SÖYLEŞİYİ YAPAN: Sultan ÇAMUR KARATAŞ
Sultan: Sevgili umudun kadınları dinleyicileri bugün Gökçen kırım hanla birlikteyiz. Otizm Hakları Derneği başkanı hoş geldiniz Gökçen Hanım.
Gökçen: Merhaba hoş buldum.
Sultan: Öncelikle kendinizi tanıtmanızı rica ediyorum. Daha sonra da derneğinizin ne zaman kurulduğu, ne tür çalışmalar yapıldığı gibi bilgileri duymak istiyorum.
Gökçen: Ben Gökçen Kırımhan, mühendisim. Emekli oldum. 19 yaşında otizmli bir oğlum var. 2021 yılında dünya otizm farkındalık gününde yani 2 nisanda otizm hakları derneğini kurduk. O günden beri de otizmli bireyler ve aileleri için hak temelli çalışmalar gerçekleştiriyoruz.
Sultan: Harika, derneğiniz hak temelli çalışmalar için kuruldu. Sadece otizmlileri mi kapsıyor? Daha genel engelli haklarıyla da çalışıyor musunuz?
Gökçen: Sadece otizmli bireyler ve ailelerine yönelik çalışmalar gerçekleştiriyoruz Tüzüğümüz gereği.
Sultan: Sizin üyeleriniz ve yönetim kurulunuz tamamen otizmli çocuğu olan bireylerden mi oluşuyor?
Gökçen: Yok tamamen otizmli çocuğu olan ailelerden değil. Ağırlıklı olarak aileler, yanı sıra otizmli bireylerin haklarına gönül vermiş hukukçulardan ve diğer gönüllülerden de oluşuyor.
Sultan: Anladım, ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Şimdiye kadar ne tür çalışmalar yaptınız?
Gökçen: Biz otizmli bireylere yönelik eğitim, sağlık, bakım ve istihdam alanlarında hak savunuculuğu yapıyoruz. Ama ağırlıklı olarak çalışmalarımız otizmli bireylerin tanı konduğu günden hayatları sona erinceye kadar ki olan süreçlerde bireysel ihtiyaçlarına uygun yoğun ve nitelikli eğitim almalarını sağlamaya yönelik.
Sultan: Eğitim öncesi için yani ilkokul ve anaokulu öncesi için herhangi bir çalışma yaptınız mı? Bebeklik dönemi için?
Gökçen: Şöyle, Otizmli Bireylerde esenliğin sağlanabilmesi için tıp otoritelerinin önerdiği ilk şey tanı konulmasının hemen ardından eğitime başlanması. Bu tanının konması bazen 3 yaş ya da artık daha da öncesine tekabül ede bildiği için okul öncesi dönemden önce de olması gerekiyor. Bununla ilgili hak temelli çalışmalarımız şu çerçevede oldu. Türkiye'de otizmli tanı almış çocuklara ilerleyen yaşlarda da devlet tarafından verilen eğitim desteği ayda
maksimum 12 saat. 8 bireysel artı 4 grup eğitimi şeklinde oluyor. Kaldı ki bütün otizmli bireyler grup eğitiminden de yararlandırılamaya biliyorlar. Bunun muadili olan İngiltere'deki uygulamalara baktığımızda haftada 40 saat olduğunu görüyoruz. Arada çok ciddi bir uçurum var. Elbette bununla ilgili olarak da hak temelli çalışmalarımız oldu, raporlamalar yaptık. Raporlamalarımızı Millî Eğitim Bakanlığına, cumhurbaşkanlığı eğitim politikaları kuruluna sunarak ayda 12 saatlik eğitimle otizmli bireylerin esenliğe kavuşmasının sağlanmasının mümkün olmadığını izah etmeye çalıştık.
Sultan: Geri bildirim ne oldu?
Gökçen: Bir geri bildirim almadık, bir raporlama olduğu için. Geri bildirimin özellikle otizm eylem planına yansımasını bekledik. Çünkü otizm eylem planı multidisipliner bir plan ama orada da bu sürenin arttırıldığına dair herhangi bir şey yok. İkinci otizm eylem planı 2023 yılında hazırlandı. 2030 yılına kadar olan süreyi kapsıyor. Bu sürenin arttırılmasına dair herhangi bir iyileştirme maalesef yapılamadı ancak otizmli bireylerin eğitimleriyle ilgili sorun sadece özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri aracılığıyla sağlanan destek eğitimiyle ilgili değil. Otizmli bireylerin eğitimde yaşanan sorunların en başında okullara istenmemeleri, okullara alınsalar dahi mevzuata uygun eğitim almamaları ve ayrımcılığa maruz kalmaları. Örneğin bunu bir istatistiki veriyle somutlaştırmak isterim. Türkiye'de otizmli olup tam zamanlı kaynaştırma yoluyla liseden mezun olabilmiş öğrenci sayısı yüzlerde.
Sultan: Sadece yüz?
Gökçen: evet en son yanlış hatırlamıyorsam 131’di. Teyit etmem lazım ama 200 değildi. Bu da kademeler arası geçişte otizmli bireylerin normal gelişim gösteren akranlarıyla eğitim haklarının ne kadar mümkün olamadığını, ailelerin artık bir şekilde yıldırılıp çocuklarını ya ayrıştırma okullarına gönderdiklerini ya da eğitim sisteminin dışına çıkardıklarının elimizdeki en objektif verisiydi.
Sultan: Evet, peki biliyor muyuz? Kaç otizmli çocuğumuz Kaynaştırma eğitiminin içinde?
Gökçen: Böyle bir ayrıştırılmış veri yok elimizde. Yani daha doğrusu ülkede engellilerin sayısına dair güncel bir veri yok. En son nüfus sayımındaki verilerden yola çıkılarak engelli sayısına dair sadece öngörülerde bulunuluyor. Şu anda Türkiye'de kaç tane otizmli çocuk var? Bunlardan kaç tanesi tam zamanlı kaynaştırma yoluyla, kaç tanesi yarı zamanlı kaynaştırma yoluyla, kaç tanesi de ayrıştırma okullarında okuyor diye halka açık Veri yok. Ben az önce söylediğim veriyi size Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çalışma komisyonunun raporundan edindiğim bir bilgi olarak paylaşıyorum. Maalesef veri yok. Ben yönetim sistemleri alanında uzman bir mühendisim. Verinin Olmadığı bir sistemi yönetemezsiniz ve biz de bu yönetilememenin sonuçlarını yaşıyoruz, Aileler olarak özellikle eğitim alanında.
