YAZAN: Şule SEPİN İÇLİ
Telefonun başındayken, birden çalan zille açmayı tıkladım. Kadının İnsan Hakları Derneğinden bir arkadaş arıyordu. Dergide verdiğimiz emekleri gören bir dernek bu. Çanakkale’de ‘Görünmeyeni Görmek’ adlı bir proje kapsamında bir dizi etkinlik yapıyorlarmış, Çanakkale Kent Müzesinde dergimizi anlatan bir söyleşi gerçekleştirmemi istiyorlardı. Etkinliğin adı çok ilgimi çekti. Genellikle engelliler kendi başlarına bir etkinlik yaparlar. Diğer örgütlerin böyle bir etkinlikte bizlere yer vermelerinden ve çoklu ayrımcılığı önemsemelerinden çok etkilenmiştim.
Kısa adı ‘FARKET’ uzun adı ise Farklıyız Eşitiz’ derneğinden bir arkadaşa yönlendirdi dernek ve bu süreci Özlem Gürsoy arkadaşla birlikte götürdük. Özlem gerçekten de görünmeyeni görmek konusunda dersini iyi çalışanlardandı. Çanakkale’de birlikte çalıştıkları derneklerin faaliyetlerini, söyleşiyi yapacağımız Çanakkale Kent Müzesini ayrıntılı biçimde sesli betimleyerek başlamıştı işe. İşini özene bezene yaptığı halde betimlemelerini yeterli bulmuyordu. Genelde fotoğrafları, şekilleri biz istemeden betimleme yapan çok azdır. Daha tanışmadan verdiği emek çok değerliydi. Buluşacağımız günü sabırsızlıkla beklemeye başladım.
Etkinlik günü hava alanından karşılamadan tutun da Çanakkale’yi nasıl gezdireceklerine kadar her şeyi planlamışlardı. Hiç tanımadığımız insanlarla birlikteyken, benim gibi gezentiler merak ettikleri yerleri gezme talebinde zor bulunurlar. Tam istediğim gibi, sahilde mi dolaşacağım, alışveriş mi yapacağım, hepsi bana sorularak planlanmıştı işte. Eh daha ne olacaktı!
İlk etkinlik, Seramik Müzesinde yapılacak olan seramik atölyesiydi. Çamurdan figürler yapılacaktı. Tabii ben gezmekten yanayım, bir yandan da merak ediyorum neler olacağını. Biraz izledikten sonra erken ayrılabileceğimi kolaylaştırıcıya önceden söyledim. Emeğine haksızlık etmek ayıp olurdu.
Bu arada ilkokuldayken modelaj dersimiz vardı ve orada çamurdan şekiller yapardık. Benim gibi okula başlayana kadar kendi yemeğini yemeye bile izin verilmeyen biri, hiçbir şey yapamıyordu o derste. Nesneleri inceliyor, sonra da aynısını çamurdan yapıyorduk. Bir yıl boyunca çekiç yapabildim sadece. Modelaj atölyemiz çok soğuk olur, ellerimiz donardı. Çamur da çok kaliteli değilmiş demek ki çok sertti. Öğretmenimiz nasıl yapacağımızı bize göstermezdi. Arkadaşlarımın yaptıklarına gıpta etmekle geçerdi günlerim.
Öğretmen şekil yapmamı bekliyordu her ders. Bir kere ders öncesi parmağımı bağladım ve parmağım yara olduğu için derse katılamayacağımı söyledim. Öğretmenimiz önce inanmış gibi görünse de parmağıma bakmak istedi. Açınca olanlar oldu, bir tokat yedim. Yine bir şey yapamadım o ayrı.
Bu deneyimi anımsadım ve aynı olayı bir kez daha yaşamak yerine gezmeyi seçecektim. Atölye başladı, yine de şansımı denesem ne olurdu ki? Not almak yoktu, yapamazsam onların yaptıklarını incelerdim. Çamur çok kaliteliydi. Yumuşacıktı, istediğimiz şekle kolayca girebiliyordu.
