Uzun siyah saçlarını toplamış, gözlüklü, açık mavi hırka içinde, mavi çizgili beyaz gömleği var. İki eli, önünde açık olan laptopun üzerinde.
Söyleşideki iki kadın. Soldaki sarı saçlı ve gözlük takıyor. Üzerinde kırmızı ve beyaz çizgili bir gömlek var. Sağdaki kısa, beyaz saçlı ve beyaz bir gömlek giymiş. İkisi de kameraya bakarak gülümsüyor. Arka planda büyük bir ayna ve açık renkli bir duvar görülüyor.
SÖYLEŞİYİ YAPAN: SULTAN ÇAMUR KARATAŞ

Sultan: Merhaba sevgili Umudun Kadınları dinleyicileri. Bugün Serap Dikmen Ahmetoğlu’yla birlikteyiz. Kedi otizm Derneği Başkanı. Hoş geldiniz Serap Hanım.

Serap: Hoş bulduk, teşekkür ederiz bizi programınıza konuk ettiğiniz için.

Sultan: Rica ederim biz teşekkür ederiz kabul ettiğimiz için bu röportajı. Önce sizin kendinizi tanıtmanızı rica edeceğim. Ondan sonra da Kedi Otizm Derneği ne iş yapar onu anlatırsanız harika olur.

Serap: Tabii ki. Benim otizmli bir oğlum var 14 yaşında. Dolayısıyla yaşı 14 ama 13 yıldır otizmin içindeyiz. Çocuğumuzun eğitimiyle, çocuğumuzun otizmle tanışmasıyla birlikte biz de aslında otizm alanında eksikliklerle tanıştık. Ailelerin bu yolda oldukça yalnız bırakıldığını deneyimledik ve bu deneyimler git gide ilerledi ve hak savunuculuğuna dönüştü. Önce bireysel anlamda daha sonra da sivil toplum örgütü kurarak tüm engelli camiasının ve ayrıca tüm otizm camiasının yıllardır yürüttüğü bu alandaki mücadeleye biz de bir tuğla koymak istedik. Bizim de bu çorbada tuzumuz olsun istedik. Çünkü herkesin kendi alanında, profesyonel alanında bile olmasına gerek yok, aslında yapabileceği bir şey var diye düşünüyoruz. Bu nedenle otizmli çocuğu olan ailelerle bir araya gelip İzmir'de, İzmir'in özelinde de İzmir'deki karar vericileri otizm alanında çalıştırmak üzere bir dernek kurduk, adını da ‘Kedi’ koyduk. Neden Kedi koyduk? Aslında sadece Kedi Otizm Derneği değil, uzun bir ismi var. Kısaltma olarak biz Kedi Otizm Derneği diyoruz. Kabul, eşitlik, dâhil olma, istihdam kelimelerinin baş harfleri Kedi. Biz bununla, Kedi ismiyle hem sempatik bir isim yaratalım istedik hem de bu açılımla da otizme dair ana sorunları böyle bir çırpıda dile getirmek istedik ve böyle bir isme ulaştık. Şimdi istihdamla bitmesi aslında şunla çok ilintili, otizm farkındalığı çalışmaları aslında yürütülüyor bu Ülkede ve dünyada diyelim. 2 Nisan otizm farkındalık günü. Nisan ayı otizm farkındalık ayı. Fakat bizler sosyal medya hesapları başta olmak üzere 2 Nisanlarda atılan otizmin farkındayız, otizmin yanındayız gibi sloganlardan artık bezmiş durumda olan bir topluluğuz ve hoş karşılamıyoruz artık bu mesajları. Otizm farkındalığına yönelik zaten yanlış işleyen de bir süreç var açıkçası. Daha doğrusu yanlıştan öte tek bir alanda kalmış bir süreç var. Otizm deyince mesela otizmli çocuklar söz konusu, öyle diyoruz. Otizmli çocukların eğitimi diyoruz. Otizmi ve otizme dair semptomları öğretmeye çalışıyoruz topluma. Bu semptomlar varsa diyoruz çocuğunuzu hemen bir uzmana götürün, eğitime hemen başlayın. Tek ilaç eğitim. O noktadan sonra ki yaşantıya dair hiçbir farkındalık oluşturmuyoruz. Bu çocukların büyüdüğünü hiç kimse fark edemiyor. Bu çocuklar büyüyor ve yetişkin oluyor.

