Selma Rıza bir masanın arkasında oturuyor. Kısa ve dalgalı saçlı ve ciddi bir ifadeyle kameraya bakıyor. Üzerinde düğmeli, koyu renkli bir hırka var. Masanın üzerinde bir daktilo, birçok kâğıt ve belgeler bulunuyor. Selma Rıza elinde bir kalem tutuyor ve önündeki kâğıtlarla meşgul. Masanın arka tarafında üst üste yığılmış daha fazla kâğıt ve dosya var. Oda, sade bir duvar kâğıdıyla kaplı.
HAZIRLAYAN: Emine ORTAKAYA İlk Türk kadın gazeteci Selma Rıza Selma Rıza, İlk Türk kadın gazeteci unvanını, Fransızca yayımlanan Meşveret ve Türkçe yayımlanan Şûrâ-yı Ümmet gazetesinde çalışırken almıştır. Osmanlı Devleti’nde aydın kadınların kültür hayatında yer alması 19’uncu yüzyılın sonlarına doğru hız kazanır. Şiir yazan, resim yapan kadınların yanı sıra çevirmenlik ve gazetecilikle uğraşan kadınlar da toplum hayatına girer. Kadın şair olarak sesini duyuran Nigâr Hanım’ı, Malûmat ve Stamboul gazetelerinde yazan Matmazel Gülizar Hanım’ı, Rus klasiklerini dilimize çeviren Gülnar Hanım’ı unutmamak gerek. Kadınların çalıştığı ilk basılı yayınlar Şöyle: Yayın hayatına 1868’de başlayan Terakki gazetesinde, Avrupa’dan örneklerle, Osmanlı’da kadının durumunu eleştiren yazılar yer aldı. 1888’den itibaren Muhadderat adıyla kadınlara yönelik bir gazete çıkarıldı. Bu gazetenin, o dönem okuma bilen kadınlarca ilgiyle izlendiğini biliyoruz. Zamanla bazılarının sorumluluğunu kadınların üstlendiği 'Vakit, İnsaniyet, Âyine, Parça Bohçası, Aile' adlarıyla çoğunluğunun yayın hayatı kısa süren gazete ve dergiler de yayımlandı. 1884’de yayın hayatına başlayan Şükûfezâr, imtiyaz sahibi ve tüm yazarları kadın olan ilk kadın dergisi olarak bilinir. İlk sayısındaki 'Mukaddime' bölümünde kadın ve erkek arasında insanlığa hizmet açısından fark olmadığı anlatılarak derginin amaç ve misyonu açıklanır. İlk Türk kadın roman yazarı olan Fatma Aliye Hanım’ın da aralarında bulunduğu ve çoğunluğu kadınlardan oluşan bir kadro tarafından çıkarılan Hanımlara Mahsus Gazete, bu dönemin önemli bir yayınıdır. Batı ülkelerinde kadınların kendi hakları için verdiği mücadeleyi öven bu gazetelerin ve dergilerin görece erken bir dönemdeki talepleri sınırlıdır. “Evlilik kurumunun düzenlenmesi, tek eşlilik, eğitimde kadına olanak tanınması ve toplum içinde rahat hareket etmek” gibi istekler seslendirilir. Kadınların “iyi ana, iyi eş ve iyi Müslüman” olması gerektiği savunulur. Seçme ve seçilme hakkı gibi demokratik talepler için henüz şartlar olgunlaşmamıştı. Selma Rıza, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucularından Ahmed Rıza Bey’in kız kardeşidir. Aynı zamanda cemiyetin de tek kadın üyesiydi. İlk Türk kadın roman yazarı olan Fatma Aliye gibi Selma Rıza da dönemin aydın çevresinde yetişmişti. Fatma Aliye, devlet adamı ve bilim insanı Ahmed Cevdet Paşa’nın kızıdır. Selma Rıza ise 1872 yılında, ilk Osmanlı parlamentosunda görev alan, Ali Rıza Bey ile Avusturya kökenli, aydın bir kadın olan Naile Hanım’ın kızı olarak İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Halk arasında “İngiliz Ali Bey” diye bilinmesine rağmen Ali Rıza Bey, İngiliz değildir. 1853’te başlayıp üç yıl süren Kırım Savaşı sırasında İngilizlerle dostluk kurması ve onlar gibi giyinmesi nedeniyle kendisine bu lakap takılmıştır. Çiftin, ikisi erkek, beşi kız olan yedi çocuğundan en büyükleri, Jön Türk liderleri arasında yer alan ve II. Meşrutiyet’ten sonra Osmanlı parlamentosuna başkan seçilen Ahmed Rıza Bey’dir. Sultan II. Abdülhamid’in istibdat yönetimine muhalefet ederek yurt dışına çıkan Ahmed Rıza Bey, yayımladığı gazetelerde, düzenlediği toplantılarda, hürriyet yanlısı konuşmalarıyla dikkatleri çeker. En küçük kız kardeşi Selma Rıza da büyük ağabeyinin peşinden ailesine haber vermeksizin Paris’e gider. Selma Rıza’nın bu kaçışı, gerek İstanbul’daki aydınlar gerekse Avrupa’daki Jön Türkler tarafından övgüyle karşılanır. İstanbul’dayken özel dersler alan Selma Rıza, Fransızca bilgisiyle Sorbonne’a devam eder ve dünyaca ünlü bu üniversitede eğitim gören ilk Türk kadını olur. Selma Rıza gazeteciliğe, ağabeyi Ahmed Rıza ile Halil Ganim Bey’in çıkardıkları Meşveret gazetesinde başlar; gazetenin Fransızca yayımlanan eki Mechveret Supplement Français ve Türkçe olarak yayımlanan, Bahaeddin Şakir ve Samipaşazade Sezai’nin çıkardığı Şura-yı Ümmet’te kadının aydınlanmasına ve toplum hayatı içindeki yerinin iyileştirilmesine yönelik yazılar yazar. Yaşamının 10 yılını geçirdiği Paris’te ilk Türk kadın gazeteci unvanını alan Selma Rıza, henüz 20 yaşındayken yazdığı ve 1892 yılında yayımlanan Uhuvvet (Kardeşlik) adlı romanı ile Türk romanının ilk kadın temsilcilerinden biri de olmuştur. Bu romanında, Osmanlı’da Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla (1839) değişen sosyal yapıyı, aile ve kadın ekseninde ele alır; cariyelik, esaret, Batılılaşma sorunu, görücü usulü evlilik, kadının çalışma hayatı ve sosyal hayata karışma imkânı, kız çocuklarının okutulması gibi bazıları günümüzde de süren sorunlara değinir. 