HAZIRLAYAN: Selvet BAYRAKTAR TOKAT
İçten dostlukla merhabalar değerli Umudun Kadınları okuyucu ve dinleyenleri. Yine beğeneceğinizi düşündüğümüz bir köşe hazırladık sizlere. Bu sayımızda biraz daha farklı bir habere de yer veriyoruz satırlarımızda. Tabi ki başarılı bir engelli kadın sporcuyu bir değişiklik yaparak bu köşeye konuk ediyoruz.
Önce Başlıklar:
• 5 Altın Madalya Kazanan Defne Kurt: 'İlham Kaynağı Olmak Tarif Edemeyeceğim Bir Mutluluk
• Yılın İlham Veren Sanatçısı Ödülünü Alan Ebru Yaşar’dan Çarpıcı Filistin Sözleri
• İclal Aydın Sahnelere Dönüyor: 'Ama Değil, Rağmen' İle Türkiye Turnesi Başlıyor. Sahnedeki Çöküş: Merve Dizdar’la Bağımlılığın Anatomisi
5 Altın Madalya Kazanan Defne Kurt: 'İlham Kaynağı Olmak Tarif Edemeyeceğim Bir Mutluluk
Trafik kazası sonucu engelli kalan ve 23 yaşından sonra başladığı S10 klasmanındaki para yüzmede dünya şampiyonu olan milli sporcu Defne Kurt, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Kurt, engelli bireylerin spor yaparak elde edeceği başarılarla engelsiz bireylere bile ilham olabileceğini söyledi.
Singapur'da düzenlenen Dünya Para Yüzme Şampiyonası'nda 5 altın madalya kazanan milli sporcu Defne Kurt, basın mensuplarına, elde ettiği başarılar, engelli bir birey olarak karşılaştığı zorluklar ve engelli bireylerin spor ve hayattaki yerlerine ilişkin değerlendirmede bulundu.
"20 yaşıma kadar yüzmeyi kafama takmış bir şekilde ilerliyordum. Sonra üniversite yoğunluğu ve bu kadar çok yüzmenin küçüklükten getirdiği travmalardan artık yüzmeye ara vermiştim. Yüzmek istemediğim bir dönemdeydim. Tam o dönemde trafik kazası geçirdim 2023 yılında bir daha yüzmeyi profesyonel olarak yaparım diye hiç düşünemedim" dedi. Kurt, trafik kazasının ardından ciddi operasyonlar geçirdiğini ve vücudunda platinlerin takılı olduğunu, hissettiği fiziksel acıların yanı sıra psikolojik olarak da yıprandığını vurgulayarak, "Geçirdiğim trafik kazasının ardından uzun süre depresyon dönemim oldu. Neden benim böyle bir şey başıma geldi diye çok düşündüm. Kendimi nasıl motive edebilirim, teselli edebilirim, nasıl tekrar ayağa kalkabilirim diye düşündüm. Paralimpik fikri ortaya çıkınca 'Acaba tekrar yüzmeye başlayabilir miyim' dedim ve bu benim yeniden hayata tutunmam için bir umut oldu" diye konuştu.
Paralimpik spor ile çevresindekilerden gelen tavsiyelerle tanıştığını dile getiren Kurt, ilk başta antrenman temposunu kaldırıp kaldıramayacağını çok düşündüğünü ancak suyu kendisine yeniden bir motivasyon haline getirmenin bu fikrini değiştirdiğini ifade etti.
Psikolojisini yeniden toparlamak konusunda yüzmenin de olumlu bir etkisi olduğunu, ilk başta antrenmanlarında zorlandığını söyleyen Kurt, bunlara rağmen pes etmediğini belirtti.
Özellikle profesyonel olarak yeniden spora başlamasının ardından antrenman sayıları nedeniyle zaman zaman eleştiriler aldığını ancak kendisi için en uygun olan sistemi hocası ile kurduklarını aktaran Kurt, "Haftada bir suya girmeyle başladım bu sürece, sonra haftada iki defa çalışarak devam ettim. Biraz daha vücudumu, kendimi, psikolojimi hazırlaya hazırlaya başladım ama gerçekten zordu. Bana çevremdekiler haftada bir antrenmanla nasıl dünya şampiyonu olacaksın? diyordu" ifadelerini kullandı. Kurt, Singapur'da yarıştığı Dünya Para Yüzme Şampiyonası'nda 50 metre ve 100 metre serbest stil, 100 metre kelebek, 100 metre sırtüstü ve 200 metre bireysel karışıkta altın madalya kazanmasını ve Avrupa rekoru kırmasını, çektiği acıların verdiği meyveler olarak gördüğünü dile getirdi.
