sulesepin06@gmail.com
Bir masada oturmuş, ciddiyetle önündeki kağıtları inceliyor. Kısa, koyu kahverengi, küt saçları, vişne çürüğü uzun kollu, çizgili bir kazağı var.
Söyleşi yapanlar, bir ofis ortamında oturuyor. Soldaki kadın başörtülü ve renkli, dalgalı desenli bir elbise giymiş. Sağdaki kadın beyaz bir elbise giymiş ve kısa, dalgalı saçları var. İkisi de sandalyede oturuyor. Arkalarında, raflarda düzenli bir şekilde dizilmiş kırmızı ve mavi klasörler bulunuyor. Ortada küçük bir masa var ve üzerinde iki kitap duruyor. Zemin ahşap parke.

Şule: ‘Rol Modellerimiz’ köşemizden herkese sevgiler ve saygılar sunuyoruz. Sevgili Umudun Kadınları izleyicilerimiz, bugün Sultan Demirci adlı bir arkadaşımızı konuk ettik. Ben de kendisini çok ayrıntılı tanımıyorum sizler gibi. Birazdan kendisini tanıtacak, ondan sonra da yavaş yavaş sohbetimize başlayacağız. Evet, Sultan söz sende.



Sultan: Sultan Demirci. Yaşım 47. Sosyal hizmetlerden emekliyim. Ön lisans mezunuyum.



Şule: Hangi bölüm?



Sultan: Sosyal bilimler. Yaklaşık 18 yıllık kamu hizmetinden sonra emekli oldum.



Şule: Ne kadar zaman önce?



Sultan: 2016 yılında emekli oldum. 2 çocuk annesiyim, ikizlerim var, 17 yaşındalar. Biri kız, biri erkek. Bu şekilde çocuklarımla beraber yaşıyorum. Şu anda ev hanımlığı yapıyorum diyebilirim. Başka bir uğraşım yok.



Şule: Biraz da görme engelinden konuşalım. Görme engelli oluş hikâyeni anlatır mısın?



Sultan: Doğuştan görme engelliyim. Halk arasında tavukkarası denilen rahatsızlık var. Çocukluğumda çok iyi görürken, bunun yaş ilerledikçe kapanmaya doğru gideceği bana söylenmişti zaten ki nihayetinde de öyle oldu. Bundan 7 8 yıl önce sol gözüm tamamen kapandı. Sağ gözümde de ışık karartı şeklinde kaldı. O da zamanla gidecekti ama ben bu günlerin geleceğini bilerek sene 97 de rehabilitasyon eğitimine gittim ve bir görme engellinin hayatını rahat idame ettirebilmesi için gerekli olan bütün eğitimleri aldım. Şu anda da onun meyvelerini yiyorum diyebilirim.



Şule: Ne kadar güzel. Baston kullandığını da görüyoruz zaten.



Sultan: Evet, baston eğitimini ta o zamanlar almıştım 97 senesinde. 97 ile 99 arasında ben yeni eğitimler açıldıkça orada kaldım. Normalde 6 aylık bir eğitimdi ama yeni eğitimler açıldıkça ben uzattım.  O dönemde biliyorsunuz KPSS yoktu. Kurumlar kendi bünyesinde sınavlar açıyordu. İş sınavlarına giriyordum zaten bir yandan da. En sonunda Sosyal hizmetlerin sınavını kazandım ve sene 99’un başında hemen Ocak ayında atandım.



Şule: Ön lisans hikâyen?



