Beyaz bir ceket giymiş genç bir kadın gülümsüyor. Kadının boynunda bir yaka kartı asılı ve elinde mavi bir dosya tutuyor. Arka planda, Birleşmiş Milletler logosu ve "Birleşmiş Milletler" yazısı bulunan bir afiş var. Kadının saçları açık ve yana doğru taranmış. Fotoğrafın sağ tarafında kadının yüzü ve üst vücudu görünüyor.
SÖYLEŞİYİ YAPAN: Şule SEPİN İÇLİ Şule: Sevgili izleyicilerimiz, bu kez sizlere Adana’dan, Kadın Sağlığı Seminerleri Buluşmasından sesleniyoruz. Biliyorsunuz, afet meselesi hala gündemimizde. Deprem bölgesinde çok etkili çalışmalar yapan bir arkadaşımızla birlikteyiz, İvay Kolçak Albaş. İstersen kısa bir özgeçmişini alarak başlayalım. İvay: Sakarya Üniversitesi Ebelik bölümü mezunuyum. İki sene boyunca özel bir hastanenin servislerinde çalışma deneyimim oldu. Ağustos 2023’den Temmuz 2024’e kadar Adıyaman’da, bir STK’da ebe olarak çalıştım. Şule: Kadın Sağlığı Seminerleri Eğitimini nasıl duydun? İvay: hem TAP Vakfının instagram adresinden öğrendim hem de vakıfta o dönemki proje koordinatörünün yönlendirmesiyle birlikte, 2023 Eylül ayında beş günlük online bir eğitim aldım. Şule: Ondan sonraki çalışmalarını bizimle paylaşabilir misin? Diğer çalışmaların ve deprem çalışmalarını da olabilir. İvay: Bu eğitimi almadan önce zaten aktif olarak Adıyaman’da sahaya çıkıyorduk. Eğitimden sonra depremden etkilenen kadın ve kız çocuklarının üreme hizmetlerine erişimlerini kolaylaştırmak için çalıştık. Konteynır kentte bir merkezimiz vardı. Mobil aracımız da vardı. Köy muhtarları, sağlık ocaklarındaki hekimlerle iş birliği yaparak hem mahallelere ve merkeze uzak köylere gidiyorduk. Tespit ettiğimiz kadınlara deprem kiti dağıtıyorduk. Aile Planlaması, Güvenli Annelik, Kadın Sağlığı üzerine yüz yüze eğitimler veriyorduk. Şule: Kitin içinde neler vardı? İvay: İçerisinde tarak, tırnak makası, pet, iç çamaşırı bulunan kadın hijyen kiti, bebek bezi, yenidoğan hastane çıkışı olan anne ve bebek kiti. Şule: Bu kadar travmatik koşullardan sonra kadınları katmak çok zor. Bunu nasıl yapıyordunuz? İvay: Özellikle Türklerde utanma ve saklama duygusu var. Aile Sağlığı Merkezinde çalıştığımız hekim erkekti. Bir kadın idrar yolu enfeksiyonunun olduğunu söylemeye utanıyordu. Bize başvuruyorlardı ve birlikte giderek açıklıyorduk. Kendisini cesaretlendiriyorduk. “O da bir doktor, sağlık sorunlarını söylemen gerekiyor.” Mülteci gruplarında, özellikle Suriyeli kadınlarda hijyen koşulları, içinde bulundukları yetiştirilme tarzından dolayı onlar da Geçici Göçmen Sağlığı Merkezindeki doktorlar erkek olduğu için alttan muayene ve genel muayeneye gitmiyorlardı. Bu durumda sağlık sorunları ilerliyordu. Tedavileri gecikiyordu, süreç uzuyordu ve bundan olumsuz etkileniyorlardı. Toplu eğitimler vererek, doğrusunu anlatarak, belirtileri, tedavileri anlatarak farkındalıklarını artırıyor ve sorunların önüne geçmeye çalışıyorduk. Şule: Afet sonrasında verdiğiniz Kadın Sağlığı Seminerleri eğitimlerinde çok somut yaşanan, bize ışık tutacak bazı deneyimler varsa, onları bizimle paylaşabilir misin? İvay: Kadınlara ria (rahim içi araç) takılıyor. Rianın şeklini, nereye takıldıklarını bilmiyorlar. “Ya ria mideme kaçarsa, çocuk elinde riayla doğarsa” gibi halkın içinden söylemler var. Bunlar en bariz ve kulağımıza gelen kaygılardı. Kadın