Bu başarının, gelecekte yeni başarıların da önünü açmasını umduğunu aktaran Kurt, İstiklal Marşı'nı art arda 5 kere okutmanın ve Türk bayrağını gönderde en tepede görmenin kendisi için büyük bir gurur vesilesi olduğunu ifade etti.
Pek çok kişinin sosyal medya üzerinden kendisine ulaştığını ve artık 'onu bir ilham kaynağı olarak gördüklerini' ilettiklerini söyleyen Kurt, bu geri dönüşleri almanın, kazandığı altın madalyalardan bile daha anlamlı olduğunu söyledi.
Geçirdiği trafik kazasından önce de yüzme ile uğraşan Kurt, kendisi gibi engelli olan bireylere, muhakkak bir spor veya uğraş ile meşgul olmaları, eve kapanmamaları tavsiyesinde bulundu.
Özellikle sporun ve engelli sporcuların elde ettiği başarıların, engelliler üzerinde 'Ben de yapabilirim' hissini pekiştirdiğine vurgu yaptı.
Paralimpik spordaki potansiyelin görmezden gelinmemesi gerektiğine de işaret eden Kurt, engelli bireylerin hayatta hep kendilerini ispat etmek zorunda kalmaları, mücadele etmeleri ve kolay kolay pes etmemeleri nedeniyle girdikleri her alanda başarılar elde ettiğine dikkati çekti.
Toplumda engellilerin görmezden gelinmemesi gerektiğini ve engelli haklarının da var olduğunu engelsiz bireylerin anlayabilmesinin önemli olduğuna işaret eden Kurt, sözlerini şöyle tamamladı:
"Engelli bireylerin bazıları doğuştan oluyor. Bazılarıysa sonradan engelli kalabiliyorlar. Ve ister istemez hep hayatları boyunca bir yaşam mücadelesi veriliyor. Bu hayat mücadelesi zaten yeterince zorken, toplum tarafından da daha fazla zorlaştırmamak gerekiyor bence. Bazen maalesef kırıcı yaklaşımlarla karşılaşabiliyoruz, senin neren engelli gibi sorular mesela. Fakat bu yorumlar ne niyetle olursa olsun hoş değil. Örneğin yoğun bakım sürecimde yaşadıklarımı ben ve ailem bilir, ama karşımızdakiler bunu en azından anlayışla karşılayabilir. O yüzden engelli bireylerimize, bize daha saygılı, yaklaşırsanız daha mutlu oluruz.”
Yılın İlham Veren Sanatçısı Ödülünü Alan Ebru Yaşar’dan Çarpıcı Filistin Sözleri
İstanbul İş İnsanları Derneği (İSTİNDER) tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen 2. Türkiye Kadın Zirvesi, “Geleceğin Kadın İnşası & İlham Veren Kadınlar” temasıyla yapıldı.
Ödül töreni öncesinde düzenlenen panele konuk olan Ebru Yaşar, Demet Sabancı Çetindoğan, Cem Ciritci, Sena Su Erdem Camcı ve Milli para yüzücü Defne Kurt ile birlikte sahne aldı.
Törende sanatçı Ebru Yaşar, “Yılın İlham Veren Müzik Sanatçısı” ödülüne layık görüldü. Ödülü takdim edilen Ebru Yaşar, konuşmasında kadın dayanışmasının önemine vurgu yaptı. Yaşar, “Günün birinde ilham veren bir kadın olabileceğimi hiç düşünmemiştim. Ama zamanla fark ettim ki hayatta kalabilme mücadelesi, henüz bir öğrenciyken bile hayallerimin peşinden gitme inadı ve yıllar boyu çalışma azmi birilerinin hayatına dokunmuş, farkında olmadan ilham vermiş” ifadelerini kullandı. Törende Filistinli kadınları unutmayan Yaşar, “Bugün burada, kendi yolunu çizen, emek veren, pes etmeyen tüm kadınları selamlıyorum. Ve dünyanın bir başka köşesinde, Filistin’de yaşamak için direnen kadınları da kalbimle anıyorum. Filistin anneleri tüm dünyaya örnek oluyor. Onların gücü Filistin’in direnişini omuzluyor. Kadının sevgisi ve umudu hiçbir sınır tanımıyor.” dedi ve konuşmasını, “Hepimizin birbirine ilham verdiği, dayanışmanın hiç eksilmediği bir gelecek diliyorum” sözleriyle bitirdi.
