YAZAN: Emine ORTAKAYA
Sizler bu yazıyı okuduğunuzda seçimler çoktan geride kalmış olacak; Türkiye siyasetinde yepyeni konular tartışılmaya başlanacak. Benim amacım “kim kazanacak” tahmini yapmak değil; derinlikli ve kapsamlı siyasal analizler yapmak da değil. Ben yalnızca seçimleri heyecanla bekleyen sıradan bir yurttaşın sıradan bir gününde yaşadıklarına dair bazı izlenimler paylaşmak istiyorum, hepsi bu kadar.
2023 genel seçimlerinde “ne olacak” diye az-çok hepimizin karnına ağrılar girdi. Çoğumuz elimiz yüreğimizde bekledik. Bir gözümüz ve kulağımız siyasetçilerde, öteki gözümüz ve kulağımız ise sosyal olaylardaydı. Basın kuruluşları adeta seçimlerin dışında Türkiye'de hayat ve gündem durmuş gibi yayınlar yaptılar; öyle ki iktidarın “asrın felaket”' demeyi çok sevdiği on bir ilimizi etkileyen depremi bile (ki bu asır bundan büyük felaketler gördü) kısa sürede unuttuk. İktidar zaten taa baştan beri o insanları kendi kaderine terk etmişti, bazı kıpırdanmalar olmakla beraber “asrın felaketi” diyerek gene öyle yapmaya devam edeceğini teyit etmiş oldu.
Kadınlar yine şiddet görmeye devam etti. Örneğin geçenlerde karşılaştığım merdiven temizliğimizi yapan kadın birkaç gün önceki kocasıyla kavgasını anlattı ve ona şöyle dediğini söyledi: "Yemin ederim, bir gün seni bıçaklamaktan korkuyorum. Sadece bu yüzden evde seninle baş başa kalmamak için hiç ihtiyacım yokken hâlâ ellerin işinde çalışıyorum." Ona şöyle sordum:
"Eğer kocan felç geçirmeyip sağlığı yerinde olsaydı, ona bu lafları söyleyebilir miydin?"
Eee nerdeee! Beni falakaya yıkardı." dedi. Hakikaten ben de şunu fark etmiş bulunuyorum ki, kadınlar, yaş aldıkça ve yaşlanan kocaları güçten düştükçe daha çok güçleniyorlar. Evde daha çok söz sahibi oluyorlar ve kocalarına ancak o zaman kafa tutabiliyorlar. Tahminime göre başlarda yani gençken kadınların romantizmi onları erkeğe karşı daha zayıf duruma getiriyor ve kadınların bunu aşıp gerçekleri kabul edecek kadar güçlenmeleri biraz zaman alıyor.
Bu arada hemen yürürlüğe girmeyecek ama Anayasa Mahkemesi kadınların, erkeklerin soyadını almasını eşitliğe aykırı buldu. Bu tabi çok büyük bir adım ama bunun sonucu olarak bazı kanunlarda değişiklik yapılması gerekiyor ve bunun için meclis çoğunluğunun çok büyük bir önemi var.
Biz bu seçimleri beklerken daha başka neler oldu? Bir defa her zamanki gibi TRT ve artık 'iktidar yanlısı' diye andığımız basın aday vekil olan bakanlara kadar iktidardaki siyasetçilerin tümünün propaganda ve tanıtımlarını yayınlarken (ki bu da devlet imkânlarıyla bol miktarda iftira, yalan beyanlar içeriyor), garnitür kabilinden muhalefetteki siyasetçilerin birinin, bilemediniz ikisinin propaganda faaliyetlerine cımbızladıkları birer cümle ile yer verdiler... Şaşırdık mı?...
