O günlerin mi güzel, bu günlerin mi anne? Aynı şeyi sen bana sorsaydın, hiç düşünmeden, “o günlerdi” derdim.
Sen de bana, “neden?” diye sormayacak kadar o yitirilen günlerin zaman zaman yasını tutmakta değil misin?
Ben de tutuyorum anne, senin tuttuğun yası. Ben de ağıtlar yakıyorum o gidenlere, gelmeyeceklere… Birlikte kurduğumuz yer sofrasına, ağız tadıyla içtiğimiz tarhana çorbasına, yediğimiz hamsi tavaya ve sirkeli salataya.
Ne çok severdik sirkeli marul salatasını. Bizden başka evde kimse yemezdi de ikimiz yalnız kaldığımız zamanlarda yapardın hep. Ne de güzel yapardın anne, ne güzel kokardı da, bitmesini istemezdim hiç.
Şimdi marullar kokmuyor eskisi gibi. Sadece onlar değil, hiçbir şey kendi gibi değil anne; hiçbir şey kendi gibi kokmuyor. Kimi çiçekler bile kendi kimliğine yabancı; Çoğu insanda olduğu gibi. Kendisine, kültürüne, sofrasına, hatta annesine yabancı.
Bize ne oldu anne? Sence bize ne oldu? Neden mutlu olamıyoruz? Onca dolu şeyimiz varken, neden hiçbir şeyimiz yok? Sürekli karnımız doyarken, neden hep açız?
Oysa ömür kısa anne; Sevgi olmalı insanın tabağında, bilgi olmalı. Hem kendisi yemeli hem de tabağındankarşısındakine yedirmeli.
Yorumlar
Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.