İclal Aydın Sahnelere Dönüyor: 'Ama Değil, Rağmen' ile Türkiye Turnesi Başlıyor
Türk televizyonlarının ve edebiyat dünyasının sevilen ismi İclal Aydın, yeni projesiyle hayranlarını heyecanlandırıyor. “Ama Değil, Rağmen” adını taşıyan tek perdelik müzikli gösteri, 3 Kasım 2025’te İzmir İstinyeArt’ta prömiyer yapacak. Aydın’ın samimi ve duygu yüklü performansıyla sahneye taşıyacağı bu özel proje, ardından Türkiye’nin farklı şehirlerinde uzun bir turne yolculuğuna çıkacak.
70 dakika süren bu tek perdelik gösteri, İclal Aydın’ın kendi kaleminden çıkan metinlerle izleyiciyi adeta onun evine, çalışma odasına davet ediyor. Gösterinin müzikleri Cenk Erdoğan’a, eserler Ozan Ünal’a, kostümler ise Simay Bülbül’e ait. Aydın, sahnede tiyatronun dilini öykü, şiir, müzik ve plastik sanatlarla harmanlayarak seyirciye unutulmaz bir deneyim sunmayı hedefliyor. Performans, Doğu Anadolu’dan Kapadokya’ya, Ege’den İstanbul’a uzanan bir Türkiye hikâyesi anlatıyor; “doğduğu yerde ölen babaanne” ile “durduğu yerde duramayan” torunu arasında geçen, kimi zaman hüzünlü kimi zaman neşeli anlarla dolu bir yolculuk vadediyor.
Ama Değil, Rağmen”, sevgide, umutta ve insana dair mücadelelerde birleşmenin, yeniden filizlenmenin ve büyümenin mümkün olduğunu hatırlatıyor. Aydın, gösteride “biz genetiğinde mücadele etmek olan, rağmen ülkesinin çocuklarıyız” diyerek seyircisine sesleniyor ve 30 yıllık sanat yolculuğunda biriktirdiği mirası paylaşmaya devam ediyor.
Gazetecilikle başlayan kariyerini televizyon programcılığı, oyunculuk ve yazarlıkla taçlandıran İclal Aydın, sıcak sunumu ve samimi üslubuyla geniş bir hayran kitlesine sahip. Kitaplarıyla okurlarını, televizyon programlarıyla izleyicilerini, tiyatro sahneleriyle sanatseverleri etkileyen Aydın, bu yeni gösterisiyle de kendine özgü anlatımını sahneye taşıyor. Sosyal medyada da büyük ilgi gören turne haberi, hayranları tarafından “İclal Aydın’ın sözleri her zaman umut aşılıyor” gibi yorumlarla karşılandı.
Sahnedeki Çöküş: Merve Dizdar’la Bağımlılığın Anatomisi
Bağımlılığın karanlık yüzünü ve yıkıcı etkilerini sahneye taşıyan İnsanlar, Mekânlar, Nesneler, İstanbul’da Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde tiyatro severlerle buluşuyor. Duncan Macmillan’ın kaleminden çıkan oyun, büyük bir yıldız olma potansiyeline sahip, zeki ve yetenekli bir kadın olan Emma’nın trajik düşüşünü gözler önüne seriyor. Emma, tiyatro sahnelerinde parlaması beklenen bir yıldız adayıydı. Ancak, “daha havalı görünmek” için çektiği o ilk sigara, onu yavaş yavaş bar köşelerinde yalnızlığa sürükledi. Zekâsı ve yeteneğiyle sahneleri fethetmeye adayken, alkol ve uyuşturucu bağımlılığıyla kendi hayatını ve çevresindekilerin hayatını uçuruma sürükledi. Emma sadece kendini değil, en yakınlarını da beraberinde karanlığa çekti.
