sulesepin06@gmail.com
Bir masada oturmuş, ciddiyetle önündeki kağıtları inceliyor. Kısa, koyu kahverengi, küt saçları, vişne çürüğü uzun kollu, çizgili bir kazağı var.
Yazan: Şule Sepin İçli

İntihar etmek, intihar girişiminde bulunmak ve intihara baskılara dayanamayarak zorlanmak… İsimleri bile ne kadar ürkütücü. Hele bir de yaşanan olaylar bunlara eşlik etti mi üzerimizde nasıl derin etkiler bıraktığını tartışmamıza gerek yok. İntihar girişiminde bulunan bir insan, yaşama döndüğü için biraz olsun içimiz rahatlıyor. İntihar gerçekleştiğinde, aklımız almıyor olanları. Çünkü bir kaza değil, bir hastalık değil. Bir anda yaşamdan kopup gidiyor bir can. Peki ya baskılar karşısında ne yapacağını bilemediği için intihar etmek zorunda kalmak, nasıl duygular yaşatır insana? İşte bunu duymak başka, bir de tanıdığının başına gelmesi bir başka.

Kızlarımın arkadaşlarıyla sohbet etmeyi çok severim. Bunu neden yaptığıma gelince, hem kızlarımla iletişimim güçlenir, hem de gençlerle konuşmaktan çok şey öğrenirim, bir sürü deneyim biriktiririm. Bundan yaklaşık on gün önce kızım beni telefonla aradı ve tanıdığım bir arkadaşının intihar ettiğini öğrendiğini söyledi. Arkadaşının adını duyunca olduğum yerde öylece kalakaldım. Ne kadar etkilendiğimi, ne kadar çok üzüldüğümü anlatmama sözcükler yetmez. Olay bu kış olmuş. Üstelik 22 yaşlarında bir kız. İntihara zorlandığı ileri sürülüyor. Kızın adı Berfin. Kızım Berfin’in doğum günü olduğu için yazılanlardan öğrenmiş öldüğünü. Bunu duyunca resmen kahroldum. İlk kez tanıdığım bir genç kadının baskılar sonucu intihar etmek zorunda kaldığını yaşıyordum. İnternetten araştırdık, ölümü hakkında ayrıntılı bilgiye rastlamadık. Berfin’in yakın arkadaşı da konuşmak istememiş. Daha doğrusu kızım çok etkilendiğini fark edince, konuşmak istemediğini hissetmiş.

Bunun üzerine Diyarbakır’dan bir arkadaşıma sordum. “Hangi Berfin? O kadar çok Berfin intihar etti ki Diyarbakır’da, kimi silahla vurdu kendisini, kimi yüksek binadan atladı.” Bunları duyunca şok oldum.

Üye olduğum kadın gruplarına sordum. Diyarbakır Barosundan bir avukat arkadaşa ulaştım. O da beni Diyarbakır Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Grubundan LGBTİ. Artılarla ilgili bir arkadaşa yönlendirdi. Bu arkadaş da Berfin’in yakın bir arkadaşını tanıyormuş. Onu aradı ve anlatacaklarından başka bir bilgi alamadığını söyledi. “ailesinin baskılarına dayanamadığı için kendisini camdan atarak intihar ettiğini öğrendik. Bu soruşturmayı kolluk kuvvetlerinin açması gerekir. Biz de bu konunun üzerine giderek kamuoyu oluşturmaya çalıştık. Soruşturma açmadıkları için yapacak bir şey kalmıyor. Berfin’in annesi kızının mezarını ziyaret edip gelinlik, duvak resimleri ve çiçekler koyuyormuş. Berfin’in yakın arkadaşının paylaştığı resimden gördüm bunu.” Demesin mi?

En iyisi bildiğim kadarıyla anlatayım Berfin’in öyküsünü sizlere. Onu tanıdığımda 17-18 yaşlarında, sıcakkanlı, konuşkan, duygularını rahat rahat paylaşan bir kızdı. Birlikte iki gün geçirmiştik. Kızımla aynı basketbol takımındaydı. Birbirimizi çok sevdik ve bana içini açtı. “Ben kendimi erkek gibi hissediyorum. Küçüklüğümden beri bu böyleydi ve hiç değişmedi. Kız olmaya uyum sağlamak için elimden geleni yapıyorum. Ne yaptıysam olmuyor bir türlü. Bir kız sevgilim var. Ailem bizi yakaladı, ikimiz de çok kötü dayak yedik. Yine de birbirimizden vaz geçemedik. Her defasında anneme söz veriyorum fakat yapamıyorum. Annemi çok seviyorum. Her ay regl olduğumda nefret ediyorum bu durumdan.” Diye anlattı yaşadıklarını. Onu dikkatle dinledim ve anlamaya çalıştım. Toplumun önyargılı bir bakış açısının olduğunu ikimiz de biliyorduk. Bir ara annesiyle konuşmayı bile düşündüm. Berfin, buna pek sıcak bakmadı ve toparlanmak için çaba göstermeyi sürdüreceğini söyledi. Anlattıklarından, bunu yapamayacağı görülüyordu.

