HAZIRLAYAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT
Merhabalar değerli dergi takipçilerimiz, biz yine kadına, engelliye dair haberlerle sizlerleyiz. Ülkemizin geldiği durum gösteriyor ki biz bu dergi satırlarında yakın bir zamanda çokta umut vaat eden gelişmeleri içeren haberleri buluşturamayacağız sizlerle. Çok üzücü ama yılmak yok, mücadeleye devam. Önce başlıklar:
• Engellilerin Eğitiminde 765 Milyonluk Rant!
• Kadınlar Korumasız, Şiddet Sistematik
• Van'da Kadınlardan Eylem: "Rojin Kabaiş'in Katilleri Neden Ortaya Çıkarılmıyor?
• Ankara'da Büyük Kadın Buluşması: Kadın Mitingine Çağrı
• Kadınlardan Dilovası Protestosu: Utancınız Varsa İstifa Bekliyoruz
Engellilerin Eğitiminde 765 Milyonluk Rant!
Millî Eğitim Bakanlığı, özel rehabilitasyon merkezlerine, biyometrik yüz tanıma sistemi kurması için 1 Aralık’a kadar süre tanıdı. Sistem için ihale yapmaktan kaçınan MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü ve MEB Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 3 bin 355 rehabilitasyon merkezini, Türk Telekom’un alt kuruluşu İNNOVA AŞ’den alım yapmaya zorladı. Biyometrik yüz tanıma sisteminin, serbest piyasadan % 100 pahalı satılması üzerine rehabilitasyon merkezleri itiraz etti. MEB, ‘Kurduğum sisteme itirazı kabul etmem’ diye karşılık verdi. Serbest piyasada 40 bin TL ile 90 bin TL arası satılan yüz tanıma sistemini, rehabilitasyon merkezleri, MEB emriyle İNNOVA AŞ’den piyasanın iki katına alıyor. Kurumların halen aktif olan sistemleri de MEB istemediği için çöpe gidecek. İNNOVA AŞ, rehabilitasyon merkezi başına 189 bin TL olmak üzere 3 bin 355 kurumdan toplam 671 milyon TL kazanacak. Yüz tanıma sisteminin bakımı için serbest piyasadaki işletmeler ek ücret istemiyor. İNNOVA’ya ise kurum başı yıllık 425 dolar (17 bin 850 TL), toplam 63.4 milyon TL bakım ücreti ödenecek. Rehabilitasyonlardaki kamera ve bakım ücreti 735 milyon TL’ye çıktı. Kurumlar ayrıca önümüzdeki 4 yıl boyunca yılda 450 dolar bakım ücreti ödeyecek. Tüm Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri Derneği, yürütmenin durdurulması talebiyle Ankara 24. İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Merkezlerde zaten kamera sistemi olduğunu, kurumların ikinci kez MEB’in istediği şirketten alım yapmaya zorlandığı ve engelli çocuk verilerinin yasaya aykırı ihlal edildiği vurgulandı. Tüm Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri Derneği, CİMER’e başvurdu. Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi’nin (BKDS) merkezlere kurulması için MEB’in, 3 bin 355 rehabilitasyon merkezini yazılı emirle, özel bir şirkete yönlendirmesinin hukuka aykırı olduğu vurgulandı. MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Fetullah Güner imzalı resmi yazıyla da 81 milli eğitim müdüründen, özel rehabilitasyon merkezlerinin biyometrik yüz tanıma sistemlerinin en geç 1 Aralık’a kadar İNNOVA’ dan alınmasının sağlanması istendi. Dernek: “Özel gereksinimli çocuklar evde, toplumdan izole ve eğitim hakkından mahrumdu. Yeni düzenlemelerle çocuklar eğitime tam alışmıştı. MEB’in son kararı kurumları denetlemekten çıktı. Özel çocukların her derste yüzleri kameraya çekilip, azılı suçlular gibi sürekli izlenmesi, onur kırıcı ve aşağılayıcı. Bu yetmezmiş gibi, biyometrik kayıtları da özel şirket tutacak.” Bakanlığın mevcut dijital teknolojilerini kullanmak yerine İNNOVA AŞ’den hizmet satın alınması için yaptığı baskı, öğrencilerin güvenliğini de riske attı. Rehabilitasyon merkezlerindeki, 6 ay ile 18 yaş arası 500 bin engelli çocuğun kamera görüntüleri ve hastalık bilgileri özel şirkete sızdı. ’Yerli milli yazılım’ denilip, bakım ücreti kurum başına yıllık 425 dolara sabitlendi.