Oyunda, bağımlılığın sadece fiziksel değil ruhsal yıkımı da gözler önüne seriliyor. Emma’nın her sabah morluklar içinde uyanması, yanında tanımadığı erkeklerin olması ve giderek artan çaresizliği, onun ne kadar derin bir çöküş yaşadığını ortaya koyuyor.
Aile ilişkileri de oyunun en dokunaklı yanlarından biri. Emma’nın annesine bilinçsizce uyguladığı şiddet, annenin parmaklarının kırılması ve yıllardır çalamadığı piyano, bağımlılığın karanlık yüzünü tüm çıplaklığıyla gösteriyor. Babasının, “Keşke kardeşin değil de sen ölseydin,” sözleri ise aile içindeki kırılganlığı ve umutsuzluğu acı bir şekilde yansıtıyor.
Emma’nın iyileşme süreci ise iki rehabilitasyon denemesiyle anlatılıyor. İlkinde tedaviye direnip yarıda bırakırken, ikinci kez bağımlılığın başladığı anne babasının evine dönerek gerçek bir dönüşüm yoluna giriyor.
İbrahim Çiçek’in yönetmenliğinde sahnelenen oyun, Merve Dizdar’ın unutulmaz performansı başta olmak üzere, Nihal Koldaş, Selçuk Borak, Kerem Arslanoğlu, İsmet Bora Akın ve Ferhat Güneş gibi önemli oyuncuları ağırlıyor.
İnsanlar, Mekânlar, Nesneler, bağımlılığın sadece bireysel bir hastalık olmadığını; zeki ve umut vadeden bir insanın nasıl karanlığa sürüklendiğini ve beraberinde sevdiklerini de nasıl yıktığını güçlü bir şekilde vurguluyor. Oyun, karanlığın içinden umuda doğru atılan cesur adımları izleyiciye derinden hissettiriyor.
Gelecek sayımızda yine sanata ve kadına dair birbirinden farklı alanlardaki üretimleri ulaştırıyor olacağız sizlere. Şimdilik sevgiyle kalın.
21.10.2025
İçten dostlukla merhabalar değerli Umudun Kadınları okuyucu ve dinleyenleri. Yine beğeneceğinizi düşündüğümüz bir köşe hazırladık sizlere. Bu sayımızda biraz daha farklı bir habere de yer veriyoruz satırlarımızda. Tabi ki başarılı bir engelli kadın sporcuyu bir değişiklik yaparak bu köşeye konuk ediyoruz.
Önce Başlıklar:
• 5 Altın Madalya Kazanan Defne Kurt: 'İlham Kaynağı Olmak Tarif Edemeyeceğim Bir Mutluluk
• Yılın İlham Veren Sanatçısı Ödülünü Alan Ebru Yaşar’dan Çarpıcı Filistin Sözleri
• İclal Aydın Sahnelere Dönüyor: 'Ama Değil, Rağmen' İle Türkiye Turnesi Başlıyor. Sahnedeki Çöküş: Merve Dizdar’la Bağımlılığın Anatomisi
5 Altın Madalya Kazanan Defne Kurt: 'İlham Kaynağı Olmak Tarif Edemeyeceğim Bir Mutluluk
Trafik kazası sonucu engelli kalan ve 23 yaşından sonra başladığı S10 klasmanındaki para yüzmede dünya şampiyonu olan milli sporcu Defne Kurt, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Kurt, engelli bireylerin spor yaparak elde edeceği başarılarla engelsiz bireylere bile ilham olabileceğini söyledi.
Singapur'da düzenlenen Dünya Para Yüzme Şampiyonası'nda 5 altın madalya kazanan milli sporcu Defne Kurt, basın mensuplarına, elde ettiği başarılar, engelli bir birey olarak karşılaştığı zorluklar ve engelli bireylerin spor ve hayattaki yerlerine ilişkin değerlendirmede bulundu.