Bir de anket meselesi var ki evlere şenlik. Vallahi de billahi de artık izlediğimiz gazetecilerin sürekli anket sonuçlarını ve anketçilerle olan röportajlarını dinlemekten gına geldi. Hele bir de günde en az bir kez arayıp “Gündeme dair birkaç sorumuz olacak efendim.” ile başlamıyorlar mı, kendimi tacize uğramışım gibi hissediyorum. Artık onlarla da neredeyse kanka olduk “Şu kadar mı sürecek, bu kadar mı...” pazarlıklarına bile başladık. Hatta bir gün, bir anketçinin “Efendim, hızlı okursam yarım dakika azalır.” dediğini hiç unutmuyorum.
Bu anket işini biraz uzatmak pahasına, eşimle olan bazı diyalogları da burada paylaşmak istiyorum:
Eşim: "Hanımefendi, sesiniz çok az geliyor. Benim bir de işitme sorunum var. Sizi işitemiyorum. Biraz daha yüksek sesle konuşur musunuz, lütfen?" ya da:
"Beyefendi, çok hızlı okuyorsunuz, sesiniz de net değil zaten. Lütfen, biraz tane tane okur musunuz?"...
Bu anket firmalarının bir de telefonu çaldırıp, sizi kulağınızda acayip, kesik kesik bir müzikle en az yarım dakika bekletenleri var. Herhalde az zamanda oradaki çalışanları boş bırakmadan daha çok anketi tamamlayabilmek için yapıyorlar. Böyle yapanlara ise sadece bekleyip, eleştirimi yönelttikten sonra anketlerini doldurmak istemediğimi belirtip telefonu kapatıyorum.
Neyse, bu anket meselesi çok uzadı. Akışa kaptırırsam size bu konuda daha neler anlatırdım ama merak etmeyin. Bu konu şimdilik bu kadar.
Yukarıda da demiştim ya, amacım bazı izlenimlerimi ve aklıma ilk gelen düşünceleri paylaşmaktı. Fazla uzatmadan not ettiklerimi aktarmaya çalıştım. Dilerim bir sonraki seçimlerde daha anlamlı ve olumlu izlenimlerle tekrar buluşuruz. Kalın sağlıcakla.
22 Mayıs 2023
Sizler bu yazıyı okuduğunuzda seçimler çoktan geride kalmış olacak; Türkiye siyasetinde yepyeni konular tartışılmaya başlanacak. Benim amacım “kim kazanacak” tahmini yapmak değil; derinlikli ve kapsamlı siyasal analizler yapmak da değil. Ben yalnızca seçimleri heyecanla bekleyen sıradan bir yurttaşın sıradan bir gününde yaşadıklarına dair bazı izlenimler paylaşmak istiyorum, hepsi bu kadar.
2023 genel seçimlerinde “ne olacak” diye az-çok hepimizin karnına ağrılar girdi. Çoğumuz elimiz yüreğimizde bekledik. Bir gözümüz ve kulağımız siyasetçilerde, öteki gözümüz ve kulağımız ise sosyal olaylardaydı. Basın kuruluşları adeta seçimlerin dışında Türkiye'de hayat ve gündem durmuş gibi yayınlar yaptılar; öyle ki iktidarın “asrın felaket”' demeyi çok sevdiği on bir ilimizi etkileyen depremi bile (ki bu asır bundan büyük felaketler gördü) kısa sürede unuttuk. İktidar zaten taa baştan beri o insanları kendi kaderine terk etmişti, bazı kıpırdanmalar olmakla beraber “asrın felaketi” diyerek gene öyle yapmaya devam edeceğini teyit etmiş oldu.
Kadınlar yine şiddet görmeye devam etti. Örneğin geçenlerde karşılaştığım merdiven temizliğimizi yapan kadın birkaç gün önceki kocasıyla kavgasını anlattı ve ona şöyle dediğini söyledi: "Yemin ederim, bir gün seni bıçaklamaktan korkuyorum. Sadece bu yüzden evde seninle baş başa kalmamak için hiç ihtiyacım yokken hâlâ ellerin işinde çalışıyorum." Ona şöyle sordum:
"Eğer kocan felç geçirmeyip sağlığı yerinde olsaydı, ona bu lafları söyleyebilir miydin?"