riayı taktırıyor. Biz şeklini gösteriyoruz. “Aaa böyle bir şey mi?” dediklerinde, rianın rahminden dışarı çıkmayacağını, mideye kaçma olayının bir efsane olduğunu, kapalı olan rahimde rianın nerede durduğunu, ipinin eşinin hissedemeyeceği kadar kısa ve rahim içinde kaldığını görsellerle ve maketlerle destekleyerek anlatmaya çalıştık. Doğum kontrol hapının tüylenme yaptığını, aşırı kilo artışı olduğunu varsayıp kullanmayanlar oluyordu. Ria taktırmış, aşırı kanaması ve kansızlığı var. Rahminde sıkıntısı varsa, bu sıkıntıyı gideremeden riya taktıramaz. Bu gibi durumlarda bile hapı kadın reddediyor. Hapa yönlendiriyorduk. “Bazı kadınlarda hormonal olduğu için iştah açabilir. Yeme bozukluğunuz yoksa bir senede maksimum 2 kilo alırsınız. Bıraktığınızda da kiloları geri verebilirsiniz.” diyoruz. Ne işe yaradığını, içeriğinde neler olduğunu, nasıl kullanması gerektiğini söyleyerek aşmaya çalışıyorduk. Şule: Başka direnç gösterdikleri konular var mıydı? İvay: Özellikle mülteci grubunda muhtarlarla iletişime geçiyoruz. Muhtarlar duyuru yapıyorlar: “Ebe, hemşire geldi. Size aile planlaması şeklinde eğitimler verecek.” diye. Bunlar erkeklerin kulağına gittiğinde, ‘Gitmenizi istemiyorum’ tarzında baskı yapıyorlardı. Biz bunun önüne geçmek için mahallede herkese kolay ulaşabilecek komşularından bir kadını odak kişi olarak seçiyorduk. Ona sorumluluk yüklüyorduk. “Evi müsait olan birine her hafta gidelim.” diyorduk. Tıpkı altın günlerinde olduğu gibi çay kahve yapıyorlardı ve evde kendi sorunlarını konuşabilecek güvenli bir alan oluşuyordu. Onlar sorunlarını anlatırken, biz de eğitimlerimizi verip bilinçlenmelerini sağlıyorduk. Böylece eşlerinin haberi olmuyordu. Aslında kadın öğrenmek istiyordu ama eşi karşı çıktığı için gelemiyordu. Şule: Çok kıymetli deneyimler bunlar. Afet sonrasında aklına gelen bariz olarak başka deneyimler var mı? İvay: Konteynırlar yapışık bir şekilde yerleştirilmiş. Bu kadar yakın mesafede yaşanan cinsel şiddet olaylarının çocuklarda, ergenlerde ve kadınlarda duyulmasını anlatıyorlardı. “Biz konteynır kentte yaşıyoruz. Yan komşumuz eşiyle zorla cinsel ilişkiye giriyor. Biz bunu duyuyoruz. İleride evlenirsek, başımıza böyle olaylar gelebilir mi?” Bunlar kızlarda travma yaratıyordu. Merkezimizin karşısında bulunan bir konteynırdan bir bağırtı sesi geliyordu bir gün. Konteynırın duvarlarına vuruyordu. Çıktık baktık, eşini dövdüğünü sandık. Hemen Aile Sosyale haber verdik. Adam bayağı büyük, çocuğunu dövüyormuş. Çocuk yalan söyledi. Babasının onu dövmediğini anlattı. Hem sesini duyduk hem de yüzünde kızarıklıklar vardı. Çocuk koruma altına alındı. Konteynırlarda Afat’ın önüne geçemeyeceği, insanların bilmediği, görmediği olaylar yaşanıyordu. Ne kadar saklamak isteseler de sesler duyuluyordu. Yakın oldukları için bir mahremiyet yok. Şule: Başka eklemek istediklerin varsa onları da alalım istersen. İvay: Mülteci grupta yaşam tarzlarına göre, erkekler dört eş ediniyorlarmış Suriye’de. Bunu devam ettiriyorlar. “Eğer doğurmazsam, eşim gidip başkasıyla evlenecek” korkusuyla kadınlarda bir özgüven eksikliği var. Korunmak istiyor, doğurmak istemiyor ama eşini kaybetme ya da kuma korkusuyla kadın sürekli doğurmak zorunda kalıyor. Bir danışanım 9. çocuğa gebeydi ve daha 45 yaşına gelmişti. Riskli