YAZAN: Sultan ÇAMUR KARATAŞ
Merhaba Umudun Kadınları dinleyicileri.
Öncelikle sizden ve kendimden özür diliyorum. ‘Çocuk’ sözcüğü ile ‘evlilik’ sözcüğünü aynı cümle içinde yan yana kullanmış olmaktan utanç duyuyorum.
Üzgünüm, bu başlık gerçek. Gerçek olduğunu mahkeme dosyasına girmiş ses kayıtlarından, hastane ve karakol belgelerinden öğrendik. Keşke hiçbir çocuk evlilik görüntüsü altında, sistematik istismarla, cinsel, fiziksel duygusal ve sosyal şiddetle karşılaşmamış olsaydı ben de bu yazıyı yazmasaydım.
Neredeyse her gün çocuğa istismar haberleriyle sarsılıyoruz.
Bu konunun ne çok boyutu olduğunu anlatmak için özetleme yapmalıyım. Benim bir sayfada yazdığım özetin bir insanın bütün hayatını mahvettiği bilinciyle yazıyorum.
Bu yazının konusu olan çocuğa, bir tarikatın ileri gelenlerinden olan babası 6 yaşındayken imam nikâhı kıydı. Bu nikâha iki erkek şahit oldu. Böylece 29 yaşındaki bir tarikat üyesi, yıllarca sistematik ‘tecavüz etme hakkı’ kazandı! Çocuk yıllarca şiddetin her türüne maruz bırakıldı. Annesi bu suça ortak oldu. Diğer tarikat üyeleri bu suça tanık oldu. 10 yaşındayken cemaatin Kur'an kursunda hocasına evli olduğunu söyledi, hoca üzülmekle yetindi. 13 yaşında nişan, 14 yaşında düğün yapıldı. 14 yaşındayken hamilelik şüphesiyle annesiyle birlikte hastaneye gittiğinde doktorun dikkati sayesinde çocuk olduğu fark edilip durum polise bildirildi ve soruşturma açıldı. İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün Çocuk Büro Amirliği’nde ifade verdi. Ailesi çocuğun kendi isteğiyle evlendiğini, nüfus kaydında 14 yaşında görünmesine rağmen aslında 17 yaşında olduğunu ve şikâyetçi olmadığını söyledi ve çocuk konuşturulmadığı halde bu ifade çocuğa imzalatıldı. Kemik yaşı tespiti için gönderildiği devlet hastanesinde çocuk yerine, yetişkin bir kadın kemik testine girdi ve 21 yaşında olduğu raporu verildi. Bu raporu dikkate alan savcılık istismarcı hakkında takipsizlik kararı vererek soruşturmayı kapattı. Sonrasında yaş büyütme davası açılıp mahkemede yaşı büyütüldü. Bütün bunlar yaşanırken 12 yıl eğitimin zorunlu olduğu ülkede Milli Eğitim Bakanlığı çocuğun neden okula gitmediğini araştırmadı.
Böylece devletin pek çok kurumu bu suça ortak oldu.
Dinlediği bir radyo programında çocuk evliliğinin suç olduğunu öğrendi ve evden kaçmaya çalıştı. Ancak babası yakaladı ve şiddet uyguladı, eve hapsetti. 17 yaşında hamile kaldı ve resmi nikâh kıyıldı. Ailesi oğlunu elinden aldığı için göremedi. Telefondan yaptığı araştırmalar sonucu bir kadın ile tanıştı. Ona yaşadıklarını anlattı.
Onun “delilleri topla devlete sığın” önerisiyle beş ses kaydı aldı. Delilleri topladı. Annesini arayıp, oğlunu çok özlediğini, bir gece kalmasını istediğini söyledi. Oğlunu alıp adliyeye gitti ve yaşadıklarını anlattı. Oğluyla birlikte Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı bir sığınmaevine gönderildi. Daha sonra başka bir sığınmaevine sevk edildi, tedavi olmaya başladı. Oğlunu kreşe gönderip işe girdi. Okula başladı. Eşinden boşandı. Ailesi kaldığı kentte bulup, eve götürmeye çalıştı ancak ikna edemedi.
Anne babasından ve eşinden, hayatını ve eğitim hakkını elinden aldıkları için, adaletin yerini bulması için, yaşadıklarının bedelini ödemeleri için şikâyetçi oldu. Bu şikâyet üzerine savcı hem babası hem de evlendirildiği zanlı hakkında tutuklama talep etti. Sulh Ceza Mahkemesi şüphelileri serbest bıraktı. Savcının bu karara itirazı reddedildi.
2020 yılından bugüne kadar bu ifade dosyada durdu. Devlet, ‘Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ve özellikle kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi ve çocuk istismarının önüne geçilmesi amacıyla geliştirilmiş olan 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne taraf olup yükümlülük altına girmiş olduğu halde, 2 yıldır bir dava açılmadı. Kamuoyunun bu konudan bilgisi olmadı.