- MEB’in kadrosu ve MEBSİS entegresi olduğu için sistem sıfır maliyetle kurulabilirdi.
- İNNOVA’ya 2 kamera, 1 adet PoE Switch, yazılım cihaz bedeli boşuna ödettirildi.
- 15 Eylül’e kadar 189 bin TL olan kurulum ücreti, 1 Aralık’a kadar 220 bin TL oldu.
- Okulların, giriş-çıkış kapı sayısına göre kamera sayısı artacağı için maliyet artacak.
Kadınlar Korumasız, Şiddet Sistematik
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne günler kala Dünya Sağlık Örgütü, 53 ülkeyi kapsayan bir rapor yayımladı. Rapor erkek şiddetinin ulaştığı boyutu bir kez daha gözler önüne sererken Türkiye’ye dair veriler de dikkat çekti. Tek adam rejiminin gerici ve kadın düşmanı politikalarını kurumsallaştırmaya çalıştığı Türkiye’de partner şiddetine maruz bırakılan kadınların oranı %34,7 oldu. Buna göre Türkiye, Macaristan (% 42,2) ve Finlandiya’nın (% 37,4) ardından üçüncü sırada yer aldı. Yani DSÖ’nün Avrupa coğrafyasında, her üç kadından birinin partnerinden şiddet gördüğü ülkelerden biri Türkiye oldu.
Türkiye’ye dair mevcut diğer çalışmalar da bu tabloyu doğruladı. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun Türkiye verilerine göre, ülkede her 10 kadından 4’ü hayatında en az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz bırakıldı. Şiddet mağduru kadınların acil durumlarda kullandığı Kadın Destek Uygulaması’na (KADES) yapılan başvurular da rekor seviyeye ulaştı. 2025 yılının ilk 10 ayında uygulama üzerinden 407 bin 257 ihbar alındı. Bunların 259 bin 765’i asıllı ihbar oldu. Resmi verilere göre, Türkiye’de 42 milyon 811 bin 834 kadın bulunuyor. Bu sayının 10 milyon 624 bin 331’ini kız çocukları oluştururken 18 yaş üstü kadın nüfusu ise 32 milyon 187 bin 503. Yani 18 yaş üstü kadın nüfusundan yola çıkarak yapılan hesaplamalar neredeyse her üç kadından birinin şiddet içerikli acil durumlar için KADES uygulamasını kullandığını ortaya koyuyor. Uygulamanın indirme sayısı ise 8 milyon 900 bin 990’a ulaştı. Bu rakamlar kadınların erkek şiddetiyle burun buruna yaşadığını gözler önüne serdi. Ayrıca önleyici hiçbir politika olmadığını da yeniden gösterdi. Mor Çatı Gönüllüsü Gülsün Kanat konuya ilişkin BirGün’e yaptığı açıklamada kadına yönelik şiddet ve cinsiyet ayrımcılığının yeni bir mesele olmadığını söyledi Kanat, “İktidar ayrımcılığı körüklüyor. Ülkede kadına yönelik şiddeti önlemesi gereken tüm kurumların içi boşaltıldı. Kurumlar ayrımcılığa, şiddete karşı durmak bir yana aksini körükleyen bir sistemin parçası haline getirildi” dedi. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının erkeklere zaten çok büyük bir cesaret verdiğini vurgulayan Kanat, “Erkekler kendini yaptıklarından sorumlu görmüyor. Öfkesini kadının üzerinde kusmayı hak görüyor. Mekanizmalar ise kadını değil aile kurumunu korumayı önceliyor” diye konuştu.
