sulesepin06@gmail.com
Bir masada oturmuş, ciddiyetle önündeki kağıtları inceliyor. Kısa, koyu kahverengi, küt saçları, vişne çürüğü uzun kollu, çizgili bir kazağı var.
Kalabalık bir grup insan açık havada, bir pek çoğu ellerinde tek bir yüksek topuklu ayakkabı tutuyor. İnsanlar neşeli ve kararlı, bazıları güneş gözlüğü takıyor. Arka planda çok katlı apartmanlar ve dükkân tabelaları. Güneş parlıyor.
YAZAN: Şule SEPİN İÇLİ

Bugünlerde içim dopdolu, hatta doldu da taşıyor bile. Kim benim gibi değil ki? Tabii adaletsiz uygulamalara, hakların gaspına karşı ülkemin gidişini yakından izleyen ve sessiz kalmayan insanlar için bu geçerli. Güncel sorunları ele alırken, bir iki konu vardı önceleri. Şimdi o kadar çok sorun var ki hangisine değineceğimizi şaşırır hale geldik. Her gün yanan yeşil alanlar, para kazanmak uğruna ülkemin beton yığınına dönüşmesi, ekinleri ellerinden alınan ve geçinemeyen köylüler, kadınlar üzerinden fetvalar verilerek şeriatın yavaş yavaş getirilmeye çalışılması, deprem sonrası hala konteynırlarda yaşamak zorunda olanlar, sorgusuz sualsiz gözaltına alınanlar, tutuklananlar, hizmetleri engellenen belediyeler… Anlayacağınız büyük bir baskı altındayız. Daha artan hayat pahalılığına girmedik bile.
Bu sorunları sıralamamın elbette bir nedeni var. Bu kadar sorunun üzerine yaşadığımız toplumsal ihanetler, hiç kaldıramayacağımız bir durum. Bu konu gündem oldu, çok yazıldı, çok konuşuldu. Bizim de söyleyeceklerimiz var.
Kişisel olarak yaşadığımız duygusal ihanetin yıkımını yaşamayan çok azdır. Bir de toplumsal ihanetle karşılaştık mı bundan hepimiz çok etkileniyoruz. Yıllardır bir partinin üyesi, Millet Vekili, halkın umut bağladığı ve inandığı belediye başkanı, sessiz sedasız geçiyor iktidar partisine. İnandığını iddia ettiği bütün değerler bir anda yok oluyor. Bir kişi üyesi olduğu partiden fikirleri değiştiği ya da savunduğu görüşleri temsil etmediğini düşündüğü için ayrılabilir. Bu tamamen o kişiyi ilgilendirir. Fakat halkın oyunu alarak geldiği bir belediye başkanıyken, öyle canı istediği için başka bir partiye geçemez. Ahlaki bir durum değil bu. Vatandaşın kararını yok saymaktır. Bir sonraki seçimde, beğenmediği konular varsa, başka bir partiden aday olabilir. O partinin oyuyla iş başına geçmiş bir belediye başkanı, yakın zamana kadar ağır eleştirdiği bir partiye nasıl gidebilir? Aklımız almasa da biliyoruz nasıl olduğunu.
Giderek oy kaybeden, ekonomik kriz karşısında bocalayan, baskıyla iktidarda kalmak isteyen bir iktidar var bizim başımızda. İktidarda kalmak için vicdanının sesini dinlemeyen, adalete ters düşen ne varsa onu yapan bir iktidar. Belediye başkanlarını göz altına alıp tutukladılar, olmadı, belediyelerin hizmetlerini engellediler, kara çaldılar tutmadı. İftiracı bularak sözde itirafçı ürettiler, yine oyları artmadı. Sıra tehditle, korkutmayla iş başarmaya geldi. Onurlu olan pek çok insan yılmadı, mücadele ediyor. Fakat zayıf tarafı ağır basanlar, korkaklar, gözümüzün içine baka baka ihanet etti halkına.
Bunlardan biri de yıllarca öve öve bitiremedikleri, Aydın’ın topuklu efesiydi. Kadın belediye başkanımız Özlem Çerçioğlu. Adını yazarken bile midem bulanıyor. Topuklu Efe adı, kafamda eril bir anlam oluşturuyor. Kadınların topukla tanımlanmasına da itirazım var. Her kadın topuklu giymek zorunda değil. Topuklu ayakkabının üzerimize yapıştırılmasından çok rahatsızım. Efe de genelde erkekler için kullanılıyor. Erkek gibi bir kadın yani topuklu efe.
Bir insana kadın başkan denebilmesi için onun kadın hareketinden gelmesi gerekir. Kadın bakış açısı var mıdır? Bunlar da sorgulanmalı. Cinsiyeti kadın diye kadın başkan şeklinde anılmasına karşıyım. Kadınların siyasal yaşama katılmaları çok önemli. Ancak son zamanlarda eril özellikler göstererek, eril sözleri kullanarak erkekleşmiş gibi davranan kadınların sayısı artmaya başladı. Özlem Çerçioğlu da bu tiplerden. Cumhur Başkanının himayesinde olmayı kabul ediyor belediye çalışmalarında. Özgür bir kadın himaye altında olmayı kabul edebilir mi? Halkın seçtiği meclis üyelerine yüzünü dönüp geçtiği partinin millet vekillerinden medet umar mı belediye makamında?
