YAZAN: Ayşe Gülçin İLHAN
Hava kapalı bir öğleden sonrası, nemi yüksek ve ağaçları üşütünceye dek soğuk bir uzak iklim ülkesi.
Eski Otelin kente açılan camlı mekânından süzülen yanık bir kahve kokusu. Porselen sütlük üzerinde uçuşan nympe desenleri, kabarık etekli yüksekçe şapkalı pastel tonlara boyanmış kadın figürleri, altın kuşaklı tepsiden süzülen hikâye, karşı caddedeki sanat galerisinden…
Sessizce, içe kapanık bir duvarda, kısık bir aydınlatmayla öylece bir köşeye çekilmiş derince anlam içeren bir tablo var, sihir gibi ve ona eşlik eden bir melodi tiz ve sakin, eski bir arp sesi.
İnsanlık tarihinin ilk şarkısı. Üçbin beşyüz yıl öncesine dayanan bir Huri İlahisi. Melodiyi defalarca dinleyen biri, asıl sezinlenmesi gerekenin küçük ve narin ayakların adım sesleri olduğunu yakıştırmış bile dinlediği o muhteşem esere. Kanvas yağlı boya, koyu mu koyu derince bir manâ, işte bu melodi de tablonun tam ortasında duran o kadının ayak sesleri olmalı… LİLİTH!
Kahverenginin en derin anlatımı budur kuşkusuz. Belirsiz bir ormana dönüşmüş bu renk, ağacı, dalı, yaprağı, yeşil olmaktan çıkaralı epey olmuş ve kahverengi fonun önünde bir kadın figürü konuşlanmış. Saçları beline kadar uzun, karamel renkte, dalgalı, doğal ve akışkan. Ayakta duran çıplak vücudu ince, uzun ve kadınsı hatları vurgulu. Kastan ve kemikten uzak, öyle yumuşak, ipek gibi ve öyle hoş ki tabloya, ‘Aden Bahçesi’ adının verilmesi isabetli olmuş. Cennet Bahçesinde bir kadın… İdealize edilmiş bu çıplak kadın, insan boyutunu aşan irice bir yılanla sarmaş dolaş tasvir edilmiş. Sahne dikkatle incelendiğinde kadının yüzündeki rahat ifadede ince bir gülümseme var ve belli ki mutlu, sanki sevgilisiyle kavuşma halini yaşıyor. İnce ve narin su gibi saydam teni ve bir o kadar gizemli.
Lilith kimdir ve bu tablonun onu ölümsüz kılma nedeni nedir, insan boyutundaki o yılan neyin ya da kimin temsilcisi?
Eserin sahibi 1800’lü yılların sonunda İngiltere’nin en önde gelen portre ressamlarından biri olan John Maler COLLİER’dir. Pre- Raphaelite üslubu ve özellikle oryantalist tarzıyla dikkat çeker. (Bknz. İtalyan Rönesans) 1887 yılında Yahudilerin efsanevi figürü Lilith’i kendi hayal dünyasında tasavvur etmekten çıkarıp yaşayan bir kadına dönüştürmesiyle döneminin en popüler sanatçısı haline gelmiştir. Genellikle çıplak kadın imgesi üzerinden ünlü eserlerin yaratıcısı COLLİER’in Lady Godiva, Priestess of Delphi, The Land Baby adlı ünlü tabloları konu başlığına örnek eserlerinden bir kaçıdır.
LİLİTH! İnsanlık tarihinde cinsiyet eşitliği uğruna başkaldırının ilk simgesi.
LİLİTH! Kadın ve erkek arasındaki eşitlik söylemlerinin, yol ayrımlarının ve direnişin ilk simgesi.
Tevratta açıkça yer almasa da Yahudi dininin birçok kaynağı 2. Bab’da Adem’in karısı olan Havva’dan söz ederken, 1. Bab’da ilk karısı olarak Lilith’e yer verir. Peki ne olmuştur da genel olarak Adem’le Havva’yı kutsayan insanlık Lilith adındaki bu kadını karanlıkta bırakmış, örtbas etmiş, geri plana atmış hatta saklamış belki de görmezden gelmiştir, bir günah gibi büyük bir günah…
Efsanenin insanlık tarihine kalan kısmında ise kadınlar adına işlenen suç ve günahların baş aktörü olup, yerini kötüler arasında almıştır Lilith.
