İç mekânda çekilmiş bir selfie. Saçları açık kahverengi ve omuz hizasında. Üzerinde beyaz bir üst ve siyah bir ceket var. Orta yaşlarda ve kameraya gülümsüyor.
Açık havada çimlerin üzerinde oynayan dört çocuk. Ortadaki çocuk, sırtı kameraya dönük şekilde duruyor ve ellerini havaya kaldırmış. Siyah saçları var ve kırmızı bir bandana takıyor. Diğer üç çocuk ona doğru bakıyor ve gülümsüyorlar. Çocuklar, neşeli bir şekilde oyun oynuyor. Arka planda bulanık bir şekilde ağaçlar ve geniş bir çimenlik alan var.
YAZAN: Gurbet İNCE

Ben Gurbet İnce, 20.10.1991 yılında doğdum. Aslen Batman Gercüşlüyüm ama İzmir’de doğdum ve büyüdüm. 6 kardeşin en küçüğüyüm; 3 ablam ve 2 abim var. Ben ve 2 kardeşim doğuştan görme engelliyiz. Doğduğumuz zaman hiç görmüyormuşuz. Bebekken yapılan bir ameliyatla %20 görme olanağına kavuşmuşuz. Doktor, “Bir daha ameliyat olsalar bile daha fazla göremezler” demiş. Benim çocukluk dönemimde bilgisayar, televizyon ve internet gibi olanaklarım yoktu. Sabah 9’dan akşam hava kararıncaya kadar sokakta oyun oynayarak büyüyen çocuklardanım. Saklambaç, körebe, voleybol, deve-cüce, mendil kapmaca, çelik çömlek patladı ve beştaş oyunları oynardık. Oynarken kazanabildiğim tek oyun körebeydi. Arkadaşlarım, “Körebe oynadığımızda hep sen kazanıyorsun; bunun sırrı ne?” diye sorarlardı. Ben de sırrını bilmiyordum ama sonradan anladım ki kazanabilmemin nedeni, az gördüğüm için onlar hareket ederken çıkardıkları seslere ve konuşmalarına odaklanarak onları bulabilmemmiş. Çocukluğumda çok fazla oyun oynayamazdım. Az gördüğüm için arkadaşlarım benimle oyun oynamak istemezlerdi. Mahallemizde Leyla adında bir arkadaşım vardı. Sadece o benimle oyun oynar, yalnız kalmamam için yanımda olurdu. O arkadaşımla birlikte oyun oynayarak büyüdüm ve 7 yaşımda Nurcan ablam 2. sınıfa giderken okullar açıldığında sabah kalktı, okul kıyafetlerini giydi ve yeni alınan çantasını, defterlerini ve kitaplarını alarak okula gitmeye hazırlandı. Ablamı o halde görünce çocukluğun vermiş olduğu duygularla kıskanarak okula gitmek için anneme gittim. Kendisine, “Ben de okula gitmek istiyorum” dedim. Annem de ablamla birlikte beni okula götürdü ve okul kaydımı yaptırdı. Nihayet ben de ilkokula başlamıştım. Eve dönerken annem bana da yeni okul kıyafetleri, kalem, defter ve çanta almıştı. O gece heyecandan uyuyamamıştım. Artık benim de okul kıyafetlerim, çantam ve defterlerim vardı, ben de okula gidecektim.