Yetişkin yaşları zaten tamamen görünmedikleri bir noktaya geliyor. Hem toplum tarafından hem de devletin desteklemeleri tarafından. Yani devletin de zaten çocuk yaşta elle tutulur tek desteği 2 saat özel eğitim. 2 saat özel eğitim de zaten hem içerik hem de nicelik anlamında yetersiz bir destekleme otizmli çocuğa yapılan. Çocukluktan çıkıyor ergenliğe giriyor. Ergenlikte ayrı bir destek biçimi şart. O da psikolojik anlamdaki desteğe çok ihtiyaçları var. Bunun bilinçli bir şekilde düzenlenerek verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü ileriki yıllarda giderek büyüyen sorunların aslında ikinci temeli bu. Birincisi yetersiz eğitim, ikincisi de psikolojik destek.

Sultan: Bir şey sorabilir miyim? Şimdi çocuklara eğitimden, psikolojik destekten bahsettik. Sanki bu eğitimin ve psikolojik desteğin otizmli bireyin ailesine de vermek gerekiyor diye düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?

Serap: Kesinlikle haklısınız. Tanıdan itibaren ailenin de tanıyla başlayan, daha sonraki yılları da kapsayan evet bir psikolojik desteğe ihtiyacı oluyor. Çünkü aile tamamen yalnız kalıyor.

Sultan: Bu desteği alabileceği herhangi bir mekanizma var mı? Hem eğitim anlamında hem de psikolojik destek anlamında?

Serap: Şimdi size şunu söyleyebilirim bu konuda. Yasalarımızda, yönetmeliklerimizde özellikle Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi imzalandıktan sonra Devletin girdiği birtakım yükümlülükler var. O yükümlülükler için yönetmelikler hazırlanıyor, işte faaliyet raporları vesaire. Hep görüyoruz. Bunları, yaşıyoruz hep birlikte. Aslında kâğıt üstüne baktığınızda psikolojik desteği görebilirsiniz belki.

Sultan: Yazılıyor yani veriyoruz psikolojik destek diye.

Serap: Tabi aynen evet. Ama bizim biraz önce de vurguladığım gibi doğru psikolojik destek, doğru eğitim, yeterli eğitim, Yani şimdi devletin verdiği 2 saat eğitimde şöyle bir şey var. Yeterli olmadığı için süre açısından da, nitelik açısından da aile özellikle ilk çocuk yaşlarında tanıdan sonra yaklaşık 4-5 sene en iyi ihtimalle 4-5 sene sürecek yoğun bir müdahale sistemini kendi oluşturmak zorunda kalıyor ve çok büyük paralarla bu hizmetleri alabiliyor. Bu anlamda da zaten ailelerin üzerinde farklı bir ticari grup var onları sömüren.

Sultan: Parası olan aile alabiliyor demek daha kolay.

