Merhaba Değerli Umudun Kadınları dinleyicileri, yepyeni bir kadının güncesiyle sizlerleyiz.
Önce başlıklar:
Boşanmak artık imkânsız olacak
2020'deki Feminist Gece Yürüyüşüne katılan kadınların hapisleri istendi
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) duyurdu: Ankara, İstanbul ve İzmir'de annelere 12 ay boyunca 325 Euro ödeme yapılacak
Konteynerde mozaik atölyesi: “Kadınlar kendi ayakları üzerinde durabilsin istiyoruz.”
İtalya’da kabul edilmez karar
Boşanmak artık imkânsız olacak
Evrensel gazetesinin haberine göre Anayasa Mahkemesi, “Ret ile sonuçlanan davalarda üç yıl fiili ayrılık halinde otomatik olarak boşanma kararı verilir” şeklindeki Türk Medeni Kanun’un 166/3 maddesini tümden iptal etti. Dokuz ay içerisinde Meclis tarafından yeni bir düzenleme yapılmazsa, artık davası reddedilenler ömür boyu boşanamayacak.
Amaç ve gerekçe ilk bakışta doğru görünmekle birlikte, ne yazık ki sonuç tam da kaş yapalım derken göz çıkarmaktır. Çünkü boşanma talebinin reddinden sonra üç yıllık bekleme süresi oldukça uzun bir süredir ve üstelik bu süre içinde eşlerin sadakat yükümlülüğü de devam etmektedir. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse 40 yaşında bir kadının, açacağı boşanma davasının ortalama olarak üç yıl sürdüğü öngörüldüğünde, buna üç yıl bekleme süresi eklenirse, evlilik devam ettiği için başka bir birliktelik yaşayamayacağından, doğurganlık çağı bile etkilenecek, belki de bu sebeple çocuk sahibi olamayacaktır. Sonucun rahatsız edici olduğu açıktır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de üç yıllık bekleme süresini Anayasa’nın 13. maddesindeki orantılılık ilkesine aykırı bulduğu için iptal etmiştir. Bu gerekçe makul ve yerindedir.
Ne var ki iptal kararı verilirken boşanmanın temel maddesi olan 166/1 göz ardı edilmiş, bundan sonra eşlerin fiili olarak bir araya gelmeyecekleri, yeni bir vakanın yaşanmayacağı, bu nedenle de evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının hiçbir şekilde ispatlanamayacağı öngörülmemiştir. Başka deyişle boşanma davası, karşı tarafın kusuru ispatlanmadığından ya da kendisi tam kusurlu olduğu için reddedilen tarafın açacağı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı her davanın ret ile mukadder olması kaçınılmazdır. Zira temel boşanma sebebi olan Türk Medeni Kanunu m. 166/1’de doğrudan kusur yazmasa bile devamındaki maddede kusura atıf vardır ve TMK 2. maddesi gereği de kusurlu olanın lehine sonuç alması olanaksızdır. O halde boşanma davası açıldıktan sonra eşlerin bir araya gelmeye zorlanamayacağı için artık fiili olarak bir kusur da söz konusu olamayacağından bu insanlar ömürlerinin sonuna kadar boşanamayacaklardır. Oysa üç yıllık süre, insanları istemedikleri bir evliliği sürdürmeye zorlamanın abesliğine karşı bir sigortadır. Bu sigortanın yokluğu, yani üç yıl bekledikten sonra boşanma kararının otomatik olarak verileceği şeklindeki düzenlemenin iptali ise boşanmayı daha da imkânsız hale getirmiştir.
Peki, hiç mi çare yoktur? Hâkimin aslında hukukçunun TMK m. 1 gereği görevi çözüm bulmak olmakla birlikte bizim gibi pozitif hukuk sistemine tabi ülkelerde, bu gibi durumlarda çözüm yeni bir yasal düzenlemeyle mümkün olabilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de kararında, yasama organını işaret etmiştir. Yasama organının dokuz aylık süre içerisinde düzenleme yapmaması halinde bu sorun akut hale gelecektir. Bu durumda aile hukukunda uzman olan bir avukat aracılığıyla terk nedenine dayanarak açılacak bir dava ile karşı tarafın ihtara uymaması halinde boşanma kararı alınabileceği gibi yine koşulları varsa akıl hastalığının ispati halinde de boşanma kararı alınabilirse de görüldüğü üzere bu çözümler çok kısıtlı hukuki sebepler içindir.
Sonuç olarak, “Reddedilen davalar için sigorta vazifesi gören üç yıllık fiili ayrılık süresi sonunda, otomatik olarak boşanma kararı verilir” düzenlemesinin Anayasa Mahkemesince iptali, eğer yasama organı tarafından dokuz aylık sürede uygun bir yasal düzenleme yapılmazsa, evlilikleri kâğıt üzerinde de kalsa bu insanları istemedikleri bir evliliği ömür boyu sürdürmeye zorladığından, niyet edilenin tam aksine sonuç doğuracak ve toplumsal barışı olumsuz etkileyecektir.