Okula başladıktan sonra öğretmenime az gördüğümü söylemedim. Öğretmenimiz bize harfleri öğretmeye başlamıştı. Tahtaya küçük küçük okuma kâğıtları asarak harfleri öğretiyordu. Ben tahtayı göremediğim için öğretmenin tahtada yazdığı harfleri arkadaşımın defterinden bakarak yazmaya çalışıyordum. Bir süre böyle devam ettim. Birgün öğretmenim öğrettiği harflerin olduğu okuma kâğıtlarının bir tanesini tahtaya asarak okumamı istedi. Ben o gün öğretmenime tahtayı göremediğimi söyledim. Öğretmenim, “Nasıl yani bugüne kadar öğrettiğim harfleri nasıl yazdın?” diye sorduğunda arkadaşımın defterine bakarak yazdığımı söyledim. Öğretmenim bu konuyu ailemle görüşmek istedi ve ailemin okula gelmelerini söyledi. Ailem okula geldiğinde, derslerde başarılı olduğumu, öğrenme kabiliyetimin yüksek olduğunu ama örgün öğretimde başarılı olamayacağımı anlattı. Aşık Veysel Körler okulundan bahsetti ve öğrenimime orada devam etmemin daha doğru olacağını belirtti.
Annem çok küçük olduğumu ve yatılı okulda tek başıma kalamayacağımı söyledi. Babam da yaşadığımız mahalledeki kültür seviyesinin etkisinde kalarak “El-Âlem bize görmüyor diye kızına bakamadı, yatılı yurda gönderdi dedirtmem” diyerek Aşık Veysel Körler okuluna kayıt yapmamıza izin vermedi. Öğretmenim benim çok başarılı bir çocuk olacağımı, eğitimime mutlaka devam etmem gerektiğinin altını çizdi. Okulda yapılan bir resim yarışmasında sınıf birincisi ve okul ikincisi olmuştum. O zaman bize ödül verileceğini aileme anlattı. Diğer derslerdeki başarılarımdan bahsetse de ailem Aşık Veysel Körler okulunda okumam için ikna olmadı.
Birinci sınıfta öğretmenimin sayesinde okumaya devam ediyordum. Yarıyıl tatiline bir ay kadar kalmıştı öğretmenimin tayini çıktı ve başka okula gitti. Yeni gelen öğretmenim benimle ilgilense de ilk öğretmenimin sıcaklık ve samimiyetini bulamamıştım. Bu şekilde devam ederken nihayet yarıyıl tatili geldi ve ben karnemi almıştım. Karnemdeki derslerimin hepsi pekiyi olarak gelmişti. Yarıyıl tatilinden sonra aileme okula gitmek istemediğimi söyledim. Okulda arkadaşlarım gibi olmadığım için oyunlara katılamadığımı ve en önemlisi de tahtayı göremediğim için çok zor bir dönem geçirdiğimi anlatarak ikinci dönemde artık okula gitmek istemedim. Böylece okul hayatım bitmiş oldu ve ben evde kalarak büyümeye başladım.
14 yaşıma gelmiştim. Birgün Yasemin ablamla evde oturuyorduk. Ablam radyo dinliyordu. Radyoda görme engelliler için dernekler olduğunu duymuştu. O gün radyoda konuk olan GÖRBİR (Görmeyenler Kültür Ve Birleşme Derneğini öğrendik. GÖRBİR derneği yaptıkları çalışmalardan bahsediyordu. Ablamla birlikte radyoda duyduğumuz GÖRBİR Derneğine giderek Dernek Başkanı, Salih Batur ile görüştük. Başkana okuma yazmamızın olmadığını ve evden çıkmadığımızı söyledik. Salih Bey o dönem kendi derneklerinde okuma yazma öğrenebileceğimiz bir kursun olmadığını ancak görme engelliler için çalışan başka bir dernek olan Çağdaş Görmeyenler Derneği´nin olduğunu söyledi. Çağdaş Görmeyenler Derneğinde okuma yazma kurslarının açıldığını belirterek bizi oraya yönlendirdi.
Ben ablamla birlikte Çağdaş Görmeyenler derneğine gittim ve kursla ilgili bilgiler aldık. Halk eğitim ve Çağdaş Görmeyenler Derneğinde Braille alfabesi ile okuma ve yazma kursu düzenlediklerini, istersek kayıt yaptırabileceğimizi anlattılar.
