mneksekck06@gmail.com
Kısa, kızıl, düz saçları ve kâkülleri; kısa kollu, örgülü, mor bluzuyla pembe rujuyla kendinden emin görünüyor.
YAZAN: Menekşe Koçak

Yunus Emre bizlere;

“Gelin tanış olalım işin kolayını tutalım

Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz” diyerek aslında mutluluğun ve huzurun anahtarını verir. Çünkü insanın yaşaması için yemek içmek kadar sevmeye sevilmeye de ihtiyacı vardır. Bundan dolayıdır ki bebek, ağlamayı öğrendiğinde sadece acıktığı ve altını kirlettiği için ağlamaz; sevilmek için de ağlar. Bebek bakımının zorluğunu bilen büyükler, genç anneleri: “Aman, dikkat et; karnını doyur, altını temizle hemen beşiğine yatır; kucağa alışmasın. Yoksa baş edemezsin kucaktan inmez” diye uyarırlar ama bebeğin dünyasında kucağa alışmanın sevilmeye alışmak; sevilirken sevmeyi de öğrenmek olduğunu bilmezler.

Ana kucağında sevmek ve sevilmekle başlayan bu sevgi duygusu alışverişi, bebeğin duygu dünyasının temelidir; bu temel üzerinde duygular çeşitlenir; korku, güven, özlem, öfke, mutluluk, üzüntü, kıskançlık, vefa olur. Bebek kucağa alındığında mutluluk ve huzur duygularını; kucaktan ayrı kaldığında ise huzursuzluk, yalnızlık ve üzüntü duygularını hisseder ve bu olumsuz duygulardan kurtulma çabasıyla ağlar. Bu ağlamalar, bebeğin bize duygularıyla ilgili gönderdiği mesajlardır; “Sevin beni, kucağınıza alın beni. Kucağınızda mutluyum anlayın beni...”

Bebeklikten çocukluğa geçişteki gelişim basamakları genellikle, emeklemek, tay tay durmak, yürümek, kelimeleri çıkarmakla ölçülür. Bildiğiniz gibi sağlık ocaklarında bebeğin fiziksel gelişimi yakından takip edilir. Oysa bebeklikten çocukluğa geçişte, duyguların tanınması ve ifade edilmeye başlanması da çok önemlidir. Peki ya bebeğin duygusal gelişimi takip edilir mi? Mesela bebeğin sevgi duygusunu nasıl yaşadığı ve nasıl ifade ettiği kontrol edilir mi?

Aslında 1970‘lere kadar eğitim, çocuğun davranışlarını değiştirmek ve akademik yönden çocuğu bilgilendirmek olarak tanımlanıyor. John Bowbly gibi birkaç araştırmacı dışında bilim dünyası, bebeklik dönemindeki duygusal bağlanmanın bireylerin sağlıklı ilişkiler kurmasına ortam hazırladığının, hatta toplumun geleceğinin şekillenmesinde önemli rol oynadığının farkında değildi. Ta ki 1970 ve 1980 yıllarında Romanya’da Çavuşesku dönemindeki bakımevlerinde yaşanan insanlık tarihinin çok ama çok acı olayları açığa çıkıncaya kadar.

Çavuşesku döneminde, en az dört çocuk sahibi olma zorunluluğu getirildi. Çocuk sayısı arttıkça vergi indirimi uygulandı. Kadınların regl dönemleri kontrol edildi; kürtaj ve doğum kontrol yöntemleri yasaklandı, bebek sayısı hızla arttı. Aileler yoksul oldukları için çocuklarını bakımevlerine bırakmak zorunda kaldılar. İlk zamanlar bakımevlerinde çocuklara fiziksel olarak iyi bakıldı; zamanla çocuk sayısı ve masraf artınca devlet bu masrafları karşılayamadığı için 170 bin çocuk çok kötü ortamlarda yaşamak zorunda kaldı. Bakımevlerinde bebeğin fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması esastı. Duygusal temas yani çocuğu öpmek, çocukla oyun oynamak, çocuğu kucağa almak yasaktı. Amaç bebekleri ve çocukları kimsenin ilgisine ihtiyaç duymayan güçlü bireyler olarak yetiştirmekti; ağlamak ise zayıflık ve muhtaçlık demekti. Bu nedenle bebeklerin ağlaması hiç önemsenmedi, bebekler zamanla ağlamaz oldular. Yüzlerce bebeğin bulunduğu bakımevlerinde sessizlik hâkimdi. Bakıcılar, saati geldiğinde bebeklerin karnını doyuruyor, temizliğini yapıyor ve bebeği karyolasında yalnızlığın kucağına bırakıyordu. Çavuşesku‘nun ölümü ile bakımevlerinde yapılan araştırmalar acı gerçeği ortaya çıkardı; çocuklar duygusal yoksunluk nedeniyle yani sevilmeyi sevmeyi deneyimlemedikleri için içine kapanmış, davranış sorunları başlamış, zihinsel gelişimleri ciddi şekilde geri kalmıştı. Bu bebek ve çocukların beyinleri görüntülenerek akranlarıyla kıyaslandığında, beyinlerinin akranlarının beyninden küçük olduğu görüldü.