6284’ün uygulanmaması bir yana oraya gelene kadar ki süreçte kadınlara hiçbir destek sunulmuyor diyen Kanat, “Kadınları şiddete karşı korumadan önce önleyici politikaların hayata geçirilmesi önem taşıyor. Ülkedeki tüm kurumların erkek şiddetine karşı ortak tutum alarak çalışması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İktidarın hâlâ kurduğu komisyonlarda şiddetin sebebini aradığını kaydeden Kanat, “Sebep belli. Alkol değil, işsizlik değil, bir anlık öfke değil. Uluslararası sözleşmeler bunun tanımını yapıyor: Erkek şiddeti” dedi.
Van'da Kadınlardan Eylem: "Rojin Kabaiş'in Katilleri Neden Ortaya Çıkarılmıyor?
DEM Parti Van Kadın Meclisi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında, Van Kent Meydanı'nda "Şiddetin karşısında eşitlik ve özgürlük için bir aradayız" şiarıyla basın açıklaması yaptı. Kadınlar, "Rojin Kabaiş isyanımızdır" ve "Direne direne kazanacağız" sloganları attı.
Eylemde konuşan DEM Parti İl Eş Başkanı Gülşen Kurt, Rojin Kabaiş başta olmak üzere katledilen kadınların faillerinin yargı önüne çıkarılmadığını söyledi. Kadın cinayetlerinin organize ve politik bir sorun olduğunu belirten Kurt, şunları kaydetti:
"Bir yıl önce Rojin Kabaiş şüpheli bir şekilde katledildi. Ancak ilk günden bugüne kadar Rojin Kabaiş'in failleri hâlâ yakalanmadı. Kadın cinayetlerine karşı mücadele eden, hesap soran ve alanlarda olan özellikle üniversiteli gençlere dönük saldırılar ve tutuklamalara hepiniz tanık oldunuz. Biz soruyoruz: Rojin Kabaiş'in katilleri, dosyada bu kadar şaibe ve delil varken, neden hâlâ ortaya çıkarılmıyor? Neden bu failler yargı karşısında hesap vermiyor? Yılda 500'ün üzerinde kadın katlediliyor; kadın hareketi olarak mücadelemizi bu cinayetler son bulana kadar sürdüreceğiz." Kadınların eylemine, yoldan geçen kadınlar da alkış ve zılgıtlarla destek verdi.
Ankara'da Büyük Kadın Buluşması: Kadın Mitingine Çağrı
NGİ Bileşenleri, sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımla "Hayatı her gün yeniden yaratan biz kadınlar; çığlığımızı, isyanımızı, öfkemizi, taleplerimizi daha güçlü bir sesle hep birlikte haykırmak üzere 28 Aralık 2025’te Ankara’daki KADIN MİTİNGİ’nde, büyük kadın buluşmasında bir araya gelmeye çağırıyoruz!" diyerek tüm kadınlara çağrı yaptı.
Paylaşımda yer alan çağrı metni şöyle:
"TÜM KADINLARA ÇAĞRIMIZDIR!
Yaşam hakkımıza, kazanımlarımıza sahip çıkmak, "Burdayız, boyun eğmeyeceğiz!" demek için sizi Ankara'daki Türkiye "KADIN MİTİNGİ"nde yan yana olmaya DAVET EDİYORUZ.
Siyasi iktidarın yaşam tarzımızı ve haklarımızı hedef alan politikaları, yaşamlarımızı ve geleceğimizi tehdit ediyor.
Anayasa uygulanmıyor. Anayasa ile güvence altına alınmış yaşam tarzımız, demokratik haklarımız antidemokratik uygulamalarla yok sayılıyor. Anayasa Mahkemesi kararları, Anayasal bağlayıcılığı olan uluslararası kuruluşların kararları tanınmıyor.
İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bir gecede çekilme kararının ardından kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri artarak devam ediyor, 6284 Sayılı Yasa tam ve etkili uygulanmıyor.
İktidarın sosyo-ekonomik politikalarıyla kadınlar; kamusal alandan uzaklaştırılıyor, bakım yükünün altında eziliyor, kadın yoksulluğu derinleştiriliyor. Kadınlar, çocuklar, gençler kendini güvende hissetmiyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadınların yaşam güvencesi olan Anayasa'nın laiklik ilkesini yok sayan cuma hutbeleri ile kadınların giyimlerine, yaşam tarzlarına ve yasal haklarına saldırılıyor. Şeriat hükümleri, toplumsal yaşam biçimi haline getirilmeye çalışılıyor.