Ablamla eve döndükten sonra aileme bu kurstan bahsettik ama ailem göndermek istemedi. Ben ablamla birlikte kursa ailemin haberi olmadan gizlice gitmeye başladım. Bu kursta Celil Hocamızın sayesinde 4 ay gibi bir sürede Braille alfabesiyle okumayı ve yazmayı öğrenerek ilkokul diplomasını almıştım.
İlkokul diplomasını aldıktan sonra aileme tekrar bundan bahsettim ailem gitmemi istemese de kurslara katılmama karşı çıkmadı. Kurstaki Öğretmenim Celil Hoca Halk eğitime yönlendirdi. Yeni açılacak olan görme engellilere yönelik İngilizce kursuna kayıt yaptırmamı istedi. İngilizce kursuna kayıt yaptırdım ve temel İngilizce kursuna katılarak sertifikamı aldım. Bu kurs tamamlandığında Görme engelliler için ekran okuyucu ile bilgisayar kullanabileceğimiz bir kurs açıldı. Bu kursa katılarak bilgisayar işletmenliği ve operatörlüğü sertifikası aldım.
Sonrasında okumaya devam etmeye karar verdim. Açık öğretim ortaokuluna kayıt yaptırdım ve kitaplarımı aldım. Aldığım kitaplar benim okuyabileceğim türden değildi. Derslere nasıl çalışacağımı araştırmaya başladım ve Celil Hocayla görüştüm. Celil Hoca o dönem Atatürk İl Halk Kütüphanesinde gönüllü okuyucuların olduğunu söyledi. İl Halk Kütüphanesine giderek gönüllü okuyucularla görüştüm. Gönüllü okuyuculardan derslere çalışmak için yardımcı olabilecek olanlardan destek istedim. Benim gibi okumaya çalışan diğer arkadaşlarımla birlikte derslerimize çalışabileceğimiz bir yer aradık ve Celil Hoca dernekte bize bir odayı sınıfa dönüştürerek tahsis etti.
Gönüllü okuyucularımız bu sınıfa gelerek bana ve diğer arkadaşlarıma kitaplarımızı okuyarak dersleri anlatmaya başladı. Okuyucularımız bize derslerimizi okuyup anlatıyorlardı ama tekrar yapmaya ihtiyacımız vardı. Öğrendiklerimizi akşam tekrar etmeye ve sınavlara hazırlanmaya başlamak istediğimi söyledim. Celil hocadan yardım istedim. Celil hocam beni görme engelliler için oluşturulmuş Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı olarak bildiği TÜRGÖK´e yönlendirdi.
TÜRGÖK´e gittiğimde Kitaplığın kurucusu Gültekin Yazgan hocamla karşılaştık. Derslerimi gönüllü okuyucularla çalıştığımı ama yeterli olmadığını ve akşamları evde çalışmak istediğimi söyledim. Gültekin Hocam yaşımın küçük olduğunu neden açık öğretim okuduğumu sordu. Hikâyemi Gültekin hocama anlattım ve hocam bana kitaplarımı getirmemi bunları sesli kitaba çevirebileceğini söyledi. Kitaplarımı kendim götürdüm ve Gültekin Hocam en kısa sürede sesli kitaba çevirerek CD´leri, postadaki süreçten etkilenmemem ve derslerime çalışmaya hemen başlamam için gelip kütüphaneden kendim almamı istemişti. İlk sesli kitaplarımı aldım ve artık evde de ders çalışabiliyordum.
Derslerime çalışmaya devam ederken gözlerimde çok şiddetli ağrılar olmaya başladı ve hastaneye gittim. Hastanede göz tansiyonumun çok yüksek olduğunu, ameliyat olmam gerektiğini söylediler. Ameliyat oldum ve sonrasında sınavlara girdim. Sınavlarda başarılı oldum ve ortaokul birinci sınıfı bitirmiştim. Gözlerimdeki ağrılar artmaya başlayınca 4 kez daha ameliyat oldum. İkinci olduğum ameliyattan sonra doktorlar göz tansiyonumun düşmediğini ve gözümün alınması gerektiğini söylediler. Bu beni çok etkilemişti ve içime kapandım. Okula gitmek istemiyordum ve her şeyi bir kenara bırakıp evde kabuğuma çekilmeye karar verdim. Evden çıkmıyordum. İkinci sınıf için kitaplar dağıtılmıştı ama ben kitapları almadım çünkü artık okumak istemiyordum.