Serap: Aynen, aynen öyle. Bizim zaten bu konudaki taleplerimizden bir tanesi tanıdan itibaren devletin tamamen bu konuyu doğru şekilde yönlendirmesine dair, hem bu eksikliklerden dolayı yani hem parası olanın ulaşması diğerinin ulaşmaması konusuna artı olarak ailelerin de işte eğitim dedik ya ailenin de bakış açısı farklı olabilir. Ne olacak ki bu çocuktan diyebilir gibi-gibi. Ya da işte şiddet diyoruz ya okullarda özel eğitim öğrencilerinin psikolojik ve fiziksel şiddete bazen maalesef öğretmenler tarafından bazen akranları tarafından uğradığına şahit oluyoruz. Ama şiddeti belki çocuk ailede de görebilir. Yani çocuğun korunması, hayatı, eğitimi Devlet tarafından yönlendirilmeli. Belki ailesinden bile korumayı devlet etkin bir biçimde yapabilmeli diye düşünüyoruz biz. Bizim ciddi biçimde hani nereye elimizi atsak bir sorun silsilesi olduğu için öyle dernekleşelim dedik. Dernek 2022 yılının Kasım ayında kuruldu. Yeni bir derneğiz ama kurulduğundan beri çok sıkı çalışıyoruz. Çünkü zaten şöyle bir şey oldu, derneğimiz kurulduktan 2 ay sonra biliyorsunuz 6 Şubat depremi oldu. 6 Şubat depreminde örneğin hemen şöyle bir örgütlenme kurduk. İzmir'e gelecek deprem bölgesinden ailelerin eğer otistik çocuğu varsa onlara hem eğitim hem de psikolojik desteği sağlayabilecek gönüllülerden bir ekip kurduk. Neden hemen böyle bir şey düşündük? Şimdi normal hayatın akışında bile bizim otizmli çocuklarımız bazı güçlükler yaşıyor. Hele hele öyle bir ortamda deprem gibi bir felaket ve evsiz kalması, işte başka bir yere nakil olması, deprem bölgesinden başka bir il bile bir nakildir onun için. Yani daha güvenli bir bölgeye ulaşması da birtakım desteklemeler gerektirir. Biz bu desteklemeyi İzmir'de acilen ulaştıralım istedik. Oradan zaten Belediye ile çalışmaya başladık. Afet hazırlık planlarında otizmin olmasını İzmir'de sağladık. Çünkü otizmi özelde bir yerleştirmelerde dikkat edilmesi gereken konuları tespit ettik. Çevrimiçi toplantılarda yaklaşık 12 tane ebeveyn destek toplantıları yaptık uzmanlar eşliğinde. Bazen uzmanlar eşliğinde bazen deneyim paylaşımı olarak. Biz öznelerimize çok değer veriyoruz. Öznelerimizin öz savunu yapması alanında da çalışmalar yapıyoruz. Öznelerimizin konuşmasını, seslerinin duyulmasını çok önemsiyoruz. Bununla ilgili ilk bizim deneyimlediğimiz otizm farkındalık ayında ‘öznelerle sohbet’ başlığı altında fiziksel bir mekânda bir toplantı düzenledik. Daha sonra bunu yine çevrim içine taşıdık. 4 tane sohbet gerçekleştirdik online ortamda. Otistiklerin mağdur olduğu davaları izliyoruz. İzmir'de maalesef 2 tane önemli dava oldu bu konuda. Bunları izleyerek ailelerin ve çocukların yanında olduğumuzu, en azından onlara hissettirmek istedik. Farkındalık ayı etkinliklerini çok çeşitlendirdik. 2 tane İzmir'de yani birinci İzmir otizm yürüyüşü ve ikinci İzmir otizm yürüyüşünü düzenledik. Afetlerle ilgili çalışmaya kuruluşumuzdan hemen sonra iki ay sonra 6 Şubat depremi vesilesiyle o alanda çalışmaya, deneyim kazanmaya başlamıştık. Bu konudaki çalışmalarımızı sürdürdük. Mesela bu yılki otizm farkındalık ayında afetler ve otizm toplantısı gerçekleştirdik. Afat, akut gibi normalde bir araya gelmekten imtina eden kuruluşları bir araya getirerek düzenlemeye gayret ettik. Çünkü asıl sorun herkesin kendinde bir değer görüp ötekinin değersizleştirmesi ve koordinasyon sorunu. Aslında bütün iş burada yatıyor bizce. En önem verdiğimiz çalışmalardan bir tanesi de şu oldu. Bu yılki Nisan ayında İzmir Valiliği Sosyal Etüt Ve Proje Müdürlüğü, İzmir Demokrasi Üniversitesi Özel Eğitim Öğretmenliği Bölümü ve derneğimiz organizasyonunda İzmir otizm arama konferansı düzenledik. Bu arama konferansında da İzmir'deki otizmin haritasını çıkarmayı ve yapılacakları İzmir özelinde ortaya koymayı amaçladık. Okullara gidiyoruz, otizmi anlatıyoruz, çünkü insanlar bilmediği şeylerden korkuyor. Kaynaştırma bütünleştirme sisteminde eksik olan bir ayak var ki, o da bizim çocuklarımızın okulda yalnızlaşmasına ve kaynaştırma, bütünleştirme sisteminin amacına uygun olmamasına yol açıyor. Birlikte okudukları çocukların, arkadaşlarının özel ihtiyacı olan bireylerin yani farklı gelişen bireylerle ilgili bilgilendirilmemesi ve bilinçlendirilmemesi bizim çocuklarımızın okullarda yalnız kalmasına neden oluyor. Arkadaşlık yapamamasına neden oluyor. Zaten ihtiyaçları olan konu iletişim becerisi ve sosyal beceride desteklenmek. İhtiyacı olan bir çocuğa o desteği sunmazsa öğretmen ve arkadaşları tarafından zaten o da yalnız kalacak. Çünkü her engellinin bir destek ihtiyacı var.