Anlatıya göre Âdem ve Lilith birlikte yaratılmıştır. Lilith Adem’le olmayı reddeder, Adem’e yani yaratılmış ilk eril güce hayır demek Lilith için cesaret gerektiren bir durum olmanın tam aksine son derece doğal, olması gereken bir seçim ve haktır. Evet demek yani kabul hâli itaat demektir ve İş; kadın ve erkek arasındaki en derin mevzu olan itaat etmeye geldiğinde Lilith, Adem’le birlikte aynı anda yaratıldığını, iki tarafın da birbirinden önceliğinin, üstünlüğünün ve ayrıcalığının olmadığını vurgulayıp ‘Eşitiz! Dengiz! Biata gerek yok!’ diyerek insanlık tarihinin ilk başkaldırısını belki de ilk direnişini gerçekleştirir.
Adem’e karşı çıkar, çatışır ve son derece kararlı bir tavırla Aden’i de Adem’i de terk eder. Cenneti ve ona bu dünyada eşlik edecek tek insan suretini böylece ardında bırakır. Dünyaya kadın olmak farkıyla gelmenin ağır bedelini böylelikle kendine fatura eden ilk kadın direnişin simgesi olur Lilith…
Anlatı böyle süregelirken Tanrı’nın ateşten yarattığı biri daha vardır. Görünür ve en bilindik hâli yılan olan, soyut hali insanın nefsi, zaafları, onu zor ve güç durumlarda bırakacak tüm kötü yanlarını temsil eden insanlığın kadim düşmanı olan şeytandan başkası değildir…
Modern dünyadaki adıyla Lucifer, Hristiyanlıkta İblis, İslam inancında ise adı şeytan olan o yasaklı yaratılmışla birlikte olur Lilith. Aşk bu. Özgürlük yanı ağır basan şeytana değil şeytanı yenen en güçlü ve aynı anda en zayıf duygu… Tek kararıyla cennet bahçesini terk eden Lilith insanlık tarihi boyunca yaşanmış en uzun ilişkinin baş kahramanıdır artık.
Bu birliktelikten yüzden fazla cin çocuğu olur. Bunun içindir ki Yahudi mitolojisinde ‘Cin’ olarak anlatılır Collier’in tablosundaki o muhteşem kadın Lilith.
Her özgürlük savaşçısına atfettiği kahramanlık sıfatını Lilith’e yüklemez tarih.
O, istenmeyen ilan edilmiş, kovulmuş, şerlerin babası şeytanla birlikte olarak insanlık soyuna en büyük kötülüğü yapmış, ezelden ebede sürecek bir sinsi kavganın baş aktörleri olan cinleri doğurup insanlığın başına musallat etmiş hain kadın olarak yerini alır tarihte.
Neden kahraman değildir de haindir Lilith?
Eril dünyasının duymaktan hoşlanmadığı ‘Kadın ve erkeğin eşitliği!’ söylemi yüzünden mi?
Muhakeme edip hesap sorduğu, bir erkeğe boyun eğerek onun yalnızca bedensel arzularına hizmet etmek olmadığını, onun soyunu devam ettirmenin dünyaya geliş amacı olmadığını anlatmaya çalışırken isyankâr olduğu için mi?
Yoksa insanlığı binlerce yıl meşgul edip, milletlerin ve ülkelerin hatta dünyanın geleceğini belirleyecek en büyük vaad olan cenneti, gözünü bile kırpmadan terk edecek cesareti kendinde bulabildiği için mi?
Sorabildiği, sorgulayabildiği, eksik hissettirilemez olduğu için mi?
Tüm bunlar elbette ki yadsınamaz nedenler olsa da Lilith’in asıl suçu başkaldırıdır. Hak arayışıdır, eşitlik direncidir. Bir erkeğe biat etmek yerine direnç göstermesidir.
Aklının peşinde giden bu kadın, o günden sonra yeni doğan bebeklerin canını alan, lohusaları korkutan, karanlığın simgesi, kötülüklerin anası, tüm meçhullerin baş faili olarak efsane ve söylencelerde yerini alır.
Özellikle dini tasvir yasağı olmayan Avrupa resim ve heykel sanatında Tevrat konuları ve mitolojik betimler ele alındığında Adem ve Havva tasvirlerindeki Havva, çizgisel olarak hiçbir zaman cazibeli, tutkulu, çekici bir güzelliği tarif etmez. Daha mazbut, makul ve eril karaktere uyum gösteren, Adem’i tamamlayan toplumun onayladığı bir kadın tipini göstermektedir.