Birgün Gültekin Hocam beni aradı ve kitapları neden getirmediğimi, sesli kitap isteyip istemediğimi sordu. Ben artık okumak istemediğimi söyledim. Gültekin hocam neden böyle bir karar aldığımı sorduğunda başımdan geçenleri ve doktorların söylediklerini anlattım. Gültekin Hocam yüz yüze görüşmek istedi.
Gültekin hocamla konuştuk ve bundan sonra okumak istemediğimi gözümün alınacağını ve göremeyeceğimi paylaştım. O da bana, “Kalbinin ışığıyla geleceğe bakabilirsen yüzün aydınlığa dönük olacaktır. Hayatta karşılaşacağımız birçok engel bizi bekler. Ama bu engellerin bizi yolumuzdan döndürmesine izin vermemeliyiz. Hayatta hep kararlı olman, engellerle başedebilmeyi öğrenmen gerekir” dedi. Karşıma hangi engel çıkarsa çıksın okumaktan vaz geçmemem konusunda beni yönlendirerek okumaya devam edeceğim konusunda kendisine söz vermemi istedi. O gün Gültekin hocamın bana anlattıklarından çok etkilenmiştim ve okumaya devam edeceğim, hangi engel çıkarsa çıksın asla pes etmeyeceğim konusunda kendisine söz verdim.
Gültekin hocamın sayesinde 2. sınıfı bitirdim ama 3. sınıfı bitirmeme bir dönem kaldığında, gözümden tekrar ameliyat olmam gerektiğini öğrendim. Okula ara vermem gerekti. Daha sonra arkadaşımdan Karataş Görme Engeliler Derneğinin olduğunu ve orada Halk Eğitim ve İŞKUR aracılığı ile bilgisayar kursu verildiğini öğrendim.
Arkadaşımla derneğe gittim. Dernek başkanı Haldun Bey ve sekreter Deniz Hanımla tanıştım. Bilgisayar kursuna kayıt yaptırdım ve sertifikamı aldım. Kursta ders gördüğüm zamanlarda İrfan ile tanıştık. Sohbet ederken Aşık Veysel Körler Okulunu merak ettiğimi söyledim. Kısa bir süre sonra randevu alarak Aşık Veysel Körler Okulluna gittik. Birinci sınıfa giden öğretmen ve öğrencilerle tanıştım. Okul müdürüyle öğretmenlerle birlikte tanışmaya gittik. Okul müdürü Adını ve soyadını söylediğinde donup kaldım. O anda ilkokul öğretmenim olduğunu anladım. Ona, “İyi Burnaz İlköğretim Okullunda Öğretmenlik yaptınız mı?” diye sordum, o da bana, “Evet” dedi. “Orada bir öğrenciniz vardı hatırladınız mı?” dedim. O, “Hiç unutmadım ki. Burada müdürlük yapmamın sebebi o. Onu tanıdıktan sonra Aşık Veysel Körler Okulunda hizmet vermeyi istedim.” “Öğretmenim o benim” dedim. “Nasıl yani?” diyerek bana sıkı sıkı sarıldı. Ortaokulu bitirip, şu an liseyi okuduğumu söyledim, çok sevindi.
İrfan ile birbirimizi yeterince tanıdıktan sonra evlenme kararı aldık. 2011 yılında nişanlandık. 13 defa ameliyat olmamın sonucunda doktorlarım gözümün tamamen alınacağına karar verdiler. Ameliyatımı olduktan sonra Özlem ablamın refakatçı olarak başımda beklemesine rağmen nişanlım, hastaneden taburcu olana kadar günlerce hastanenin bahçesinde benimle kaldı.
