eminekamci@hotmail.com
Açık kahverengi saçlarını toplamış, üzerinde siyah montuyla, açık alanda, gülümsüyor.
Turuncu ve kahverengi tonlarında değişik geometrik desenlerde dokunmuş kilimin bir kısmı görünüyor. Kilimin ortasında düz turuncu saçlı ve turuncu elbiseli kız çocuğu figürü var.

Kapıyı açıp da onun üzerine bastığında, tanımlanamaz bir huzur duydu içinde. Bu huzuru, hafif hafif esen bir rüzgâr, insanı kavurmayan bir sabah güneşi, bütün güzelliğiyle destekliyordu.



Oysa ayağının altındaki hiçbir özelliği olmayan, eski, küçük, penyeden bir kilimdi alt tarafı. Yine de öyle bir mutluluk bulmuştu ki kadın, balkonda kenarlıklara dayandığında; kendisine sorulacak olsa, şu anı asla hiçbir şeye değişmezdi. 



Sonra bir an, içinden ona dokunmak isteği gelerek, eğilip belli belirsiz kabartılarını yokladı ve daha da huzur buldu. Yeniden doğruldu ve çevreyi incelemeye koyuldu. Kendisinin bilmediği farklı hiçbir şey bulamadı. Balkonun kısa kenarına, kendi eliyle yerleştirmiş olduğu, üzeri kilimle kaplı olan küçük sedir ve onun yukarısında yine kendi düzenlediği, dal ve yapraklarını o yana yönlendirdiği hanımeli, asmadan oluşan kameriyesi, pencerenin önüne sıralanmış çiçek saksıları yerli yerindeydi.  Yine ayrıca, balkonun aşağısındaki bahçede, boyvermiş küçüklü büyüklü ağaçlar ve çiçekler de oradaydı. Gerçi her zaman bütün bunların varlığı onu hep rahatlatırdı ama bu gün daha bir başkaydı her şey. 



Oysa az önce, mutluluktan eser yokken yüreğinde, hatta ağlamaklı, çaresizce dolaşırken odaları, şimdi değişen ne olmuştu ki… 



Her ne olursa osun, bu durum çok iyi gelmişti ona. Öyle ki, çaresizliği yok olmuş, daha bir kararlı duyumsamıştı kendini. Evet, hep böyle kalmalıydı; enerjik, kilimin üzerindeki çıplak ayaklarına verdiği güçle dimdik ve son derece kararlı olmalıydı hep.



Onu enerjik yapan kuşkusuz doğaydı, doğanın bu harika parçalarıydı. Oysa kendisi de onun bir parçası olduğu halde, neden her an kendisini bu denli harika hissetmiyordu?Öyleyse, bir şey vardı doğru gitmeyen ya da yanlış olan. Belki de kendi bilgisi yanlıştı. O halde ne yapacaktı; şu anki iyiliği, diğer anlarında da nasıl yakalayacaktı? Bunun mutlaka bir yanıtı olacaktı, olmalıydı. Çünkü bu denli kusursuz yaratılmış varlık insan, harika olmayı da başarabilirdi. Kötü olmamayı başarabilirdi; yüreğini iyilikle doldurabilir, başkalarının neler hissettiğini anlayabilir, onların acılarını duyabilir,



Ve hatta onların yaralarını sarabilirdi. Böyle insanlar çok olmamakla birlikte, yok da değildi. Kendisi de aslında yaralarının sarılmasını bekleyenlerdendi. İşte bu yüzden, iyiliğin çözümünü, mutluluğun gizemini aramalıydı.



O zaman tek şey kalıyordu; düşünce tembelliğini bırakıp, son hızla gerçeği bulmaya yoğunlaşmak gerekiyordu. Böylelikle mutlaka onun gizemini bulacak ve gizini çözecekti; dahası, belki de sonsuz mutluluğu yakalamış olacaktı. 



 

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.