Sultan: Pek çok konuda veri eksikliğimiz var. Bu tutulmuyor mu? Paylaşılmak istenmiyor mu? Sizin fikriniz ne?
Gökçen: Dünyada 3 tane yalan olduğu söylenir. Büyük yalanlar, küçük yalanlar ve istatistik. Eğer objektif ve tarafsız bir şekilde tutulmuyorsa tutulmama ihtimali de var. Tutulsa dahi tepki görmemek için halkla paylaşılmaması ihtimali de söz konusu. Bu konuda kesin bir şey söylemem mümkün değil size.
Sultan: Anladım. Peki başka ne tür sorunlar yaşandı? Bu kaynaştırma eğitiminde. Sizin başınıza gelenler oldu muhakkak.
Gökçen: Evet hem kendi başıma gelenler hem de derneğe başvuran ailelerin sorunlarından yola çıkarak şunu söyleyebilirim. Yani otizmli bir öğrenci normal gelişim gösteren akranlarıyla birlikte eğitim alabilecek düzeyde ise o öğrenci tam zamanlı kaynaştırma dediğimiz yöntemle Normal gelişim gösteren akranlarıyla aynı sınıfta. ama kendisine özgü, kendi bireysel ihtiyaçlarına özgü bireyselleştirmiş eğitim programlarıyla eğitimine devam edebilir. Bizim sistemde gördüğümüz en önemli eksiklik öğretmenlerin mesleki yeterliliklerinin bu bireyselleştirmiş eğitim programı süreçlerini yürütmekte ki yetersizlikleri oldu. Tabii ki Tam zamanlı kaynaştırma yoluyla eğitim alan öğrencilere tanınmış bir okul içi destek eğitim mekanizması var. Özel eğitim hizmetleri yönetmeliğine göre haftalık ders programı saatinin yüzde kırkı kadar destek eğitimi almak durumundalar. Örneğin öğrencinin matematik düzeyinde ki hazır bulunuşluk düzeyi daha önceki kademelerde kalmışsa mevcut müfredatı takip edebilecek yeterlilikte değilse, Eğitim hizmetleri yönetmeliği derki bu öğrenciyi sınıfta tutma çünkü o henüz o konuları öğrenebilecek düzeyde değil. Zaten O yüzden bu öğrenci o okula tam zamanlı kaynaştırma yoluyla yerleştirilip web alınması isteniyor. Bu öğrenciyi sınıfta tutma, onu okuldaki destek eğitim odasına götür Matematik dersinde. Bir matematik öğretmeni ya da özel eğitim öğretmeni ona kendi ihtiyaçlarına uygun olarak eğitim versin. Ama biz tam zamanlı kaynaştırma yoluyla eğitim alan öğrencilerin bu haktan yararlandırılmadıklarını gördük. Bunların sonucunda ne Oluyor? Otizmli öğrenciler eğer okula kabul edilmişlerse ki en önemli sorun orası. Sadece sınıfta oturma hakkına sahip oluyorlar. Eğitim öğretimleriyle ilgili okul üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiyor. Bu sorumluluğu yerine getirmek eğer çocuğunun eğitimini sürdürme kararlılığı içinde olan bir aileyse, maddi ve manevi olarak tamamen ailenin üstüne yükleniyor. Bu şekilde özetleyebilirim. Özel eğitim sınıflarından bahsedeyim, yarı zamanlı kaynaştırma modeli, özel eğitim sınıfları, okulların en insan onuruna yakışmayan yerlerine yapılıyor. Örneğin depolama alanlarına. İçinde kanalizasyon geçen özel eğitim sınıflarına şahit olduk. Öğretim materyalleri yok ve en önemli sorunlardan biri de bu sınıflara öğretmen olarak atanan kişilerin Bırakın alanla ilgisinin olması, öğretmenlik mesleğine dahil sahip değiller. Örneğin, Ziraat fakültesinin x bölümünden mezun
olmuş bir kişi bir sertifika programına katılarak, ki Millî Eğitim Bakanlığı bu sertifika programlarını düzenliyor. Ondan sonra o öğrencilerin karşısına öğretmen olarak çıkarılıyor. Burada aslında sorgulanması gereken en önemli şey Millî Eğitim Bakanlığının özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilere nitelikli eğitimi hangi şartlarda nasıl sunduğu? Mevcut yapıda bize bu anlamda gerekli cevapları veriyor Aslında. Bizim Millî Eğitim Bakanlığından beklentimiz şu. Mevzuatı uygulaması. Özel eğitim hizmetleri yönetmeliği 24 yaşında. Mevzuat uygulanmıyor. Öğretmenler yeterince desteklenmiyorlar. Yani artık her öğretmenin sınıfında tam zamanlı kaynaştırma öğrencisi olabilir. Okul öncesi dönemde, ilkokulda da ortaokulda da lisede de sadece otizmli değil, her engel türünden öğrenci tam zamanlı kaynaştırma yoluyla eğitimle devam edip herhangi bir öğretmenin sınıfında öğrenci olabilir. Öğretmenlerin bu çocukların hakları, bu çocukların eğitimi ile ilgili usul ve esaslar hakkında yeterince bilgilendirilmeleri ve aynı zamanda Millî Eğitim Bakanlığının denetim mekanizmasını objektif ve tarafsız bir şekilde işleterek, gerçekten Bir okulda özel eğitim hizmetleri yönetmeliğine uygun olarak iş ve işlemler gerçekleştiriliyor mu? Kontrol etmesi, kontrol sonuçlarını da elde ettiği bulguları da Değerlendirip gereken idari tedbirleri alması gerekiyor. Bizim şahit olduğumuz durumlarda genellikle örtbas mekanizması tercih edildi. Yani şikayetle gidildiğinde, deliller dahi olduğunda inceleme ve soruşturmalarda o delillere yok muamelesi yapılarak, çocuğun üstün yararı ilkesi yok sayılarak sanki dün bu sistemden sorumlu o çocukmuş gibi Sorunu çözme yöntemi olarak tam zamanlı kaynaştırmadan alınıp Ayrıştırma okuluna gönderilmesi gibi yöntemlerle karşılaşıyoruz. Millî Eğitim Bakanlığından bizim beklediğimiz şey bu. Yani bakanlık olarak yazdığını yapması, yapılanların da mevzuata uygun olup olmadığını denetlemesi, izleme ve ölçme faaliyetlerini yerine getirip bunların etkin olup olmadıklarını kontrol edip, gerekirse sistemi yeniden tasarlayarak bunun sürdürülebilirliğini sağlaması.