Sultan: Ön lisans hikâyem şöyle: Zaten ben hiç körler okulunda okumadım. Çocukluğumda iyi görüyordum. Okul hayatım, liseyi bitirene kadar normal okullarda geçti. Daha sonra üniversite sınavına 2 yıl üst üste girdim ama çok düşük farklarla kaybettim. Böyle olunca biraz küstüm hayata. O dönemde Altı Nokta Körler Derneği ile tanıştım 96 yılında. 95’te mezun olmuştum. 96 yılında da Altı Nokta Körler Derneğinin Osmaniye şubesiyle tanıştım. Onlar bir rehabilitasyon eğitiminin olduğundan bahsettiler Ankara'da. O zamanlar Sarayköy’deydi. Şu anda oralarda eser kalmadı rehabilitasyon eğitimi olarak. Onların girişimiyle saraydaki kuruma geldim. Üniversite okumak zaten içimde ukde kalmıştı. İşe girdikten sonra dışarıdan açık öğretim olarak bitirdim. Hatta Üçüncü sınıftan bıraktım. Sosyolojiyle tamamlayacaktım, emekli olunca bıraktım.



Şule: Hayatla bazen küs oluyoruz, bazen barışıyoruz senin de öyle bir hikâyen olmuş. Her ne kadar her şeye hazırlıklı ol dense de bu süreç başka bir yere evrilebiliyor zaman zaman.



Söyleşinin başında sen herhangi bir uğraşım yok desen de aslında benim Sultan Demirci ile tanışma hikâyem, daha doğrusu söyleşi yapma hikâyem şöyle oldu: Bir etkinlikte arkadaşlarla konuşurken “Sultan çok becerikli bir kız, bir şeyler yapıyor” dediler bana. Benim de çok ilgimi çekti. Dergimizin de zaten bu anlamda çok ilgisini çeken konular oluyor bu durumlar. Çünkü kadınların kendi hayatlarını daha farklı bir şekilde idame ettirmeleri için böyle farklı deneyimlerin olmasını biz çok önemsiyoruz. Önce biraz becerilerinden söz edelim, sen her ne kadar benim bir uğraşım yok desen de bazı becerilerin olduğunu biliyorum ben.



Sultan: Şimdi şöyle söyleyeyim: Benim annem 3 yıl önce koronadan vefat etti. Biz 6 kardeşten dördümüz görme engelliyiz. Bu görme engellilerin 3 tanesi kız. Bu kızlara olsun erkek kardeşime olsun hiçbir zaman engelli gözüyle bakmadı. En büyük avantajım buydu benim. Yani “Sen şunu yapamazsın, sen otur, sen şuraya gidemezsin” denmedi bana hiçbir zaman. “Sen yaparsın, sen başarırsın” bunu annem bana çok güzel aşıladı.



Şule: Ne kadar güzel. Engelliliğin hiçbir zaman sorun olmamış. 



Sultan: Ben hiç hissetmedim. Doğuştan olduğu için bununla yaşamaya alışıyorsunuz. Her ne kadar çocukluğumda görüyor olsam da bir görme engelim vardı. Akşam olunca pilim biterdi resmen.



Şule: Annen acaba az gören olmanızdan kaynaklı mı böyle bir rahatlık sergiliyordu, hiç görmeyince daha farklı tutumlar oluşuyor ya.



Sultan: Bilemiyorum, çünkü bizim görme engelimiz kardeşlerimle hep aynıydı. Az görüyorduk.



Şule: Ama akşam pil bitince o zaman?



Sultan: Pil bitiyordu ve tabii ki bir yere giderken yardım almadan gidemiyorduk.



Şule: Zaten engelinin farkında olmaları güzel bir durum. Senin ihtiyaç duyduğun anda destek olmaları, ama yapabileceğin şeylerde de sen yaparsın demeleri gerçekten çok anlamlı.



Sultan: Evet daha biz yeni-yeni yetişirken 11 12 yaşlarından itibaren ev işlerinde olsun, temizliktir, yemek yapmadır, “Gel Yanıma. Sana tarif edeyim, al şunu sen yap” gibi sürekli işin içerisine soktu annem bizi. Hiç esirgemedi. Öyle de olunca ben baştan daha ergenlikle beraber bazı el becerilerini kazanmış oldum annem sayesinde.



Şule: Nasıl, ne gibi mesela?