Öte yandan hangi süre makuldür sorusu da oldukça çetindir. Bu süre bir ay mı, bir yıl mı, iki yıl mı olmalıdır? Hangi seçenek kabul edilirse edilsin sonuç yine subjektif ve izafi olacak, her an değişebilecek toplumsal ihtiyaç veya olgulara göre geç veya erken sayılabilecektir. Bunun tartışılması başka ve çok daha derinlikli bir yazının konusu olmakla birlikte, çözüm yukarıda yazıldığı üzere yasama organındadır. Ancak böyle bir düzenleme, bireysel ve toplumsal yaşamda çok temel sonuçlar doğuracağından ilerdeki olası değişme ve gelişmeler dahi göz önünde bulundurularak, medeni hukukçular yanında, siyasetçiler ve ekonomistlerle birlikte çok geniş katmanlı olarak tartışılmalı, aceleye getirilmemeli, Türk Medeni Kanunu’nun eşlere, özellikle de kadınlara sağladığı kurumsal güvenceler gözden kaçırılmamalıdır.
2020'deki Feminist Gece Yürüyüşüne katılan kadınların hapisleri istendi
2020 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Beyoğlu'nda yapılmak istenen Feminist Gece Yürüyüşünde gözaltına alınan aralarında bir gazetecinin de olduğu 33'ü kadın toplam 35 kişi hakkında her biri için ayrı ayrı olmak üzere '2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet', 'görevi yaptırmamak için direnme' ve 'kamu malına zarar vermek' suçlamalarıyla toplamda 3 yıldan 10 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın 9'uncu duruşması 1 Nisanda görüldü.
İstanbul 58. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya sanıklar katılmazken kendilerini avukatları temsil eti. Duruşmaya katılamayan bazı sanık avukatları ise mahkemeye mazeret dilekçesi sundu. Esasa ilişkin mütalaasını açıklayan savcı, olay günü kadınların '8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü' adı altında toplandıklarını, üzerinde 'Patriyarkaya karşı gücümüz Feminist Mücadele' yazılı pankart açarak ve slogan atarak Taksim Meydanı istikametine yürümek istediklerini, güvenlik güçleri tarafından Sıraselviler Caddesi No:41 önünde alınan tedbirler kapsamında durdurulduklarını ve dağılmaları yönünde polis tarafından uyarıldıklarını kaydetti. Mütalaanın devamında, kadınların ikaz ve uyarılara rağmen yürümekte ısrar ettikleri, bunun sonucunda ise polis tarafından kalkanlarla Firuzağa Meydanı istikametine doğru alandan uzaklaştırıldıkları, polisin uyarı ve ikazlarına uymayarak yürümekte ısrar etmeleri sonucunda ise ilk olarak grubun içerisinden 8 kadın ve 2 erkeğin yakalandığı, Sıraselviler Caddesi No:99 önü Yeni Yuva Sokak kesişiminde bulunan yaklaşık 80 kişilik grubun ise tüm uyarı ve ikazlara uymayarak dağılmamakta ısrar etmeleri üzerine yine kalkanlarla alandan uzaklaştırılmaya çalışıldığı, grubun slogan atmaya devam ettiği ve grup içerisinden 25 kadının daha gözaltına alındığı anlatıldı. Duruşma savcısı, 33'ü kadın olan 35 kişinin, 'Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama' suçundan ayrı ayrı 6 aydan 1 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti. Savcı, kadınların üzerine atılı 'görevi yaptırmamak için direnme' ve 'kamu malına zarar verme' suçlarının ise sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle bu iki suçtan tüm sanıkların beraatlarına karar verilmesini talep etti. Savcı, yargılama aşamasında hayatını kaybeden bir kadın yönünden ise düşme talep etti. Sanıkların avukatları, esasa ilişkin mütalaaya karşı savunmalarını hazırlamak için süre istedi. Mahkeme, savunmaların hazırlanması için süre vererek duruşmayı 2 Mayıs'a erteledi.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) duyurdu: Ankara, İstanbul ve İzmir'de annelere 12 ay boyunca 325 Euro ödeme yapılacak
Avrupa Birliği'nin aday ülkelerde yürüttüğü destek projeleri kapsamında, çocuk sahibi kadınlara 325 Euro ödemeyapılması için anlaşmaya varıldı.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yürütülecek projede, güncel kur ile 11 bin 198 TL tutarında ödemeler 7 binanne ve bakıcının hesabına aktarılacak. Uygulama, ilk aşamada yalnızca İstanbul, Ankara ve İzmir şehirlerinde oturan anneleri kapsarken, temel kriter olarak 36 ay ve altında çocuk sahibi olunması dikkate alınacak.