Sultan: Bunun için Millî Eğitim Bakanlığına rapor yazdığınızı anlıyorum. Peki rapor yazma dışında herhangi bir toplantıya davet edilip, 100 yüze bunları konuşup onların çalışmalarına etki edebileceğiniz bir mekanizma var mı?
Gökçen: Biz davet edilmedik ama kendimiz randevu talep ederek gittik. Özel eğitim ve rehberlik Hizmetleri Genel müdürlüğündeki daire başkanlarıyla hem özel eğitim ve kaynaştırma daire başkanıyla hem rehberlik hizmetleri daire başkanıyla sorunlar ve çözüm önerileri hakkında görüşmelerimizi yaptık. Bunun çıktılarından biridir Kaynaştırma, bütünleştirme yoluyla ulusal eylem planı. Çok katkı sağladığımızı düşünüyoruz bu eylem planının oluşmasına. İlk yılı sona erdi. Bu eylem planının ilk yılı sona erdiği için şimdi dernek olarak dönüp Millî Eğitim Bakanlığına ilk yılın sonundaki kazanımlar neler? Yani birinci yılda hangi hedeflere ulaşılması amaçlanıyordu, nelere ulaşıldı? Ulaşılmayanların sebepleri nelerdir
diye aslında halka açık bir rapor düzenlemesini isteyeceğiz. Hesap verilebilirlik ilkesi çerçevesinde.
Sultan: Evet bu sizin zaten Devletten bir beklentiniz tabii ki.
Gökçen: Evet hem vatandaş olarak hem STK olarak aslında biz talep etmeden yapılması gereken bir şeyken biz özellikle talep etmeyi düşünüyoruz. Aynı şeyi ikinci otizm eylem planı içinde yapacağız. Çünkü ikinci otizm eylem planında eğitim başlığının yanı sıra otizmli bireylerin tanı, tedavi, bakım, istihdamıyla ilgili de durumlar var. Bu arada şunu söylemek isterim, yine edindiğimiz bilgilere göre ki burada veri madenciliği yapıyoruz. Adeta Türkiye'de istihdama dahil olabilmiş otizmli Sayısı sadece otuz. İrlanda örneğine baktığımızda. İrlanda'da bilişim sektöründe ağırlıklı olarak otistik bireyler çalışıyorlar. Çünkü sıfır hatayla kod yazdıkları için. Ama tabii ki tanının erken olması, erken çocukluk döneminde yoğun eğitim almaları onları bunu yapabilir hale getiriyor. O yüzden biz hak temelli savunuculuk çalışmalarımızı eğitimde tutuyoruz. Çünkü eğitim hem istihdamın hem de bakımın kolaylaştırıcısı. Eğer otistik birey ihtiyaçlarına uygun eğitim alamazsa her şeyden önce bir kere istihdama dahil olamıyor ve devlete olan bakım yükü artıyor.
Sultan: Anladım. Peki eğitim dışında yaşanan bazı sorunlar var, istihdam bunlardan biri. Bir de sosyal hayatla ilgili sorunlar var.
Gökçen: Sosyal hayatla ilgili olarak şunu söylemek isterim, otistik ailelerde boşanma oranı %85. Genellikle yük annelerin üzerinde ve anneler bu yükü tek başlarına taşımak zorunda kalıyorlar. Yani biz kendimiz buna yük olarak bakmıyoruz ama dışarıdan bakanların tanımladığı bu. Bu neye sebep oluyor? Annenin tamamen toplumsal hayattan izole olup çocuğuyla birlikte evlere hapsolmasına sebep oluyor. Kriterleri karşılayan aileler bakım aylığı alıyorlar ki o aylığın düzeyinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Onunla bir hanenin geçimini sağlamak ya da otistik bir bireyin kendine özgü ihtiyaçlarını karşılayabilmek mümkün değil. Anneler bu anlamda önemli. Babalar önemsiz demiyorum ama oransal olarak baktığımız zaman sorumluluğun büyük bir kısmı annelerde. Biz otistik çocuğu olan annelerin toplumsal hayata kazandırılmalarını, üretime, istihdama dahil edilmelerini ve devletin bu anlamda sosyal devlet sorumluluğunu yerine getirerek o bileğin ihtiyaçlarını karşılamasını ve anneyi de toplumsal hayata dahil etmesini istiyoruz. Çünkü annenin esenlik düzeyi ne kadar artarsa çocuğuna sağlayabileceği katkıda o oranda artıyor.
Sultan: Peki otizmli çocuğu olan bir anne iş hayatından çekiliyor. Çekilmezse ne tür sorunlar yaşanıyor?