Sultan: Yemek yapmayı hem severim hem beceri konusunda iddialıyımdır. Ufak tefek püf noktalarını da rehabilitasyon eğitiminde aldım. Orada ‘Kişisel İdare’ diye dersimiz vardı. Yemek yapma ve yemek yaparken dikkat etmemiz gereken püf noktalarını da orada öğrenmiş oldum. Çünkü ben görüyordum o zamanlarda. Biraz görüşüm olduğu için gözüme maske geçirilip yapıldı her şey. Varsayalım, hiç görmüyorsun gibi. Öyle olunca orada da bilgilerime püf nokta katmış oldum. Birleştiği zamanda güzel şeyler ortaya çıktı.Mesela annem çevreden çok eli lezzetli bir bayan olarak tanınırdı ki benim de şu anda el lezzetimi anneme benzetirler.



Şule: Elini sana vermiş o zaman.



Sultan: Aynen öyle olmuş, şu anda her şey diyebilirim. Elimden bütün yemekler, tatlılar geliyor.



Şule: Yemek yapma dışında başka becerilerin neler?



Sultan: Devam ettirmedim rehabilitasyon sonrasında, ama o zamanlar biz mesela makrome eğitimi gördük. Çiçek yapım ve paketleme eğitimi aldık. Bunun gibi becerilerim de vardı. Ben bunu daha sonradan devam ettirmedim. Onların şu anda da başına geçsem aslında yaparım.



Şule: Yemek becerini bir de dışarıya açılmaya dönüştürmüşsün. O süreci bizimle paylaşır mısın? Aslında bugün bizim konuşma nedenimiz de bu. Beceriyi bir yerde para kazanmaya dönüştürüp emeğinin karşılığını alabilmek.



Sultan: Şöyle söyleyeyim: Ben kısa bir dönem önce eşimden ayrıldım. Öyle de olunca yaşam standardım düşmüş oldu. Bir de emekliyim, paraya ihtiyacım var. Sonra kendimi bir sınadım. Ben ne yapabilirim de kendime ek bir gelir elde edebilirim diye düşündüm. Çünkü elimizde bastonu gören dışarıda bize bir iş vermiyor. “Sen yapamazsın, sen edemezsin” gibi önyargıyla baktıkları, bizim neleri başarabildiğimizi bilmedikleri için haliyle bize iş vermiyorlar. Yoksa ben dışarıya gidip çalışmayı isterim ama oturduğum yerde kendi çapımda neler yapabilirim diye düşündüm. Sonra tatlıyla başlayayım dedim. Böyle parmak şeklinde kadayıfın içine ceviz koyarak sarıyorum, pişirip güzelce kızartıp şerbetliyorum. Bunu tanıtım amaçlı önce dernek başkanımız Yusuf abiyle paylaştım. Sonra Yusuf abi, “Getir, burada hem tanıtmış olalım hem ikram edelim” dedi. O şekilde Derneğe getirdim ve tadan herkes çok beğendi. Bu zamanla arkadaşlara yayıldı ve birkaç sipariş aldım. Çok uzun zaman olmadı zaten Ramazan ayının da ortaları gibiydi. Ramazan ayının başlarında aslında aklıma gelseydi belki birçok sipariş alırdım. Genelde biliyorsunuz iftarda insanlar tatlı siparişleri veriyorlar ve o dönemde daha çok satış olabiliyor. Sonra bayramda birkaç siparişim oldu ve tadan herkesten bana hiç olumsuz dönüş olmadı. 



Şule: Daha çok görme engelli arkadaşlar mı sipariş verdi yoksa başka çevreye de açıldın mı?



Sultan: Genelde görme engelli arkadaşlar verdiler. Ben sosyal medyada paylaşmadım bunu. Instagramda, WhatsAppta paylaşmadım, duyurmadım daha.



Şule: Daha çok yeniymişsin. Biz dergi olarak seni hemen fark etmişiz, güzel oldu.



