YAZAN: Zehra MAVİŞ
Merhaba sevgili okurlarım. Bugün sizleri çok önemli bir konu olan ve beni de yakından ilgilendiren ‘engelli bireylerle yaşam’ konusunda bilgilendireceğim. Önce, yazıma okuduğum ve çok etkilendiğim bir hikâyeyle başlayacağım. Ardından hikâyeyi kendi yaşadıklarımla karşılaştırıp analiz edeceğim. Finalde de engellilere şiddet konusuna değinip çözüm önerileriyle bitireceğim.
Bu hikâyeyi bir jimnastik öğretmeni anlatıyor. Atandığı okulun müdürü “Lütfen öğrencilerini şampiyon yap, gurur kaynağımız olsun diyor.” Öğretmen sınıfa girdiğinde öğrenciler ve velilerle karşılaşıyor. Başarı konusunda bir ön konuşma yaptıktan sonra öğrencilerin annelerinin elini tutmasını istiyor. Bir kişi hariç, çünkü o öğrenci elini kullanamıyor ama konuşuyor. “Başaracağım!” diyor. Sınıftaki veliler ve öğrenciler küçücük ve üstelik engeli olan çocukla alay etmeye başlıyorlar, “Daha annenin elini tutamıyorsun, bir de başarılı olacağım diyorsun, hayal görme!” diyorlar. Çocuk çok üzülüyor. Bu ortamda çocuğun hayatı her geçen gün daha da zorlaşıyor. Öğretmen, “Çocuğunuzu okuldan alın, böyle giderse psikolojisi bozulacak” diyor. Anne direniyor, “Bu ilk değil, çocuğumun hayali olan jimnastik yapmasına destek veriyorum, onun hayali için peşinden gideceğim” diyor. Anne, elini kullanamayan çocuğu için resim çizerek hareketleri anlatıyor, birlikte yapıyorlar. Anne seksen beş kilodan elli beş kiloya kadar düşüyor. Üstelik hareketleri yaparken parmaklarını da kırıyor. Bir başka sorun ise, sırf engelli olduğu için spor sahasında bu çocuğu istemiyorlar. Öğretmenin mücadelesi sonucu çocuk yarışlara alınıyor. Sınıfta alay eden öğrencilerinin hiçbiri yarışı kazanamıyor. Sıra elini kullanamayan çocuğa geliyor. Önde annesi, arkada çocuk hareketleri yapıyor. Şampiyonluğu bu engelleri aşan çocuk ve annesi alkışlar eşliğinde kazanıyor. Öğretmen yaptığından çok utanıyor ve özür diliyor. Çocuğu konuşma yapması için kürsüye alıyorlar. Çocuk, “Okula geldiğimde arkadaşlarım benimle dalga geçtiler. Bu yüzden okuldan ayrılmak istedim, annemin bana güç vermesi sayesinde başardım. Annem bana hareketleri resim çizerek anlattı ve zorlukları yendik, bu alkış anneme gelsin” diyor.”
Bu hikâyeyle benim yaşadıklarım benzerlikler gösteriyor. Benim de başıma Türkiye’de okulda istenmeme olayı gelmişti, aynı durum bu çocukta da var
O hikâyede ilk pes eden çocukken, benim hikâyemde ailemdi. O hikâyede dirençli olması gerektiğini söyleyen bir anne vardı.
Hikâyemde de dirençli olmamız, pes etmememiz gerektiğini aileme söylemiştim. İki hikâyede de direnenler hep anne ve çocuk.
Hayatıma dönecek olursak Türkiye’de kitaplarımı annem okur hep bana destek olurdu. Kanada’ya gelince eğitimciler onun aradan çekilmesini istedi, bağımsız olmam için. Ayrıca Kanada’da materyaller bana uygundu. En önemlisi de Kanada’da benim bu hayatı yaşamamı sağlayan kişi annemdir. Onun sayesinde mutlu bir hayat yaşıyorum.
