YAZAN: Aynur YURTSEVEN
MARİE GOUZE
1748 yılında Fransa’nın Güneybatısında dünyaya gelen Marie 17 yaşında sevmediği bir adamla evlendirilmiş, 18 yaşında oğlunu kucağına almıştır. Hayatını kökten değiştirecek bir şeyin umuduyla yaşar. Kocası öldükten sonra 1770 yılında oğluyla birlikte Paris’e taşınır ve şehrin entelektüel çevrelerine katılır.
1784 yılında artık tanınan bir oyun yazarıdır. Ayrıca politik makaleler kaleme almaya başlamıştır. Özellikle Fransız sömürgelerindeki kölelik karşıtı oyun metni ‘Zamore ve Mirza’ büyük yankı uyandıracaktır. Ancak oyun ‘Zencilerin Köleliği’ adıyla 1789 yılında sadece üç kez sahnelenebilmiştir.
Kadın haklarına da odaklanan Marie boşanma hakkı ve evlilik dışı birlikteliklerin meşruluğu gibi konularda da yazar. Kadınların yükseköğrenim görmesinin mümkün olmadığı, politikaya kafalarının basmadığının düşünüldüğü, yazar olmalarının bile uygunsuz bulunduğu, kadınlara yakıştırılan meziyetlerin sadece dikiş nakışla sınırlandığı bir çağda Fransız devrimi gelip çatmıştır. Baskı, şiddet, sömürü koşullarında yaşayan kadın için hangi çağda ve yer kürenin hangi köşesinde yaşıyorsa yaşasın, devrimin anlamı tek bir kelime ile eşdeğer tutulabilir, o da Umut… Adı artık ‘Olympede Gouges’ olarak anılan Marie de devrimi büyük bir coşku ve heyecanla selamlamıştır. Bu büyük ve köklü değişimin bir parçası olmaktan hiçbir zaman geri durmamıştır. Ancak kavganın sıcağında ‘nasıl bir yeni düzen’ sorusu evlerden sokaklara, işyerlerinden salonlara kadar her yerde yankılanır. Dönemin birçok aydın ve mücadeleci kadını gibi Marie de yoğun bir duygu karmaşasının içindedir. Bir yandan devrimin ilericiliğine dair inancını koruması, bu inancın kadınları ve kadın haklarını görmezden gelmesiyle sarsılır, öte yandan devrimci güçler arasında giderek derinleşen fikir ayrılıkları ve karşıtlıklar devrimin geleceğine ilişkin kaygı uyandırır. Çeşitli gruplar ve kulüpler arasında, özellikle Anayasa Dostları Topluluğu’ namı diğer ‘Jakobenler’ (Fransız devrimi sırasında en etkili siyasi kulüptü.) ile Hakikat Dostları topluluğu’ namı diğer ‘Jirondenler’ arasındaki çatışmalar ön plana çıkmıştır. Her iki grup da siyaset felsefecisi Jean Jacgues Rousseau’nun ‘Toplum Sözleşmesi’ eserini temel alarak farklı yorumlar çıkarmaktadır.
1791 yılında jakobenler içlerindeki daha muhafazakâr tabanla ayrışma yaşar ve ülke çapında güçlenir, ‘İnsan ve Yurttaş Hakları’ Bildirgesi’ni yayınlar. Girondist’lere daha yakın duran Marie ise aynı yıl içerisinde ‘Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları’ Bildirgesi’ni ve Rausseau’nun toplum sözleşmesine karşılık toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı evliliği savunduğu, kendi toplum sözleşmesini kaleme alır.
1793 yılında siyasi iktidara yükselen jakobenlerin kara listesine giren Marie’nin sonunu getiren ise memleketin kurtuluşu için üç seçenek önerdiği eseri olacaktır. Marie bölünmez bir cumhuriyet, federal bir hükümet ya da anayasal monarşi için halk oylamasına gidilmesini talep eder. Marie’yi tutuklamaya gelen komiser evinde hiçbir delil bulamayınca, Marie depoda sakladığı, henüz tamamlanmamış bir oyunu kendi elleriyle teslim eder ve tutuklanır. Yargıç Marie’nin kendini savunacak kapasitede olduğu gerekçesiyle avukat tutma hakkını elinden alır ve Marie üç ay boyunca avukatı olmadan kendi savunmasını yapar. Bu arada arkadaşları vasıtasıyla hapishanedeyken kendi savunması denilebilecek iki metin kaleme alıp yayınlatır. İronik bir şekilde mahkeme Marie’nin bitmemiş oyun metnini delil göstererek onu karşı devrimci olmakla suçlar. İdama mahkûm edilir.
3 Kasım 1793 te giyotinin gazabıyla yüzleşir. Tarih onu şöyle anımsayacaktır: “Kadının idam sehpasına çıkma hakkı varsa, kürsüye de çıkma hakkı vardır.”
Biz kadınların tarih boyunca yazgısını dinsel baskılar mı, egemen güçler mi, yoksa insandan ayırıp ötekileştiren yasalar mı belirleyecek? Bu mücadelenin sonunu yine biz kadınlar kendi hikâyelerimizin öznesi olarak değiştireceğiz. Ancak o zaman özgürleşiriz.