Sadece haklarımız değil, barış içinde yaşama umudumuz da tehdit altında. Bölgesel bir savaşın tam ortasındayız ve biliyoruz ki savaşın bedelini en ağır biçimde kadınlar ve çocuklar ödüyor. Bütçede eğitime, sağlığa, kamusal hizmetlere ayrılması gereken pay, savaş politikaları ve silahlanma için harcanıyor. Sonucunda toplumsal ve ekonomik barış ortamı zedeleniyor; yoksulluk derinleşiyor, şiddet ve ayrımcılık artarak devam ediyor.
İktidarın içinde bulunduğumuz yılı "Aile Yılı" ilan etmesiyle birlikte izlenen politikalarla kadınlar; aile içine, evlere mahkûm edilmek isteniyor, LGBTİQ+ bireyler hedef haline getiriliyor, suçlu ilan edilerek en temel insan hakları ellerinden alınıyor. Kadın ve LGBTIQ+ karşıtı düzenlemeler içeren, insan haklarına aykırı yargı paketleri kabul edilemez; yapılan açıkça nefretin yasallaştırılması çabasıdır.
Biliyoruz ki haklarımız bize sunulmadı; tümünde kadınların büyük mücadelesi var ve kazanılmış haklarımıza da tercih ettiğimiz biçimde yaşama hakkımıza da tüm gücümüzle sahip çıkacağız!
HAYDİ!
Hayatı her gün yeniden yaratan biz kadınlar; çığlığımızı, isyanımızı, öfkemizi, taleplerimizi daha güçlü bir sesle hep birlikte haykırmak üzere 28 Aralık 2025'te Ankara'daki KADIN MİTİNGİ'nde, büyük kadın buluşmasında bir araya gelmeye çağırıyoruz!
Çok geç olmadan! DAYANIŞMAYLA!
Kadın Mitingi Bileşenleri"
Kadınlardan Dilovası Protestosu: Utancınız Varsa İstifa Bekliyoruz
Kadınlar Birlikte Güçlü (KBG), Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde 8 Kasım'da meydana gelen yangında 3'ü çocuk 6 kadın işçinin yaşamını yitirmesine İstiklal Caddesi’nde düzenledikleri basın açıklaması ile tepki gösterdi.
Eylemde söz alan Selin Top, yaşananların bir “kaza” olarak nitelendirilemeyeceğini söyledi, “Bu ölümler göz göre göre geldi. Bu bir kaza değil, denetimsizliğin ve kâr hırsının yol açtığı bir iş cinayetidir” dedi.
Top, çalışma koşullarının uzun süredir bölge halkı tarafından bilindiğini belirtti:
“Kadınlar sabah 8’den geceye kadar 600-800 liralık yevmiye ile çalıştırıldı. Tek kapıdan giriş çıkış uygulanıyordu, yangın güvenliği yoktu. 14-15 yaşındaki kız çocuklarının çalıştığını herkes biliyordu.
Kadın emeğinin sistematik olarak ucuz ve güvencesiz işlerde konumlandırıldığını vurgulayan Top, “Kadınlara ve genç kızlara ‘ev bütçesine katkı’ adı altında neredeyse bedava emek dayatılıyor. Bizim emeğimiz harcanabilir görülüyor. Bu, erkek egemen sistem ile sermayenin ortak politikasıdır” dedi.
Ravive Kozmetik’in LC Waikiki, Zara ve Koton gibi markalara üretim yaptığını hatırlatan Top, “Bu markalar 8 Mart’ta kadın güçlenmesini pazarlama malzemesi yaparken, tedarik zincirlerinde kadınların hangi koşullarda çalıştığını görmezden geliyor” dedi.
Top, yalnızca fabrika sahiplerinin değil, denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen kamu kurumlarının da sorumluluğunun bulunduğunu söyledi:
“Biz göstermelik göz altılarla avutulmayı kabul etmiyoruz. Sorumlular bakanlar düzeyinde yargılansın. Varsa biraz utanç, istifa bekliyoruz.”
Gelecek sayımızda yeniden buluşmak umuduyla sevgiyle kalın.