Cesur bir gazeteci bu dosyayı haber yaptı. Sevgili gazeteci biliyorum “görevimi yaptım” diyeceksin. Ancak bu kadar görevini yapmamış, “küçüğün rızası var” demiş, “kurbanın o saatte orada ne işi vardı” demiş, “tecavüz mağduru kadın hamile kalırsa, çocuğun ne suçu var, anası ölsün” demiş, “bir kereden bir şey olmaz” demiş bunca görevli varken, tehditleri göze alarak görevini yapma cesareti göstermiş olman her türlü teşekkürü ve saygıyı hak ediyor.
Senin sayende bu konu duyuldu ve kamuoyu baskısıyla dava açıldı.
Anne baba ve kocanın hâkim karşısına çıkacağı ilk duruşma, 22 Mayıs 2023'ten, 30 Ocak 2023'e alındı.
Anne baba ve koca tutuksuz yargılanırken yakalama kararı çıkarıldı.
Aile Bakanı “kadına şiddet, çocuk istismarı, siyasetin konusu değildir. İnsani ve maalesef her zeminde karşılaşılabilecek meselelerdir” dedikten sonra kamuoyu baskısına dayanamayarak “çocuğun nitelikli cinsel istismarı iddiasıyla açılan davaya müdahil olunmuştur. Bakanlığımızca süreç yakından takip edilerek, bundan önce olduğu gibi ilerleyen dönemde de mağdura her türlü hukuksal destek verilecektir" noktasına geldi.
Diyanet İşleri Başkanlığı açıklama yaptı, rüşt yaşının kaç olduğunu belirtmese de, “İslam’a göre, bireylerin hem fiziksel hem de ruhsal olgunluğa erişmeden, aile kurmanın
anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz" dedi.
TBMM Genel Kurulunda ‘her türlü çocuk istismarının önlenmesine ilişkin araştırma komisyonu’ kurulması, kabul edildi.
Bu çocuk şimdi 24 yaşında bir kadın oldu.
Devletiyle, toplumuyla, tarikatıyla, ailesiyle, bir araya gelmiş bu büyük suç şebekesine karşı durmak cesaretini gösteren ve yaşadıklarının hesabını sormayı göze alan, güç karşısında yılmayan, cesur, kahraman kadın! Saf kötülük altında yaşarken bile umudunu büyüten, hayranlık duyduğum kadın! Eminim bütün bunlardan sonra bile inatla tutunduğun onurlu yaşamın, insan haklarını kullanabildiğin bir yaşam olacak. Senin heykelini yapıp adını ‘cesaret’ koysak kim bilir zulüm altında yaşayan kaç çocuğun, kaç kadının, kaç insanın kurtuluşuna esin kaynağı olursun. Seninle gurur duyuyorum.
8 Ocak 2022
Merhaba Umudun Kadınları dinleyicileri.
Öncelikle sizden ve kendimden özür diliyorum. ‘Çocuk’ sözcüğü ile ‘evlilik’ sözcüğünü aynı cümle içinde yan yana kullanmış olmaktan utanç duyuyorum.
Üzgünüm, bu başlık gerçek. Gerçek olduğunu mahkeme dosyasına girmiş ses kayıtlarından, hastane ve karakol belgelerinden öğrendik. Keşke hiçbir çocuk evlilik görüntüsü altında, sistematik istismarla, cinsel, fiziksel duygusal ve sosyal şiddetle karşılaşmamış olsaydı ben de bu yazıyı yazmasaydım.
Neredeyse her gün çocuğa istismar haberleriyle sarsılıyoruz.
Bu konunun ne çok boyutu olduğunu anlatmak için özetleme yapmalıyım. Benim bir sayfada yazdığım özetin bir insanın bütün hayatını mahvettiği bilinciyle yazıyorum.
Bu yazının konusu olan çocuğa, bir tarikatın ileri gelenlerinden olan babası 6 yaşındayken imam nikâhı kıydı. Bu nikâha iki erkek şahit oldu. Böylece 29 yaşındaki bir tarikat üyesi, yıllarca sistematik ‘tecavüz etme hakkı’ kazandı! Çocuk yıllarca şiddetin her türüne maruz bırakıldı. Annesi bu suça ortak oldu. Diğer tarikat üyeleri bu suça tanık oldu. 10 yaşındayken cemaatin Kur'an kursunda hocasına evli olduğunu söyledi, hoca üzülmekle yetindi. 13 yaşında nişan, 14 yaşında düğün yapıldı. 14 yaşındayken hamilelik şüphesiyle annesiyle birlikte hastaneye gittiğinde doktorun dikkati sayesinde çocuk olduğu fark edilip durum polise bildirildi ve soruşturma açıldı. İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün Çocuk Büro Amirliği’nde ifade verdi. Ailesi çocuğun kendi isteğiyle evlendiğini, nüfus kaydında 14 yaşında görünmesine rağmen aslında 17 yaşında olduğunu ve şikâyetçi olmadığını söyledi ve çocuk konuşturulmadığı halde bu ifade çocuğa imzalatıldı. Kemik yaşı tespiti için gönderildiği devlet hastanesinde çocuk yerine, yetişkin bir kadın kemik testine girdi ve 21 yaşında olduğu raporu verildi. Bu raporu dikkate alan savcılık istismarcı hakkında takipsizlik kararı vererek soruşturmayı kapattı. Sonrasında yaş büyütme davası açılıp mahkemede yaşı büyütüldü. Bütün bunlar yaşanırken 12 yıl eğitimin zorunlu olduğu ülkede Milli Eğitim Bakanlığı çocuğun neden okula gitmediğini araştırmadı.