Sultan: Sipariş olursa ben bunun devamını getirebilirim. Mesela sadece kadayıfla kalmıyorum. Mesela kalbura bastı, şekerpare gibi şerbetli tatlılarda iyiyim. Sütlü tatlılarda biraz süslemek, görsellik gerekiyor ya, orada pekiyi değilim. Ama şerbetli tatlılarda, özellikle bu üçünde iyiyim. İsteyen olursa da devamını getirebilirim.



Şule: Diğerlerini de yaparsın aslında. Süslemeyi de yaparsın. Belki biraz başlarda 1 2 görene göstermek şartıyla olabilir.



Sultan: Evet tabii ki.



Şule: Tatlının dışında başka siparişler oluyor mu? Ya da yapmayı düşünüyor musun?



Sultan: Hiç öyle bir şey denemedim. Ben Osmaniyeliyim ve bizim oralarda içli köfte ünlüdür. İçli köfteyi de güzel yaparım. Fakat maalesef piyasanın çok pahalı olması nedeniyle bundan ben yeteri kadar sipariş alabileceğimi düşünmüyorum. Çünkü maliyeti çok yüksek oluyor. Yüksek olduğu için empati kuruyorum. Tanesini şu kadara versem ben olsam alır mıyım diyorum? Almam diye düşünüyorum.



Şule: Ama insanlar dışarıda o pahalı fiyatlara yiyorlar. Onu belki ikram etmekte, bir kere denemekte yarar olabilir. Peki, bu siparişleri biraz arttırmak için ne yapmayı düşünüyorsun? Herhalde 5 10 sipariş almışsındır şimdiye kadar.



Sultan: Evet 10’u geçti, 7-8 tepsi Ramazan ayında sattım. 3-4 tepsi de Kurban Bayramında. Kurban Bayramında genelde insanlar şehir dışındalardı. Çok siparişim olmadı ama şu ana kadar nereden baksanız bir 10-12 belki 15 tepsi satmışımdır.



Şule: Peki ne yapabilirsin? Biraz artırmayı düşünüyor musun?



Sultan: Şöyle söyleyeyim: Benim boş vaktim çok. Sonuçta başka bir uğraşım yok. Sipariş oldukça ben bunu yaparım. Yetiştiririm yani mesela günde 2-3 tepsi siparişim olsa ben bunu yetiştiririm.



Şule: Sosyal medyaya açılmayı düşündün mü? Duyuru yapmak anlamında.



Sultan: Sosyal medyayla aram pekiyi değil. Instagram kullanmıyorum mesela. Genelde de böyle şeyler İnstagramdangörülüyor ve paylaşılıyor zannedersem.



Şule: Senin ikiz çocukların var. Onlar sana bu konuda destek olabilirler. Fotoğraf çekip atıyorlar, küçük videolar atıyorlar, bir yerlerden başlanabilir aslında onlar da bir miktar para kazanabilirler. Bizim arı kovanı köşemizde bir arkadaş vardı. Böyle yemek tarifleri yapıyor. Youtube kanalı var, onun çocukları hep destek oluyordu. Hatta küçük miktarlarda onlara ücret de veriyormuş, biraz motive olsunlar diye. Sen de öyle bir şey düşünebilirsin. Yani bir kez deneyebilirsin. Ayrıca WhatsApp gruplarında da öyle bir duyuru yapsak mesela.



Sultan: Olabilir.



Şule: Seni biraz güçlendirmek için destek olmak için bu tür çalışmalar yapılabilir.



Sultan: Valla çok sevinirim. Çünkü ben hiçbir şekilde sosyal medyaya açılmadım ve benim oğlum bu duruma sıcak bakmadı. Sanki ben elimi açıp dileniyormuşum gibi bir muamele yaptı bana. Ben de “Oğlum alnımın teriyle kazandığım bir şey bu. Kimseden karşılıksız para da dilenmiyorum ben. O yüzden yanlış düşünüyorsun” dedim. İlk başta böyle biraz ön yargıyla yaklaştı duruma.