Lilith, terk eden, kaçıp giden, mükemmel sayılabilecek güzellikte ve dişiliği ile öne çıkan, toplum nezdinde baştan çıkaran, cazibesi yüksek bir kadındır. Hâl böyle olunca bir lokma bir hırkaya razı olmayan Lilith, kadınların başına gelen ve gelebilecek her türlü kötülüğün müsebbibi rolünü üstlenmiş olur.
Öte yandan bir diğer açıklamada ise Lilith, kişinin bastırdığı duygularını, gizli yanlarını ve kendini gerçekleştirme arzusunu yansıtır. Kişinin içsel gücünü ve karanlık yönlerini ortaya çıkarmasına yardımcı olur. Otoriteye karşı fikirsel isyan, bastırılmış inanç çatışmaları ve bunları eyleme geçiren cesaret… Bu haliyle Lilith aslında insanın hayatındaki zorluklarla nasıl başa çıktığını ve tüm bu zorlu süreçte kendini nasıl yeniden inşa ettiğini anlatır. Bu yönüyle bir bakıma zümrüdü anka (simurg) ile de eşleşir. Simurg ve Lilith’de olay örgüsü şöyle gelişir: Düşünme, değerlendirme, karar verme, planlama, itiraz, eylem, başkaldırı, mücadele, sonuç, değişim, gelişim, mutlak galibiyet ve başarı.
Lilith’le Sanat Galerisindeki yolculuğun en başına döndüğümüzde anlıyoruz ki COLLİER’in fırçasından seslenen o resim, yazının başında yaptığımız ikonografik çözümlemeden yola çıkıldığında da derin bir anlam içerir ‘Aden Bahçesi’…
Adem’in olmadığı bir cennet tasavvurunu yorumlamak, kabullenmekle itiraz etmek arasındaki duruş farkını ve aslında Havva’ya biçilmiş sıradanlığı ve Lilith olmanın her alanda fark yaratmak olduğunu düşünce koleksiyonuna ekler insan.
Galerideki gezi sona ermiş, caddeye açılan pencerelere yağmur vurmaya başlamıştır. Vakit epeyce geçmiş. Lilith’le tanış olmak etkilemiş bünyeyi ve ince bir gülümsemeyle yine görüşeceğiz seninle ‘Adı özgürlük’ olan yalnız kadın der ayrılırız Lilith’den ince bir hoşça kal ile…
30.03.2025
Hava kapalı bir öğleden sonrası, nemi yüksek ve ağaçları üşütünceye dek soğuk bir uzak iklim ülkesi.
Eski Otelin kente açılan camlı mekânından süzülen yanık bir kahve kokusu. Porselen sütlük üzerinde uçuşan nympe desenleri, kabarık etekli yüksekçe şapkalı pastel tonlara boyanmış kadın figürleri, altın kuşaklı tepsiden süzülen hikâye, karşı caddedeki sanat galerisinden…
Sessizce, içe kapanık bir duvarda, kısık bir aydınlatmayla öylece bir köşeye çekilmiş derince anlam içeren bir tablo var, sihir gibi ve ona eşlik eden bir melodi tiz ve sakin, eski bir arp sesi.
İnsanlık tarihinin ilk şarkısı. Üçbin beşyüz yıl öncesine dayanan bir Huri İlahisi. Melodiyi defalarca dinleyen biri, asıl sezinlenmesi gerekenin küçük ve narin ayakların adım sesleri olduğunu yakıştırmış bile dinlediği o muhteşem esere. Kanvas yağlı boya, koyu mu koyu derince bir manâ, işte bu melodi de tablonun tam ortasında duran o kadının ayak sesleri olmalı… LİLİTH!
Kahverenginin en derin anlatımı budur kuşkusuz. Belirsiz bir ormana dönüşmüş bu renk, ağacı, dalı, yaprağı, yeşil olmaktan çıkaralı epey olmuş ve kahverengi fonun önünde bir kadın figürü konuşlanmış. Saçları beline kadar uzun, karamel renkte, dalgalı, doğal ve akışkan. Ayakta duran çıplak vücudu ince, uzun ve kadınsı hatları vurgulu. Kastan ve kemikten uzak, öyle yumuşak, ipek gibi ve öyle hoş ki tabloya, ‘Aden Bahçesi’ adının verilmesi isabetli olmuş. Cennet Bahçesinde bir kadın… İdealize edilmiş bu çıplak kadın, insan boyutunu aşan irice bir yılanla sarmaş dolaş tasvir edilmiş. Sahne dikkatle incelendiğinde kadının yüzündeki rahat ifadede ince bir gülümseme var ve belli ki mutlu, sanki sevgilisiyle kavuşma halini yaşıyor. İnce ve narin su gibi saydam teni ve bir o kadar gizemli.