17 Aralık 2022
MARİE GOUZE
1748 yılında Fransa’nın Güneybatısında dünyaya gelen Marie 17 yaşında sevmediği bir adamla evlendirilmiş, 18 yaşında oğlunu kucağına almıştır. Hayatını kökten değiştirecek bir şeyin umuduyla yaşar. Kocası öldükten sonra 1770 yılında oğluyla birlikte Paris’e taşınır ve şehrin entelektüel çevrelerine katılır.
1784 yılında artık tanınan bir oyun yazarıdır. Ayrıca politik makaleler kaleme almaya başlamıştır. Özellikle Fransız sömürgelerindeki kölelik karşıtı oyun metni ‘Zamore ve Mirza’ büyük yankı uyandıracaktır. Ancak oyun ‘Zencilerin Köleliği’ adıyla 1789 yılında sadece üç kez sahnelenebilmiştir.
Kadın haklarına da odaklanan Marie boşanma hakkı ve evlilik dışı birlikteliklerin meşruluğu gibi konularda da yazar. Kadınların yükseköğrenim görmesinin mümkün olmadığı, politikaya kafalarının basmadığının düşünüldüğü, yazar olmalarının bile uygunsuz bulunduğu, kadınlara yakıştırılan meziyetlerin sadece dikiş nakışla sınırlandığı bir çağda Fransız devrimi gelip çatmıştır. Baskı, şiddet, sömürü koşullarında yaşayan kadın için hangi çağda ve yer kürenin hangi köşesinde yaşıyorsa yaşasın, devrimin anlamı tek bir kelime ile eşdeğer tutulabilir, o da Umut… Adı artık ‘Olympede Gouges’ olarak anılan Marie de devrimi büyük bir coşku ve heyecanla selamlamıştır. Bu büyük ve köklü değişimin bir parçası olmaktan hiçbir zaman geri durmamıştır. Ancak kavganın sıcağında ‘nasıl bir yeni düzen’ sorusu evlerden sokaklara, işyerlerinden salonlara kadar her yerde yankılanır. Dönemin birçok aydın ve mücadeleci kadını gibi Marie de yoğun bir duygu karmaşasının içindedir. Bir yandan devrimin ilericiliğine dair inancını koruması, bu inancın kadınları ve kadın haklarını görmezden gelmesiyle sarsılır, öte yandan devrimci güçler arasında giderek derinleşen fikir ayrılıkları ve karşıtlıklar devrimin geleceğine ilişkin kaygı uyandırır. Çeşitli gruplar ve kulüpler arasında, özellikle Anayasa Dostları Topluluğu’ namı diğer ‘Jakobenler’ (Fransız devrimi sırasında en etkili siyasi kulüptü.) ile Hakikat Dostları topluluğu’ namı diğer ‘Jirondenler’ arasındaki çatışmalar ön plana çıkmıştır. Her iki grup da siyaset felsefecisi Jean Jacgues Rousseau’nun ‘Toplum Sözleşmesi’ eserini temel alarak farklı yorumlar çıkarmaktadır.
1791 yılında jakobenler içlerindeki daha muhafazakâr tabanla ayrışma yaşar ve ülke çapında güçlenir, ‘İnsan ve Yurttaş Hakları’ Bildirgesi’ni yayınlar. Girondist’lere daha yakın duran Marie ise aynı yıl içerisinde ‘Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları’ Bildirgesi’ni ve Rausseau’nun toplum sözleşmesine karşılık toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı evliliği savunduğu, kendi toplum sözleşmesini kaleme alır.
1793 yılında siyasi iktidara yükselen jakobenlerin kara listesine giren Marie’nin sonunu getiren ise memleketin kurtuluşu için üç seçenek önerdiği eseri olacaktır. Marie bölünmez bir cumhuriyet, federal bir hükümet ya da anayasal monarşi için halk oylamasına gidilmesini talep eder. Marie’yi tutuklamaya gelen komiser evinde hiçbir delil bulamayınca, Marie depoda sakladığı, henüz tamamlanmamış bir oyunu kendi elleriyle teslim eder ve tutuklanır. Yargıç Marie’nin kendini savunacak kapasitede olduğu gerekçesiyle avukat tutma hakkını elinden alır ve Marie üç ay boyunca avukatı olmadan kendi savunmasını yapar. Bu arada arkadaşları vasıtasıyla hapishanedeyken kendi savunması denilebilecek iki metin kaleme alıp yayınlatır. İronik bir şekilde mahkeme Marie’nin bitmemiş oyun metnini delil göstererek onu karşı devrimci olmakla suçlar. İdama mahkûm edilir.
3 Kasım 1793 te giyotinin gazabıyla yüzleşir. Tarih onu şöyle anımsayacaktır: “Kadının idam sehpasına çıkma hakkı varsa, kürsüye de çıkma hakkı vardır.”
Biz kadınların tarih boyunca yazgısını dinsel baskılar mı, egemen güçler mi, yoksa insandan ayırıp ötekileştiren yasalar mı belirleyecek? Bu mücadelenin sonunu yine biz kadınlar kendi hikâyelerimizin öznesi olarak değiştireceğiz. Ancak o zaman özgürleşiriz.
17 Aralık 2022
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.