Küçüklüğümden beri yabancı dile ilgim vardı, özellikle İngilizceye. O hikâyede de çocuğun hayali jimnastik yapmaktı, benim hayalim ise yabancı bir dil öğrenmek... İki hikâyede de tek destekleyen kişi anne. İki hikâyenin sonu da aynı şekilde sonuçlandı. Elini kullanamayan çocuk şampiyon oldu, bense gerçekleşmesi yıllarımı alan İngilizceyi öğrendim.
İki hikâyede de negatif insanlar var ve bu insanlarla nasıl başa çıktığımız yer alıyor. Sonuç iki hikâyede de aynı, bu insanların uyguladıkları psikolojik şiddet yüzünden zorluk çektik, ama engelleri aştık.
Hikâyeyi analiz ediyorum:
Öğretmen engelli çocuğa destek verse bile, ona tam olarak inanmıyor. Öğretmenin çocuklara, “Size ceza vereceğim arkadaşınıza iyi davranın” demesi çok ta mantıklı bir hareket değil. Öğretmen hatalı. Çünkü çocuklar hikâyeye göre dokuz-on yaş aralığında. Bu yaştaki çocukların acıma duyguları gelişmediğinden bu konuşmayı çocuklar yerine velilerle yapmalı. Bence engelli bireye nasıl davranacağı konusunda eğitim almadığından öğretmenin de bocalaması normal. Yine de öğretmenin aileye ‘çocuğunuzu alın’ demesi kesinlikle kabul edilemez. Öğretmen dâhil tüm sınıf, veliler, müdür, öğrenciler engelliye davranış eğitiminden geçmeli.
Engelliye şiddet konusu, günümüzde göz ardı edilen bir konu. Engelliler üzerinde gerek fiziksel gerekse sözlü şiddetin hiçbiri kabul edilemez. Aslında bizi yıldırmaya çalışan insanların çok iyi bildiği bir noktamız var. Genelde engelli birey ve ailesi duygusal olduklarından bunu bize karşı kullanmayı iyi bilirler. Amaçları bize kötü muamele edip toplumdan soyutlamak. Bunu da yapmanın en kolay yolu sözlü şiddet yoluyla psikolojimizi bozmaları. Tabi kişiler bu olaylara farklı tepkiler veriyor. Önemli olan bu tür insanlarla savaşmak, “Kimse beni toplumdan soyutlayamaz” diyerek bas bas bağırabilmek.
Bu sözünü ettiğim sıkıntıları biz engelli bireyler sadece eğitimde yaşamıyoruz. Tüm alanlarda bu tür davranış bozukluğu olan birey var ne yazık ki… Eğer önüne geçilmezse bunları aşamayız. Eminim hiçbirimiz engelli olmayı istemezdik. İsyan etmek yerine bununla bir tek biz engelli bireyler değil, ailelerimiz, toplumsal olarak ta mücadele etmek zorundayız.
Sorunun ana kaynağı pek çok kişinin engelliği “bulaşıcı bir hastalık” olarak görmesiyle başlıyor. Ben kendimi bir engelli birey olarak görmüyorum. Görememenin bir engel olduğuna inanmıyorum. Aynı şekilde herkesin de böyle düşünmesi gerektiğini savunuyorum. Hayatta en büyük engelin, engeli olmadığı halde düşünceleriyle bizleri saplantı haline getiren kişilerin düşünce yapısında engel olduğunu düşünüyorum. Bu konuda yazmamın sebebi, eğer gelecekte kamu hukuku alanında çalışırsam, engelli bireylerin sorunlarını ele almayı istiyorum. Dünyayı bu engellilere davranış ve görme engelliler konusunda çalışmalar yaparak değiştirmeyi hayal ediyorum. Bu dediklerim de oturarak olmaz, uygulayarak olur ve dünyada tüm engelliler eşit şartlara gelene kadar durmayacağız. İnadına daha da güzel şeylere imza atacağımıza inanıyorum. Hepimiz aynı gezegende eşit şartlarda yaşamayı hak ediyoruz.
Son sözüm: hayatta aslında engel diye bir şey yok. Yeter ki siz insanlar bizlere engel olmayın. Asıl mesele beyindeki engelleri kaldırmak. Seçim sizin
Hep birlikte barış içinde engelsiz bir dünya için el ele diyorum. Sevgiyle kalın.