bir gebelik olmasına rağmen, bir şey diyememek tarzında gizliyordu. O bebek makat girişliydi, popoyla geliyordu. Hastanelerde normal doğum sıkıntılı olduğu için çadırda doğurmaya çalışmış ve aşırı kanamayla hastaneye kaldırılmıştı. Bazı zararlı bildiklerini eğitimlerde aşmaya çalışıyoruz. Yine bir şeyleri gizliyorlardı. O erkek beynini değiştirmeden kadınlara ne kadar eğitim verirsek verelim, bir işe yaramıyor. Önce eril bir toplumda olan erkekleri eğitmemiz gerektiğini düşünüyorum. Şule: Erkeklere hiç ulaştınız mı ya da ulaşanlar var mıydı? İvay: Erkeklere ulaşamadık. Doğuda bir şey dendiğinde, hemen susturuyorlar, kızarıyorlar, bozarıyorlar, arkalarını dönüp gidiyorlar. Bir tek konteynır sorumlusu olanlarla görüşebildik. Mültecilerde erkekler yanımıza gelmiyorlar, bizi gördüklerinde, kaçacak yer arıyor gibiydiler. Eğitimlerimize mülteci bir kadın katılmıştı. Kuması varmış. Komşularından duyduk. Kuması, kadının eğitime geldiğini kocasına söylemiş. Kocası karşı koymak için çocuğunu elinden alıp kadını dışarı atmıştı. Kadın yanımıza, jandarmaya geldi. Jandarma, “Kadınları eğitiyorsunuz ama bunlar isteseler de bir şey yapamıyorlar. Lütfen erkeklere yönelin” dedi. Bu konuda bir çalışmamız olmadı ama yapılsa gerçekten iyi olur. Şule: Artık afet bölgesinde değilsin. Hatırladığın, “İyi ki bunları yapmışım” dediğin olumlu örnekler var mı? İvay: Evlerde çoğu insan kiti almak için ya da boş boş konuşmak için geliyor. Geri bildirimleri kısa, sözlü gibi yapmıştık, onları aktif katabilmek için. Kadın kondomu, erkek kondomu, haplar gibi görseller daha çok akıllarında kalıyordu. Eğitim bittikten sonra sanki onlar bana eğitim veriyormuş gibi rol model yapıyorduk. ‘Ria nereye takılır, kanama olunca nereye gitmek gerekiyor, bunun adı neydi, iğneyi nereden yapıyorduk, ne kadar sürede yapmak gerekiyor?’ Bu şekilde anlattığımı hemen anlamış gibi geri bildirimler veriyorlardı. Bilinçlenmişlerdi. Özellikle Türk kadınları, “Biz bu anlatılanları çok sevdik, lütfen daha çok anlatın” diyerek komşularına, yakınlarına söyleyip onların da katılmalarını sağlıyorlardı. Şule: Bundan sonraki yaşamında kadınlarla ilgili neler yapmayı planlıyorsun ve neleri hayal ediyorsun? İvay: Bir ebe olarak hastanede hizmet vermek ve hastalarla ilgilenmek çok güzel ama oraya bir insan tedavi olmak için zorunlu olarak geliyor. STK’larda ya da başka oluşumlarda gönüllü olarak yaptığınız eğitimlerde kadınlar size gerçekten gönüllü olarak dinlemek için geliyorlar. Bilgiye muhtaçlar. Birinin onlarla ilgilenmesi, doğruları anlatması, onları yönlendirmesi, onları değerli hissettiriyor. Ben bundan daha çok haz alıyorum. Daha çok gönüllü olarak, onların hayatlarına birebir dokunabilmek, yaşadıkları yere giderek bireysel danışmanlık verebilmek, doğru yolu göstermek daha çok hoşuma gidiyor. Bunun için bilemiyorum nasıl bir yol izleyeceğim, nasıl ilerleyecek süreç. Şule: Her şey daha çok yeni senin için. Biz çok teşekkür ediyoruz, dergimize konuk olduğun için. Bu güzel bilgileri paylaşman çok anlamlı oldu. Umarım bundan sonraki yaşamında çok çok güzel çalışmalar yaparsın. Çünkü bir ebe olarak, kadın bakışı kazanarak bu yola devam etmek, çok çok daha kolay olacak. İvay: Çok teşekkür ederim. 8 Kasım 2024

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.