Böylece devletin pek çok kurumu bu suça ortak oldu.
Dinlediği bir radyo programında çocuk evliliğinin suç olduğunu öğrendi ve evden kaçmaya çalıştı. Ancak babası yakaladı ve şiddet uyguladı, eve hapsetti. 17 yaşında hamile kaldı ve resmi nikâh kıyıldı. Ailesi oğlunu elinden aldığı için göremedi. Telefondan yaptığı araştırmalar sonucu bir kadın ile tanıştı. Ona yaşadıklarını anlattı.
Onun “delilleri topla devlete sığın” önerisiyle beş ses kaydı aldı. Delilleri topladı. Annesini arayıp, oğlunu çok özlediğini, bir gece kalmasını istediğini söyledi. Oğlunu alıp adliyeye gitti ve yaşadıklarını anlattı. Oğluyla birlikte Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı bir sığınmaevine gönderildi. Daha sonra başka bir sığınmaevine sevk edildi, tedavi olmaya başladı. Oğlunu kreşe gönderip işe girdi. Okula başladı. Eşinden boşandı. Ailesi kaldığı kentte bulup, eve götürmeye çalıştı ancak ikna edemedi.
Anne babasından ve eşinden, hayatını ve eğitim hakkını elinden aldıkları için, adaletin yerini bulması için, yaşadıklarının bedelini ödemeleri için şikâyetçi oldu. Bu şikâyet üzerine savcı hem babası hem de evlendirildiği zanlı hakkında tutuklama talep etti. Sulh Ceza Mahkemesi şüphelileri serbest bıraktı. Savcının bu karara itirazı reddedildi.
2020 yılından bugüne kadar bu ifade dosyada durdu. Devlet, ‘Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ve özellikle kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi ve çocuk istismarının önüne geçilmesi amacıyla geliştirilmiş olan 'Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'ne taraf olup yükümlülük altına girmiş olduğu halde, 2 yıldır bir dava açılmadı. Kamuoyunun bu konudan bilgisi olmadı.
Cesur bir gazeteci bu dosyayı haber yaptı. Sevgili gazeteci biliyorum “görevimi yaptım” diyeceksin. Ancak bu kadar görevini yapmamış, “küçüğün rızası var” demiş, “kurbanın o saatte orada ne işi vardı” demiş, “tecavüz mağduru kadın hamile kalırsa, çocuğun ne suçu var, anası ölsün” demiş, “bir kereden bir şey olmaz” demiş bunca görevli varken, tehditleri göze alarak görevini yapma cesareti göstermiş olman her türlü teşekkürü ve saygıyı hak ediyor.
Senin sayende bu konu duyuldu ve kamuoyu baskısıyla dava açıldı.
Anne baba ve kocanın hâkim karşısına çıkacağı ilk duruşma, 22 Mayıs 2023'ten, 30 Ocak 2023'e alındı.
Anne baba ve koca tutuksuz yargılanırken yakalama kararı çıkarıldı.
Aile Bakanı “kadına şiddet, çocuk istismarı, siyasetin konusu değildir. İnsani ve maalesef her zeminde karşılaşılabilecek meselelerdir” dedikten sonra kamuoyu baskısına dayanamayarak “çocuğun nitelikli cinsel istismarı iddiasıyla açılan davaya müdahil olunmuştur. Bakanlığımızca süreç yakından takip edilerek, bundan önce olduğu gibi ilerleyen dönemde de mağdura her türlü hukuksal destek verilecektir" noktasına geldi.
Diyanet İşleri Başkanlığı açıklama yaptı, rüşt yaşının kaç olduğunu belirtmese de, “İslam’a göre, bireylerin hem fiziksel hem de ruhsal olgunluğa erişmeden, aile kurmanın
anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz" dedi.
TBMM Genel Kurulunda ‘her türlü çocuk istismarının önlenmesine ilişkin araştırma komisyonu’ kurulması, kabul edildi.
Bu çocuk şimdi 24 yaşında bir kadın oldu.
Devletiyle, toplumuyla, tarikatıyla, ailesiyle, bir araya gelmiş bu büyük suç şebekesine karşı durmak cesaretini gösteren ve yaşadıklarının hesabını sormayı göze alan, güç karşısında yılmayan, cesur, kahraman kadın! Saf kötülük altında yaşarken bile umudunu büyüten, hayranlık duyduğum kadın! Eminim bütün bunlardan sonra bile inatla tutunduğun onurlu yaşamın, insan haklarını kullanabildiğin bir yaşam olacak. Senin heykelini yapıp adını ‘cesaret’ koysak kim bilir zulüm altında yaşayan kaç çocuğun, kaç kadının, kaç insanın kurtuluşuna esin kaynağı olursun. Seninle gurur duyuyorum.
8 Ocak 2022
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.