selvetbayraktarr@hotmail.com
Uzun, gür, kahverengi saçları, mavi kazağıyla, elleri klavyenin üzerinde çalışıyor.
Beyaz laboratuvar önlükleri giymiş ve koruyucu gözlük takmış iki kadın bilim insanı. Birisi bir şeyi dikkatle incelerken diğeri ona bakıyor. Arkalarında laboratuvar ortamı ve ekipmanları bulunuyor.

Merhabalar değerli okuyucularımız, yepyeni umut vaat eden bilimsel gelişmelerle sizlerleyiz.



Önce başlıklar:



Araştırma ortaya koydu: 'Kadınlar kendinden küçük erkeklerle daha mutlu'



Narsistleri tanımak için ilginç araştırma



Türk bilim insanlarından buluş! Korona virüsü engelleyen burun spreyi



Sarı kantaron söylendiği kadar yararlı olmayabilir



Araştırma ortaya koydu: 'Kadınlar kendinden küçük erkeklerle daha mutlu'



İngiltere’deki Londra Metropolitan Üniversitesi'nde ilişkilere yönelik dikkat çeken bir araştırma yapıldı. Araştırmacılar, 'Cinsellik ve İlişki Terapisi' dergisinde yayınlanan araştırmaları için 24 kadınla iletişim kurdu.



Çalışma, kendilerinden genç kişilerle birlikte olan kadınların incelenen üç farklı kategoride de daha yüksek puanlar aldığını buldu.



Bu, yaş farkı olan ilişkilerde duygusal boşluk olduğu ve yalnızca fiziksel arzuların yer aldığı stereotipi çürütüyor gibi görünüyor.



Araştırmanın başındaki isim Samantha Banbury, "Bu çalışma, genç erkeklerle ilişkisi olan kadınların benzer ilişkilerde olanlardan daha az tatmin edici veya daha az başarılı olduğu yönündeki önyargılı düşünceyi sorguluyor" ifadelerini kullandı.



Projede yer alan katılımcıların 17'si "puma” olarak da nitelendirilen yani kendilerinden yedi ila 10 yaş arası genç erkeklerle çıkan kadınlardı. Geriye kalan yedi kadın ise kendi yaşlarına yakın erkeklerle ilişki içerisindeydi. Ankete katılan ilk grubun ortalama yaşı 45 iken diğer grubun ortalama yaşı 42 idi. Çıkan sonuçlar ilk gruptaki kadınların ilişkide daha mutlu ve tatminkâr olduğunu ortaya koydu. Az sayıda katılımcıyla çalışan ekip, tekrar aynı bulgulara ulaşıp ulaşmadıklarını görmek için daha fazla kadın katılımcıyla çalışmak istediklerini belirtti.



Narsistleri tanımak için ilginç araştırma



Psikoloji, ayırt edici özellikleri arasında kişinin kendine duyduğu hayranlık, aşırı güven, dikkat çekme eğilimi ve zorbalık yapma alışkanlığını narsist kişilik bozukluğu olarak tanımlamakta.



İster patronunuz ister arkadaşınız, hatta eşiniz eğer narsist kişilik bozukluğuna sahipse gerçek benliğini ortaya çıkarmak için zaman kaybetmenize gerek olmayabilir.



ABD'li klinik psikolog Dr. Ramani Durvasula, bir kişinin narsist olduğunu gösterebilecek belirli bir yüz özelliği olduğunu açıkladı. Durvasula, kişilik bozukluğundan muzdarip birçok insanın görünüşlerinin bir yönüyle büyük bir benzerlik gösterdiğini ortaya koyduğunu söyledi.



Toronto Üniversitesi'ndeki uzmanlar, bozukluğu teşhis etmek için bir grup insanı toplayarak, fotoğraflarını çekmeden önce öz değerlendirme narsisistik kişilik envanteri testini doldurdu.



2018 yılında yapılan araştırmanın sonucunda, kalınlık ve yoğunluk da dâhil olmak üzere farklı kaşlara sahip olan insanların, bir narsisizm türü olan büyüklenmeci narsisistlerin bir göstergesi olduğu tespit edildi.



"Narsist insanlar dış görünüşlerine çok önem verir" ifadesinde bulunan Durvasula, testi dolduran ve fotoğrafı çekilen insanların narsist kişilik bozukluğu tespit edilenlerin dış görünüşlerinden daha çok kaşlarına önem verdiğini ifade etti.



Durvasula ayrıca, "kaşlarına özen gösteren herkes narsist olmayabilir" dedi.