Gökçen: Bunu kendimden örnek vererek anlatayım. Oğluma 27 aylıkken otizm tanısı konduğunda Türkiye'nin sektöründe lider kuruluşlarından birinde yöneticiydim. Ama Gidişatı görünce bu sorumluluğu başka birisine vermemin mümkün olmadığını gördüm. Bu benim
kendimle ilgili olabilir. Çocuğumun durumuyla alakalı olabilir. Ben işimden istifa edip, hatta şehrimi değiştirip Ankara'ya gelmek zorunda kaldım. Çocuğumun daha iyi bir sağlık ve eğitim hizmeti alabilmesi için. Tamamen Okul öncesi eğitim ve 12 yıllık zorunlu eğitim süresince her gün çocuğunla birlikte okulda bulundum. Tabii ki okulda kolaylaştırıcı kişi olarak sürekli onunla birlikteydim. İhtiyacı olduğu için sınıfta değil ama sınıf dışında destek olmak amacıyla teneffüslerde vesaire. Öyle aralarında görmek, ilacını zamanında almasını sağlamak amacıyla. Ben kendi özelimde işimi bırakmak zorunda kaldım. İşimi bırakmadan devam ettiğim süreyi hatırlıyorum. Çok zordu. işe gittiğim zaman aklım çocuğumdaydı. Evdeyken aklım işimdeydi. Çünkü çocuğumun bana ihtiyacı olduğunu düşünüyordum o yüzden. Burada şöyle bir durum var. Bir çocuk otizm tanısı aldığı zaman sosyal devlet devreye girip o aileye destek olmalı. Yani benim çocuğum otizmli dedikleri zaman benim otizm hakkında bildiğim tek şey yağmur adam filmiydi. Evet, sonrasını araştırdım, öğrendim. Yurt dışında eğitimler aldım vesaire ama devletin devreye girip otizm nedir? Aileyi bekleyen durumlar nelerdir anlatması ve o aileye psikolojik destek olması gerekiyor. Eğer devlet bu destekleri sağlarsa ailelerdeki bölüme ve parçalanma da o oranda azalacaktır. O yüzden çalışmaya devam etmeyi tercih edenler de var? Tercih etmeyip çocuğuyla ilgilenip çalışma şeklini part time modele dönüştüren ya da tamamen istihdamın dışında kalmayı tercih edenler de var. Hepsinin de kendine göre dezavantajları ve avantajları var. Birey özelinde çözüm üretilmesi gereken bir alan bu. Ama annelerin özellikle Her şeylerinden vazgeçip sadece otizmli çocuğun annesi vasfıyla hayata devam ediyor olmalarının da çok ciddi Sosyal ve psikolojik olumsuz etkileri olduğunu düşünüyorum.
Sultan: Peki bu alanda sosyal ve psikolojik destek için dernek içinde anneler olarak birbirimize yaptığınız bir destek sistemi var mı?
Gökçen: Bir araya gelip, sohbetlerimiz elbette oluyor. Deneyim paylaşımlarımız oluyor. Otistik bireylerin evet tanıları otistik olsa da Hepsinin etkilenme derecesi durumu birbirinden farklı olabiliyor. Yani bir çocuk için iyi olan bir yöntem, başkası için iyi olmayabiliyor. Bu deneyim paylaşımlarımızı yapıyoruz. Tabi ki bizi anlayan birinin olduğunu bilmek güzel. Bu anlamda engelli ve yaşlı Hizmetleri Genel müdürlüğünden de somut taleplerimiz oldu. Özellikle bu annelere yönelik tedbirlerin Alınmasına dair. Biliyorsunuz aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bünyesinde kadının statüsü Genel Müdürlüğü var. O genel müdürlükten bu anneleri de bu ülkenin kadınları olarak görüp onların da statülerini iyileştirici tedbirler almasına dair somut taleplerimiz var.
Sultan: Bu bir dilekçe eylemi oluyor, yazı raporlama oluyor.
Gökçen: Bunu görüşmelerimizde dile getirdik. Henüz bu konuyla ilgili bir raporlamamız olmadı ama derneğimizin bu yılki hedeflerinin arasında otizmli çocuğu olan annelerin sosyal statülerinin iyileştirilmesiyle ilgili çeşitli başvurularımız ve raporlamalarımız olacak. Biz
öncelikli olarak müzakere yoluyla Çözüm üretilmesini istiyoruz. Çünkü bazen doğrudan dilekçe vermek, karşı tarafta itici olabiliyor. Gerek birebir ziyaretlerimizde gerekse de toplantılarda bunları dile getirip kamu otoritelerinden çözüm üretmelerini bekliyoruz ama bu anlamda bir çözüm üretilmediğini gördüğümüz durumda o zaman dernek olarak Raporlama ve dilekçe verme hakkımızı ya da bilgi edinme hakkımızı kullanıp konu hakkında daha kapsamlı bilgi edinmeye çalışıp ardından da savunuculuk faaliyetlerimizi yürütebiliyoruz.
Sultan: Şimdi anladığım kadarıyla derneğiniz bir izleme çalışmasına girişiyor. Verdiğimiz raporlar, dilekçeler ve yaptığımız 100 yüze görüşmelerin sonucu ne oldu sorusunu sormak üzere.
Gökçen: Evet.
Sultan: Bundan sonrası için planınız ne?
Gökçen: yani bu yılki planlarımızda bundan önceki savunuculuk faaliyetlerimiz sonucunda kamu otoritelerinin ortaya koyduğu eylem planlarının gerçekleşme durumu var. Kendi dernek iç yapımıza yönelik birtakım faaliyetlerimiz olacak. Mesela Türkiye'de stratejik planı olan STK çok azdır. Biz bu yıl derneğimizin stratejik planını kesin olarak hazırlayacağız, ki Derneğimiz de sürdürülebilir olsun. Kişiler değişse dahi dernek kendi misyon ve vizyonu doğrultusunda çalışmalarını sürdürebilir hale gelsin. Eğitim, bakım ve tabii ki sağlık konusunda bu yıl bir takım hak temelli çalışmalarımız olacak. Özellikle acil servislerde otizmli bireylerin hastaneye yatışlarında çok ciddi sıkıntılar ve eksiklikler yaşanıyor. Bunların hepsi bu yılki gündemimizin içerisinde.
Sultan: Çok önemli bir iş yapıyorsunuz. Çok teşekkür ederim. Toplum adına çok çok kıymetli işler yapıyorsunuz. Umudun kadınları dinleyicileri için ne söylemek istersiniz kapatırken?
Gökçen: Öncelikli olarak ben teşekkür ediyorum. Umudumuzu kaybetmemeliyiz diyorum. Yani bir anda başkaca bir şey gelmedi aklıma ama umudumuzu kaybetmemeliyiz. Kararlı ve ısrarlı bir şekilde hem çocuklarımızın hem de kendi haklarımızın peşinde olmalıyız. Evet, zorluklar çıkacaktır. Hatta bazen bu zorluklar Hiç ummadığımız yerlerden ve kişilerden gelecektir ama gene de yılmadan, usanmadan daha iyi bir gelecek için hep birlikte çalışmalıyız.
Sultan: Çok teşekkür ediyorum.
Sevgili umudun kadınları dinleyicileri, bugün Otizm hakları derneğinden Gökçen Kırımhan'la birlikte olduk. Kendisine ve derneğinde çalışan bütün dayanışma içinde olan kadınlara çok teşekkür ediyorum. Hoşça kalın. Bir başka söyleşide görüşmek üzere.
