selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
Canan Dağdeviren beyaz ve modern bir iç mekânda duruyor. Üzerinde kırmızı bir ceket ve beyaz bir pantolon var. Ceketin sol tarafında renkli bir broş bulunuyor. Saçları omuz hizasında, gülümsüyor. Elinde şeffaf bir ödül ve kırmızı-beyaz bir bayrak tutuyor. Bayrağın üzerinde Atatürk'ün resmi ve "ATA" yazısı yer alıyor.
HAZIRLAYAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT

Merhabalar değerli umudun kadınları dergisi dostları. Yine dopdolu bir bilim dünyası köşesiyle sizlerle beraberiz. Önce başlıklar:

· Türk Bilim İnsanı Canan Dağdeviren'den, Tarihi Yolculukta Tarihi Başarı

· Şizofreni Hastalarının Beyinleri Daha Hızlı Yaşlanabilir

· Bilim İnsanları Yeni Bir Renk Keşfetti: Bu Rengi Herkes Göremiyor

· Teknoloji Demans Riskini Azaltabilir: Yaşlılarda Unutkanlığı Geciktiriyor

· K vitamini Eksikliği Bilişsel Gerilemeye Neden Oluyor

· Hafta Sonu Egzersizi Tüm Sporlardan Etkili Olabilir

Türk Bilim İnsanı Canan Dağdeviren'den, Tarihi Yolculukta Tarihi Başarı Amazon'un kurucusu Jeff Bezos'un sahibi olduğu havacılık ve uzay şirketi Blue Origin tarafından planlanan yolculukla Aisha Bowe, Amanda Nguy’n, Gayle King, Kerianne Flynn ve Lauren Sánchez, yaklaşık 10 dakikalık bir uzay yolculuğuna çıktı. Tüm dünya tamamı kadınlardan oluşan mürettebatın yıllar sonra yapmış olduğu yolculuğu konuşurken; Türk bilim insanı Canan Dağdeviren de bir ilki başardı. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) akademisyen olan Doç. Dr. Canan Dağdeviren, 6 kadınla birlikte uzaya meme kanserinin erken teşhisi için geliştirdiği giyilebilir ultrason cihazı 'elektronik sütyen' gönderdi. 'Atatürk' ve 'İstikbal göklerdedir' etiketiyle paylaşım yapan Doçent Dağdeviren'in mesajı şöyle:

"Tarihe not düşülsün: Bugün, 14 Nisan 2025. Atatürk Cumhuriyeti’nin herkes için eşit olan sisteminde eğitim alan bir birey olarak, yıllar önce üzerinde çalışmaya başladığım giyilebilir ultrason cihazımı uzaya gönderdim. Tarihte ilk kez tamamı kadınlardan oluşan ilk uzay ekibi ile.” "Bu bir başlangıç. Sivas’tan yola çıkan dedelerimin ve nenelerimin, kimsesizlerin kimsesiydi cumhuriyet. İcat ettiğimiz teknolojiyi haksızlığa ve zulme uğrayan tüm canlılara armağan ediyorum; yalnız değilsiniz. Mücadeleniz, yıldızlar gibi ışık olmaya ve yol göstermeye devam edecek. Evet, 'İstikbal göklerdedir.'”

Şizofreni Hastalarının Beyinleri Daha Hızlı Yaşlanabilir

Avustralya’da yapılan yeni bir araştırma, şizofreni hastalarının beyinlerinin daha hızlı yaşlanabileceğini ve bunun basit bir kan testiyle ölçülebileceğini ortaya koydu. Araştırmaya katılan uzmanlar, çalışmanın alanında tek olduğunu belirterek, şizofreni hastalarında sinir hücrelerinden (nöron) doğrudan elde edilen kandaki proteinleri ölçtüklerini bildirdi.

Bugüne kadar şizofreninin, otizm, disleksi ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) gibi nörogelişimsel hastalıklarla benzer şekilde, beyin gelişimindeki sorunlardan kaynaklandığı düşünülüyordu. Melbourne Üniversitesi’nden araştırmacılar, şizofrenide hızlanan beyin yaşlanmasının da bu hastalığın gelişiminde önemli bir rol oynayabileceğini öne sürüyor. Araştırma sonucunda, şizofreni hastalarında NFL düzeylerinin sağlıklı bireylere göre daha erken yaşlarda ve daha hızlı arttığı gözlemlendi. Bu durum, şizofreni hastalarının beyinlerinin biyolojik olarak kronolojik yaşlarına göre daha yaşlı olduğunu ortaya koyuyor. Aynı araştırmada bipolar bozukluk yaşayan bireylerde ise benzer bir artış gözlenmedi. Bu da şizofreniyi diğer psikiyatrik bozukluklardan ayıran biyolojik bir farklılık olabileceğini gösteriyor. MRI taramaları da şizofreni hastalarında beynin yapısal olarak daha hızlı yaşlandığını destekliyor. Melbourne Üniversitesi'nden Psikiyatrist Christos Pantelis, şizofreni hastalarının yaşam tarzının da bu yaşlanmayı hızlandırdığını ifade etti. Pantelis, "Sosyal izolasyon, fiziksel aktivite eksikliği, sigara ve madde kullanımı gibi faktörler hem zihinsel hem de fiziksel sağlığı olumsuz etkiliyor.