Kolaylaştırıcı Tuba Batu, gözlerimizi bağlayarak ilk önce kadın heykeli yapmamızı istedi. Gözlerini bağlayarak engelliler haftasında etkinlikler yapıyorlar ya işte ben çok kızıyorum buna. Ses etmeden isteneni yaptım. Görmediğim için gözlerim bağlanmadı. Kollarını havaya kaldıran bir kadın tasarlayarak çamurla oynamaya başladım. İnanamıyordum, bir şeylere benziyordu. Pes etmemek işe yaramıştı. Zamanla gelişen el becerimi az da olsa konuşturabiliyordum demek ki.
Kendime o kadar da haksızlık etmeyeyim. Lisede el sanatları dersimizde öğretmenim bana seramik hamuru hazırlatıyordu. Tutkalın ağırlıklı olduğu bir karışımdı. Çok güzel çiçekler yaptığımı söyler, yaptığım gül, gelincik gibi çiçekleri kadife panoya o dizerdi benim yerime. Öğretmeden öğretmeye fark varmış demek ki.
Neyse konuyu çok dağıtmadan atölyeye döneyim. Heykel bittikten sonra herkes gözlerini açtı ve birbirlerinin heykellerine baktılar. Benimkini maymuna benzetti bir arkadaş. Olsun, bir şeye benzetebilmiştim sonunda. İkinci kez gözleri açık aynı heykeli yaptılar. Ben katılmak istemedim. Çünkü gözüm açıkken yapmıştım ilk heykeli. Ayrıca kolaylaştırıcının komutları üzerine not alıp onları yazıya dökmek istedim. Toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısından desteklenen bir atölye çalışmasıydı. Böylesine hiç tanık olmamıştım. Kadın heykeli yaparken hayal kurmamız istendi. Çalışan kadınlar, kadınları nerelerde, hangi durumlarda görmek istiyoruz gibi sorular eşliğinde herkes yaptı heykellerini.
Gözleri kapalıyken daha rahat olduklarını belirtti katılımcılar. Ben de insanların görmeyenlerin nasıl iş yaptıklarını merak ettikleri için iş yaparken sürekli baktıklarında rahatsız olduğumuzu, eğer yaptığımız işte çok iyi olduğumuzu hissediyorsak bu bakışları daha az önemsediğimizi paylaştım. Gözleri açıkken, herkes gayriihtiyari birbirine bakıyordu.
Sonra heykel yapanlar küçük gruplara ayrıldılar. Heykellere bakarak kadınlarla ilgili bir slogan üretecektik. Kadınların geçmiş öğretileri, kendilerini nasıl hissettikleri, mücadele biçimleri yansımıştı yapılan heykellere. Örneğin, doğurganlık, annelik hemen yerini almıştı pek çok heykelde. Elinde pankart tutan, mücadele eden kadın örnekleri de vardı.
Katıldığım küçük grupta, kadınların anne olmaları, doğurmaları konuları sanki bir evrim geçiriyordu. Önce yaptıkları heykelleri anlattılar. Sonra da bu heykellerden bir ana fikir çıkarmamız gerekiyordu. Baktım, bir arkadaş, sürekli annelik yapmadığımızdan, gelişip dönüştüğümüzden, farklı alanlarda çalışıp üretmeye başladığımızdan söz ediyor, hiç slogan üretmeyi beceremeyen ben, birden dilime geleni söyledim. Kadınlar tartışmış, üretmiş, bana da sloganla son noktayı koymak düşmüştü. ‘Geliştik, dönüştük, eyleme geçtik’ deyivermişim. Grup o kadar heyecanlandı ki sunum yaparken, yüksek sesle haykırdık. Sonra bütün gruplar bize katıldı. Videoya çekerek bu anı yaşatmak istedik.