Şule: Şimdi ne düşünüyor?



Sultan: Şu anda bir şey söylemiyor.



Şule: İl dışından insanlar istese o zaman nasıl yapılabilir, yani ne kadar dayanıklılığı var bunların?



Sultan: O zaman benim yaptığım özellikle kadayıf t azetüketilmesi gereken türden. 2-3 gün içerisinde tüketilmesi gerekir. Yoksa o çıtırlığı gidiyor, yumuşuyor ve ilk lezzeti kalmıyor.



Şule: Hamurunu kendin mi yapıyorsun yoksa kadayıf mı alıyorsun?



Sultan: Kadayıfı normal alıyorum tel kadayıf. İçine ceviz koyup sarıyorum. Daha sonra da üzerine tereyağı gezdirip fırına veriyorum. Kızarttıktan sonra da şerbet döküyorum. Şehir dışına da şöyle olur. Şerbetini dökmeden kullan at kaplara yerleştirerek gönderilebilir. Şerbetini kişi kendisi döker. O şekilde olabilir. Mesela arkadaşlardan bir tanesi bu bayram öyle yaptı. Antalya'ya gidiyorlardı. Ben sadece hazırladım. Kızarttım ve o şekilde verdim.



Şule: Sakıncası yoksa izleyicilerimiz de merak ederler. Son zamanlarda başlamışsın zaten. Mesela bunların fiyatları hakkında da bize bilgi paylaşabilir misin? İnsanların bilgisi olur, belki talep ederler.



Sultan: İlk başladığımda, ankastre fırın tepsisi boyutunu düşünün, o standarttır zaten. Öyle bir tepsiyle yapıyorum ve bunu müşteri toplamak adına 500 TL. ile başlamıştım ama malum hiçbir şeyin fiyatı yerinde kalmadı. Çok kısa bir sürede hem şekere hem cevize çok aylık zamlar geldi. O nedenle şu anda ben bu bahsettiğim tepsiyi 800-850’den aşağıya veremem çünkü karşılamıyor masrafını öbür türlü.



Şule: Bir tepsi yaklaşık kaç kilo gelir acaba?



Sultan: Şerbetlenmiş hali 2 kilo geliyor. Biz onu tarttık. Ölçtük adet olarak da ortalama 82 ile kadayıfın kalınlığı ve inceliğine göre değişiyor. 82 ile 98 arası değişiyor adet sayısı.



Şule: Kadayıf için bu fiyat, diğer tatlılar için?



Sultan: Diğer tatlıların inanın maliyetini çıkarmadım. Onlar da ortalama o kadar olur. Özellikle kalburabastının zeytinyağı vazgeçilmez malzemesidir. Ceviz de öyle. O yüzden maliyetleri maalesef yüksek bu ürünlerin. Ortalama yine aynı. Mesela şekerpareye de fındık kullandığımız için o da pahalı bir ürün.



Şule: Aslında kullanacağın malzemeler belki topluca alınabilir. Toplu siparişler olunca o zaman çok daha kârlı oluyor. Yoksa sürekli zam geliyor. Önceden malzemeleri almak çok daha mantıklı olur. Geleceğe yönelik bu konuda farklı bir hayalim var mı? Şunları da yapacağım diye düşündüğün.



Sultan: Evet. Yani ben kendimi sınadığım zaman benim elimden gelebilecek şeyler bunlar. Tatlı ve yemek türleri. Ancak bu konuda kendimi geliştirebilirim ve tanıtabilirim diye düşünüyorum. Öbür türlü bakıyorum mesela evimde temizliğim 4 dörtlüktür. Ben yapıyorum ama insanlar bir görme engelliyi evine temizliğe almaz.



Şule: Hiç görme engelli olmayan bir kişiden sipariş aldın mı?