7 Kasım 2022
Merhaba sevgili okurlarım. Bugün sizleri çok önemli bir konu olan ve beni de yakından ilgilendiren ‘engelli bireylerle yaşam’ konusunda bilgilendireceğim. Önce, yazıma okuduğum ve çok etkilendiğim bir hikâyeyle başlayacağım. Ardından hikâyeyi kendi yaşadıklarımla karşılaştırıp analiz edeceğim. Finalde de engellilere şiddet konusuna değinip çözüm önerileriyle bitireceğim.
Bu hikâyeyi bir jimnastik öğretmeni anlatıyor. Atandığı okulun müdürü “Lütfen öğrencilerini şampiyon yap, gurur kaynağımız olsun diyor.” Öğretmen sınıfa girdiğinde öğrenciler ve velilerle karşılaşıyor. Başarı konusunda bir ön konuşma yaptıktan sonra öğrencilerin annelerinin elini tutmasını istiyor. Bir kişi hariç, çünkü o öğrenci elini kullanamıyor ama konuşuyor. “Başaracağım!” diyor. Sınıftaki veliler ve öğrenciler küçücük ve üstelik engeli olan çocukla alay etmeye başlıyorlar, “Daha annenin elini tutamıyorsun, bir de başarılı olacağım diyorsun, hayal görme!” diyorlar. Çocuk çok üzülüyor. Bu ortamda çocuğun hayatı her geçen gün daha da zorlaşıyor. Öğretmen, “Çocuğunuzu okuldan alın, böyle giderse psikolojisi bozulacak” diyor. Anne direniyor, “Bu ilk değil, çocuğumun hayali olan jimnastik yapmasına destek veriyorum, onun hayali için peşinden gideceğim” diyor. Anne, elini kullanamayan çocuğu için resim çizerek hareketleri anlatıyor, birlikte yapıyorlar. Anne seksen beş kilodan elli beş kiloya kadar düşüyor. Üstelik hareketleri yaparken parmaklarını da kırıyor. Bir başka sorun ise, sırf engelli olduğu için spor sahasında bu çocuğu istemiyorlar. Öğretmenin mücadelesi sonucu çocuk yarışlara alınıyor. Sınıfta alay eden öğrencilerinin hiçbiri yarışı kazanamıyor. Sıra elini kullanamayan çocuğa geliyor. Önde annesi, arkada çocuk hareketleri yapıyor. Şampiyonluğu bu engelleri aşan çocuk ve annesi alkışlar eşliğinde kazanıyor. Öğretmen yaptığından çok utanıyor ve özür diliyor. Çocuğu konuşma yapması için kürsüye alıyorlar. Çocuk, “Okula geldiğimde arkadaşlarım benimle dalga geçtiler. Bu yüzden okuldan ayrılmak istedim, annemin bana güç vermesi sayesinde başardım. Annem bana hareketleri resim çizerek anlattı ve zorlukları yendik, bu alkış anneme gelsin” diyor.”
Bu hikâyeyle benim yaşadıklarım benzerlikler gösteriyor. Benim de başıma Türkiye’de okulda istenmeme olayı gelmişti, aynı durum bu çocukta da var
O hikâyede ilk pes eden çocukken, benim hikâyemde ailemdi. O hikâyede dirençli olması gerektiğini söyleyen bir anne vardı.
Hikâyemde de dirençli olmamız, pes etmememiz gerektiğini aileme söylemiştim. İki hikâyede de direnenler hep anne ve çocuk.
Hayatıma dönecek olursak Türkiye’de kitaplarımı annem okur hep bana destek olurdu. Kanada’ya gelince eğitimciler onun aradan çekilmesini istedi, bağımsız olmam için. Ayrıca Kanada’da materyaller bana uygundu. En önemlisi de Kanada’da benim bu hayatı yaşamamı sağlayan kişi annemdir. Onun sayesinde mutlu bir hayat yaşıyorum.