Eee nerdeee! Beni falakaya yıkardı." dedi. Hakikaten ben de şunu fark etmiş bulunuyorum ki, kadınlar, yaş aldıkça ve yaşlanan kocaları güçten düştükçe daha çok güçleniyorlar. Evde daha çok söz sahibi oluyorlar ve kocalarına ancak o zaman kafa tutabiliyorlar. Tahminime göre başlarda yani gençken kadınların romantizmi onları erkeğe karşı daha zayıf duruma getiriyor ve kadınların bunu aşıp gerçekleri kabul edecek kadar güçlenmeleri biraz zaman alıyor.
Bu arada hemen yürürlüğe girmeyecek ama Anayasa Mahkemesi kadınların, erkeklerin soyadını almasını eşitliğe aykırı buldu. Bu tabi çok büyük bir adım ama bunun sonucu olarak bazı kanunlarda değişiklik yapılması gerekiyor ve bunun için meclis çoğunluğunun çok büyük bir önemi var.
Biz bu seçimleri beklerken daha başka neler oldu? Bir defa her zamanki gibi TRT ve artık 'iktidar yanlısı' diye andığımız basın aday vekil olan bakanlara kadar iktidardaki siyasetçilerin tümünün propaganda ve tanıtımlarını yayınlarken (ki bu da devlet imkânlarıyla bol miktarda iftira, yalan beyanlar içeriyor), garnitür kabilinden muhalefetteki siyasetçilerin birinin, bilemediniz ikisinin propaganda faaliyetlerine cımbızladıkları birer cümle ile yer verdiler... Şaşırdık mı?...
Bir de anket meselesi var ki evlere şenlik. Vallahi de billahi de artık izlediğimiz gazetecilerin sürekli anket sonuçlarını ve anketçilerle olan röportajlarını dinlemekten gına geldi. Hele bir de günde en az bir kez arayıp “Gündeme dair birkaç sorumuz olacak efendim.” ile başlamıyorlar mı, kendimi tacize uğramışım gibi hissediyorum. Artık onlarla da neredeyse kanka olduk “Şu kadar mı sürecek, bu kadar mı...” pazarlıklarına bile başladık. Hatta bir gün, bir anketçinin “Efendim, hızlı okursam yarım dakika azalır.” dediğini hiç unutmuyorum.
Bu anket işini biraz uzatmak pahasına, eşimle olan bazı diyalogları da burada paylaşmak istiyorum:
Eşim: "Hanımefendi, sesiniz çok az geliyor. Benim bir de işitme sorunum var. Sizi işitemiyorum. Biraz daha yüksek sesle konuşur musunuz, lütfen?" ya da:
"Beyefendi, çok hızlı okuyorsunuz, sesiniz de net değil zaten. Lütfen, biraz tane tane okur musunuz?"...
Bu anket firmalarının bir de telefonu çaldırıp, sizi kulağınızda acayip, kesik kesik bir müzikle en az yarım dakika bekletenleri var. Herhalde az zamanda oradaki çalışanları boş bırakmadan daha çok anketi tamamlayabilmek için yapıyorlar. Böyle yapanlara ise sadece bekleyip, eleştirimi yönelttikten sonra anketlerini doldurmak istemediğimi belirtip telefonu kapatıyorum.
Neyse, bu anket meselesi çok uzadı. Akışa kaptırırsam size bu konuda daha neler anlatırdım ama merak etmeyin. Bu konu şimdilik bu kadar.
Yukarıda da demiştim ya, amacım bazı izlenimlerimi ve aklıma ilk gelen düşünceleri paylaşmaktı. Fazla uzatmadan not ettiklerimi aktarmaya çalıştım. Dilerim bir sonraki seçimlerde daha anlamlı ve olumlu izlenimlerle tekrar buluşuruz. Kalın sağlıcakla.
22 Mayıs 2023
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.