eminekamci@hotmail.com
Açık kahverengi saçlarını toplamış, üzerinde siyah montuyla, açık alanda, gülümsüyor.
Bir arama kurtarma ekibi, deprem nedeniyle ağır hasar almış bir binanın önünde çalışıyor. Binanın üst katları çökmüş ve pencere çerçeveleri, balkon korkulukları gibi yapısal elemanlar dağılmış durumda. Ekip üyeleri, kırmızı ve siyah renkte arama kurtarma kıyafetleri giymiş ve kask takmışlar. Kıyafetlerin üzerinde "Arama & Kurtarma" ve "Search & Rescue" yazıları bulunuyor. Ekip üyeleri, enkazın arasında dikkatlice çalışarak kurtarma operasyonu yürütüyor. Arka planda, binanın iç kısmı ve eşyalarda görülebilir
YAZAN: Emine KAMÇI

Whatsappıma, uzun zamandır görüşemediğim bir arkadaşımın mesajı düştü yakınlarda. Daha önce de dergimiz için iki kez röportaj yapmış olduğum Ebru Atilla’dan başkası değildi. Beni bir sergiye çağırıyordu. İşim olduğun halde koşullarımı zorlayarak bu sergiye gitmek istedim bütün kalbimle.
Otobüs beklerken ona telefon ettim ve geleceğimi bildirdim. Telefonu açar açmaz, “Körüm, körüm” diye karşılık verdi. Tabii ki ben bu sözün ne anlama geldiğini biliyordum ve hiç alınganlık göstermedim, gülüştük. Yıllar önce birlikte tiyatro çalışırken aramızda bu tür şakalar
Geçerdi. Gerek çalışma arkadaşlarımız gerekse Ebru’nun kendisi bu şakalara aldırmaz, aksine kahkahalar atarak eylenirdik. Öyle ki Ebru o günlerde bir yöneticiden çok bizler gibi eğitilen, öğrenen grubunda sayardı kendini. Zaman zaman da bunu dillendirirdi üstelik. Biz çalışanlar görme engelli olduğumuz halde Ebru da sık sık hatalar yaparak bizim gibi davranır, kendi hatalarıyla da dalga geçerdi.
Ebru, kendi ailesinin yardımına koştuğu gibi başkalarına da koşardı. Altı Şubat depreminde de öyle oldu. Önce Adana’ya, sonrasında da Hatay’a gitti. Depremin hemen ardından arkadaşlarıyla birlikte yürüteceği ’Açık Depo Gönüllüleri’ adlı sivil hareketi oluşturdu. Amacına uygun sürdürülen bu sivil harekete çok destek geldi. Oradaki çaresiz insanlara, kadınlara, çocuklara çare olmaya, yaralarını sarmaya çalıştı. Onlarla birlikte çadırlarda, konteynırlarda kaldı. Yakınlarını kaybetmiş hayvanlara yer, yurt buldu. Tüm çevresini seferber ederek oradaki insanlara yardım götürdü. Asıl gereksinimleri tespit ederek onların yerine ulaşmasına öncülük yaptı. Kadınların ve çocukların yaralarını bir başka yolla sarmayı denedi ve bu konuda da başarılı oldu. Çocuklarla spor yaptı, ders çalıştı. Kadınlara tiyatro oynamasını öğretti. Onların ellerindeki yeteneği ortaya çıkararak para kazanmalarını sağladı.
Ebru orada defalarca elektrik kaçağından insanların konteynırlarının yanmasına tanık olduğunu belirtti.
Şimdilerde Memleketi İzmir’de bulunuyor ve yine boş durmuyor. Daha yakınlarda bir otizmli çocuk grubuna dans öğretti ve bu gösteri sahnelendi. Ayrıca İzmir’de de kadın sorunlarıyla mücadele edenlerle birlikte el ele olmaya devam ediyor.
Ebru yine Hatay’a gideceğini, henüz orada işlerinin bitmediğini söylüyor. Orada bir de kütüphane açılmasını sağlayacakmış, öyle söyledi. Bu konudaki destekçilerini de bulmuş üstelik.
Ebru aynı zamanda iyi bir hayvansever. Saldırgan diye adlandırdıkları sahipsiz bir köpeğe de hem evini hem de kucağını açtı. Bu yapmak istediği ve gerçekleştirdiği projelerine tüm çevresindeki eşi, dostu destek oldu.
Sevgili Ebru; belki biz senin kadar aktif çalışmalarda yer alamadıysak da sen ve senin gibi büyük hizmetler vermiş arkadaşlarımızı dergimiz yoluyla tanıtma, anlatma fırsatını bulmuş olduk. Ben kendi açımdan seni tanıdığım için çok yönlü ve iyi bir dost kazandığım için şanslıyım, bir o kadar da mutluyum. Sana, bundan sonraki projelerinde de başarılar diliyor, “yolun açık olsun!” diyorum.
8 Aralık 2024

Yorumlar

Bu yazı için yorum mevcut değil.
Dilerseniz Buradan yeni yorum gönderebilirsiniz.