Genelde sabahın saat onunda, üstelik cumartesi günü bu tür etkinliklere katılan az olur. Bırakın erken saati ve tatil gününü, uygun zamanlarda bile etkinliklere katılım sayısında çok zorlanıyoruz. Salon tamamen dolduğu gibi, pek çok kadın da ayakta kalmıştı.
Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde Dekan Yardımcısı olan Tuba Batu hocamızın toplumsal cinsiyet temelinde gençlerle, kadınlarla pek çok çalışma yaptığını öğrenmek, beni çok gururlandırdı. Umarım kendisini dergimizde konuk etme fırsatını buluruz da size kendi sesinden neleri nasıl başardığını anlatır.
Görmeyen kadınlarla grup çalışması yaparken, ‘Kendinizi anlatan bir resim yapın’ yönergesinde, “Siz de hangi resmi yapmak istediğinizi hayal edin” derdim. Bundan sonra yapacağım grup çalışmasında, çamur bulup götürmeye karar verdim. Siz de katılacağınız etkinliklerde bunları talep edebilirsiniz.
Sadece engelliler değil, emeği görünmeyen pek çok kadın var. Görünmeyeni görmek, ancak bu tür etkinliklerde anlamını bulur. Gözleri bağlayacaksın, sonra da aynı deneyimi gözleri açarak yapacaksın ki gerçek farkındalık oluşsun ve uygulamaya geçebilsin. Aksi halde sadece bir formaliteyi yerine getirmiş olmaz mıyız?
Etkinliğin sonuna kadar kaldım. Gezmeyi unutmuştum çoktan. Acele etmemenin ve sakin kalmanın sonucunda yeni bilgiler edinmiş ve pek çok deneyim biriktirmiştim.
Kadınları, gençleri, çocukları, öğrenmeye duyarlı insanları, farklı yaratıcı tekniklerle eğitebileceğimizi, geliştirip dönüştürebileceğimizi bir kez daha fark etmenin tadına varmıştım.
Teşekkürler size, tüm emek veren kadınlara…
21 Mart 2025
Telefonun başındayken, birden çalan zille açmayı tıkladım. Kadının İnsan Hakları Derneğinden bir arkadaş arıyordu. Dergide verdiğimiz emekleri gören bir dernek bu. Çanakkale’de ‘Görünmeyeni Görmek’ adlı bir proje kapsamında bir dizi etkinlik yapıyorlarmış, Çanakkale Kent Müzesinde dergimizi anlatan bir söyleşi gerçekleştirmemi istiyorlardı. Etkinliğin adı çok ilgimi çekti. Genellikle engelliler kendi başlarına bir etkinlik yaparlar. Diğer örgütlerin böyle bir etkinlikte bizlere yer vermelerinden ve çoklu ayrımcılığı önemsemelerinden çok etkilenmiştim.
Kısa adı ‘FARKET’ uzun adı ise Farklıyız Eşitiz’ derneğinden bir arkadaşa yönlendirdi dernek ve bu süreci Özlem Gürsoy arkadaşla birlikte götürdük. Özlem gerçekten de görünmeyeni görmek konusunda dersini iyi çalışanlardandı. Çanakkale’de birlikte çalıştıkları derneklerin faaliyetlerini, söyleşiyi yapacağımız Çanakkale Kent Müzesini ayrıntılı biçimde sesli betimleyerek başlamıştı işe. İşini özene bezene yaptığı halde betimlemelerini yeterli bulmuyordu. Genelde fotoğrafları, şekilleri biz istemeden betimleme yapan çok azdır. Daha tanışmadan verdiği emek çok değerliydi. Buluşacağımız günü sabırsızlıkla beklemeye başladım.
Etkinlik günü hava alanından karşılamadan tutun da Çanakkale’yi nasıl gezdireceklerine kadar her şeyi planlamışlardı. Hiç tanımadığımız insanlarla birlikteyken, benim gibi gezentiler merak ettikleri yerleri gezme talebinde zor bulunurlar. Tam istediğim gibi, sahilde mi dolaşacağım, alışveriş mi yapacağım, hepsi bana sorularak planlanmıştı işte. Eh daha ne olacaktı!