Sultan: Sevgili umudun kadınları dinleyicileri bugün Gökçen kırım hanla birlikteyiz. Otizm Hakları Derneği başkanı hoş geldiniz Gökçen Hanım.
Gökçen: Merhaba hoş buldum.
Sultan: Öncelikle kendinizi tanıtmanızı rica ediyorum. Daha sonra da derneğinizin ne zaman kurulduğu, ne tür çalışmalar yapıldığı gibi bilgileri duymak istiyorum.
Gökçen: Ben Gökçen Kırımhan, mühendisim. Emekli oldum. 19 yaşında otizmli bir oğlum var. 2021 yılında dünya otizm farkındalık gününde yani 2 nisanda otizm hakları derneğini kurduk. O günden beri de otizmli bireyler ve aileleri için hak temelli çalışmalar gerçekleştiriyoruz.
Sultan: Harika, derneğiniz hak temelli çalışmalar için kuruldu. Sadece otizmlileri mi kapsıyor? Daha genel engelli haklarıyla da çalışıyor musunuz?
Gökçen: Sadece otizmli bireyler ve ailelerine yönelik çalışmalar gerçekleştiriyoruz Tüzüğümüz gereği.
Sultan: Sizin üyeleriniz ve yönetim kurulunuz tamamen otizmli çocuğu olan bireylerden mi oluşuyor?
Gökçen: Yok tamamen otizmli çocuğu olan ailelerden değil. Ağırlıklı olarak aileler, yanı sıra otizmli bireylerin haklarına gönül vermiş hukukçulardan ve diğer gönüllülerden de oluşuyor.
Sultan: Anladım, ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Şimdiye kadar ne tür çalışmalar yaptınız?
Gökçen: Biz otizmli bireylere yönelik eğitim, sağlık, bakım ve istihdam alanlarında hak savunuculuğu yapıyoruz. Ama ağırlıklı olarak çalışmalarımız otizmli bireylerin tanı konduğu günden hayatları sona erinceye kadar ki olan süreçlerde bireysel ihtiyaçlarına uygun yoğun ve nitelikli eğitim almalarını sağlamaya yönelik.
Sultan: Eğitim öncesi için yani ilkokul ve anaokulu öncesi için herhangi bir çalışma yaptınız mı? Bebeklik dönemi için?
Gökçen: Şöyle, Otizmli Bireylerde esenliğin sağlanabilmesi için tıp otoritelerinin önerdiği ilk şey tanı konulmasının hemen ardından eğitime başlanması. Bu tanının konması bazen 3 yaş ya da artık daha da öncesine tekabül ede bildiği için okul öncesi dönemden önce de olması gerekiyor. Bununla ilgili hak temelli çalışmalarımız şu çerçevede oldu. Türkiye'de otizmli tanı almış çocuklara ilerleyen yaşlarda da devlet tarafından verilen eğitim desteği ayda
maksimum 12 saat. 8 bireysel artı 4 grup eğitimi şeklinde oluyor. Kaldı ki bütün otizmli bireyler grup eğitiminden de yararlandırılamaya biliyorlar. Bunun muadili olan İngiltere'deki uygulamalara baktığımızda haftada 40 saat olduğunu görüyoruz. Arada çok ciddi bir uçurum var. Elbette bununla ilgili olarak da hak temelli çalışmalarımız oldu, raporlamalar yaptık. Raporlamalarımızı Millî Eğitim Bakanlığına, cumhurbaşkanlığı eğitim politikaları kuruluna sunarak ayda 12 saatlik eğitimle otizmli bireylerin esenliğe kavuşmasının sağlanmasının mümkün olmadığını izah etmeye çalıştık.
Sultan: Geri bildirim ne oldu?
Gökçen: Bir geri bildirim almadık, bir raporlama olduğu için. Geri bildirimin özellikle otizm eylem planına yansımasını bekledik. Çünkü otizm eylem planı multidisipliner bir plan ama orada da bu sürenin arttırıldığına dair herhangi bir şey yok. İkinci otizm eylem planı 2023 yılında hazırlandı. 2030 yılına kadar olan süreyi kapsıyor. Bu sürenin arttırılmasına dair herhangi bir iyileştirme maalesef yapılamadı ancak otizmli bireylerin eğitimleriyle ilgili sorun sadece özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri aracılığıyla sağlanan destek eğitimiyle ilgili değil. Otizmli bireylerin eğitimde yaşanan sorunların en başında okullara istenmemeleri, okullara alınsalar dahi mevzuata uygun eğitim almamaları ve ayrımcılığa maruz kalmaları. Örneğin bunu bir istatistiki veriyle somutlaştırmak isterim. Türkiye'de otizmli olup tam zamanlı kaynaştırma yoluyla liseden mezun olabilmiş öğrenci sayısı yüzlerde.
Sultan: Sadece yüz?
Gökçen: evet en son yanlış hatırlamıyorsam 131’di. Teyit etmem lazım ama 200 değildi. Bu da kademeler arası geçişte otizmli bireylerin normal gelişim gösteren akranlarıyla eğitim haklarının ne kadar mümkün olamadığını, ailelerin artık bir şekilde yıldırılıp çocuklarını ya ayrıştırma okullarına gönderdiklerini ya da eğitim sisteminin dışına çıkardıklarının elimizdeki en objektif verisiydi.
Sultan: Evet, peki biliyor muyuz? Kaç otizmli çocuğumuz Kaynaştırma eğitiminin içinde?
Gökçen: Böyle bir ayrıştırılmış veri yok elimizde. Yani daha doğrusu ülkede engellilerin sayısına dair güncel bir veri yok. En son nüfus sayımındaki verilerden yola çıkılarak engelli sayısına dair sadece öngörülerde bulunuluyor. Şu anda Türkiye'de kaç tane otizmli çocuk var? Bunlardan kaç tanesi tam zamanlı kaynaştırma yoluyla, kaç tanesi yarı zamanlı kaynaştırma yoluyla, kaç tanesi de ayrıştırma okullarında okuyor diye halka açık Veri yok. Ben az önce söylediğim veriyi size Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çalışma komisyonunun raporundan edindiğim bir bilgi olarak paylaşıyorum. Maalesef veri yok. Ben yönetim sistemleri alanında uzman bir mühendisim. Verinin Olmadığı bir sistemi yönetemezsiniz ve biz de bu yönetilememenin sonuçlarını yaşıyoruz, Aileler olarak özellikle eğitim alanında.