21.11.2025
Merhabalar değerli dergi takipçilerimiz, biz yine kadına, engelliye dair haberlerle sizlerleyiz. Ülkemizin geldiği durum gösteriyor ki biz bu dergi satırlarında yakın bir zamanda çokta umut vaat eden gelişmeleri içeren haberleri buluşturamayacağız sizlerle. Çok üzücü ama yılmak yok, mücadeleye devam. Önce başlıklar:
• Engellilerin Eğitiminde 765 Milyonluk Rant!
• Kadınlar Korumasız, Şiddet Sistematik
• Van'da Kadınlardan Eylem: "Rojin Kabaiş'in Katilleri Neden Ortaya Çıkarılmıyor?
• Ankara'da Büyük Kadın Buluşması: Kadın Mitingine Çağrı
• Kadınlardan Dilovası Protestosu: Utancınız Varsa İstifa Bekliyoruz
Engellilerin Eğitiminde 765 Milyonluk Rant!
Millî Eğitim Bakanlığı, özel rehabilitasyon merkezlerine, biyometrik yüz tanıma sistemi kurması için 1 Aralık’a kadar süre tanıdı. Sistem için ihale yapmaktan kaçınan MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü ve MEB Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 3 bin 355 rehabilitasyon merkezini, Türk Telekom’un alt kuruluşu İNNOVA AŞ’den alım yapmaya zorladı. Biyometrik yüz tanıma sisteminin, serbest piyasadan % 100 pahalı satılması üzerine rehabilitasyon merkezleri itiraz etti. MEB, ‘Kurduğum sisteme itirazı kabul etmem’ diye karşılık verdi. Serbest piyasada 40 bin TL ile 90 bin TL arası satılan yüz tanıma sistemini, rehabilitasyon merkezleri, MEB emriyle İNNOVA AŞ’den piyasanın iki katına alıyor. Kurumların halen aktif olan sistemleri de MEB istemediği için çöpe gidecek. İNNOVA AŞ, rehabilitasyon merkezi başına 189 bin TL olmak üzere 3 bin 355 kurumdan toplam 671 milyon TL kazanacak. Yüz tanıma sisteminin bakımı için serbest piyasadaki işletmeler ek ücret istemiyor. İNNOVA’ya ise kurum başı yıllık 425 dolar (17 bin 850 TL), toplam 63.4 milyon TL bakım ücreti ödenecek. Rehabilitasyonlardaki kamera ve bakım ücreti 735 milyon TL’ye çıktı. Kurumlar ayrıca önümüzdeki 4 yıl boyunca yılda 450 dolar bakım ücreti ödeyecek. Tüm Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri Derneği, yürütmenin durdurulması talebiyle Ankara 24. İdare Mahkemesi’ne dava açtı. Merkezlerde zaten kamera sistemi olduğunu, kurumların ikinci kez MEB’in istediği şirketten alım yapmaya zorlandığı ve engelli çocuk verilerinin yasaya aykırı ihlal edildiği vurgulandı. Tüm Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri Derneği, CİMER’e başvurdu. Biyometrik Kimlik Doğrulama Sistemi’nin (BKDS) merkezlere kurulması için MEB’in, 3 bin 355 rehabilitasyon merkezini yazılı emirle, özel bir şirkete yönlendirmesinin hukuka aykırı olduğu vurgulandı. MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Fetullah Güner imzalı resmi yazıyla da 81 milli eğitim müdüründen, özel rehabilitasyon merkezlerinin biyometrik yüz tanıma sistemlerinin en geç 1 Aralık’a kadar İNNOVA’ dan alınmasının sağlanması istendi. Dernek: “Özel gereksinimli çocuklar evde, toplumdan izole ve eğitim hakkından mahrumdu. Yeni düzenlemelerle çocuklar eğitime tam alışmıştı. MEB’in son kararı kurumları denetlemekten çıktı. Özel çocukların her derste yüzleri kameraya çekilip, azılı suçlular gibi sürekli izlenmesi, onur kırıcı ve aşağılayıcı. Bu yetmezmiş gibi, biyometrik kayıtları da özel şirket tutacak.” Bakanlığın mevcut dijital teknolojilerini kullanmak yerine İNNOVA AŞ’den hizmet satın alınması için yaptığı baskı, öğrencilerin güvenliğini de riske attı. Rehabilitasyon merkezlerindeki, 6 ay ile 18 yaş arası 500 bin engelli çocuğun kamera görüntüleri ve hastalık bilgileri özel şirkete sızdı. ’Yerli milli yazılım’ denilip, bakım ücreti kurum başına yıllık 425 dolara sabitlendi.