Araştırmalarda, bu çocukların çoğunun güvenli duygusal bağlanmada sorunları olduğu için sağlıklı ilişkiler kuramadıkları ortaya çıktı. Bu çocuklar arasında 18 yaşında yurttan ayrıldıktan sonra uyuşturucu kullanma, suça karışma, AİDS gibi hastalıklara yakalanma oranları çok yüksekti. Ayrıca çocukların büyüdüğü bu olumsuz ortam hem fiziksel hem zihinsel engelli çocuk sayısını çok artırmış; engelli çocuklar ayrılarak engelli çocuk bakımevlerinde toplanmış, insanlık dışı ortamda yaşamak zorunda kalmışlardı.

Romanya’nın heba edilmiş bu çocukları, duygusal bağlanma üzerinde çalışan John Bowlby için doğal bir laboratuvardı. Buradaki incelemeleriyle Bağlanma Kuramını geliştirdi. Bağlanma kuramı psikolojide bireyin başka bir kişiden yakınlık bekleme eğilimi ve bu kişi yanında olmadığında bireyin kendini güvende hissetmemesi olarak tanımlandı.

Peki, bireyi bir başkasına bağlanmaya iten bu duygu neydi? Tabii ki sevme ve sevilme arzusu... Hepimiz, dünyaya gözümüzü açtığımızda sevgi arayışına gireriz; bu emerek karnımızı doyurmak kadar doğal bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacın sağlıklı biçimde karşılanması huzurlu bir toplum için olmazsa olmazdır.

Eğer sevmeyi öğrenmediysek; sevilmenin, değerli olmanın huzurunu yaşamadıysak, sevgimizi nasıl göstereceğimizi bilemeyiz. Etrafımızdaki insanları üzer ve onların mutsuzluğuna neden oluruz; çünkü sevgi duygusunun bizlere kazandırdığı ‘sevdiğini koruma, mutlu etme, sevdiğinin mutluluğu ile mutlu olma’ sorumluluğunun farkında olamayız.

Aslında sevgimiz karşımızdakini mutsuz ediyorsa sevmek ve sevilmekle gerçekleşen duygusal bağlanma yoktur, çıkar ya da sevgiyi ifade edememe söz konusudur. Çıkar olan yerde sevgi yoktur seviyormuş gibi yapma vardır ki; bu ahlak ve kişilik sorunudur. Duygusal bağlanmanın asıl engeli, sevgi duygusunu nasıl ifade edeceğimizi bilmemekten kaynaklanır. Sevgimizi nasıl ifade edeceğimiz, gelecek yazımın konusu. Biz sevmeden sevilemeyeceğimizi bilmeliyiz, çünkü sevgi veririz sevgi alırız.


KAYNAKÇA: 1.Çağlar, Sibel; “Romanya Yetimhaneleri Çocukluk Dönemi Bizlere Ne Öğretti?” ;http://www.metemetiksel.org 2. Eagleman,David ,“Romanya’nın İnsanlık Dışı Yetimhaneleri”; https://bilgiherseydir.com

3. Cilmeli,Elif; “John Bowlby ve Bağlanma Teorisi”;https://www.boylampsikyatri.com

30 Mayıs 2022

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.