aysegulcinilhan@gmail.com
Cemal Süreya bir ofis ortamında oturuyor. Kısa saçları ve bıyığı var. Üzerinde ceket ve gömlek bulunuyor. Masanın üzerinde birkaç kâğıt ve kalem var. Arka planda kitap rafları ve bir poster yer alıyor. Fotoğrafın sağ alt köşesinde el yazısıyla yazılmış bir not ve imza var. Notta "Daha güzel bir dünya için, barış içinde yaşamak dileğiyle" yazıyor ve altında "Ümit Yaşar" imzası bulunuyor.
YAZAN: Ayşe Gülçin İLHAN

Yahya Kemal Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüş halini sevmiş, bu hâli de sık sık dile getirmiş. Münir Nurettin, revaklı aziz İstanbul derken Sait Faik sokak sokak sevmiş Konstantinapol’ün en deniz halini. Neyzen Tevfik, Yahyâ Kemal, Orhan Veli ve niceleri. Türk Edebi yazınında hep âşık olunan şehir olmuş İstanbul…

Oysa Ankara. Ankara’m… Ankara’mız...

Elbette var Başkent’e atfedilmiş şiirler, şarkılar.

Kurşun gibi ağır bir havadan başlanıp gri ve soğuk bir bürokrasi şehri demek kimi zaman adet olmuş. 80’li yıllarda karbonmonoksit akşamlardan dem vurulmuş sanki aynı tarihlerde memleketin diğer yerleri tozpembeymiş gibi. Eski taşra yeni memur kenti denivermiş koskoca Cumhuriyetin tarihini bilmezcesine. Ve kolayca kızlarına da vefasız denmiş kimi şarkılarda. “Her gören ağlamış, kalbini bağlamış Ankara kızlarına .” Kimse bilmemiş Ankara kızlarının cefakâr halini.

1950’lerde Cebeci’de, Siyasal Bilgiler Fakültesinden Kızılay’a doğru bir elinde kitapları diğer elinden hiç düşürmediği yenibahar cigarasıyla genç bir Mali Şube öğrencisi yol almaktadır. Tığ gibi genç adam Ankara’yla o ilk tanışıklığını şöyle anlatır yıllar sonra:

“1950 yılında Haydar Paşa Lisesi’ni bitirince Mülkiye’ye mi girsem Siyasal’a mı diye çok düşündüm. Ankara’ya gelip ikisinin de aynı okul olduğunu görünce çok şaşırdım.” (1950-1954) der geleceğin aşk şairi Cemal Süreya.

Ankara’ya ilk gelişinde henüz 18 yaşındadır genç şair. Yüksel caddesindeki Mülkiyeliler Birliği uğrak yerlerinin başındadır. Siyasî fikirlerini konuşmakta çekingen tavır sergilediği o yıllarda şiirinde ana tema kadın ve aşktır. Tarihi tavukçu Lokantası dönemin edebi kişilikleriyle buluşup sohbet ettiği yine bir Kızılay klasiğidir şairin o dönemde. Kelimeler aşka dönüşürken onun dilinde sadece şiir mi olmuştur ya da şiir mi kalmıştır? yaşamıştır aşkı, acı çekmiş belki de unutmuştur ve şu dizeler dökülmüştür yeni tanıştığı Ankara’ya:

Bende tarçın sende ıhlamur kokusu

Yürürüz Başkent’in sokaklarında.

Keşke yalnız bunun için

Sevseydim seni.

Süreyya’nın deyimiyle; Ankara onun için “İyi kalpli bir üvey anadır.”

Sert ve otoriter yüzüne rağmen merhametle sahiplenmeyi bilmiştir Ankara genç şairi her zaman.

1959–1960 yılları arasında Ankara’da yedek subay olarak askerliğini yapar . Aynı yıllarda bir şiir kitabı ve iki şiir antolojisi yayımlamış olmakla birlikte en önemli başarısı olan Edebiyat Dergisi Papirüs’ün (1966 -1970) temelleri Ankara’da atılmıştır.

İkinci yeni hareketinin önde gelen şairi Süreya ilk şiiri “Şarkısı Beyaz “ı Ocak 1953’te Mülkiye dergisinde yayınlanır. 1966’da yayınlanan “Mülkiyeli Şairler ve 100 aşk şiiri “adlı antolojiler de yine Ankara’da yayınlanır.

1971–1982 yılları arasında Ankara’da çeşitli Devlet Birimlerinde görev yapar. TRT ve Kültür Bakanlığı bunlardan ikisidir.

Cemal Süreya, 1950–1980 yılları arasında bir nevî Ankara’lıdır. O Ankara’yı sever ve bunu şöyle dile getirir:

Şair arkadaş;

Bir derdin mi var?

Bir şeyler çıkarmak mı istiyorsun derdinden?

Ankara’ya gelmelisin.

Ankara’nın sert rüzgârı, bu şehre bir çift gümüşî kol düğmesi olan aşkın şairini kucaklamış bir dönem. Zamanın önem verdiği, özümsediği bir şairi sevmiş Ankara. Tıpkı baba gibi, tıpkı babaya atfedilmiş unutulmaz yâr gibi.

Bir kalem işte bu günlerde, Eylül’ün sonbaharı getirdiği kaldırımların mısra okuduğu eskiden kalma o günlerde, Kızılay’dan Bakanlık’a oradan Tunalı Hilmi’ye her yürüdüğünde Süreya’nın tarçın ve ıhlamur kokusunu tâ göğsünde hissederken keşke der keşke yalnız bunun için sevseydin beni

Gümüş başlı Ankara’sını yeniden sever.

Usta Şairin ilk şiir kitabının en güzel şiirlerinden birini üstüne alınmayı da pek sever ara sıra:

GÜL

Gülün tam ortasında ağlıyorum

Her akşam sokak ortasında öldükçe

Önümü arkamı bilmiyorum

Azaldığını duyup duyup karanlıkta

Beni ayakta tutan gözlerinin

Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum

Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz

Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum

İstasyonda tiren oluyor biraz

Ben bazan istasyonu bulamayan bir adamım

Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum

Her nasılsa sokağa düşmüş

Kolumu kanadımı kırıyorum

Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı

Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene...

Ankara’m...

Gümüşî bir iklimde her akşam sokak ortasında ölünürken habersizdir sokak lambaları.

Bir yanım Cemal Süreya

Bir yanım seymen yine.

ANKARA 2018

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.