Ne bekliyoruz ki? Özlem Çerçioğlu, Amerika’dan gelmiş, kayın pederinin hatırı sayılır bir nüfuzunun olmasından dolayı partide önem kazanmış bir şahsiyet. Son dönemki belediye başkan adaylığını da Kemal Kılıçtaroğlu istiyor. Onu kırmamak için Çerçioğlu’nu aday yapıyorlar. Sadece Çerçioğlu değil, kim olursa olsun, bir insanın zengin, ünlü, partinin ileri gelenleri tarafından önerilmesi gibi faktörler adaylık için önemli olmamalı. Çalışkan olması da yeterli değil. Çok iş yapabilir. Hele reklam yaparak öne çıkma yeteneği varsa albenisi yüksek olan bir profil haline gelebilir. Değerlerine bağlı olmak, onurlu davranışlar sergilemek, dürüstlük, vefalı olmak, baskılar karşısında direnme gücünün olması, ait olduğu partide uzun zaman özverili hizmetler vermesi çok çok önemli. Bu kriterlerin olup olmadığını ancak yaşayarak anlayabiliriz. Ama partide ileri gelen birini kırmamak böyle bir görev için kriter olmamalı.
Belediye başkanlığı, özel kalem müdürlüğü gibi önemli görevlerde olan insanlar, öğrenciler, anne babalar tehdit altında. Hapishanede yatanlar çocuklarını görememekle tehdit ediliyorlar. Hücrede yatmak, çocuklarından uzak kalmak hiç kolay bir süreç değil. Hele belli bir kanıt yokken suçlanmak, iftira atılması çok çok zor. Peki bu zorluklara göğüs geren insanlar durumlarından çok mu hoşnutlar? Özlem hanım 6 metre karelik bir yerde yatamazmış. Medya A.Ş. eski Genel Müdürü Dr. Elif İpek Atayman 5 gün kuru betonda yatmaktan çok mu zevk aldı? Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin çocuklarından ayrı kaldığı için çok mu mutlu?
Bir göreve gelip sorumluluk almışsak, yeri geldiğinde bedel de ödemek zorunda kalabiliriz. Sıkışınca korkup kaçmak, halkın onuruyla oynamak hiç yakışmadı Özlem Çerçioğlu’na. “Bunun kadın başkan olmakla bir ilgisi yok” sözlerini henüz duymadım ama itibar etmemek gerekir bu sözlere. Çünkü yıllardır “Kadın başkanımız” diyorsak, eleştirmemiz gerektiğinde, bunun kadın başkana yakışmadığını da rahatlıkla söylemeliyiz. Böyle bakmazsak, kadın cinsiyetini politikaya alet etmiş oluruz.
İhanet edenler hiçbir zaman unutulmazlar. Bunun ne özrü vardır ne de özeleştirisi. Yıllar sonra kendini aklamak istese bile bunlara itibar edilmemeli. İhanetin mücadelede yeri yoktur.
Şimdi bir kez daha duy Özlem Çerçioğlu. Direnen kadınların birkaçını sayacağım. Günlerce kuru betonda yatarak mücadele ettiğin için önünde saygıyla eğiliyoruz sevgili Elif İpek Atayman.
Üç çocuğunla bu tehditlere boyun eğmediğin için önünde saygıyla eğiliyoruz sevgili Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü Kadriye Kasapoğlu, hapishanede direndiğin için önünde saygıyla eğiliyoruz.
Yıllardır zeytin ekilen alanlara göz dikenlere karşı verdiğiniz mücadele önünde saygıyla eğiliyoruz ikisköy’lüleri temsil eden Necla Işık.
Çocuklarını arayan Cumartesi Anneleri, hiçbir gelişme olmaksızın mücadeleyi elinizden bırakmadığınız için önünüzde saygıyla eğiliyoruz.
Adını saymakla bitiremeyeceğim kadınlar, adlarını yazamadığım mücadeleci kadınlardan özür dileyerek hepinizin önünde saygıyla eğiliyoruz. Sizlersiniz bizim asıl kadın temsilcilerimiz.
Adın tarihin yüz karası ihanet sayfasında yer aldı Çerçioğlu. Bu yaptığınla kadınlar için verdiğin hizmetlerin hiçbir önemi kalmadı. Çünkü sen haksız yere tutuklanan öğrencilerin, İstanbul Sözleşmesinden çıkıldığı ve 6284 sayılı kadına şiddet yasasına göz diktikleri için öldürülen kadınların geleceğini çaldın. Fiziken lüks bir ortamda yaşayabilirsin ama haksızlığa uğrayan kadınlar hep ruhunda gezinecekler. Tarih senin gibilerden hep hesap soracak. Adın yaptığın işlerle değil, halkın oylarını satmalarınla, çalmalarınla anılacak.
Tarihin tertemiz sayfalarında direngen kadınların artması dileğiyle, selam olsun baskılar, tehditler ve iftiralar karşısında direnen tüm insanlara.
25 Ağustos 2025

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.