Sultan: Verdiğim kişilerin eşleri gören kişilerdi ve çok memnun kaldılar. Bu benim zaten yıllardır yaptığım, misafirlerime de geldikçe ikram ettiğim bir tatlıdır. Kadayıf dolmasından esinlendim. Kadayıf dolması iri ve uzun oluyor da ben parmak şeklinde ve daha kısa sarıyorum. Lokmalık oluyor yani.



Şule: Çok daha kolaydır yemesi tabii.



Sultan: Evet, bir de kadayıf dolması gibi ağır olmuyor. Tabi o yumurtaya bulanıp kızartıldığı için bunun kızartma olayı yok. Buna tereyağını döküp fırına verdiğinizde çok hoş bir lezzeti oluyor.



Şule: Belirli bir konuda uzmanlaşmak çok daha mantıklı aslında. Onu da yap, onu da yap, hakikaten çok yorucu olabilir. Çok dağılabilirsin, ama bu konularda mesela siparişi arttırmak için acaba ileride farklı bir hayalin var mı? Şunu da yapsam çok iyi olur dediğin.



Sultan: İnanın hayalim aslında bu işi geliştirip bir yer açıp kendimi orada göstermek.



Şule: Ne kadar güzel bir şey olur. 



Sultan: Gerçekten öyle. Yer açmak hayalim. Tabii ki bu işi geliştirerek 



Şule: Dışarıda hiç baktın mı? Son zamanlarda kadayıf ne kadar? Mesela karşılaştırma yapsa insanlar, 800 TL olduğunu düşünsek, bir kilosunu 400 liraya almış oluyoruz.



Sultan: Ortalama evet, dışarıda da aynı.



Şule: Üstelik oradaki malzemelerin nasıl olduğunu bilmiyoruz. Şurup mu döküyorlar?



Sultan: Evet. Onlar tabii ki katkı maddeleri, taze tutması için değişik şuruplar da kullanıyorlardır ama ben doğal şekerle yapılan, içine limon damlatılan şerbet hazırlıyorum.



Şule: Dergimize söylemek istediğin, insanların duymasını istediğin bir mesajın varsa onu da alalım.



Sultan: Şöyle söyleyeyim: En ufak bir şekilde bir şeyler becerebilen engelli arkadaşlar hiçbir zaman kendilerini göstermekten sakınmasınlar. Kendilerini hep ön plana çıkarsınlar. İnsanlar çekingen kalıyorlar, “Acaba gösteriş mi yapıyorum?” diye düşünenler de oluyor aslında. Ama bu durum bu şekilde algılanmaz bence. Ben mesela tatlımı sunarak gösteriş yaptığımı düşünmüyorum. Ki çevre tarafından böyle algılanması da yanlış olur. Zaten deneme-yanılma sistemidir bu. “Acaba becerebilir miyim? Acaba şunu yapsam beğenilir mi?” gibi çekingenlikleri bir kenara bırakıp deneme-yanılmayla en güzel yerlere ulaşacaklarını düşünüyorum. 



Şule: Biz çok teşekkür ediyoruz, ilk zamanlardakideneyimlerini bizimle paylaştığın için. Ben zannediyordum ki uzun süreden beri bu işi yapıyorsun. Yeni olması bizim için çok daha umut verici. En azından dergimiz aracılığıyla seni birçok insanla tanıştırmış oluruz. Umarım daha çok siparişlerin artar.



Sultan: İnşallah. Çok teşekkür ederim.



Şule: Sevgili Umudun Kadınları izleyicilerimiz, Sultan’ın adını ben duyuyordum ama ilk kez onunla bir araya geldik ve siz nasıl algıladınız bilmiyorum ama konuşmaları beni çok etkiledi. Çok sade. O kadar düzgün bir biçimde kendini ifade ediyor ki ben dinlemekten çok keyif aldım. Kesinlikle tatlısının da bu kadar keyifli yenileceğini düşünüyorum.



Başka bir ‘Rol Modellerimiz’ köşemizde umarım başka konuklarla sizlerle yeniden birlikte oluruz.



04 Temmuz 2024

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.