Lilith kimdir ve bu tablonun onu ölümsüz kılma nedeni nedir, insan boyutundaki o yılan neyin ya da kimin temsilcisi?
Eserin sahibi 1800’lü yılların sonunda İngiltere’nin en önde gelen portre ressamlarından biri olan John Maler COLLİER’dir. Pre- Raphaelite üslubu ve özellikle oryantalist tarzıyla dikkat çeker. (Bknz. İtalyan Rönesans) 1887 yılında Yahudilerin efsanevi figürü Lilith’i kendi hayal dünyasında tasavvur etmekten çıkarıp yaşayan bir kadına dönüştürmesiyle döneminin en popüler sanatçısı haline gelmiştir. Genellikle çıplak kadın imgesi üzerinden ünlü eserlerin yaratıcısı COLLİER’in Lady Godiva, Priestess of Delphi, The Land Baby adlı ünlü tabloları konu başlığına örnek eserlerinden bir kaçıdır.
LİLİTH! İnsanlık tarihinde cinsiyet eşitliği uğruna başkaldırının ilk simgesi.
LİLİTH! Kadın ve erkek arasındaki eşitlik söylemlerinin, yol ayrımlarının ve direnişin ilk simgesi.
Tevratta açıkça yer almasa da Yahudi dininin birçok kaynağı 2. Bab’da Adem’in karısı olan Havva’dan söz ederken, 1. Bab’da ilk karısı olarak Lilith’e yer verir. Peki ne olmuştur da genel olarak Adem’le Havva’yı kutsayan insanlık Lilith adındaki bu kadını karanlıkta bırakmış, örtbas etmiş, geri plana atmış hatta saklamış belki de görmezden gelmiştir, bir günah gibi büyük bir günah…
Efsanenin insanlık tarihine kalan kısmında ise kadınlar adına işlenen suç ve günahların baş aktörü olup, yerini kötüler arasında almıştır Lilith.
Anlatıya göre Âdem ve Lilith birlikte yaratılmıştır. Lilith Adem’le olmayı reddeder, Adem’e yani yaratılmış ilk eril güce hayır demek Lilith için cesaret gerektiren bir durum olmanın tam aksine son derece doğal, olması gereken bir seçim ve haktır. Evet demek yani kabul hâli itaat demektir ve İş; kadın ve erkek arasındaki en derin mevzu olan itaat etmeye geldiğinde Lilith, Adem’le birlikte aynı anda yaratıldığını, iki tarafın da birbirinden önceliğinin, üstünlüğünün ve ayrıcalığının olmadığını vurgulayıp ‘Eşitiz! Dengiz! Biata gerek yok!’ diyerek insanlık tarihinin ilk başkaldırısını belki de ilk direnişini gerçekleştirir.
Adem’e karşı çıkar, çatışır ve son derece kararlı bir tavırla Aden’i de Adem’i de terk eder. Cenneti ve ona bu dünyada eşlik edecek tek insan suretini böylece ardında bırakır. Dünyaya kadın olmak farkıyla gelmenin ağır bedelini böylelikle kendine fatura eden ilk kadın direnişin simgesi olur Lilith…
Anlatı böyle süregelirken Tanrı’nın ateşten yarattığı biri daha vardır. Görünür ve en bilindik hâli yılan olan, soyut hali insanın nefsi, zaafları, onu zor ve güç durumlarda bırakacak tüm kötü yanlarını temsil eden insanlığın kadim düşmanı olan şeytandan başkası değildir…
Modern dünyadaki adıyla Lucifer, Hristiyanlıkta İblis, İslam inancında ise adı şeytan olan o yasaklı yaratılmışla birlikte olur Lilith. Aşk bu. Özgürlük yanı ağır basan şeytana değil şeytanı yenen en güçlü ve aynı anda en zayıf duygu… Tek kararıyla cennet bahçesini terk eden Lilith insanlık tarihi boyunca yaşanmış en uzun ilişkinin baş kahramanıdır artık.
Bu birliktelikten yüzden fazla cin çocuğu olur. Bunun içindir ki Yahudi mitolojisinde ‘Cin’ olarak anlatılır Collier’in tablosundaki o muhteşem kadın Lilith.
Her özgürlük savaşçısına atfettiği kahramanlık sıfatını Lilith’e yüklemez tarih.
