Etkili iletişim kurabilmek için karşımızdaki kişinin yaş, meslek, eğitim ve sosyal çevre gibi bazı özelliklerini bilmek bize rehberlik eder. Benzer şekilde karşımızın cinsiyetini bilmek de iletişimimizi etkin kılmada rol oynar.

Dünyaya dişi ya da erkek olarak gelmemizin dışında büyüdüğümüz, içinde yetiştiğimiz toplumun bizden beklentiler, bize yüklediği rol ve sorumluluklar toplumsal cinsiyetimizi belirler. Toplumsal cinsiyet kavramı dişi ve erkek olarak ayıran cinsiyet kavramından daha kapsamlıdır. Kadın ve erkek arasındaki toplumsal, kültürel, ekonomik, politik ve davranışsal farklılıkları içinde barındıran bir kavramdır. Bu kavram egemen ideoloji tarafından güçlendirilerek toplumsal denetim sağlanmış olur.

Dinamik bir yapı gösteren toplumsal cinsiyet her iki cinsten beklenilen roller, dönemin koşulları içinde değişiklikler gösterse de nesilden nesile aktarılır. Kadından yumuşak, uysal, uyumlu ve şefkatli olması beklenirken, erkekten rekabetçi, sert, otoriter ve karar verici olması beklenir. Kadın ve erkekler yaşam alanları ile de farklılaşırlar. Günümüzde kadınların çalışma hayatlarında aktif olmalarına rağmen özel alan olarak tanımlanan ev içi kadınların, kamusal alanda erkeklerin yaşam alanlarıdır.

İletişim boyutuna geldiğimizde ise bu farklılıklar sözel iletişimden sözsüz iletişimin tüm öğelerine yansır. John Gray’in ünlü eseri “Erkekler  Mars’tan kadınlar Venüs’ten” olacak şekilde bu iki ayrı gezegenin bireyleri anlaşmaya çaba sarf ederler.

Erkekler günü 500-1000 kelime kullanarak geçirirlerken kadınlar sıradan bir günü 3500 kelime ile bitirirler. Kadınların bu kadar konuşmasını erkekler dırdır olarak değerlendirirler. Oysa gerçek başkadır. Teolojik olarak önce erkeğin sonra kadının yaratılması fikri tek tanrılı dinler ve diğer dini inanışlarda da geçerli bir inanıştır. Bu tıpkı önce çalı süpürgesi daha sonra elektrikli süpürgenin bulunması, önce Iphone 6 varken şimdi Iphone 13 olması gibi bir durumdur. Nasıl ki elektrikli süpürgede ki donanım çalı süpürgesinde yoksa kadının sahip olduğu iletişim donanımlarının erkekte olmaması kadının çok konuşuyor olmasına yol açar.

Bu durumu bir örnekle açıklamak gerekirse sabah evden çıkan eşinizi uğurlarken “Akşam eve gelirken ekmek alır mısın?” diye bir cümle kurarsınız. Sonra tam tam kapıdan çıkarken içinize bir kurt düşer ve tekrar şu hatırlatmayı yaparsınız “Ekmek almayı unutmazsın değil mi?” Derken gün biter akşam eşiniz eve gelir, üstünü başını değiştir ve yemek için sofraya oturulduğunda bir de bakarsınız ki ekmek yoktur. Eşinize ekmeği nereye koyduğunu sorduğunuzda aldığınız cevap “Ne ekmeği?” olur. Biz kadınlar dırdır ediyorsak sizden ötürü erkekler.

Sözel iletişim boyutunda kadınlar özel alan dediğimiz ev ve komşular tanıdıklarla bir arada olunan ortamlarda konuşurken, erkekler kamusal alan dediğimiz alanlarda topluluklar önünde konuşmaktan keyif alırlar. Evde ağzını açmayan bir erkek herhangi bir topluluk önünde kendi uzmanlık alanının dışında bile konferans verebilir. Son yıllarda “mansplaining” denilen bir kavram ortaya atılmıştır. Bunun henüz tam Türkçe terimi bulunmamakla birlikte biz kadınlar bunu deneyimlemişizdir. Örneğin ben bir doktor olarak kalabalık bir ortamdayken bana soru soran bir kişiye eşim (kendisi fizik mühendisi) çok rahat bir şekilde benim önüme geçerek soruyu cevapladığına birçok kere şahit oldum.