O an düşündüm, bunları yaşayan benim kızım olsaydı ne yapardım diye. Çevreme ve topluma karşı kızımla birlik olup direnirdim. Kolay olmazdı bu kuşkusuz. Gerekirse destek alır ve kızımın da destek almasını sağlardım. Önyargılı yaklaşanlarla ilişkilerimi sınırlardım. Ama Berfin’in annesi, benim gibi tuzu kuru bir kadın değildi besbelli. Diyarbakır’da yaşıyorlardı ve oradaki toplum baskısını sanırım anlatmama gerek yok. Belki anne de önyargılı bakıyordu bu olaya. Kızına destek olsa, başına geleceklerle nasıl baş edebilecekti? Kafamda bu sorular dönüp durdu.

Ara sıra kızıma Berfin’i soruyordum. Bir ara annesiyle barıştığını, ilişkilerinin düzeldiğini söylemişti. Buna sevinmiştim ama sevincimin geçici olacağını da hissetmiştim. Bir keresinde de Berfin’in evden ayrıldığından söz etmişti kızım. Uzun zamandır ondan haber alamıyordu. İşte almıştı kötü haberi.

“Keşke sizin gibi anlayışlı bir annem olsaydı” demişti. Aslında Berfin, çok sevdiği annesinin onu anlamasını istediği için böyle söylüyordu. Beni kendisine yakın görmüştü. Bir çözüm arıyor, bulamıyordu. Olayı öğrendiğim günden beri sürekli düşüncelerimde Berfin. Bir suç mu işlemişti, hayır. Suç işleseydi bile böylesi bir ölümü hak eder miydi? Hayır. Kim bilir ne parlak düşleri vardı? Ailesini düşünüyorum özellikle annesini. Annesini daha çok düşünüyorum çünkü Berfin hep annesini anlatıyordu. Anne bu zorlanmaya karşı çıkacak gücü bulmak istedi de yapamadı mı? Yoksa böyle olmaktansa, kızının ölmesini mi diledi? Kızına destek olsaydı, o da mı intihar edecekti? Annesinin hayallerinden biri, kızının gelin olmasıymış. Bunu da mezarına koyduğu resimlerden ve çiçeklerden anlıyoruz. İyi ama Berfin gelin olmak istememişti ki. Bu bilinmezlikler içinden çıkmanın bir yolu olmalı ama nasıl?

Geçenlerde bir komşumla sohbet ederken, televizyon dizilerinin toplumun ahlakını bozduğunu, gençlerin eş cinselliğe özendirildiğini anlattı. Ben LGBTİ. Artı bireylerle bizzat yaşadığım örnekleri paylaştım fakat boşunaydı bu çabam. Anlamak istemedi. Onun da içine kazınan önyargılar izin vermiyordu olaylara yenilikçi bir bakış açısıyla yaklaşmasına. Doğrudan yaşanan aktarımlardan biliyorum ve inanıyorum ki bunlar öyle özenmeyle, özendirilmeyle olacak durumlar değil. Çocuğu eş cinsel olan ailelerin yaptığı bir çalıştaya katıldığımda, onlar da benzer deneyimlerini aktarmışlardı. Önce reddetmişler, baktılar ki olmuyor, çocuklarının yanında olmayı seçmişlerdi. Bu deneyimlerin çok öğretici olduğunu düşünüyorum. Ruhumuzu kaplayan bu sert kabukları kırmanın yollarını arayıp bulmalıyız. Bu ailelerin söylediklerine kulak vererek başlayabiliriz bu işe.

Berfin, baskılar karşısında intiharı seçmek zorunda olan genç kızlardan yalnızca biri. Kadın cinayetlerini önleyemeyen bir hukuk düzeninden, bu baskıların soruşturulmasını beklemek çok mu lüks oluyor acaba? Sözün özü, daha mücadele edecek çok sorunumuz var. Çözümlerimiz belli fakat kabul ettirmek için daha çok yol yürüyeceğimiz ortada. Bir kadının tek isteği gelin olmak değil. İnsanların istediği gibi yaşamasına ve hayallerini gerçekleştirmesine izin veren aileler ve bir toplum istiyoruz.

22 Temmuz 2022

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.