Açık havada bir çiftlik alanında çekilmiş bir sahne. Önde bir adam, tekerlekli sandalyede oturan bir çocuğu itiyor. Çocuğun yanında, elini tutan küçük bir kız çocuğu var. Her iki çocuk da maske takıyor. Arka planda, yeşil bir alanda otlayan birkaç inek bulunuyor. Zeminde asfalt bir yol ve yolun kenarında mavi su hortumları görülüyor. Çevrede ağaçlar ve yeşillikler mevcut. Adam da maske takıyor ve rahat bir kıyafet giymiş.
YAZAN: Menekşe KOÇAK “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var mı?” Anayasa’nın ilk dört maddesi tartışılabilir mi? ya da “Mevcut Anayasa’ya uyulmuyor ki yenisine uyulsun.” ...Bu ve benzeri soruların cevabı bu günlerde siyasetin gündeminde. Ben de 3 Aralık Engeliler günü nedeniyle anayasada engelliler konusunu ele aldım. Anayasa’nın 10.Maddesine göre “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.“ Peki, “Engellilerin eşit yurttaş olması için mevcut engeller kaldırıldı mı? “Hayır. Aksine engelli haklarıyla ilgili STK‘lar sorunlarını iletmek istediğinde , iktidarda olanlar ya kaçıyor ya da yeterince lütufta bulunulduğunu , daha fazla istekte bulunmanın yüzsüzlük olduğunu ima ediyorlar.... Muhalefet ise bol bol engellilerle ilgili sorunların çözümü için söz verdi, umut oldu... Ancak muhalif belediyelere bağlı yerel yönetimlerde bizleri rahatlatan uygulamaları henüz göremedik. Mesela Ankara Büyükşehir Belediyesi, Aile Yaşam Merkezleri adı altında; çocuk, genç, kadın, engelli ve yaşlılara hizmet veren kurumlar açıyor. Bugün yirmiden fazla olan bu merkezlerden sadece Elvankent ve Kuşcağız Aile Yaşam Merkezlerinde engelli bireylere hizmet var. Evime bir kilometre mesafedeki Mutlu Aile Yaşam merkezine oğlumu, engelli olduğu için almıyorlar. Gerekçe, bu merkezde engelli lokali bulunmaması. “Neden bu merkezde engelli lokali yok?” diye sorduğunuzda cevap: “Ödenek ve otizm konusunda deneyimli personel yok.” Belediyenin, Ankara’da sadece iki merkezde engellilere hizmet vermesi, tüm engellilerin bu merkeze gitmesini talep etmesi Anayasaya ve Büyükşehir Belediyeleri Özürlü Hizmetler Birimi Yönetmeliği’ne aykırı bir uygulama. Engelli bireyin onlarca kilometre yol giderek hizmet almasını beklemek ise akla ziyan bir durum... Ama kimin umurunda! Bu nedenle, Türkiye’de engelli birey veya engelli birey yakını olmak demek, anayasada verilen temel haklara sahip olmak için mücadele etmek demektir. Türkiye’de engeliniz otizm ise, evinizde oturma hakkınızı bile gasp etmek için komşularınız kapıya dayanır: “Biz otizmlilerle yaşamak istemiyoruz!” derler yani. Anayasanın 36. Maddesinde “Herkes temel insani gereksinimlerini karşılayabilecek, insan haysiyetine yakışır biçimde konut ve barınma hakkına sahiptir’ hükmünü yok sayarlar. Otizmli çocuğunuz ile devletin savunması gereken barınma hakkı için ya mahkeme kapılarında sürünür ya da göçmen kuşlar misali oradan oraya savrulursunuz. Türkiye’de engelli birey iseniz Anayasanın 42.maddesinde “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” ifadesi ile garanti altına alınan eğitim hakkı için mücadele etmek zorunda kalırsınız. Çünkü öğretmenler engelli birey için “Sınıfıma uygun değil başka okula gitsin!” demekten; veliler ise “Çocuğumun sınıfında engelli çocuk istemiyorum.” diye imza toplayıp gösteri yapmaktan çekinmezler. Türkiye’de engelli