Şizofreni hastalarının yaşam süresi genel nüfusa göre 20-30 yıl daha kısa. Bunun başlıca nedenleri ise kanser ve kalp hastalıkları gibi yaşa bağlı hastalıkların daha erken yaşta ortaya çıkması. Yaşam tarzı, şizofreni hastalarında vücudun hızla yaşlanmasında bir faktör olsa da çalışmamız bu hastalığı anlamada ve zamanla tedavi etmede önemli bir adım olabilir” dedi.

Bilim İnsanları Yeni Bir Renk Keşfetti: Bu Rengi Herkes Göremiyor ABD Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley'deki araştırmacılar, "olo" adını verdikleri yeni bir renk keşfettiklerini düşünüyor.

Mavi ve yeşilin yeni bir tonu olan bu rengin, bilinen tonlardan çok daha yoğun olduğu öne sürülüyor.

New Scientist'e göre özel bir cihaz aracılığıyla algılanabilen bu rengi şimdiye dek yalnızca beş kişi gördü. Araştırma ekibinin deneyine katılan söz konusu kişiler, gelecekte renk körlüğü olan kişilerin kırmızı ve yeşili ayırt edebilmesini sağlayacak bu cihaz sayesinde daha önce hiç görülmemiş yoğun mavi-yeşil renge tanık oldu. Renkler, gözün arkasındaki retina aracılığıyla algılanıyor.

Işığın belirli dalga boyları retinada yer alan ve koni hücreleri diye bilinen hücreleri uyarıyor ve bu da beyne belirli sinyallerin gönderilmesiyle sonuçlanıyor. Böylece renk algısı ortaya çıkıyor.

Bu bölgede üç tür ışık algılayan koni hücresi var: Kısa dalga boyu (S) maviyi emiyor; orta dalga boyu (M) yeşili emiyor; uzun dalga boyu (L) ise kırmızıyı emiyor. Bu sürecin sonunda beyne sinyaller gidiyor.

Ancak belirli bir ışık dalga boyu en az iki tip koniyi aynı anda uyarıyor; bu da algılayabildiğimiz renklerin aralığını ve doygunluğunu sınırlayan bir süreç.

Hakemli bilimsel dergi Science Advances'ta yayınlanan yeni araştırmada ekip, tek tip koni hücrelerini uyarabilen bir lazerin kullanıldığı Oz adlı bir cihazı modifiye etti.

Bu sistemi beş insan denek üzerinde kullanan araştırmacılar, yalnızca M koni hücresi aktivitesini tetikledi ve bunun sonucunda insanların "benzeri görülmemiş doygunlukta bir mavi-yeşil" diye tanımladıkları olo rengini görmesini sağladı.

Araştırma ekibinden Ren Ng'nin kendisi de "olo"yu görenler arasındaydı.

Ng, "Bunu tarif etmek zor; çok parlak," ifadelerini kullandı.

Teknoloji Demans Riskini Azaltabilir: Yaşlılarda Unutkanlığı Geciktiriyor CNN Science'nin haberine göre yıllardır teknoloji kullanımının hafızayı zayıflattığı ve Dijital Demans’a yol açabileceği öne sürülüyordu. Ancak Nature Human Behavior dergisinde yayımlanan yeni bir çalışma bu görüşü sorgulatan bulgular ortaya koydu. Araştırmaya göre, bilgisayar, internet ve akıllı telefon gibi teknolojik araçları kullanan yaşlı bireylerde demans ve bilişsel gerileme riski önemli ölçüde daha düşük. Teksas Üniversitesi ve Baylor Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yürütülen bu meta-analiz, 2006’dan 2024’e kadar yayımlanmış 57 çalışmayı inceledi. Toplamda 411.430 yaşlı bireyin verileri değerlendirildi. Bu bireylerin ortalama yaşı 68’di ve araştırmalar ortalama altı yıllık bir süreyi kapsıyordu.