"20 yaşıma kadar yüzmeyi kafama takmış bir şekilde ilerliyordum. Sonra üniversite yoğunluğu ve bu kadar çok yüzmenin küçüklükten getirdiği travmalardan artık yüzmeye ara vermiştim. Yüzmek istemediğim bir dönemdeydim. Tam o dönemde trafik kazası geçirdim 2023 yılında bir daha yüzmeyi profesyonel olarak yaparım diye hiç düşünemedim" dedi. Kurt, trafik kazasının ardından ciddi operasyonlar geçirdiğini ve vücudunda platinlerin takılı olduğunu, hissettiği fiziksel acıların yanı sıra psikolojik olarak da yıprandığını vurgulayarak, "Geçirdiğim trafik kazasının ardından uzun süre depresyon dönemim oldu. Neden benim böyle bir şey başıma geldi diye çok düşündüm. Kendimi nasıl motive edebilirim, teselli edebilirim, nasıl tekrar ayağa kalkabilirim diye düşündüm. Paralimpik fikri ortaya çıkınca 'Acaba tekrar yüzmeye başlayabilir miyim' dedim ve bu benim yeniden hayata tutunmam için bir umut oldu" diye konuştu.
Paralimpik spor ile çevresindekilerden gelen tavsiyelerle tanıştığını dile getiren Kurt, ilk başta antrenman temposunu kaldırıp kaldıramayacağını çok düşündüğünü ancak suyu kendisine yeniden bir motivasyon haline getirmenin bu fikrini değiştirdiğini ifade etti.
Psikolojisini yeniden toparlamak konusunda yüzmenin de olumlu bir etkisi olduğunu, ilk başta antrenmanlarında zorlandığını söyleyen Kurt, bunlara rağmen pes etmediğini belirtti.
Özellikle profesyonel olarak yeniden spora başlamasının ardından antrenman sayıları nedeniyle zaman zaman eleştiriler aldığını ancak kendisi için en uygun olan sistemi hocası ile kurduklarını aktaran Kurt, "Haftada bir suya girmeyle başladım bu sürece, sonra haftada iki defa çalışarak devam ettim. Biraz daha vücudumu, kendimi, psikolojimi hazırlaya hazırlaya başladım ama gerçekten zordu. Bana çevremdekiler haftada bir antrenmanla nasıl dünya şampiyonu olacaksın? diyordu" ifadelerini kullandı. Kurt, Singapur'da yarıştığı Dünya Para Yüzme Şampiyonası'nda 50 metre ve 100 metre serbest stil, 100 metre kelebek, 100 metre sırtüstü ve 200 metre bireysel karışıkta altın madalya kazanmasını ve Avrupa rekoru kırmasını, çektiği acıların verdiği meyveler olarak gördüğünü dile getirdi.
Bu başarının, gelecekte yeni başarıların da önünü açmasını umduğunu aktaran Kurt, İstiklal Marşı'nı art arda 5 kere okutmanın ve Türk bayrağını gönderde en tepede görmenin kendisi için büyük bir gurur vesilesi olduğunu ifade etti.
Pek çok kişinin sosyal medya üzerinden kendisine ulaştığını ve artık 'onu bir ilham kaynağı olarak gördüklerini' ilettiklerini söyleyen Kurt, bu geri dönüşleri almanın, kazandığı altın madalyalardan bile daha anlamlı olduğunu söyledi.
Geçirdiği trafik kazasından önce de yüzme ile uğraşan Kurt, kendisi gibi engelli olan bireylere, muhakkak bir spor veya uğraş ile meşgul olmaları, eve kapanmamaları tavsiyesinde bulundu.
Özellikle sporun ve engelli sporcuların elde ettiği başarıların, engelliler üzerinde 'Ben de yapabilirim' hissini pekiştirdiğine vurgu yaptı.
Paralimpik spordaki potansiyelin görmezden gelinmemesi gerektiğine de işaret eden Kurt, engelli bireylerin hayatta hep kendilerini ispat etmek zorunda kalmaları, mücadele etmeleri ve kolay kolay pes etmemeleri nedeniyle girdikleri her alanda başarılar elde ettiğine dikkati çekti.
