Evlenmek ve boşanmak… Her ne kadar boşanan birine, “Boşanmak da evlenmek kadar doğal bir olgu” desek de yaşamın içinde hiç de öyle olmuyor. Çok farklı süreçler. Evlenirken dünya aleme mutluluğunu duyuruyorsun, ayrılırken insanlara hesap vermek çok yorucu oluyor. Boşanma sürecinde ya bir hesaplaşmaya girer, çevreye öfke saçar, kendini, karşındakini suçlarsın ya da kendine zaman ayırır yüzleşme sürecini sağlıklı bir biçimde gerçekleştirir yoluna devam edersin.
Sen bunları yapadururken, el âlem ne yapar? Ne kadar başkalarının dediklerini ciddiye almak istemesek de kabul edelim ki söylenenler sinir bozucu oluyor.
Sokakta gözlem yapmayı, insanların konuşmalarına kulak vererek sonrasında değerlendirmeyi çok severim. Bir bakıma değerlendirmek çok da anlamlı. Kendi içinde ya da dostlarınla tartışma ortamı yaratıyor. Eskiden insanların konuşmalarına dâhil olur, yanlış düşünceleri konusunda onları ikna etmek için adeta kendimi parçalardım. Zamanla bunun hiç işlevsel olmadığını anladım. Karşı seni dinlemek istiyor mu? Bilmiyorsun. Dinlese de anlamak isteyecek mi? Söylediklerin karşı tarafta etki yaratmayınca sinirlenmekle kalıyorsun. En güzeli iç sesinle konuşmak, kendinle baş başa kalmak. Sokakta öyle insanlarla karşılaşırsınız ki birden güzel bir sohbet ortamı oluşur. Her iki taraf da verilen mesajlar üzerinde düşünür, o zaman tabii ki lafa karışmak çok keyifli.
Yine bir gün otobüs bekliyorum. Otobüsün geleceği yok. Bir yandan da yanımdakilere beklediğim otobüs gelince haber vermelerini, beni unutmamalarını söylüyorum. İki kadın hararetli hararetli konuşuyor. Önce yakın arkadaş olduklarını düşünmek istedim. Ne mümkün! Birbirlerini hiç tanımıyorlar, durakta havadan sudan da değil, son derece ciddi bir konudan söz ediyorlar. Ülkemiz kültürü, canımız sıkılınca, insanlara anlatarak onlardan medet umuyoruz ya da rahatlatacak arkadaşlarımız olmadığı için önümüze gelene anlatıyoruz derdimizi. Dış sesimi susturup iç sesimle onlara dâhil olmaya karar verdim.
“Hiç sorma, oğlum boşandı. Canımız çok sıkkın.” “Şimdiki gençler öyle, hemen ayrılıyorlar. Kolay vazgeçiyorlar. Biz öyle miydik? Sanki biz hiç sıkıntı çekmedik mi? Katlanmasını bildik.” “Sen nereden biliyorsun ki ayrılanların genç olduklarını?” “Genç değiller ki. 15 yıllık evlilerdi.” “Şimdi başka bir yorum gelecek, az bekle.” “Çalışmaya başlayınca kadınların burnu büyüyor. Kendilerini bir şey sanıyorlar.” “Bak nasıl da tahmin ettim? Bakalım daha neler duyacağız. En iyisi otobüsü haber vermesi için başkasına söyleyeyim. Bunlar kaptırdılar kendilerini konuşmaya, kesin unuturlar beni.” “Ne çalışması? Çalışmak kim, o kim. Ekmek elden su gölden bir hayat. Yediği önünde, yemediği arkasındaydı.” “İyi de bu kadının ekmeğin yapılmasında hiç mi katkısı yok? Ekonomik sorunlar bu aileye hiç uğramamış mı ki yediği önünde oluyor.” O zaman kesin birini bulmuştur o. Çalışmadığına göre, boşanıp ne yapacak? Şimditelevizyondan, internetten öğreniyorlar bunları ve birini bulup gidiyorlar. Zaman bozuldu arkadaşım. Kimseye güven kalmadı.” “İlla bir neden bulacaksın, bu da tutmazsa, bakalım sıra neye gelecek? Başka ön yargılar da var. Size diyecek söz mü yok? Nasıl olsa olayı yaşayan yanınızda değil, konuşun bakalım kim tutar sizi.” “Birini de bulmadı. Ne olduğunu bilmiyoruz. Oğluma soruyorum, o da bilmiyor.” “İnsanlar sorunlarının ne kadar farkındalar ki bunu da anlasınlar? En iyisi ya bilmez ol ya da karşıyı suçla gitsin.”
Bu konuşmalar on dakika içerisinde gerçekleşti. Devamını dinleme fırsatım da olmadı zaten. Dedikodu yapmak bazı insanlar için ne kadar da kolay! Dedikodu yapmak bize kendimize daha iyi hissettiriyor. Ne güzel bizim başımıza gelmemiş diye seviniyoruz. Ne kötü bir duygu! Ön yargılarımızı, kalıp yargılarımızı çok iyi besleyen, vitamin değeri çok yüksek olan cümlelerimiz var nasıl olsa. Olayın içinde değiliz. Onları tanısak bile, aile içinde neler yaşadıklarını bilemeyiz. Bu yaşananlar sürekli suçlayıcı tahminlerde bulunan kişinin başına gelse, acaba bunlar ona söylense, nasıl tepki verirdi? Kendi başımıza geldiğinde birden farklılaşıyor algılamamız. Dinleme, anlama kapasitemizin olmaması, karşı tarafla empati kurmamızı da engelliyor.
Otobüsüm geldi. Psikolog olduğumu söylememekle de çok iyi yaptım. Yoksa ayaküstü kim bilir neler anlatırlardı? Haydi, otobüsü kaçırmadan binip gideyim. Bana müsaade, kalın sağlıcakla ve yorumlarınızla.
20 Aralık 2023
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.