Sonuçlara göre, teknoloji kullanımı bilişsel gerileme riskini ortalama yüzde 42 oranında azaltıyor. Bu durum; hafif bilişsel bozukluk, demans tanısı ya da düşük bilişsel performans gibi durumların görülme oranlarının düşmesiyle ölçüldü. "Dijital Demans Hipotezi", teknolojinin uzun vadede beyni tembelleştirdiği yönünde eleştiriler getiriyordu. Ancak çalışmaya göre, teknolojinin getirdiği zihinsel uyarım tam tersine "Bilişsel Rezerv" oluşturuyor. Bu teori, bireylerin yaşamları boyunca karmaşık zihinsel faaliyetlere maruz kalmasının, yaşlılıkta beyin sağlığını koruduğunu savunuyor.

Araştırmaya katılmayan ama çalışmayı değerlendiren uzmanlardan Dr. Christopher Anderson ise “Bu, son 20 yılın bu alandaki en kapsamlı ve düzenli çalışması” dedi. Uzmanlar bu sonuçlara rağmen ölçüsüz teknoloji kullanımına karşı uyarıyor. Araştırmacılara göre, ekran başında geçirilen sürenin ne kadar olduğu, hangi içeriklerin tüketildiği gibi ayrıntılar bilinmediği için net bir reçete sunmak mümkün değil.

“Mindless scrolling” (amaçsızca kaydırmak) gibi pasif kullanım biçimleri bu faydaları sağlamıyor olabilir. Dr. Benge’ye göre, önemli olan teknolojiyi üretken, yaratıcı, sosyal bağ kurmaya yardımcı ve zihinsel olarak uyarıcı biçimde kullanmak.

K vitamini Eksikliği Bilişsel Gerilemeye Neden Oluyor

ABD’deki Tufts Üniversitesi'nin yaptığı yeni bir araştırmaya göre, ağırlıklı olarak ıspanak ve karalahana gibi yapraklı yeşilliklerde bulunan K vitamininin yeterli miktarda alınmaması beyin sağlığına zarar veriyor. Prof. Dr. Sarah Booth, geçmişte yapılan araştırmaların K vitamininin kardiyovasküler ve eklem sağlığını destekleyebileceğini gösterdiğini belirterek, “Yeni çalışma, K vitamininin beyne fayda sağlayabileceğine dair kanıtlar sundu” dedi.

Çalışmanın başyazarı Tong Zheng ise K vitamininin beyin fonksiyonuna katkıda bulunduğunu vurgulayarak, “K vitamininin koruyucu bir etkisi var. Araştırmamız, bu etkinin altında yatan mekanizmayı anlamaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.

Hafta Sonu Egzersizi Tüm Sporlardan Etkili Olabilir

Egzersizi her güne yaymak zaman bulamayanlar için göz korkutucu olabilir. Ancak Çinli ve İngiliz araştırmacıların yürüttüğü yeni bir çalışma, fiziksel aktiviteyi haftanın yalnızca bir ya da iki gününe sıkıştırmanın da sağlık açısından benzer faydalar sağladığını ortaya koydu. Bu bulgular, hafta sonu yoğun şekilde egzersiz yapan bireylerin de uzun vadeli sağlık açısından önemli kazanımlar elde ettiğini gösteriyor. Southern Medical University’den Zhi-Hao Li ve ekibi, İngiltere Biobank verilerini inceleyerek 93.000’den fazla kişinin fiziksel aktivite alışkanlıklarını analiz etti. Katılımcılar 37-73 yaş aralığındaydı ve veriler bileğe takılan hareket ölçer cihazlarla toplandı. Sekiz yıllık takip sürecinde yaklaşık 4000 katılımcı hayatını kaybetti.

Haftada en az 150 dakika fiziksel aktivite yapan ancak bunu yalnızca 1-2 güne sığdıranların, hiç egzersiz yapmayanlara göre tüm nedenlere bağlı ölüm riskinin %32 daha düşük olduğu tespit edildi. Kalp hastalıklarından ölüm riski %31, kansere bağlı ölüm riski ise %21 daha düşüktü. Harvard Tıp Fakültesi’nden I-Min Lee, çalışmayı şöyle yorumladı: “Aktif olmanın tek bir doğru yolu yok. İster haftaya yayılsın, ister hafta sonunda yapılsın, her iki yaklaşım da eşit derecede faydalı.”

Araştırmanın tüm katılımcılarının İngiltere’de yaşadığı ve %97’sinin beyaz olduğu vurgulanarak, daha çeşitli etnik gruplarla yapılacak yeni çalışmaların sonuçlarının daha geniş kitlelere genellenebilir olacağı belirtildi.

Gelecek sayımızda çok daha yeni bilgiler öğrene bileceğimiz bilimsel haberler ve araştırmalarla görüşmek üzere umutla kalın.


21 04 2025

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.