İlk etkinlik, Seramik Müzesinde yapılacak olan seramik atölyesiydi. Çamurdan figürler yapılacaktı. Tabii ben gezmekten yanayım, bir yandan da merak ediyorum neler olacağını. Biraz izledikten sonra erken ayrılabileceğimi kolaylaştırıcıya önceden söyledim. Emeğine haksızlık etmek ayıp olurdu.
Bu arada ilkokuldayken modelaj dersimiz vardı ve orada çamurdan şekiller yapardık. Benim gibi okula başlayana kadar kendi yemeğini yemeye bile izin verilmeyen biri, hiçbir şey yapamıyordu o derste. Nesneleri inceliyor, sonra da aynısını çamurdan yapıyorduk. Bir yıl boyunca çekiç yapabildim sadece. Modelaj atölyemiz çok soğuk olur, ellerimiz donardı. Çamur da çok kaliteli değilmiş demek ki çok sertti. Öğretmenimiz nasıl yapacağımızı bize göstermezdi. Arkadaşlarımın yaptıklarına gıpta etmekle geçerdi günlerim.
Öğretmen şekil yapmamı bekliyordu her ders. Bir kere ders öncesi parmağımı bağladım ve parmağım yara olduğu için derse katılamayacağımı söyledim. Öğretmenimiz önce inanmış gibi görünse de parmağıma bakmak istedi. Açınca olanlar oldu, bir tokat yedim. Yine bir şey yapamadım o ayrı.
Bu deneyimi anımsadım ve aynı olayı bir kez daha yaşamak yerine gezmeyi seçecektim. Atölye başladı, yine de şansımı denesem ne olurdu ki? Not almak yoktu, yapamazsam onların yaptıklarını incelerdim. Çamur çok kaliteliydi. Yumuşacıktı, istediğimiz şekle kolayca girebiliyordu.
Kolaylaştırıcı Tuba Batu, gözlerimizi bağlayarak ilk önce kadın heykeli yapmamızı istedi. Gözlerini bağlayarak engelliler haftasında etkinlikler yapıyorlar ya işte ben çok kızıyorum buna. Ses etmeden isteneni yaptım. Görmediğim için gözlerim bağlanmadı. Kollarını havaya kaldıran bir kadın tasarlayarak çamurla oynamaya başladım. İnanamıyordum, bir şeylere benziyordu. Pes etmemek işe yaramıştı. Zamanla gelişen el becerimi az da olsa konuşturabiliyordum demek ki.
Kendime o kadar da haksızlık etmeyeyim. Lisede el sanatları dersimizde öğretmenim bana seramik hamuru hazırlatıyordu. Tutkalın ağırlıklı olduğu bir karışımdı. Çok güzel çiçekler yaptığımı söyler, yaptığım gül, gelincik gibi çiçekleri kadife panoya o dizerdi benim yerime. Öğretmeden öğretmeye fark varmış demek ki.
Neyse konuyu çok dağıtmadan atölyeye döneyim. Heykel bittikten sonra herkes gözlerini açtı ve birbirlerinin heykellerine baktılar. Benimkini maymuna benzetti bir arkadaş. Olsun, bir şeye benzetebilmiştim sonunda. İkinci kez gözleri açık aynı heykeli yaptılar. Ben katılmak istemedim. Çünkü gözüm açıkken yapmıştım ilk heykeli. Ayrıca kolaylaştırıcının komutları üzerine not alıp onları yazıya dökmek istedim. Toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısından desteklenen bir atölye çalışmasıydı. Böylesine hiç tanık olmamıştım. Kadın heykeli yaparken hayal kurmamız istendi. Çalışan kadınlar, kadınları nerelerde, hangi durumlarda görmek istiyoruz gibi sorular eşliğinde herkes yaptı heykellerini.