Yine sözel iletişim boyutundan bir örnek verecek olursak erkekler karşılarındaki kişinin sözünü kesme konusunda hiçbir çekince duymazlar.Hele bir kadınsa çok rahat sözünü kesebilirler. Kadınlar ise karşısındaki kişinin sözünü kesme konusunda daha çekingen davranırlar konu başka taraflara gitse bile. Erkeklerin suçlayıcı tarzda konuşmalarına karşılık kadınlar sadece ses tonlarını değiştirerek dolaylı olarak suçlayıcı tarzda konuşurlar. 

Sözsüz iletişim boyutunda ise yine farklılıklar kendini gösterir. Sözsüz iletişimin en önemli öğesi olan göz teması kurma konusunda kadınlar daha iyi beceri sergilerken erkekler göz teması kuramazlar direk göz dikme olayını sergilerler. Karşınızdaki kişinin göz bebekleri ile burun bölgesine bakıyorsanız bu alan dostça bakış alanıdır ve kadınlar göz temasında bu alana bakarlar. Karşınızdaki kişinin alın bölgesine bakıyorsanız durumun kontrolünü ele alma isteğinizi gösterir ve iki erkek karşılıklı konuşurken birbirlerinin alın bölgesine bakarlar. Karşınızdakinin burun ve ağız bölgesine bakıyorsanız bu alan şehvet bölgesidir ve bir erkek ile kadın karşılıklı konuşurken erkeklerin gözleri bu alana istemeden (!) kayar.

Mekân kullanımı konusunda erkekler daha saldırgandırlar özellikle kadınların kişisel alanlarına girme konusunda. Erkekler özellikle kamusal alanda ulaşabildikleri en geniş alana ulaşmaya çalışırlar. Dikkatinizi mutlaka çekmiştir erkekler kollarını iki yana açıp varsa yanlarındaki sandalye ya da oturma yerinin üstüne koyarlar, bacaklarını açıp bir bacağını ayak bileğini diğerinin dizinin üstüne koyarak egemenlik alanlarını en üst seviyeye çıkarır. Kadınlar çocukluktan itibaren iki bacaklarını birbirine bitişik tutarak bedenlerini ve kullandıkları alanı en aza indirirler.

Türk toplumunda özellikle erkek çocuklarının yeri çok farklıdır hele bazı bölgelerimizde erkek çocuk sahibi olan kadınların statüleri yükselir ve sözleri dinlenir. Yetiştirilirken kız çocukları için yapılması sakıncalı olan her şey erkek çocuklar için mubah sayılır. Hele sünnetle beraber erkek çocuklar kendilerinin kız çocuklarından daha farklı ve önemli olduğunu hissederler. Önemini fark ettikleri bir diğer noktada genital bölgelerinin ne kadar hayati olduğudur. Futbol maçlarında gözlemlemişsinizdir mutlaka serbest atış kullanılırken baraj kuran takımın oyuncuları başlarını değil genital bölgelerini korurlar. Çünkü genital bölgenin performansı beyin değil diğer tüm organların performansından önde gelir. Yani beyin ile genital bölge yer değiştirir.

Toplu taşıma araçlarında şunları yaşamış ya da şahit olmuşsunuzdur. Kadınlar iki kişilik yerde üç kişi otururlar bir de yanlarına 6-8 yaşlarında bir kız çocuğunu oturturlar. Oysa bir erkek iki kişilik yeri tamamen kaplar ve siz kendisine “Oğlum biraz şöyle toparlan da ben de şuraya bir oturayım” dersiniz. Size öyle bir bakış fırlatır ki içinizden “Allah beni ne yapmasın. Bu ülkede beyin göçünün sebebi ben ve benim gibiler”!

Son söz olarak cinsiyetimiz, dilimiz, ırkımız, etnik kökenimiz, mesleğimiz, sosyal durumumuz ne olursa olsun iki şeyi unutmayalım:

  1. İyi iletişimin temeli SİZSİNİZ
  2. GÜLÜMSEYİN

 

28.04.2022

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.