Türk bilim insanlarından buluş! Korona virüsüengelleyen burun spreyi



Dünya Sağlık Örgütü (WHO), dünyanın birçok ülkesinde görülen korona virüsün bir alt varyantı JN.1'i, hızla yayılması sebebiyle “dikkate alınması gereken varyant” kategorisine aldı. Yapılan bu açıklamalar yine insanların aklına maske, mesafe ve aşıyı getirdi. Birçok insan, herkesin korkulu rüyası olan aşıyı olmadan kendince tedbir almaya çalışsa da ne kadar başarılı olduğu bilinmemektedir. İnsanların farklı düşüncelerle aşı olmaktan kaçmasının önüne geçmek ve insanlara faydalı olmak için yola çıkan 47 yıldır eczacılık yapan Nazif Kara ve Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Viroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadir Yeşilbağ, 2 yıldır üzerinde çalıştığı burun spreyinin son faz aşamasına geldiğini söyledi. Araştırmada, geliştirme aşamasını geçtiklerini belirten Kara ve Yeşilbağ, klinik faz çalışmalarında Sağlık Bakanlığı yetkililerinden destek beklediklerini belirtti. Laboratuvarda gerekli işlemleri titizlikle yürüten ekip, son çalışmalarını İhlas Haber Ajansı ile paylaştı. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Kadir Yeşilbağ, “Kentsel hayatta insan temasları arttıkça, özellikle solunum yoluyla bulaşan hastalıkların bulaşma hızı ve görülme sıklığı artabiliyor. Özellikle pandemi döneminde bunu iyi bir şekilde pratiğe dökmüş olduk. Tüm vatandaşlarımız bunu özümsemiş oldu. Buradan doğan birtakım ihtiyaçlar var. İnsan, çevre ve hayvan etkileşiminin arttığı durumlarda hastalıkların görülme sıklığı ve çeşidi de artabiliyor. Bu da bazen pandemi şeklinde bazen daha hafif seyirli lokal epidemiler şeklinde ortaya çıkabiliyor. Bu hastalıkların çok büyük bir bölümü de virüsler tarafından oluşturuluyor. Çok hızlı bulaşıyor. Bu hastalıklar için kullandığımız ilaçların bir takım istenen etkileri yanında, istenmeyen etkileri de olabiliyor. Biz istenmeyen etkileri çok az olabilecek, fakat virüsü durdurabilecek henüz enfeksiyon başlamadan önce bunu oluşturabilecek bir ilaç geliştirmek için yola çıktık. Doğal içeriklere sahip bir ürün elde ettik. Bunun özellikle sitotoksisite deneyleri, herhangi bir zararlı etki oluşturma potansiyeli son derece düşük çıktı” dedi. Virüs durdurma deneyleri yaptıklarında çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıktığını belirten Yeşilbağ, “Virüsün çoğalmasını yüzde 99,9 oranında durdurduğunu gördük. Bu çok çarpıcı verinin yanı sıra, virüsün hücreye girmesini de yüzde 99 oranında engellediğini gözlemledik. Bu, enfeksiyon başlamadan,vücudunuza yayılmadan durdurulduğu anlamına gelmektedir"şeklinde konuştu.



Burun spreyinin üretilmesi ve insanlara faydalı olması için gece gündüz çalıştığını belirten 47 yıllık eczacı Nazif Kara,“Pandemi döneminde kendimi sorumlu hissettim. Türkiye’de günde 300 kişinin hayatını kaybettiği bir dönemde, eczacı olarak ne yapabilirim diye bir beyin fırtınası yaptım. Maske, mesafe ve hijyenin yetmediğini düşünerek, bir adım daha ileri gitmemiz gerektiğini düşündüm. Bazı formüller üzerinde çalıştım. Bunları da Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Viroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadir Yeşilbağ ile paylaştım. Ekibiyle birlikte 2 yıldır, sabırla bunun üzerinde çalıştık. Güzel neticeler aldık. Biz en önemli faz olan araştırma, geliştirme ve preklinik aşamayı geçmiş bulunuyoruz. Sadece klinik dönem için faz çalışmalarında Sağlık Bakanlığı yetkililerinden destek bekliyoruz” dedi.



Sarı kantaron söylendiği kadar yararlı olmayabilir



Sarı kantaron bitkisi ülkemizde birçok noktada yetişiyor ve vatandaşlar tarafından kullanılıyor ancak, Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Sorumlusu Uzman Diyetisyen Dilek Doğan, Onkoloji bölümüyle birlikte ortak bir çalışma gerçekleştirdi. Sarı kantaron kullanan ve kemoterapi tedavisi gören kanser hastaları üzerinde yapılan çalışmada kantaron kullanan hastaların tedavi başarılarının yüzde 40 azaldığı ortaya çıktı. 



Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Sorumlusu Uzman Diyetisyen Dilek Doğan, kanser hastalarının bitkisel tedavileri de uyguladıklarını ancak dikkatli olmaları gerektiğini söyledi. Doğan, “Kanser hastaları bitkileri her ne kadar doğal, zararsız ve sağlığa faydalı olarak tüketseler de bitkiler biyolojik olarak aktif bileşenler içermektedirler. Sarı kantaronu kanser ilacı kullanan ve kemoterapi gören hastalar kullandığında tedavinin faydalarını yüzde 40 oranında azalttığına dair veriler bildirilmiştir.” ifadelerini kullandı. “Kanser hastalarında birçok yan etki yapıyor.”



Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç Tıbbi Cihaz Kurumu Tıbbi Bitki Monogrofları’nda da sarı kantaronun kanser hastalarının kullanmaması gerektiğini aktaran diyetisyen Dilek Doğan, “Yapılan klinik çalışmada sarı kantaron kullanan kanser hastalarında alerjik deri reaksiyon, kabızlık, ağız kuruluğu, baş dönmesi, halsizlik ve uyku bozukluğu gibi yan etkiler geliştiği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra kemoterapi alanları ile etkileşimde olduğu ve tedavinin faydasını yüzde 40 oranda azalttığı bildirilmiştir” diye konuştu.



Gelecek sayıda yeni bilimsel araştırmaları sizlerle yeniden paylaşmanın heyecanını taşıyor olacağız. Umutla kalın.



16 Ocak 2024

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.