Küçüklüğümden beri yabancı dile ilgim vardı, özellikle İngilizceye. O hikâyede de çocuğun hayali jimnastik yapmaktı, benim hayalim ise yabancı bir dil öğrenmek... İki hikâyede de tek destekleyen kişi anne. İki hikâyenin sonu da aynı şekilde sonuçlandı. Elini kullanamayan çocuk şampiyon oldu, bense gerçekleşmesi yıllarımı alan İngilizceyi öğrendim.
İki hikâyede de negatif insanlar var ve bu insanlarla nasıl başa çıktığımız yer alıyor. Sonuç iki hikâyede de aynı, bu insanların uyguladıkları psikolojik şiddet yüzünden zorluk çektik, ama engelleri aştık.
Hikâyeyi analiz ediyorum:
Öğretmen engelli çocuğa destek verse bile, ona tam olarak inanmıyor. Öğretmenin çocuklara, “Size ceza vereceğim arkadaşınıza iyi davranın” demesi çok ta mantıklı bir hareket değil. Öğretmen hatalı. Çünkü çocuklar hikâyeye göre dokuz-on yaş aralığında. Bu yaştaki çocukların acıma duyguları gelişmediğinden bu konuşmayı çocuklar yerine velilerle yapmalı. Bence engelli bireye nasıl davranacağı konusunda eğitim almadığından öğretmenin de bocalaması normal. Yine de öğretmenin aileye ‘çocuğunuzu alın’ demesi kesinlikle kabul edilemez. Öğretmen dâhil tüm sınıf, veliler, müdür, öğrenciler engelliye davranış eğitiminden geçmeli.
Engelliye şiddet konusu, günümüzde göz ardı edilen bir konu. Engelliler üzerinde gerek fiziksel gerekse sözlü şiddetin hiçbiri kabul edilemez. Aslında bizi yıldırmaya çalışan insanların çok iyi bildiği bir noktamız var. Genelde engelli birey ve ailesi duygusal olduklarından bunu bize karşı kullanmayı iyi bilirler. Amaçları bize kötü muamele edip toplumdan soyutlamak. Bunu da yapmanın en kolay yolu sözlü şiddet yoluyla psikolojimizi bozmaları. Tabi kişiler bu olaylara farklı tepkiler veriyor. Önemli olan bu tür insanlarla savaşmak, “Kimse beni toplumdan soyutlayamaz” diyerek bas bas bağırabilmek.
Bu sözünü ettiğim sıkıntıları biz engelli bireyler sadece eğitimde yaşamıyoruz. Tüm alanlarda bu tür davranış bozukluğu olan birey var ne yazık ki… Eğer önüne geçilmezse bunları aşamayız. Eminim hiçbirimiz engelli olmayı istemezdik. İsyan etmek yerine bununla bir tek biz engelli bireyler değil, ailelerimiz, toplumsal olarak ta mücadele etmek zorundayız.
Sorunun ana kaynağı pek çok kişinin engelliği “bulaşıcı bir hastalık” olarak görmesiyle başlıyor. Ben kendimi bir engelli birey olarak görmüyorum. Görememenin bir engel olduğuna inanmıyorum. Aynı şekilde herkesin de böyle düşünmesi gerektiğini savunuyorum. Hayatta en büyük engelin, engeli olmadığı halde düşünceleriyle bizleri saplantı haline getiren kişilerin düşünce yapısında engel olduğunu düşünüyorum. Bu konuda yazmamın sebebi, eğer gelecekte kamu hukuku alanında çalışırsam, engelli bireylerin sorunlarını ele almayı istiyorum. Dünyayı bu engellilere davranış ve görme engelliler konusunda çalışmalar yaparak değiştirmeyi hayal ediyorum. Bu dediklerim de oturarak olmaz, uygulayarak olur ve dünyada tüm engelliler eşit şartlara gelene kadar durmayacağız. İnadına daha da güzel şeylere imza atacağımıza inanıyorum. Hepimiz aynı gezegende eşit şartlarda yaşamayı hak ediyoruz.
Son sözüm: hayatta aslında engel diye bir şey yok. Yeter ki siz insanlar bizlere engel olmayın. Asıl mesele beyindeki engelleri kaldırmak. Seçim sizin
Hep birlikte barış içinde engelsiz bir dünya için el ele diyorum. Sevgiyle kalın.
7 Kasım 2022
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.