SGK'dan yapılan açıklamaya göre, "Eğitimli Çocuk Bakıcılarının Teşviki Yoluyla Kayıtlı Kadın İstihdamının Desteklenmesi Projesi"nin çalışmaları tamamlandı. Söz konusu uygulamaya ilişkin açıklamalarda bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan; ''SGK'nin uygulayıcısı olduğu, Eğitimli Çocuk Bakıcılarının Teşviki Yoluyla Kayıtlı Kadın İstihdamının Desteklenmesi Projesi de bunlardan birisi. Toplam bütçesi 15,3 milyon avro olan projeyle üç büyük ilimizde, 12 ay boyunca, çalışan annelere 325 avro destek sağlanacak. Proje sayesinde hem anneler aldıkları maddi destekle istihdamdan kopmamış olacak hem de eğitimli ve sertifikalı çocuk bakıcılarımızın istihdamı teşvik edilecek. Bu projemizle anneleri de çocukları da bakıcıları da desteklemiş olacağız." dedi. Söz konusu uygulamadan haberdar olan yüz binlerce anne, başvuru şartlarını sağlayıp sağlamadığını araştırmaya başladı. SGK ve AB tarafından yürütülen projenin nihai başvuru şartları henüz paylaşılmasa da şu ana kadar belirlenen kriterler şu şekilde:
-İstanbul, İzmir ya da Ankara'da ikamet ediyor olmak
-36 aydan küçük bebek sahibi olmak
-En az 12 ay süreyle sigortalı olarak çalışıyor olmak
Konteynerde mozaik atölyesi: “Kadınlar kendi ayakları üzerinde durabilsin istiyoruz”
Deprem bölgesinde yurttaşlar kendi imkânlarıyladepremin maddi manevi etkilerini hafifletmeye çalışıyor. Usta öğretici olarak 14 yıldır eğitim veren 50 yaşındaki mozaik sanatçısı Serpil Sultanoğlu’nun, depremde evi ve atölyesi yıkıldı. Çalışanlarının ve öğrencilerinin bir kısmı yaşamını yitirdi. Yaklaşık 4 ay çadırda kalan Sultanoğlu, Haziran 2023’ten itibaren yaşamaya başladığı Hatay’ın Defne ilçesindeki İlknur Bingöl konteyner kentinde atölye açtı. MEB Defne Halk Eğitimi Merkezi ve Avrupa Birliği İstihdam İçin Mesleki Eğitim Programı (İMEP) desteğiyle konteyneri atölyeye çevirebildiğini belirten Sultanoğlu, “12 kadına 2 aylık eğitim veriyoruz. Eğitim sonrasında 7 bin lira maddi destek alabiliyorlar ve İŞKUR’a başvurup kendi eğitimlerini verebiliyorlar dedi. Hatay’ın binlerce yıl mozaik kültürüne de bu sayede sahip çıktıklarını belirten Sultanoğlu, “Mozaik eserler çok pahalı olduğu için biz taşları çok daha minik hale getiriyoruz. Bu minik taşlardan tablo, magnet, ayıraç, bileklik gibi birçok ürün yaratabiliyoruz” ifadelerini kullandı. Atölyedeki ürünlerin kadınlara gelir olarak döndüğünü belirten Sultanoğlu, gazetemiz aracılığıyla şu çağrıda bulundu: “Acılarımıza rağmen yaşam normale dönmeli. Bunun için de ekonomik döngünün yeniden gelişmesi lazım. Buradan alınacak ürünler, depremzede kadınların psikolojik olarak daha iyi hissetmesini sağladığı gibi maddi olarak da kendi ayakları üzerinde durabilmesi anlamına geliyor. O yüzden kurumları ve yurttaşları, bölge kadınlarına destek olmaya çağırıyoruz.”
İtalya’da kabul edilmez karar
İtalya'da hükümet, kürtaja erişim konusunda geri adım olarak görülen bir yasal düzenleme hazırladı. Kürtaj kliniklerine, kürtaj karşıtı eylemcilerin girişini öngören düzenleme muhalefet ve kadın örgütleri tarafından psikolojik baskı yoluyla bu hakkın fiili olarak engellenmesi girişimi olarak yorumlanıyor.
Sağ koalisyon hükümetinin büyük ortağı İtalya’nın Kardeşleri (FdI) partisi tarafından hazırlanan yasal düzenleme Temsilciler Meclisi’nden onay aldı.
Pandemi sonrası Avrupa Birliği tarafından sağlanan kurtarma fonunun kullanımıyla ilgili bir torba paketin içinde yer alan düzenlemenin Senato’dan da sorunsuz şekilde geçmesi bekleniyor.
Yeni düzenlemeye göre, kadınlara gebeliklerini sonlandırma talebini onaylayan bir sertifika veren danışma kliniklerine kürtaj karşıtı dernekler ve aktivistler de girebilecek.
Kendilerini ‘yaşam taraftarı’ olarak adlandıran derneklerin, bu yasa ile kürtaj olmak isteyen kadınlara psikolojik baskıyı sıkılaştırabileceği yorumu yapılıyor.
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle umutla kalın.
24 Nisan 2024
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.