birey iseniz; Anayasa’nın 5. Maddesinde devletin görevi “Kişinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkesi ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya çalışmak “olarak belirlenmesine rağmen, en temel hak olan eğitim hakkınız için mücadele etmek zorunda kalırsınız. MEB’e dilekçe üstüne dilekçe vermekten yorulur ancak sonuç alamaz ve kapsayıcı eğitimin dışında kalırsınız... Bu zorlu süreçte gücünüz ve umudunuz kaldıysa mahkeme yoluyla anayasal hakkınız olan kapsayıcı eğitim için mücadele edersiniz. Türkiye’de engelli birey iseniz; Anayasa’nın 42.Maddesinde “Devlet durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı olacak tedbirleri alır.” ifadesine rağmen doğru eğitime ulaşamadığınız için bakıma muhtaç kalma riskiniz çok yüksektir. Türkiye’de engelli birey iseniz; Tüm bu zorlukları aşmayı başardığınız ve EKKPS’ye girme hakkı kazandığınızda toplumla bütünleşmek ve üreten birey olmak için destek bekliyorsanız, yanılıyorsunuz. Anayasa’nın 61.Maddesindeki engelli bireyin erişimini kolaylaştırma ilkesine rağmen KPSS’ye elektronik ortamda başvuru yapılırken size EKKPS şahsen gidip başvuru yapma engeli konmasına isyan edersiniz ama sesinizi duyan olmaz. Türkiye’de engelli birey iseniz; Maalesef bir ömür karşınıza çıkan engeller karşısında “Ben de insanım ve benim de haklarım var!” diye mücadele etmek zorunda kalırsınız. Türkiye’de bakıma muhtaç engelli birey iseniz; Ailenizi kaybettiğinizde insanî olmayan şartlarda, yaşamak zorunda kalırsınız. Bu nedenle Türkiye’de engelli birey yakınıysanız; “Benden sonra evladıma ne olacak?” kaygısını yaşar; evladınızı koca dünyaya sığdıramadan göçüp gitmekten korkar ve evladınızın sizinle birlikte hayata veda etmesi için dua edersiniz. Türkiye’de engelli birey yakınıysanız; Varınızı yoğunuzu engelli evladınızın ihtiyaçlarını karşılamaya harcarsınız. Türkiye’de bakıma muhtaç engelli birey yakınıysanız; Anayasa’nın 5. Maddesine göre Türkiye’nin sosyal hukuk devleti olduğunu yani devletin evladınıza bakmakla yükümlü olduğunu bilirsiniz. Tüm birikiminizi evladınıza harcadığınız için bir umut devletten destek beklersiniz. Devleti yönetenler evladınızın bakımını onlara bıraktığınızda bakım maliyetinin çok yüksek olacağını bilir. Ancak sizin geliriniz açlık sınırının üstündeyse devletten istediğiniz maddi desteği alamazsınız. Soru şu: “Neden Türkiye’de engelli birey olmak bu kadar zor?” Çünkü ülkede, Anayasanın, 5378 sayılı Özürlüler Yasasının ve Büyükşehir Belediyeleri Özürlü Hizmetler Birimi Yönetmeliği’nin engellilerle ilgili devlete yüklediği sorumluluğu uygulamayı dert edinen siyasetçi ve bürokrat yok. Gerçek şu ki sallabaşını al maaşını anlayışı, bugün git yarın gel sistemi ve ödenek yok mazereti ile vatandaşın Anayasa ile garanti altına alınana hakları gasp ediliyor. Yani Anayasanın 11.maddesine göre suç işleniyor “Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare mahkemelerini bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Bu hükümlerle verilen haklara engel olmak suçtur. “ 3 Aralık Engeliler gününde, siyasilerden Anayasa konusunu bu açıdan değerlendirmelerini beklemek hakkımızdır. Zira görevleri hakkımız olanı almamızı sağlamaktır; zorlaştırmak, mazeret üretmek değil! 13.11.2024

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.