Gözleri kapalıyken daha rahat olduklarını belirtti katılımcılar. Ben de insanların görmeyenlerin nasıl iş yaptıklarını merak ettikleri için iş yaparken sürekli baktıklarında rahatsız olduğumuzu, eğer yaptığımız işte çok iyi olduğumuzu hissediyorsak bu bakışları daha az önemsediğimizi paylaştım. Gözleri açıkken, herkes gayriihtiyari birbirine bakıyordu.
Sonra heykel yapanlar küçük gruplara ayrıldılar. Heykellere bakarak kadınlarla ilgili bir slogan üretecektik. Kadınların geçmiş öğretileri, kendilerini nasıl hissettikleri, mücadele biçimleri yansımıştı yapılan heykellere. Örneğin, doğurganlık, annelik hemen yerini almıştı pek çok heykelde. Elinde pankart tutan, mücadele eden kadın örnekleri de vardı.
Katıldığım küçük grupta, kadınların anne olmaları, doğurmaları konuları sanki bir evrim geçiriyordu. Önce yaptıkları heykelleri anlattılar. Sonra da bu heykellerden bir ana fikir çıkarmamız gerekiyordu. Baktım, bir arkadaş, sürekli annelik yapmadığımızdan, gelişip dönüştüğümüzden, farklı alanlarda çalışıp üretmeye başladığımızdan söz ediyor, hiç slogan üretmeyi beceremeyen ben, birden dilime geleni söyledim. Kadınlar tartışmış, üretmiş, bana da sloganla son noktayı koymak düşmüştü. ‘Geliştik, dönüştük, eyleme geçtik’ deyivermişim. Grup o kadar heyecanlandı ki sunum yaparken, yüksek sesle haykırdık. Sonra bütün gruplar bize katıldı. Videoya çekerek bu anı yaşatmak istedik.
Genelde sabahın saat onunda, üstelik cumartesi günü bu tür etkinliklere katılan az olur. Bırakın erken saati ve tatil gününü, uygun zamanlarda bile etkinliklere katılım sayısında çok zorlanıyoruz. Salon tamamen dolduğu gibi, pek çok kadın da ayakta kalmıştı.
Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde Dekan Yardımcısı olan Tuba Batu hocamızın toplumsal cinsiyet temelinde gençlerle, kadınlarla pek çok çalışma yaptığını öğrenmek, beni çok gururlandırdı. Umarım kendisini dergimizde konuk etme fırsatını buluruz da size kendi sesinden neleri nasıl başardığını anlatır.
Görmeyen kadınlarla grup çalışması yaparken, ‘Kendinizi anlatan bir resim yapın’ yönergesinde, “Siz de hangi resmi yapmak istediğinizi hayal edin” derdim. Bundan sonra yapacağım grup çalışmasında, çamur bulup götürmeye karar verdim. Siz de katılacağınız etkinliklerde bunları talep edebilirsiniz.
Sadece engelliler değil, emeği görünmeyen pek çok kadın var. Görünmeyeni görmek, ancak bu tür etkinliklerde anlamını bulur. Gözleri bağlayacaksın, sonra da aynı deneyimi gözleri açarak yapacaksın ki gerçek farkındalık oluşsun ve uygulamaya geçebilsin. Aksi halde sadece bir formaliteyi yerine getirmiş olmaz mıyız?
Etkinliğin sonuna kadar kaldım. Gezmeyi unutmuştum çoktan. Acele etmemenin ve sakin kalmanın sonucunda yeni bilgiler edinmiş ve pek çok deneyim biriktirmiştim.
Kadınları, gençleri, çocukları, öğrenmeye duyarlı insanları, farklı yaratıcı tekniklerle eğitebileceğimizi, geliştirip dönüştürebileceğimizi bir kez daha fark etmenin tadına varmıştım.
Teşekkürler size, tüm emek veren kadınlara…
21 Mart 2025
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.