Toplumda engellilerin görmezden gelinmemesi gerektiğini ve engelli haklarının da var olduğunu engelsiz bireylerin anlayabilmesinin önemli olduğuna işaret eden Kurt, sözlerini şöyle tamamladı:
"Engelli bireylerin bazıları doğuştan oluyor. Bazılarıysa sonradan engelli kalabiliyorlar. Ve ister istemez hep hayatları boyunca bir yaşam mücadelesi veriliyor. Bu hayat mücadelesi zaten yeterince zorken, toplum tarafından da daha fazla zorlaştırmamak gerekiyor bence. Bazen maalesef kırıcı yaklaşımlarla karşılaşabiliyoruz, senin neren engelli gibi sorular mesela. Fakat bu yorumlar ne niyetle olursa olsun hoş değil. Örneğin yoğun bakım sürecimde yaşadıklarımı ben ve ailem bilir, ama karşımızdakiler bunu en azından anlayışla karşılayabilir. O yüzden engelli bireylerimize, bize daha saygılı, yaklaşırsanız daha mutlu oluruz.”
Yılın İlham Veren Sanatçısı Ödülünü Alan Ebru Yaşar’dan Çarpıcı Filistin Sözleri
İstanbul İş İnsanları Derneği (İSTİNDER) tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen 2. Türkiye Kadın Zirvesi, “Geleceğin Kadın İnşası & İlham Veren Kadınlar” temasıyla yapıldı.
Ödül töreni öncesinde düzenlenen panele konuk olan Ebru Yaşar, Demet Sabancı Çetindoğan, Cem Ciritci, Sena Su Erdem Camcı ve Milli para yüzücü Defne Kurt ile birlikte sahne aldı.
Törende sanatçı Ebru Yaşar, “Yılın İlham Veren Müzik Sanatçısı” ödülüne layık görüldü. Ödülü takdim edilen Ebru Yaşar, konuşmasında kadın dayanışmasının önemine vurgu yaptı. Yaşar, “Günün birinde ilham veren bir kadın olabileceğimi hiç düşünmemiştim. Ama zamanla fark ettim ki hayatta kalabilme mücadelesi, henüz bir öğrenciyken bile hayallerimin peşinden gitme inadı ve yıllar boyu çalışma azmi birilerinin hayatına dokunmuş, farkında olmadan ilham vermiş” ifadelerini kullandı. Törende Filistinli kadınları unutmayan Yaşar, “Bugün burada, kendi yolunu çizen, emek veren, pes etmeyen tüm kadınları selamlıyorum. Ve dünyanın bir başka köşesinde, Filistin’de yaşamak için direnen kadınları da kalbimle anıyorum. Filistin anneleri tüm dünyaya örnek oluyor. Onların gücü Filistin’in direnişini omuzluyor. Kadının sevgisi ve umudu hiçbir sınır tanımıyor.” dedi ve konuşmasını, “Hepimizin birbirine ilham verdiği, dayanışmanın hiç eksilmediği bir gelecek diliyorum” sözleriyle bitirdi.
İclal Aydın Sahnelere Dönüyor: 'Ama Değil, Rağmen' ile Türkiye Turnesi Başlıyor
Türk televizyonlarının ve edebiyat dünyasının sevilen ismi İclal Aydın, yeni projesiyle hayranlarını heyecanlandırıyor. “Ama Değil, Rağmen” adını taşıyan tek perdelik müzikli gösteri, 3 Kasım 2025’te İzmir İstinyeArt’ta prömiyer yapacak. Aydın’ın samimi ve duygu yüklü performansıyla sahneye taşıyacağı bu özel proje, ardından Türkiye’nin farklı şehirlerinde uzun bir turne yolculuğuna çıkacak.
70 dakika süren bu tek perdelik gösteri, İclal Aydın’ın kendi kaleminden çıkan metinlerle izleyiciyi adeta onun evine, çalışma odasına davet ediyor. Gösterinin müzikleri Cenk Erdoğan’a, eserler Ozan Ünal’a, kostümler ise Simay Bülbül’e ait. Aydın, sahnede tiyatronun dilini öykü, şiir, müzik ve plastik sanatlarla harmanlayarak seyirciye unutulmaz bir deneyim sunmayı hedefliyor. Performans, Doğu Anadolu’dan Kapadokya’ya, Ege’den İstanbul’a uzanan bir Türkiye hikâyesi anlatıyor; “doğduğu yerde ölen babaanne” ile “durduğu yerde duramayan” torunu arasında geçen, kimi zaman hüzünlü kimi zaman neşeli anlarla dolu bir yolculuk vadediyor.
