Beyaz duvar önünde duran genç bir kız görülüyor. Kızın saçları at kuyruğu yapılmış ve açık mavi bir tişört giymiş. Elinde mavi, kırmızı ve beyaz renklerde bir mikrofon tutuyor ve dikkatle bir şeye bakıyor. Arka planda beyaz bir kapı ve kapının yanında siyah bir nesne bulunuyor.

6 Aralık 2023’te CNN Türk’te yayınlanan haber, otizmli çocuğu olan aileleri çok heyecanlandırdı. 



Habere göre otizmi tedavi etmek için geliştirilen aşı, farelerin beynindeki gen mutasyonunu düzelterek iyileşme sağlıyor. Bilim insanları, bu yöntemi insanlarda da kullanmanın mümkün olacağını düşünüyor.



Bu ve benzeri haberler, biz aileler için umut verici. Ancak bu haberlerin çoğu hayvan deneylerine dayanıyor. Yani bizleri rahatlatacak tedavi maalesef uzak görünüyor. Bu konuda yanılmayı çok isterim. Benim bu yorumu yapmamın nedeni kanser ve otizm arasındaki benzerlik.



Kanser ve otizm oluşum bakımından benzeşir. Hepimiz, şuanda bedenlerimizde kansere neden olan onkogenleri taşıyoruz. Çünkü bu genler, bizim büyümemizi sağlıyor. Ancak bu onkogenlerin, bağışıklık sisteminin kontrolü dışında çoğalması kansere neden oluyor. Onkogenler gibi otizmle ilgili genleri de hepimiz taşıyoruz. Ama otizmli değiliz... Şuanda bilim insanları otizmle ilgili 800 genin varlığını tespit etmiş durumda. 



Kanserin ve otizmin nedeni kesin olarak bilinmiyor. Maalesef nedeni net olarak bilinmeyen hastalığın tedavisinde somut sonuç elde edilemiyor. Pek çok hastalık gibi sağlıksız çevre ve gıda, modern yaşamın stresi, duygu dünyası neden olarak gösteriliyor.



Bugün kanser ve otizm çok hızlı yayılıyor ve maliyeti çok yüksek. Bilim insanları, geçen yüzyılda insanın gen haritasını çıkararak kanser, otizm başta olmak üzere pek çok hastalığıtedavi edeceğini umuyordu. Ancak istenilen sonuç alınamadı. Çünkü genlerin sabit kalmadığı ve mutasyona uğradığı açığa çıktı. Bu da epigenetik biliminin doğmasına neden oldu.



Epigenetik basitçe gen ifadesini etkileyen kimyasal değişiklikler olarak tanımlanabilir. 



Anadolu deyimiyle epigenetik, “Dedesi koruk yemiş torununun dişleri kamaşmış.” atasözünde somutlaşır. Çünkü dedelerimizin ve ninelerimizin yaşadıkları, genlerini değiştiriyor. Değişen bu genler bizlerin hastalıklarını yani yaşantısının nasıl olacağını belirliyor.



Sanayileşme, sağlıksız gıda, çevre, insanın yalnızlaşması gibi sorunları ortaya çıkardı. Kapitalist sistem hem kanserojen tarım ilaçlarını hem de çok pahalı kanser ilaçlarını üreterek çifte kazanç sağlar oldu.



Son yüzyılda bu çarkın içindeki insanların genleri mutasyona uğradı. Bu genlerdeki mutasyon kanser ve otizmgibi pek çok hastalığın patlamasına neden oldu.



Hollanda’da yapılan bir araştırma genetik mutasyon aktarımını daha kolay anlamamızı sağlar. 



İkinci Dünya Savaşı yıllarında Hollanda’da büyük bir kıtlık yaşanır. Yaklaşık olarak 6 ay boyunca insanlar yiyecek bulmakta zorlanır. 18 bin kişi açlıktan ölür. Bu kıtlıktan ülkenin kuzey ve batı kısmı çok etkilenir. Bilim insanları, bu bölgelerde kıtlık zamanında hamile olan annelerin çocukları üzerinde bir araştırma yapar.



Kıtlık zamanında anne sürekli yiyecek bulma çabasında, aç ve karnındaki bebek de bu sürece dâhil. Genler böyle bir ortamda “bulduğun an ye” kodunu oluşturarak mutasyon geçirir. 80 yıl sonra Hollanda’da yaşanan kıtlığın obezite gibi çeşitli hastalıklara ve epigenetik değişimlere neden olduğu kanıtlanır.



Otizm, ülkemizde hastalık, gelişmiş ülkelerde farklılık olarak değerlendiriliyor. Bu konunun ayrıntılarını daha sonraki yazılarımda paylaşacağım için burada yorum yapmak istemiyorum. Şimdilik ülkemizdeki olaylarla ilgili açıklamalara yer verildiğinden, otizm konusunu hastalık algısı üzerinden ele alıyorum. Günümüzde, insanlık kanser, otizm gibi pek çok hastalığın tedavisinde istenilen noktada değil. Çünkü bu hastalıklara neden olarak gösterilen sağlıksız gıda,çevre ve insan ilişkilerini düzeltmeyi hedeflemiyor. Sadece bu hastalıkların olumsuzluklarını azaltmak, yaşam süresini uzatmak çabasında... Genlerdeki mutasyona neden olan yaşam biçimini yani bataklığı kurutamıyor; sivrisinekleri kovalıyor.Kanser teşhis edildiğinde kanserli bölgeyi ameliyatla almak,kemoterapi gibi yöntemlerle hastalığın ilerlemesini durdurmak tedavi olarak sunuluyor. 



Otizmde ise işler daha karışık çünkü kan idrar gibi tahliller ve görsel tekniklerle otizmi teşhis etmek mümkün değil;çünkü otizmin bu yöntemlerle görülecek bir belirtisi yok. Bunedenle otizm tanısı çocuğun davranışları değerlendirilerek konur. Bağırma, dönme, iletişimden kaçınma, sallanma gibi otizmde sık görülen davranışlar tanıyı belirler. Bugün bu davranışların beyinden mi, sindirim sisteminden mi kaynaklandığı dahi net değil...



Hal böyleyken umut tacirleri akla gelmedik hikâyelerleaileleri sömürüyor. Zamanla para bitiyor, umut bitiyor. Süreç daha sıkıntılı hale geliyor. Bu nedenle otizmli çocuk aileleri doğru eğitim ve çocuğun toplumda kabulüyle ilgili çalışmalaraodaklanmalı. Gelişmiş ülkeler bu yönde planlama yapıyor. Halkına, “Otizm bir hastalık değil farklılık.” mesajını veriyor.



Gelecek yazımızda otizm konusunda söyleşmeye devam etmek üzere hoşça kalın.



14 Ocak 2024



Kaynakça 



Wendy, Chung ;”Otizm Bildiklerimiz ve Bilmediklerimiz “ TED Konuşmaları, 2014



CNN 6 12 2023 Otizmin Tedavisinde Büyük  Umut



Güner, Mehmet Alp; Genç Bilim; “Travmalar genetik. Yolla Gelecek Nesillere Aktarılabilir mi ?” 31. 08. 2023



 

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.