selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
Sarı zemin üzerinde yan profilden insan kafasının içinde beyin resmedilmiş. Kafanın üst kısmında sarı ve kırmızı yap boz parçaları var.
HAZIRLAYAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT

Merhabalar değerli takipçilerimiz. Yine birbirinden farklı bilimsel araştırmalardan derlediğimiz haberlerle sizlerleyiz.

Alzheimer'ın yeni bir nedeni keşfedildi

Bilim insanları, kimya üzerine yayın yapan "Chemical Science" dergisinde yeni bir Alzheimer araştırması yayınladı.

Leipzig Üniversitesi, Avustralya Monash Üniversitesi, Leibniz Yüzey Modifikasyonu Enstitüsü (IOM) ve Göttingen Georg August Üniversitesi'nden bilim insanları, Alzheimer hastalığına yakalanmada stresin de sebep olduğunu keşfetti

Bild gazetesinin haberine göre, bilim insanları, oksitlenmiş hücre zarları ile peptid kümelenmesi arasındaki bağlantıları araştırdı.

Araştırma, Alzheimer hastalığının beyinde protein veya albüminden daha küçük moleküller olan peptitlerin kümelenmesinden kaynaklandığı ve stresle tetiklenebileceği varsayımına dayanıyor.

Dr. Torsten John araştırmayı, "Stres, diğer şeylerin yanı sıra vücutta oksidatif süreçlere yol açıyor ve böylece zarların kimyasal bileşimini değiştiriyor." sözleriyle açıkladı.

Haberde, yapılan araştırmaya ilişkin "Alzheimer tedavisine yardımcı olabilecek yeni bir araştırma." denildi.

Bilim insanları baş ağrısı ve migrenin nedenlerine ulaştı

Yapılan yeni bir çalışmada bilim insanları migrenin arkasında bulunan nedenleri aydınlattı. Bulgulara göre migren ve kan şekeri seviyeleri arasında bir bağlantı bulunuyor. Bu genetik bağlantının hastalığın tespiti ve tedavisinde önemli bir faktör olduğu belirtiliyor.

Migrenin dünya nüfusunun yüzde 10'undan fazlasını etkilediği ve kadınlarda yaklaşık üç kat daha yaygın olduğu biliniyor. Queensland Teknoloji Üniversitesi Genomik ve Kişiselleştirilmiş Sağlık Merkezi'nde profesör olan Dale Nyholt, “1935 yılına kadar migren, 'glisemik bir baş ağrısı' olarak tanımlanıyordu. İnsülin direnci, hiperinsülinemi (çok fazla insülin), hipoglisemi (düşük kan şekeri seviyesi) ve tip 2 diyabet gibi glisemik özellikler migren ve baş ağrısı ile ilişkilidir." açıklamalarında bulundu.

Donanım Haber'de yer alan araştırmada herhangi bir genetik bağlantının belirlenip belirlenemeyeceğini görmek için binlerce migren hastasının genomları analiz edildi. Ortak bir genin, bağlantının veya bölgenin olup olmadığını saptamak için ise çapraz ve rastlantısal testler gerçekleştirildi.

Çalışmanın araştırmacısı Rafiqul Islam, "Baktığımız dokuz glisemik özellikten, açlık insülini (kan insülin seviyesi) ve glise hemoglobin için hem migren hem de baş ağrısı ile önemli bir genetik korelasyon bulduk, oysa iki saatlik glikoz genetik olarak sadece migren ile ilişkiliydi." dedi. Buna ek olarak kandaki şeker seviye ile de migren veya baş ağrısı arasında da ilişkinin olduğu saptandı.

Bu genetik bağlantı, migren ve ilişkili kan şekeri özelliklerinin nasıl ortaya çıktığını anlamak için önemli bir adım olarak görülürken tıbbi müdahale için de heyecan verici yeni yolları açığa çıkartıyor. Bulgular gösteriyor ki dünya genelinde milyonlarca kişinin (ve bu yazıyı yazan bendeniz) yaşadığı bu hastalık için tedaviler artık çok uzakta değil. Migrenin biyolojik nedenleri çok fazla aydınlatılamamış bir bölge olduğundan yapılan bu önemli çalışma, hastalığın anlaşılması açısından büyük bir adım niteliğinde.

Rafiqul Islam, yaptığı açıklamada "Bulgularımız, migren ve baş ağrısı hastalarında glisemik özellikleri yönetmek için yeni tedavi stratejileri geliştirmek için yollar sağlıyor, özellikle baş ağrısına karşı korunmak için açlık proinsülin seviyesini artırıyor." dedi. Bu ön çalışma önemli bulgular sağlamış olsa da konunun daha derin ve küresel olarak kapsayıcı bir şekilde araştırılması gerektiği söyleniyor.

Çok az tuz tüketmek kalp yetmezliği hastaları için zararlı olabilir

Healthday sitesinin haberine göre, 9 çalışmanın ortak analizini içeren araştırmada günde 2,3 gramın altında kalan tuz tüketiminin fayda sağlamadığı ve ölüm riskini artırabileceği belirlendi.

Bulguları, 5 Mart'ta Amerikan Kardiyoloji Kolejinin yıllık toplantısında sunulacak olan analizin başyazarı Dr. Anirudh Palicherla, "Bulgularımız, sodyum diyetini tavsiye edilenden daha azıyla sınırlamanın kalp yetmezliğiyle mücadelede ters etki yarattığını gösterdi." dedi.

"Sodyumu aşırı derecede kısıtlamak yerine..."

Palicherla, "Kalp yetmezliğine yardımcı olmak için sodyumun sınırlandırılması hala kullanılan bir yol ancak kısıtlamanın miktarı tartışmaya açıldı. Bu araştırma, sodyumu aşırı derecede kısıtlamak yerine güvenli bir sodyum tüketimi düzeyi oluşturmaya odaklanılması gerektiğini gösteriyor." ifadelerini kullandı.

Analiz edilen 9 çalışma, kalp yetmezliği olan yaklaşık 3 bin 500 kişinin farklı sodyum düzeylerinin değerlendirilmesinin yanı sıra ölüm ve hastaneye yatış oranlarına ilişkin verileri içeriyor.

Araştırmacılar, sodyum alım hedefi günde 2,5 gramın altında kalan diyet uygulayan hastaların ölme olasılığının, günde 2,5 gram veya daha üzeri diyet uygulayanlara göre yüzde 80 daha fazla olduğunu tespit etti.

Gelecek sayımızda bizi yepyeni bilgilerle donatacak farklı çalışmalarla buluşmak dileğiyle umutla kalın.

23 Mart 2023

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.