O, istenmeyen ilan edilmiş, kovulmuş, şerlerin babası şeytanla birlikte olarak insanlık soyuna en büyük kötülüğü yapmış, ezelden ebede sürecek bir sinsi kavganın baş aktörleri olan cinleri doğurup insanlığın başına musallat etmiş hain kadın olarak yerini alır tarihte.
Neden kahraman değildir de haindir Lilith?
Eril dünyasının duymaktan hoşlanmadığı ‘Kadın ve erkeğin eşitliği!’ söylemi yüzünden mi?
Muhakeme edip hesap sorduğu, bir erkeğe boyun eğerek onun yalnızca bedensel arzularına hizmet etmek olmadığını, onun soyunu devam ettirmenin dünyaya geliş amacı olmadığını anlatmaya çalışırken isyankâr olduğu için mi?
Yoksa insanlığı binlerce yıl meşgul edip, milletlerin ve ülkelerin hatta dünyanın geleceğini belirleyecek en büyük vaad olan cenneti, gözünü bile kırpmadan terk edecek cesareti kendinde bulabildiği için mi?
Sorabildiği, sorgulayabildiği, eksik hissettirilemez olduğu için mi?
Tüm bunlar elbette ki yadsınamaz nedenler olsa da Lilith’in asıl suçu başkaldırıdır. Hak arayışıdır, eşitlik direncidir. Bir erkeğe biat etmek yerine direnç göstermesidir.
Aklının peşinde giden bu kadın, o günden sonra yeni doğan bebeklerin canını alan, lohusaları korkutan, karanlığın simgesi, kötülüklerin anası, tüm meçhullerin baş faili olarak efsane ve söylencelerde yerini alır.
Özellikle dini tasvir yasağı olmayan Avrupa resim ve heykel sanatında Tevrat konuları ve mitolojik betimler ele alındığında Adem ve Havva tasvirlerindeki Havva, çizgisel olarak hiçbir zaman cazibeli, tutkulu, çekici bir güzelliği tarif etmez. Daha mazbut, makul ve eril karaktere uyum gösteren, Adem’i tamamlayan toplumun onayladığı bir kadın tipini göstermektedir.
Lilith, terk eden, kaçıp giden, mükemmel sayılabilecek güzellikte ve dişiliği ile öne çıkan, toplum nezdinde baştan çıkaran, cazibesi yüksek bir kadındır. Hâl böyle olunca bir lokma bir hırkaya razı olmayan Lilith, kadınların başına gelen ve gelebilecek her türlü kötülüğün müsebbibi rolünü üstlenmiş olur.
Öte yandan bir diğer açıklamada ise Lilith, kişinin bastırdığı duygularını, gizli yanlarını ve kendini gerçekleştirme arzusunu yansıtır. Kişinin içsel gücünü ve karanlık yönlerini ortaya çıkarmasına yardımcı olur. Otoriteye karşı fikirsel isyan, bastırılmış inanç çatışmaları ve bunları eyleme geçiren cesaret… Bu haliyle Lilith aslında insanın hayatındaki zorluklarla nasıl başa çıktığını ve tüm bu zorlu süreçte kendini nasıl yeniden inşa ettiğini anlatır. Bu yönüyle bir bakıma zümrüdü anka (simurg) ile de eşleşir. Simurg ve Lilith’de olay örgüsü şöyle gelişir: Düşünme, değerlendirme, karar verme, planlama, itiraz, eylem, başkaldırı, mücadele, sonuç, değişim, gelişim, mutlak galibiyet ve başarı.
Lilith’le Sanat Galerisindeki yolculuğun en başına döndüğümüzde anlıyoruz ki COLLİER’in fırçasından seslenen o resim, yazının başında yaptığımız ikonografik çözümlemeden yola çıkıldığında da derin bir anlam içerir ‘Aden Bahçesi’…
Adem’in olmadığı bir cennet tasavvurunu yorumlamak, kabullenmekle itiraz etmek arasındaki duruş farkını ve aslında Havva’ya biçilmiş sıradanlığı ve Lilith olmanın her alanda fark yaratmak olduğunu düşünce koleksiyonuna ekler insan.
Galerideki gezi sona ermiş, caddeye açılan pencerelere yağmur vurmaya başlamıştır. Vakit epeyce geçmiş. Lilith’le tanış olmak etkilemiş bünyeyi ve ince bir gülümsemeyle yine görüşeceğiz seninle ‘Adı özgürlük’ olan yalnız kadın der ayrılırız Lilith’den ince bir hoşça kal ile…
30.03.2025
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.