Sultan: Siz dernek olarak hem çocukları hem de çocukların ailelerini bir araya getirerek çok büyük bir dayanışma ağı yaratmış oluyorsunuz aslında. Bundan sonraki çalışmalar için ne düşünüyorsunuz?

Serap: Evet. İstihdam konusunda aslında sürdürülebilir, sadece İzmir'de değil her isteyenin her ilde uygulayabileceği bir çalışma biçimi yaratmayı istiyoruz. Bunun için araştırmalarımız da sürüyor proje faaliyeti ortaya koyabilmek için. İstihdam önemli ama şu da çok önemli. Bizim kabul, eşitlik, dâhil olma, istihdam. Kabul ve dâhil olma kısmında tipik gelişen çocuklarla, bireylerle bizim çocuklarımızın ve bireylerimizin bir araya geleceği etkinlik biçimlerini çoğaltmak. 2 grubun da birbirini tanıması ile bazı ayrıştırmaları aşmak bizim için doğru bir yol gibi görünüyor. Biz böyle tespit ettik açıkçası bunun için çalışacağız önümüzdeki dönemde de bütün çalışmaları yapacağız. Çünkü dedim ya biraz önce, elimizi attığımız her yer biraz sorunlu. İşimiz çok. O yüzden hiç durmuyoruz. Durmayacağız, son nefese kadar durmayacağız. Biz anneler babalar olarak öyle diyeyim.

Sultan: Çok tebrik ediyorum. Gerçekten çok güzel bir çalışma yürütüyorsunuz. Bu Kedi kısaltmasının açılımı da sanırım sizin artık ilkeleriniz olarak belirlenmiş durumda ve bu ilkelere uyum sağlayarak çalışmak elbette ki sizi sonuca olumlu olarak götürecek. Çok teşekkür ediyorum. Çalışmalarınızda kolaylıklar, başarılar diliyorum.

Serap: Ben teşekkür ediyorum Sultan Hanım.

Sultan: Umudun Kadınları izleyicilerine söylemek istediğiniz son söz varsa onu da alayım.

Serap: Biz engelli grupları olarak her zaman dayanışarak ilerleyeceğiz bunu biliyoruz, işbirlikleri geliştirerek. Ben sizinle birkaç yıl önce tanışmıştım. Aslında engelli hakları sayfası hazırlarken yayına başladığınızda bunu müjdesini okurlarımızla paylaşmıştık. Hepimiz birbirimize omuz vereceğiz. Ben buna yürekten inanıyorum, büyüyeceğimize. Ve bir gün başaracağımıza inancım tam.

Sultan: Çok teşekkür ederim. Benim de bu inancım tam ve sizin gibi gönülden çalışan insanlarla karşılaşmak bu inancımı pekiştiriyor. Sevgili Umudun Kadınları dinleyicileri, Serap Dikmen Ahmetoğlu ile birlikteydik. Kedi Otizm Derneğinin başkanı. Bundan sonra bir başka söyleşide birlikte olmak dileğiyle Hoşça kalın.

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.