Sultan: Pek çok konuda veri eksikliğimiz var. Bu tutulmuyor mu? Paylaşılmak istenmiyor mu? Sizin fikriniz ne?
Gökçen: Dünyada 3 tane yalan olduğu söylenir. Büyük yalanlar, küçük yalanlar ve istatistik. Eğer objektif ve tarafsız bir şekilde tutulmuyorsa tutulmama ihtimali de var. Tutulsa dahi tepki görmemek için halkla paylaşılmaması ihtimali de söz konusu. Bu konuda kesin bir şey söylemem mümkün değil size.
Sultan: Anladım. Peki başka ne tür sorunlar yaşandı? Bu kaynaştırma eğitiminde. Sizin başınıza gelenler oldu muhakkak.
Gökçen: Evet hem kendi başıma gelenler hem de derneğe başvuran ailelerin sorunlarından yola çıkarak şunu söyleyebilirim. Yani otizmli bir öğrenci normal gelişim gösteren akranlarıyla birlikte eğitim alabilecek düzeyde ise o öğrenci tam zamanlı kaynaştırma dediğimiz yöntemle Normal gelişim gösteren akranlarıyla aynı sınıfta. ama kendisine özgü, kendi bireysel ihtiyaçlarına özgü bireyselleştirmiş eğitim programlarıyla eğitimine devam edebilir. Bizim sistemde gördüğümüz en önemli eksiklik öğretmenlerin mesleki yeterliliklerinin bu bireyselleştirmiş eğitim programı süreçlerini yürütmekte ki yetersizlikleri oldu. Tabii ki Tam zamanlı kaynaştırma yoluyla eğitim alan öğrencilere tanınmış bir okul içi destek eğitim mekanizması var. Özel eğitim hizmetleri yönetmeliğine göre haftalık ders programı saatinin yüzde kırkı kadar destek eğitimi almak durumundalar. Örneğin öğrencinin matematik düzeyinde ki hazır bulunuşluk düzeyi daha önceki kademelerde kalmışsa mevcut müfredatı takip edebilecek yeterlilikte değilse, Eğitim hizmetleri yönetmeliği derki bu öğrenciyi sınıfta tutma çünkü o henüz o konuları öğrenebilecek düzeyde değil. Zaten O yüzden bu öğrenci o okula tam zamanlı kaynaştırma yoluyla yerleştirilip web alınması isteniyor. Bu öğrenciyi sınıfta tutma, onu okuldaki destek eğitim odasına götür Matematik dersinde. Bir matematik öğretmeni ya da özel eğitim öğretmeni ona kendi ihtiyaçlarına uygun olarak eğitim versin. Ama biz tam zamanlı kaynaştırma yoluyla eğitim alan öğrencilerin bu haktan yararlandırılmadıklarını gördük. Bunların sonucunda ne Oluyor? Otizmli öğrenciler eğer okula kabul edilmişlerse ki en önemli sorun orası. Sadece sınıfta oturma hakkına sahip oluyorlar. Eğitim öğretimleriyle ilgili okul üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiyor. Bu sorumluluğu yerine getirmek eğer çocuğunun eğitimini sürdürme kararlılığı içinde olan bir aileyse, maddi ve manevi olarak tamamen ailenin üstüne yükleniyor. Bu şekilde özetleyebilirim. Özel eğitim sınıflarından bahsedeyim, yarı zamanlı kaynaştırma modeli, özel eğitim sınıfları, okulların en insan onuruna yakışmayan yerlerine yapılıyor. Örneğin depolama alanlarına. İçinde kanalizasyon geçen özel eğitim sınıflarına şahit olduk. Öğretim materyalleri yok ve en önemli sorunlardan biri de bu sınıflara öğretmen olarak atanan kişilerin Bırakın alanla ilgisinin olması, öğretmenlik mesleğine dahil sahip değiller. Örneğin, Ziraat fakültesinin x bölümünden mezun
olmuş bir kişi bir sertifika programına katılarak, ki Millî Eğitim Bakanlığı bu sertifika programlarını düzenliyor. Ondan sonra o öğrencilerin karşısına öğretmen olarak çıkarılıyor. Burada aslında sorgulanması gereken en önemli şey Millî Eğitim Bakanlığının özel eğitim ihtiyacı olan öğrencilere nitelikli eğitimi hangi şartlarda nasıl sunduğu? Mevcut yapıda bize bu anlamda gerekli cevapları veriyor Aslında. Bizim Millî Eğitim Bakanlığından beklentimiz şu. Mevzuatı uygulaması. Özel eğitim hizmetleri yönetmeliği 24 yaşında. Mevzuat uygulanmıyor. Öğretmenler yeterince desteklenmiyorlar. Yani artık her öğretmenin sınıfında tam zamanlı kaynaştırma öğrencisi olabilir. Okul öncesi dönemde, ilkokulda da ortaokulda da lisede de sadece otizmli değil, her engel türünden öğrenci tam zamanlı kaynaştırma yoluyla eğitimle devam edip herhangi bir öğretmenin sınıfında öğrenci olabilir. Öğretmenlerin bu çocukların hakları, bu çocukların eğitimi ile ilgili usul ve esaslar hakkında yeterince bilgilendirilmeleri ve aynı zamanda Millî Eğitim Bakanlığının denetim mekanizmasını objektif ve tarafsız bir şekilde işleterek, gerçekten Bir okulda özel eğitim hizmetleri yönetmeliğine uygun olarak iş ve işlemler gerçekleştiriliyor mu? Kontrol etmesi, kontrol sonuçlarını da elde ettiği bulguları da Değerlendirip gereken idari tedbirleri alması gerekiyor. Bizim şahit olduğumuz durumlarda genellikle örtbas mekanizması tercih edildi. Yani şikayetle gidildiğinde, deliller dahi olduğunda inceleme ve soruşturmalarda o delillere yok muamelesi yapılarak, çocuğun üstün yararı ilkesi yok sayılarak sanki dün bu sistemden sorumlu o çocukmuş gibi Sorunu çözme yöntemi olarak tam zamanlı kaynaştırmadan alınıp Ayrıştırma okuluna gönderilmesi gibi yöntemlerle karşılaşıyoruz. Millî Eğitim Bakanlığından bizim beklediğimiz şey bu. Yani bakanlık olarak yazdığını yapması, yapılanların da mevzuata uygun olup olmadığını denetlemesi, izleme ve ölçme faaliyetlerini yerine getirip bunların etkin olup olmadıklarını kontrol edip, gerekirse sistemi yeniden tasarlayarak bunun sürdürülebilirliğini sağlaması.