- MEB’in kadrosu ve MEBSİS entegresi olduğu için sistem sıfır maliyetle kurulabilirdi.
- İNNOVA’ya 2 kamera, 1 adet PoE Switch, yazılım cihaz bedeli boşuna ödettirildi.
- 15 Eylül’e kadar 189 bin TL olan kurulum ücreti, 1 Aralık’a kadar 220 bin TL oldu.
- Okulların, giriş-çıkış kapı sayısına göre kamera sayısı artacağı için maliyet artacak.
Kadınlar Korumasız, Şiddet Sistematik
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne günler kala Dünya Sağlık Örgütü, 53 ülkeyi kapsayan bir rapor yayımladı. Rapor erkek şiddetinin ulaştığı boyutu bir kez daha gözler önüne sererken Türkiye’ye dair veriler de dikkat çekti. Tek adam rejiminin gerici ve kadın düşmanı politikalarını kurumsallaştırmaya çalıştığı Türkiye’de partner şiddetine maruz bırakılan kadınların oranı %34,7 oldu. Buna göre Türkiye, Macaristan (% 42,2) ve Finlandiya’nın (% 37,4) ardından üçüncü sırada yer aldı. Yani DSÖ’nün Avrupa coğrafyasında, her üç kadından birinin partnerinden şiddet gördüğü ülkelerden biri Türkiye oldu.
Türkiye’ye dair mevcut diğer çalışmalar da bu tabloyu doğruladı. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun Türkiye verilerine göre, ülkede her 10 kadından 4’ü hayatında en az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz bırakıldı. Şiddet mağduru kadınların acil durumlarda kullandığı Kadın Destek Uygulaması’na (KADES) yapılan başvurular da rekor seviyeye ulaştı. 2025 yılının ilk 10 ayında uygulama üzerinden 407 bin 257 ihbar alındı. Bunların 259 bin 765’i asıllı ihbar oldu. Resmi verilere göre, Türkiye’de 42 milyon 811 bin 834 kadın bulunuyor. Bu sayının 10 milyon 624 bin 331’ini kız çocukları oluştururken 18 yaş üstü kadın nüfusu ise 32 milyon 187 bin 503. Yani 18 yaş üstü kadın nüfusundan yola çıkarak yapılan hesaplamalar neredeyse her üç kadından birinin şiddet içerikli acil durumlar için KADES uygulamasını kullandığını ortaya koyuyor. Uygulamanın indirme sayısı ise 8 milyon 900 bin 990’a ulaştı. Bu rakamlar kadınların erkek şiddetiyle burun buruna yaşadığını gözler önüne serdi. Ayrıca önleyici hiçbir politika olmadığını da yeniden gösterdi. Mor Çatı Gönüllüsü Gülsün Kanat konuya ilişkin BirGün’e yaptığı açıklamada kadına yönelik şiddet ve cinsiyet ayrımcılığının yeni bir mesele olmadığını söyledi Kanat, “İktidar ayrımcılığı körüklüyor. Ülkede kadına yönelik şiddeti önlemesi gereken tüm kurumların içi boşaltıldı. Kurumlar ayrımcılığa, şiddete karşı durmak bir yana aksini körükleyen bir sistemin parçası haline getirildi” dedi. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının erkeklere zaten çok büyük bir cesaret verdiğini vurgulayan Kanat, “Erkekler kendini yaptıklarından sorumlu görmüyor. Öfkesini kadının üzerinde kusmayı hak görüyor. Mekanizmalar ise kadını değil aile kurumunu korumayı önceliyor” diye konuştu.
