyorlardı. Pes etmedi Naina.

Bir gün kimya dersinde deneme yaparken öyle bir plan yaptılar ki sınıfta büyük bir patlama oldu. Müdür bütün öğrencileri odasına çağırdı. Hepsine disiplin cezası vermekte kararlıydı. Onları okuldan uzaklaştıracaktı. Naina devreye girdi. Ben onlara bir ders anlatıyordum bu nedenle bu ses çıktı dedi. Kimse buna inanmadı. Öğrenciler utançtan yerden başlarını kaldıramadı. Onları dışarıya çıkaran müdür Naina ile tekrar konuştu. Mesleğine âşık öğretmen müdürden dört ay süre istedi. Bitirme sınavları bittiğinde bu çocuklar başaramazsa ben de istifa ederim, öğrencileri de uzaklaştırırsınız dedi.

Tekrar sınıfa girdiğinde bir tebeşir aldı eline. Onunla sınıfta çok büyük bir hışırtı çıkardı. Sonra döndü öğrencilerine ve dedi ki “Siz işte sürekli böyle bir gürültü çıkarıyorsunuz, herkesi rahatsız ediyorsunuz, herkesin sizi boyun eğdirmeye çalıştığını düşünüyorsunuz. Öyle bir şey yok. Siz neyi kanıtlamaya çalışıyorsunuz çocuklar?” diye sordu. “Size tebeşirin tek farkını göstermek istiyorum” dedi. Tebeşirin bir ucunu kopardı. Tebeşir bir daha hiç ses çıkarmadı. “İşte bütün olay budur” diye devam etti Naina.

O günden sonra öğrenciler biraz daha sakinleşti. Öğretmen kendi öğretme metotlarını uygulamaya başladı. Dersleri bazen bahçede yapmaya, onlarla çok farklı öğretme metotlarıyla hem eylenerek hem de öğreterek devam etti eğitime. Aynı zamanda onların yüreklerine dokunarak yaklaşmaya çalıştı bu kenara itilmeye çalışılan çocuklara.

Bir gün Naina okul müdürüne “Ulusal bilim fuarında bizim sınıfımız da yer almak istiyor” dediğinde okul yöneticileri onunla dalga geçti. Hiçbir engel yoktu yasal olarak hakları vardı. Ancak o sınıftan bir öğrencinin finallerde yüz üzerinden 90 puan alması gerekiyordu. “Tabi aday olabilirsiniz zaten öğrencileriniz bu puanı alamaz” dedi müdür. Aynı zamanda öğretmenin öğretme metotlarını da eleştirmeye başladı. Aldırmadı Naina. Öğrencileri ile yoluna devam etti.

Okulda düzenli olarak veli toplantıları yapılıyordu. 9F sınıfındaki öğrencilerin velilerinden hiçbiri okula gelmedi. Bunun üzerine okul yöneticisi Naina ile dalga geçti. “Siz dersleri bahçede yapıyorsunuz ya, öğrencilerin velileri ile toplantıyı da onların evlerinde yaparsınız” dedi. “İlk defa aynı fikirdeyiz!” Diye cevap verdi genç kadın. Öğrencilerin yaşadığı mahalleye gitti. Hepsinin ailelerini tanıdı. Bazıları balık pazarında çalışıyor, bazı öğrencilerin anneleri çocuklarıyla birlikte pazarda satış yapıyor, bazı öğrenciler lastik onarım yerinde, bir öğrencisi de oto tamircisinde çalışıyordu. İnsanların evlerinde su yoktu. Bazıları dışarda uyuyordu. Uzun su kuyruklarında bekleyip evlerine su götürüyorlardı. Onları o kadar güzel hissetti ki. Bu defa öğrencilerini derslerden çok yaşama hazırlamaya karar verdi.

Bir gün defterlerinin arka sayfalarını en büyük korkularını yazmalarını istedi. Düşündü öğrenciler. Ne yazabilirlerdi? Yazdılar korkularını. Sadece iki öğrenci hiçbir şey yazmadı. Bu defterin son sayfasında yer alan korkularınız sizin hayat hikâyelerinizdir dedi. Şimdi bunları yırtalım uçak yapıp uçuralım önerisinde bulundu. Eskiden pusulanın olmadığı dönemlerde, denizcilere ve kaptanlara kutup yıldızı eşlik edermiş, Sizin de bir kutup yıldızınız olabilir dedi. Öğrenciler cesaretlendi.

Okul özel bir okul olduğundan, orada okuyan çocukların çoğu zengin aile çocuklarıydı. Fazlasıyla şımarıktılar. Bundan dolayı sınıflar arasında çatışmalar devam etti. Öğrencileri basketbol sahasına, spor salonuna götürerek ve orada çalıştırarak okulun bütün alanlarını onlara açtı. 9F sınıfındaki çocuklar orada da sıkıntılar yaşadı. Zengin çocukları onları her fırsat bulduğunda küçümsedi. Ön yargılı okul yöneticileri çatışmalarda yaşam mücadelesi veren o öğrencileri her zaman haksız buldu. Onlara hakaret etti. Naina her zaman onları savundu.