Sultan: Bunun için Millî Eğitim Bakanlığına rapor yazdığınızı anlıyorum. Peki rapor yazma dışında herhangi bir toplantıya davet edilip, 100 yüze bunları konuşup onların çalışmalarına etki edebileceğiniz bir mekanizma var mı?
Gökçen: Biz davet edilmedik ama kendimiz randevu talep ederek gittik. Özel eğitim ve rehberlik Hizmetleri Genel müdürlüğündeki daire başkanlarıyla hem özel eğitim ve kaynaştırma daire başkanıyla hem rehberlik hizmetleri daire başkanıyla sorunlar ve çözüm önerileri hakkında görüşmelerimizi yaptık. Bunun çıktılarından biridir Kaynaştırma, bütünleştirme yoluyla ulusal eylem planı. Çok katkı sağladığımızı düşünüyoruz bu eylem planının oluşmasına. İlk yılı sona erdi. Bu eylem planının ilk yılı sona erdiği için şimdi dernek olarak dönüp Millî Eğitim Bakanlığına ilk yılın sonundaki kazanımlar neler? Yani birinci yılda hangi hedeflere ulaşılması amaçlanıyordu, nelere ulaşıldı? Ulaşılmayanların sebepleri nelerdir
diye aslında halka açık bir rapor düzenlemesini isteyeceğiz. Hesap verilebilirlik ilkesi çerçevesinde.
Sultan: Evet bu sizin zaten Devletten bir beklentiniz tabii ki.
Gökçen: Evet hem vatandaş olarak hem STK olarak aslında biz talep etmeden yapılması gereken bir şeyken biz özellikle talep etmeyi düşünüyoruz. Aynı şeyi ikinci otizm eylem planı içinde yapacağız. Çünkü ikinci otizm eylem planında eğitim başlığının yanı sıra otizmli bireylerin tanı, tedavi, bakım, istihdamıyla ilgili de durumlar var. Bu arada şunu söylemek isterim, yine edindiğimiz bilgilere göre ki burada veri madenciliği yapıyoruz. Adeta Türkiye'de istihdama dahil olabilmiş otizmli Sayısı sadece otuz. İrlanda örneğine baktığımızda. İrlanda'da bilişim sektöründe ağırlıklı olarak otistik bireyler çalışıyorlar. Çünkü sıfır hatayla kod yazdıkları için. Ama tabii ki tanının erken olması, erken çocukluk döneminde yoğun eğitim almaları onları bunu yapabilir hale getiriyor. O yüzden biz hak temelli savunuculuk çalışmalarımızı eğitimde tutuyoruz. Çünkü eğitim hem istihdamın hem de bakımın kolaylaştırıcısı. Eğer otistik birey ihtiyaçlarına uygun eğitim alamazsa her şeyden önce bir kere istihdama dahil olamıyor ve devlete olan bakım yükü artıyor.
Sultan: Anladım. Peki eğitim dışında yaşanan bazı sorunlar var, istihdam bunlardan biri. Bir de sosyal hayatla ilgili sorunlar var.
Gökçen: Sosyal hayatla ilgili olarak şunu söylemek isterim, otistik ailelerde boşanma oranı %85. Genellikle yük annelerin üzerinde ve anneler bu yükü tek başlarına taşımak zorunda kalıyorlar. Yani biz kendimiz buna yük olarak bakmıyoruz ama dışarıdan bakanların tanımladığı bu. Bu neye sebep oluyor? Annenin tamamen toplumsal hayattan izole olup çocuğuyla birlikte evlere hapsolmasına sebep oluyor. Kriterleri karşılayan aileler bakım aylığı alıyorlar ki o aylığın düzeyinin ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Onunla bir hanenin geçimini sağlamak ya da otistik bir bireyin kendine özgü ihtiyaçlarını karşılayabilmek mümkün değil. Anneler bu anlamda önemli. Babalar önemsiz demiyorum ama oransal olarak baktığımız zaman sorumluluğun büyük bir kısmı annelerde. Biz otistik çocuğu olan annelerin toplumsal hayata kazandırılmalarını, üretime, istihdama dahil edilmelerini ve devletin bu anlamda sosyal devlet sorumluluğunu yerine getirerek o bileğin ihtiyaçlarını karşılamasını ve anneyi de toplumsal hayata dahil etmesini istiyoruz. Çünkü annenin esenlik düzeyi ne kadar artarsa çocuğuna sağlayabileceği katkıda o oranda artıyor.
Sultan: Peki otizmli çocuğu olan bir anne iş hayatından çekiliyor. Çekilmezse ne tür sorunlar yaşanıyor?