6284’ün uygulanmaması bir yana oraya gelene kadar ki süreçte kadınlara hiçbir destek sunulmuyor diyen Kanat, “Kadınları şiddete karşı korumadan önce önleyici politikaların hayata geçirilmesi önem taşıyor. Ülkedeki tüm kurumların erkek şiddetine karşı ortak tutum alarak çalışması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İktidarın hâlâ kurduğu komisyonlarda şiddetin sebebini aradığını kaydeden Kanat, “Sebep belli. Alkol değil, işsizlik değil, bir anlık öfke değil. Uluslararası sözleşmeler bunun tanımını yapıyor: Erkek şiddeti” dedi.
Van'da Kadınlardan Eylem: "Rojin Kabaiş'in Katilleri Neden Ortaya Çıkarılmıyor?
DEM Parti Van Kadın Meclisi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında, Van Kent Meydanı'nda "Şiddetin karşısında eşitlik ve özgürlük için bir aradayız" şiarıyla basın açıklaması yaptı. Kadınlar, "Rojin Kabaiş isyanımızdır" ve "Direne direne kazanacağız" sloganları attı.
Eylemde konuşan DEM Parti İl Eş Başkanı Gülşen Kurt, Rojin Kabaiş başta olmak üzere katledilen kadınların faillerinin yargı önüne çıkarılmadığını söyledi. Kadın cinayetlerinin organize ve politik bir sorun olduğunu belirten Kurt, şunları kaydetti:
"Bir yıl önce Rojin Kabaiş şüpheli bir şekilde katledildi. Ancak ilk günden bugüne kadar Rojin Kabaiş'in failleri hâlâ yakalanmadı. Kadın cinayetlerine karşı mücadele eden, hesap soran ve alanlarda olan özellikle üniversiteli gençlere dönük saldırılar ve tutuklamalara hepiniz tanık oldunuz. Biz soruyoruz: Rojin Kabaiş'in katilleri, dosyada bu kadar şaibe ve delil varken, neden hâlâ ortaya çıkarılmıyor? Neden bu failler yargı karşısında hesap vermiyor? Yılda 500'ün üzerinde kadın katlediliyor; kadın hareketi olarak mücadelemizi bu cinayetler son bulana kadar sürdüreceğiz." Kadınların eylemine, yoldan geçen kadınlar da alkış ve zılgıtlarla destek verdi.
Ankara'da Büyük Kadın Buluşması: Kadın Mitingine Çağrı
NGİ Bileşenleri, sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımla "Hayatı her gün yeniden yaratan biz kadınlar; çığlığımızı, isyanımızı, öfkemizi, taleplerimizi daha güçlü bir sesle hep birlikte haykırmak üzere 28 Aralık 2025’te Ankara’daki KADIN MİTİNGİ’nde, büyük kadın buluşmasında bir araya gelmeye çağırıyoruz!" diyerek tüm kadınlara çağrı yaptı.
Paylaşımda yer alan çağrı metni şöyle:
"TÜM KADINLARA ÇAĞRIMIZDIR!
Yaşam hakkımıza, kazanımlarımıza sahip çıkmak, "Burdayız, boyun eğmeyeceğiz!" demek için sizi Ankara'daki Türkiye "KADIN MİTİNGİ"nde yan yana olmaya DAVET EDİYORUZ.
Siyasi iktidarın yaşam tarzımızı ve haklarımızı hedef alan politikaları, yaşamlarımızı ve geleceğimizi tehdit ediyor.
Anayasa uygulanmıyor. Anayasa ile güvence altına alınmış yaşam tarzımız, demokratik haklarımız antidemokratik uygulamalarla yok sayılıyor. Anayasa Mahkemesi kararları, Anayasal bağlayıcılığı olan uluslararası kuruluşların kararları tanınmıyor.
İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bir gecede çekilme kararının ardından kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri artarak devam ediyor, 6284 Sayılı Yasa tam ve etkili uygulanmıyor.
İktidarın sosyo-ekonomik politikalarıyla kadınlar; kamusal alandan uzaklaştırılıyor, bakım yükünün altında eziliyor, kadın yoksulluğu derinleştiriliyor. Kadınlar, çocuklar, gençler kendini güvende hissetmiyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadınların yaşam güvencesi olan Anayasa'nın laiklik ilkesini yok sayan cuma hutbeleri ile kadınların giyimlerine, yaşam tarzlarına ve yasal haklarına saldırılıyor. Şeriat hükümleri, toplumsal yaşam biçimi haline getirilmeye çalışılıyor.