Yaşanan çatışmaların birinden sonra 9F sınıfının öğrencileri okuldan uzaklaştırıldı. Bitirme sınavına katılabilecekler ancak okula gelemeyeceklerdi. Naina hayal kırıklığına uğradı. Tikleri tetiklendi. Tourette sendromuyla ilgili sıkıntıları çoğaldı. Öğrencilerine kavgalara girdikleri için çok kırgın olduğunu belirtti. Artık bana ihtiyacınız yok kendiniz çalışın diyerek yanlarından ayrıldı. Öğrenciler peşinden gidip ondan özür dilediler. Daha sonraki günlerde bazen kayalıklarda, bazen iki katlı otobüsün tepesinde, bazen de tarlalarda çalıştılar derslerine öğretmenlerinin desteğiyle. Bitirme sınav günleri gelip çatmıştı. Bir gün lastik tamircisinde çalışan öğrencinin yanına geldi okul hizmetlisi. Sınavda çıkacak soruları vermek istedi. Öğrenci önce kabul etme taraftarı oldu. Diğer öğrenciler itiraz etti. “ Ama öğretmenimiz gidecek bu sınavda başarısız olursak” dedi soruları almak isteyen genç. Özellikle kız öğrenciler tepki gösterdi. Öyle ya onlar kopya çekerse öğretmenleri çok daha fazla üzülecekti. Hademenin getirdiği soruları kabul etmediler. Sınava girdiler ve sınıflarını geçmeyi başardılar. Daha sonra okul müdürü dışarıya soruların sızdırıldığını, 9F sınıfının cevaplarının doğru olduğunu, ancak cevap verirken uygulanan formüllerin yanlış olduğunu vurgulayarak sınıfı okuldan atmak istedi. Hizmetlinin itirafıyla müdür şok oldu. Siz öğrencileri okuldan atmak istiyordunuz. Ben de soruları onlara götürdüm, dedi. Onlar bu sorulara çalışmamışlar, kendileri çabalamışlar ve sınıflarını geçmişler. Ama ne fark eder soruların sızdığı anlaşıldı. Onları okuldan atabilirsiniz. Sonuçta biz o gecekondu çocuklarını buradan göndermeyi amaçlıyorduk ve bunu sağlamış oluyoruz, dedi.

Müdür hayal kırıklığına uğradı. Yanlış yapmıştı, tek çabası o öğrencileri okuldan atmaktı. Kendini buna şartlamıştı çünkü. Soruları o göndermemişti, ama onun gözüne girmek isteyen hademe kendine vazife çıkarmıştı işte. Utandı müdür. Adeta yerin dibine girdi. Bütün okulun önüne çağırdı 9F sınıfını. Onların huzurunda tarihi bir konuşma yaptı. Hepsini tek tek tebrik etti. Bütün önyargıları tuzla buz olmuştu. Sonra Naina’ya döndü ve sürekli kendisinin müdüre söylediği sözlerle seslendi; “Haklısınız gerçekten. Kötü öğrenci yoktur öğretemeyen emek veremeyen öğretmen ve yönetici vardır! dedi. Öğretmeni tebrik etti. Öğrencilere mahcubiyetini tekrar tekrar belirtti.

Okul yeniden ulusal bilim fuarına katıldı. 9F sınıfının kız öğrencilerinden biri okulun ve fuarın en başarılı öğrencisi seçildi. Okul müdürünün son cümleleri çarpıcıydı. 20 yıl öğretmenlik yaptım, çok zor bir meslek olduğunu biliyordum. Aslında en zor görev öğrencilikmiş, öğrenci yanlış yaptığında notu kırılıyor, öğretmen yanlış yaptığındaysa hiçbir şey olmuyor diye belirtti düşüncelerini. Özür diledi çocuklardan.

Yıllar önce Naina’yı, kardeşini ve annesini terk eden babası da gurur duydu kızıyla. Yıllarca onunla çatışmıştı. Onu kabullenememişti. O da kızından özür diledi. Sen çok daha zor bir şey başardın. Benim seninle ilgili başaramadıklarımı dedi.

Naina 25 yıl daha aynı okulda görev yapıp okul müdürü olarak emekli oldu. Naina 9 F sınıfının kutup yıldızı olmuştu. Onlara mücadele etmeyi, başarmayı, emeğin değerini göstere bilmişti. nice sınıf farklılıklarına rağmen en yüce değer emektir bunun önüne hiçbir olgu geçemez tezi de kanıtlanmış oldu. Ayrımcılığa uğrayan, dışlanan, ötekileştirilen insanlara umut aşılayan bu filmi fırsat bula bilen herkesin izlemesini öneriyorum.

Umuda ve desteğe gereksinimi olan herkesin kendi kutup yıldızını bulması dileğiyle yeni bir yazıda görüşmek üzere sevgiyle ve umutla kalın.

21 AĞUSTOS 2022

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.