Gökçen: Bunu kendimden örnek vererek anlatayım. Oğluma 27 aylıkken otizm tanısı konduğunda Türkiye'nin sektöründe lider kuruluşlarından birinde yöneticiydim. Ama Gidişatı görünce bu sorumluluğu başka birisine vermemin mümkün olmadığını gördüm. Bu benim
kendimle ilgili olabilir. Çocuğumun durumuyla alakalı olabilir. Ben işimden istifa edip, hatta şehrimi değiştirip Ankara'ya gelmek zorunda kaldım. Çocuğumun daha iyi bir sağlık ve eğitim hizmeti alabilmesi için. Tamamen Okul öncesi eğitim ve 12 yıllık zorunlu eğitim süresince her gün çocuğunla birlikte okulda bulundum. Tabii ki okulda kolaylaştırıcı kişi olarak sürekli onunla birlikteydim. İhtiyacı olduğu için sınıfta değil ama sınıf dışında destek olmak amacıyla teneffüslerde vesaire. Öyle aralarında görmek, ilacını zamanında almasını sağlamak amacıyla. Ben kendi özelimde işimi bırakmak zorunda kaldım. İşimi bırakmadan devam ettiğim süreyi hatırlıyorum. Çok zordu. işe gittiğim zaman aklım çocuğumdaydı. Evdeyken aklım işimdeydi. Çünkü çocuğumun bana ihtiyacı olduğunu düşünüyordum o yüzden. Burada şöyle bir durum var. Bir çocuk otizm tanısı aldığı zaman sosyal devlet devreye girip o aileye destek olmalı. Yani benim çocuğum otizmli dedikleri zaman benim otizm hakkında bildiğim tek şey yağmur adam filmiydi. Evet, sonrasını araştırdım, öğrendim. Yurt dışında eğitimler aldım vesaire ama devletin devreye girip otizm nedir? Aileyi bekleyen durumlar nelerdir anlatması ve o aileye psikolojik destek olması gerekiyor. Eğer devlet bu destekleri sağlarsa ailelerdeki bölüme ve parçalanma da o oranda azalacaktır. O yüzden çalışmaya devam etmeyi tercih edenler de var? Tercih etmeyip çocuğuyla ilgilenip çalışma şeklini part time modele dönüştüren ya da tamamen istihdamın dışında kalmayı tercih edenler de var. Hepsinin de kendine göre dezavantajları ve avantajları var. Birey özelinde çözüm üretilmesi gereken bir alan bu. Ama annelerin özellikle Her şeylerinden vazgeçip sadece otizmli çocuğun annesi vasfıyla hayata devam ediyor olmalarının da çok ciddi Sosyal ve psikolojik olumsuz etkileri olduğunu düşünüyorum.
Sultan: Peki bu alanda sosyal ve psikolojik destek için dernek içinde anneler olarak birbirimize yaptığınız bir destek sistemi var mı?
Gökçen: Bir araya gelip, sohbetlerimiz elbette oluyor. Deneyim paylaşımlarımız oluyor. Otistik bireylerin evet tanıları otistik olsa da Hepsinin etkilenme derecesi durumu birbirinden farklı olabiliyor. Yani bir çocuk için iyi olan bir yöntem, başkası için iyi olmayabiliyor. Bu deneyim paylaşımlarımızı yapıyoruz. Tabi ki bizi anlayan birinin olduğunu bilmek güzel. Bu anlamda engelli ve yaşlı Hizmetleri Genel müdürlüğünden de somut taleplerimiz oldu. Özellikle bu annelere yönelik tedbirlerin Alınmasına dair. Biliyorsunuz aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bünyesinde kadının statüsü Genel Müdürlüğü var. O genel müdürlükten bu anneleri de bu ülkenin kadınları olarak görüp onların da statülerini iyileştirici tedbirler almasına dair somut taleplerimiz var.
Sultan: Bu bir dilekçe eylemi oluyor, yazı raporlama oluyor.
Gökçen: Bunu görüşmelerimizde dile getirdik. Henüz bu konuyla ilgili bir raporlamamız olmadı ama derneğimizin bu yılki hedeflerinin arasında otizmli çocuğu olan annelerin sosyal statülerinin iyileştirilmesiyle ilgili çeşitli başvurularımız ve raporlamalarımız olacak. Biz
öncelikli olarak müzakere yoluyla Çözüm üretilmesini istiyoruz. Çünkü bazen doğrudan dilekçe vermek, karşı tarafta itici olabiliyor. Gerek birebir ziyaretlerimizde gerekse de toplantılarda bunları dile getirip kamu otoritelerinden çözüm üretmelerini bekliyoruz ama bu anlamda bir çözüm üretilmediğini gördüğümüz durumda o zaman dernek olarak Raporlama ve dilekçe verme hakkımızı ya da bilgi edinme hakkımızı kullanıp konu hakkında daha kapsamlı bilgi edinmeye çalışıp ardından da savunuculuk faaliyetlerimizi yürütebiliyoruz.
Sultan: Şimdi anladığım kadarıyla derneğiniz bir izleme çalışmasına girişiyor. Verdiğimiz raporlar, dilekçeler ve yaptığımız 100 yüze görüşmelerin sonucu ne oldu sorusunu sormak üzere.
Gökçen: Evet.
Sultan: Bundan sonrası için planınız ne?
Gökçen: yani bu yılki planlarımızda bundan önceki savunuculuk faaliyetlerimiz sonucunda kamu otoritelerinin ortaya koyduğu eylem planlarının gerçekleşme durumu var. Kendi dernek iç yapımıza yönelik birtakım faaliyetlerimiz olacak. Mesela Türkiye'de stratejik planı olan STK çok azdır. Biz bu yıl derneğimizin stratejik planını kesin olarak hazırlayacağız, ki Derneğimiz de sürdürülebilir olsun. Kişiler değişse dahi dernek kendi misyon ve vizyonu doğrultusunda çalışmalarını sürdürebilir hale gelsin. Eğitim, bakım ve tabii ki sağlık konusunda bu yıl bir takım hak temelli çalışmalarımız olacak. Özellikle acil servislerde otizmli bireylerin hastaneye yatışlarında çok ciddi sıkıntılar ve eksiklikler yaşanıyor. Bunların hepsi bu yılki gündemimizin içerisinde.
Sultan: Çok önemli bir iş yapıyorsunuz. Çok teşekkür ederim. Toplum adına çok çok kıymetli işler yapıyorsunuz. Umudun kadınları dinleyicileri için ne söylemek istersiniz kapatırken?
Gökçen: Öncelikli olarak ben teşekkür ediyorum. Umudumuzu kaybetmemeliyiz diyorum. Yani bir anda başkaca bir şey gelmedi aklıma ama umudumuzu kaybetmemeliyiz. Kararlı ve ısrarlı bir şekilde hem çocuklarımızın hem de kendi haklarımızın peşinde olmalıyız. Evet, zorluklar çıkacaktır. Hatta bazen bu zorluklar Hiç ummadığımız yerlerden ve kişilerden gelecektir ama gene de yılmadan, usanmadan daha iyi bir gelecek için hep birlikte çalışmalıyız.
Sultan: Çok teşekkür ediyorum.
Sevgili umudun kadınları dinleyicileri, bugün Otizm hakları derneğinden Gökçen Kırımhan'la birlikte olduk. Kendisine ve derneğinde çalışan bütün dayanışma içinde olan kadınlara çok teşekkür ediyorum. Hoşça kalın. Bir başka söyleşide görüşmek üzere.
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.