Ama Değil, Rağmen”, sevgide, umutta ve insana dair mücadelelerde birleşmenin, yeniden filizlenmenin ve büyümenin mümkün olduğunu hatırlatıyor. Aydın, gösteride “biz genetiğinde mücadele etmek olan, rağmen ülkesinin çocuklarıyız” diyerek seyircisine sesleniyor ve 30 yıllık sanat yolculuğunda biriktirdiği mirası paylaşmaya devam ediyor.
Gazetecilikle başlayan kariyerini televizyon programcılığı, oyunculuk ve yazarlıkla taçlandıran İclal Aydın, sıcak sunumu ve samimi üslubuyla geniş bir hayran kitlesine sahip. Kitaplarıyla okurlarını, televizyon programlarıyla izleyicilerini, tiyatro sahneleriyle sanatseverleri etkileyen Aydın, bu yeni gösterisiyle de kendine özgü anlatımını sahneye taşıyor. Sosyal medyada da büyük ilgi gören turne haberi, hayranları tarafından “İclal Aydın’ın sözleri her zaman umut aşılıyor” gibi yorumlarla karşılandı.
Sahnedeki Çöküş: Merve Dizdar’la Bağımlılığın Anatomisi
Bağımlılığın karanlık yüzünü ve yıkıcı etkilerini sahneye taşıyan İnsanlar, Mekânlar, Nesneler, İstanbul’da Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde tiyatro severlerle buluşuyor. Duncan Macmillan’ın kaleminden çıkan oyun, büyük bir yıldız olma potansiyeline sahip, zeki ve yetenekli bir kadın olan Emma’nın trajik düşüşünü gözler önüne seriyor. Emma, tiyatro sahnelerinde parlaması beklenen bir yıldız adayıydı. Ancak, “daha havalı görünmek” için çektiği o ilk sigara, onu yavaş yavaş bar köşelerinde yalnızlığa sürükledi. Zekâsı ve yeteneğiyle sahneleri fethetmeye adayken, alkol ve uyuşturucu bağımlılığıyla kendi hayatını ve çevresindekilerin hayatını uçuruma sürükledi. Emma sadece kendini değil, en yakınlarını da beraberinde karanlığa çekti.
Oyunda, bağımlılığın sadece fiziksel değil ruhsal yıkımı da gözler önüne seriliyor. Emma’nın her sabah morluklar içinde uyanması, yanında tanımadığı erkeklerin olması ve giderek artan çaresizliği, onun ne kadar derin bir çöküş yaşadığını ortaya koyuyor.
Aile ilişkileri de oyunun en dokunaklı yanlarından biri. Emma’nın annesine bilinçsizce uyguladığı şiddet, annenin parmaklarının kırılması ve yıllardır çalamadığı piyano, bağımlılığın karanlık yüzünü tüm çıplaklığıyla gösteriyor. Babasının, “Keşke kardeşin değil de sen ölseydin,” sözleri ise aile içindeki kırılganlığı ve umutsuzluğu acı bir şekilde yansıtıyor.
Emma’nın iyileşme süreci ise iki rehabilitasyon denemesiyle anlatılıyor. İlkinde tedaviye direnip yarıda bırakırken, ikinci kez bağımlılığın başladığı anne babasının evine dönerek gerçek bir dönüşüm yoluna giriyor.
İbrahim Çiçek’in yönetmenliğinde sahnelenen oyun, Merve Dizdar’ın unutulmaz performansı başta olmak üzere, Nihal Koldaş, Selçuk Borak, Kerem Arslanoğlu, İsmet Bora Akın ve Ferhat Güneş gibi önemli oyuncuları ağırlıyor.
İnsanlar, Mekânlar, Nesneler, bağımlılığın sadece bireysel bir hastalık olmadığını; zeki ve umut vadeden bir insanın nasıl karanlığa sürüklendiğini ve beraberinde sevdiklerini de nasıl yıktığını güçlü bir şekilde vurguluyor. Oyun, karanlığın içinden umuda doğru atılan cesur adımları izleyiciye derinden hissettiriyor.
Gelecek sayımızda yine sanata ve kadına dair birbirinden farklı alanlardaki üretimleri ulaştırıyor olacağız sizlere. Şimdilik sevgiyle kalın.
21.10.2025
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.