Sadece haklarımız değil, barış içinde yaşama umudumuz da tehdit altında. Bölgesel bir savaşın tam ortasındayız ve biliyoruz ki savaşın bedelini en ağır biçimde kadınlar ve çocuklar ödüyor. Bütçede eğitime, sağlığa, kamusal hizmetlere ayrılması gereken pay, savaş politikaları ve silahlanma için harcanıyor. Sonucunda toplumsal ve ekonomik barış ortamı zedeleniyor; yoksulluk derinleşiyor, şiddet ve ayrımcılık artarak devam ediyor.
İktidarın içinde bulunduğumuz yılı "Aile Yılı" ilan etmesiyle birlikte izlenen politikalarla kadınlar; aile içine, evlere mahkûm edilmek isteniyor, LGBTİQ+ bireyler hedef haline getiriliyor, suçlu ilan edilerek en temel insan hakları ellerinden alınıyor. Kadın ve LGBTIQ+ karşıtı düzenlemeler içeren, insan haklarına aykırı yargı paketleri kabul edilemez; yapılan açıkça nefretin yasallaştırılması çabasıdır.
Biliyoruz ki haklarımız bize sunulmadı; tümünde kadınların büyük mücadelesi var ve kazanılmış haklarımıza da tercih ettiğimiz biçimde yaşama hakkımıza da tüm gücümüzle sahip çıkacağız!
HAYDİ!
Hayatı her gün yeniden yaratan biz kadınlar; çığlığımızı, isyanımızı, öfkemizi, taleplerimizi daha güçlü bir sesle hep birlikte haykırmak üzere 28 Aralık 2025'te Ankara'daki KADIN MİTİNGİ'nde, büyük kadın buluşmasında bir araya gelmeye çağırıyoruz!
Çok geç olmadan! DAYANIŞMAYLA!
Kadın Mitingi Bileşenleri"
Kadınlardan Dilovası Protestosu: Utancınız Varsa İstifa Bekliyoruz
Kadınlar Birlikte Güçlü (KBG), Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde 8 Kasım'da meydana gelen yangında 3'ü çocuk 6 kadın işçinin yaşamını yitirmesine İstiklal Caddesi’nde düzenledikleri basın açıklaması ile tepki gösterdi.
Eylemde söz alan Selin Top, yaşananların bir “kaza” olarak nitelendirilemeyeceğini söyledi, “Bu ölümler göz göre göre geldi. Bu bir kaza değil, denetimsizliğin ve kâr hırsının yol açtığı bir iş cinayetidir” dedi.
Top, çalışma koşullarının uzun süredir bölge halkı tarafından bilindiğini belirtti:
“Kadınlar sabah 8’den geceye kadar 600-800 liralık yevmiye ile çalıştırıldı. Tek kapıdan giriş çıkış uygulanıyordu, yangın güvenliği yoktu. 14-15 yaşındaki kız çocuklarının çalıştığını herkes biliyordu.
Kadın emeğinin sistematik olarak ucuz ve güvencesiz işlerde konumlandırıldığını vurgulayan Top, “Kadınlara ve genç kızlara ‘ev bütçesine katkı’ adı altında neredeyse bedava emek dayatılıyor. Bizim emeğimiz harcanabilir görülüyor. Bu, erkek egemen sistem ile sermayenin ortak politikasıdır” dedi.
Ravive Kozmetik’in LC Waikiki, Zara ve Koton gibi markalara üretim yaptığını hatırlatan Top, “Bu markalar 8 Mart’ta kadın güçlenmesini pazarlama malzemesi yaparken, tedarik zincirlerinde kadınların hangi koşullarda çalıştığını görmezden geliyor” dedi.
Top, yalnızca fabrika sahiplerinin değil, denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen kamu kurumlarının da sorumluluğunun bulunduğunu söyledi:
“Biz göstermelik göz altılarla avutulmayı kabul etmiyoruz. Sorumlular bakanlar düzeyinde yargılansın. Varsa biraz utanç, istifa bekliyoruz.”
Gelecek sayımızda yeniden buluşmak umuduyla sevgiyle kalın.
21.11.2025
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.