Gültekin hocamın bana destek olmak için söylediği sözler sayesinde çok kısa sürede kendimi toparladım. Ameliyat sürecini atlattıktan sonra bir sınavım kalmıştı. Bu sınava ameliyat olduktan sonra girersem süresi geçeceği için doktorumdan izin alarak sınavıma girerek sınavı kazandım ve sonrasında liseye kayıt işlemlerimi yaptırdım. Lise 1. sınıf bitikten sonra evlendik. Lise 2. sınıfın ortalarında oğlum dünyaya geldi. 2 buçuk yıl oğlumla sınavlara girmeye devam ederek liseyi bitirdim.
İlk Halk Kütüphanesinde gönüllü okuyucular yardımı ile memurluk sınavlarına girerek 60 puan aldım ama yerleşemedim. Oğlumu 3 yaşında kreşe vererek tekrar hazırlanmaya başladım. Bu sefer girdiğim sınavdan 70 puan aldım ama yerleşemedim. Daha sonra kızım dünyaya geldi. Kızım bir buçuk yaşına geldiğinde sanki görmediğimi biliyordu. Akrabalara ziyarete gittiğimizde önce ayakkabımı bana verirdi sonra kendi ayakkabısını giyerdi. Kızım iki buçuk yaşına geldiğinde rakamları ve alfabeyi öğrendi yollarda bana otobüs numaralarını söyleyerek ve yolları bulmama yardımcı olarak çok destek olurdu.
Annem iki çocuğuma baktı ve ben tekrar memurluk sınavlarına hazırlandım ve 70 puan aldım ama yine yerleşemedim. Pes etmedim, yılmadım çocuklarım biraz büyüdükten sonra sınava hazırlanarak tekrar girdim ve 70 puan aldım ama yine yerleşemedim.
Gültekin Hocama evlendiğimi, çocuklarımın olduğunu söylemek için TÜRGÖK´e gittiğimde Gültekin Hocamın vefat etiğini söylediler ve dünyamın başıma yıkılmasıyla eve döndüm. Daha sonra üniversite sınavlarına hazırlanmaya karar verdim. Sınavlara girerek başarılı oldum, barajı geçtim. Eşimle birlikte tercihlerimi yaptık. 2 yıllık Yaşlı Bakım Hizmetlerini kazandım diye sevindim. Kayıt işlemlerimi yaptırmıştım ki annemi kaybettim. Ölümünde tek başıma mücadele ettim.
Annemin acısına dayanamayıp 1 buçuk yıl sonra göğüs kanseri olduğumu öğrendim. O gece eşim ve çocuklarım uyuduktan sonra salona geçtim. Bana bir şey olursa eşim ve çocuklarıma ne olacak diye düşündüm ve hıçkıra hıçkıra ağlarken uyuya kaldım. Rüyamda Celil ve Gültekin öğretmenim başımı okşarken niye ağladığımı sordular. Hasta olduğumu anlattım, iyileşeceğimi, mücadeleyi bırakmamam gerektiğini söylediler sonra uykudan uyandım.
Rüyadan 1 hafta sonra göğsümdeki tümörün alınması için ameliyat oldum. Bir ay sonra 4 kür kemoterapi aldım. Sonra 1ay boyunca ışın tedavisi gördüm. Eşim, çocuklarım ve ailesi, benim ailem, birkaç arkadaşımın desteğiyle, en önemlisiyse, kendi azmimle iyileştim ve şu an sağlığım yerinde.
Sağlık sorunlarım bitince de İki yıllık yaşlı bakımını okudum ve mezun oldum.
Şu an bu hayatta 3 sevdiğim; annem, Celil ve Gültekin Öğretmenim artık yoklar. Keşke yaşıyor olsalardı.
15 Aralık 2025

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.