1893 yılından itibaren Yunan, Bulgar ve Sırp örgütlerinin Makedonya’da denetimi ele geçirip bu ülkeyi Osmanlı’dan ayırma mücadelesi, II. Abdülhamid’in de tahtını sarsıyordu. 15 yıllık bu mücadelenin sonunda II. Abdülhamid, Makedonya’yı kaybetmemeyi de hedefleyerek bu bölgede üslenmiş olan Osmanlı subaylarının bağlı olduğu İttihat ve Terakki’nin meşrutiyete dönüş talebini 1908’de kabul eder. Böylece, 2. Meşrutiyet’in anayasası ve çift kanatlı parlamentosu geri gelir. Padişahın yetkileri bir kez daha sınırlanırken İttihat ve Terakki, 1908’deki çok partili seçimin kazananı olur. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı üzerine İstanbul’a dönen Selma Rıza’nın bu dönemde gazetecilikten bir süre uzaklaştığı görülüyor. Selma Rıza Türkiye’ye döndükten sonra Hilal-i Ahmer Cemiyet’inde (Kızılay) 5 yıl genel sekreterlik yapar. Bu arada, Hanımlara Mahsus Gazete ile Kadınlar Dünyası gibi dergilerde yazıları yayımlanır. Meclis-i Mebûsan’ın başkanı olan ağabeyi Ahmed Rıza’nın da desteğiyle Kandillide ki Adile Sultan Sarayı’nın Türkiye’nin ilk yatılı kız lisesi olarak açılmasında rol oynar. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra bazı karşı çıkmalar görülse de kadınların haklarına ilişkin gelişmeler devam eder, hatta gazetelerde “feminizm” konusu gündeme getirilir. Demet, Millet Gazetesi, Kadın Mecmuası, Fatma Aliye Hanım’ın çıkardığı ilk renkli ve resimli kadın dergisi Mehasin, Kasım 1908’den itibaren Selanik’te haftalık olarak yayımlanan Kadın adlı gazete, sahipliğini Nuri Ulviye Hanım’ın üstlendiği Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Derneği’nin yayın organı Kadınlar Dünyası (1913) ve Mefharet, zamanın belli başlı yayınlarıdır. 1918 yılında sona eren I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan ve Mondros Mütarekesi’ni imzalayan Osmanlı ülkesinde kadınların bir bölümü, işgale ve mütareke koşullarına karşı direnerek bağımsızlığı savunmaktan geri durmaz. Bu dik duruş, işgal altındaki şehirlerde yapılan mitinglerde kendini gösterir. Mitinglerde pek çok kadın hatip kürsüye çıkar. Bunların başında ünlü romancı Halide Edip (Adıvar), şair Şükûfe Nihal (Başar) ve Nakiye (Elgün) gibi isimler vardır. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması sonrasında 1923’te ilan edilen Cumhuriyet’in ilk yılları ile beraber toplumsal hayatta etkileri artan kadınların gazeteciliğe ilgisi de belirgin bir yükseliş gösterir. İlk Türk kadın gazeteci Selma Rıza 1931 Şubatında, 59 yaşında hayata gözlerini yumsa da mücadele bitmez. Kadınlar 5 Aralık 1934’te genel seçimlere katılma, milletvekili seçme ve seçilme hakkını alırlar. 8 Şubat 1935’te yapılan ilk genel seçimde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 18 kadın milletvekili girer. Bu isimler arasında yer alan Esma Nayman, daha sonra 1946’da Anadolu Ajansı‘nda Fransızca ve İngilizce mütercim olarak çalışır. Selma Rıza, aralarında akademik makalelerin de bulunduğu çok sayıda kaynakta “Feraceli” soyadıyla anılıyor. Oysa ailesi Feraceli soyadını onun ölümünden sonra 1934’de çıkan Soyadı Kanunu ile birlikte almıştı. Bu temeller üzerinde; kadın hakları ile demokrasi ve ifade özgürlüğü için çalışmalar ortaya koyan birçok sayıda kadın gazeteci, onurlu çabalarıyla yükseldi bu ülkede. Bugün de tüm dünyada hak mücadelesinin bayraktarlığını yapan sayısız kadın gazeteci var. Uluslararası alandaki son örnek, 2021 yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Filipinli gazeteci Maria Ressa oldu. Selma Rıza‘dan da önce gelen kadın gazetecilerden, Nobel Barış Ödüllü ilk kadın gazeteci olan Maria Ressa‘ya kadar tüm kadın gazetecileri saygıyla selamlıyoruz. KAYNAK Journo Hasan Safa Tekeli

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.